Macron “3. Dünya Savaşı’ndan korkmayız” demeye getirdi ama…

Macron gerçekten Rusya’yla doğrudan bir savaşı mı savunuyor, yoksa Putin’in sinirlerini alt üst etmek mi istiyor? Fransa lideri, muhtemelen Rusya’yla savaştan korktuğumuzu değil korkmadığımızı göstermeliyiz, mesajı veriyor. Acaba Rusya, Batı’yla doğrudan savaşı göze alabilir mi?

ÖMER MURAT 28 Şubat 2024 HABER ANALİZ

İki dünya savaşı sonrası Batı’nın bundan aldığı en büyük dersi özetleyenlerden biri, İngiliz askeri tarihçi ve teorisyeni B. H. Liddell Hart’tır. Hart savaşın, yani doğrudan çatışmaların en avantajlı fırsat oluşana kadar düşmana baskı uyguladıktan sonra gerçekleşmesini salıklar. Ona göre tüm başarılı askeri harekatların ortak özelliği şudur: Düşmanın psikolojik ve fiziksel dengesinin bozulması yenilmesinin başlangıcıdır, bu ise doğrudan çatışmalardan kaçınırken, savaş tehdidini canlı tutacak şekilde manevralar yapmaktan geçer. Almanya ve Fransa arasında dün iyice ortalığa dökülen anlaşmazlığın nedenini anlamak için Batı’nın bu tecrübesini aklınızın bir köşesinde tutmanız gerekir. Ve Batı’nın bu stratejiyle Sovyetler Birliği’ni dize getirmiş olduğunu da… Batı’nın Sovyetlerin Afganistan’ı işgali üzerine yürüttüğü politikayla şu an Ukrayna’daki stratejisi büyük benzerlikler gösteriyor.

Önceki gün Paris’te Avrupa liderleri Ukrayna’ya daha fazla nasıl yardım gönderileceği meselesini ele almak için bir zirve düzenledi. Fransa daha önce Avrupa parasıyla dışarıdan silah ve mühimmat alınmaması gerektiğini, sadece Avrupa silah endüstrisine sipariş verilmesini istiyordu. Fakat Ukrayna’daki savaşın çapı büyüdükçe Avrupa silah endüstrisinin yakın dönemde özellikle mühimmat üretimi bakımından ihtiyacı karşılayabilecek kapasitede olmadığı anlaşıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron zirvede bu vetosunu kaldırdı, artık Ukrayna’ya göndermek üzere AB dışı ülkelerden de silah/mühimmat alınacak.

Paris’te Avrupalı liderler Ukrayna’ya yönelik yardımları nasıl artırılacağını ele alan bir zirve düzenlendi.

Fakat zirvenin dünya gündemine adeta bomba gibi düşmesine yol açan asıl gelişme toplantıya katılan liderleri yolcu ettikten sonra gecenin ortasında basının karşısına çıkan Macron’un yaptığı şu açıklama oldu: “Bugün Ukrayna’yı kara birlikleriyle destekleme konusunda bir anlaşmaya varamamış olsak da hiçbir şeyi göz ardı edemeyiz. Rusya’nın bu savaşı kazanmaması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.”

Fransa Cumhurbaşkanı gerekirse Ukrayna’ya asker göndermekten kaçınmamaları gerektiğini söylüyordu. Bunun ne anlama geldiği açıktı: Batı, Rusya’yla Ukrayna’da doğrudan bir çatışmayı da artık gözönünde bulunduruyordu, bu Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla eş anlamlıydı.

Aslında Macron’un bu beklenmedik açıklaması Scholz’un Alman Taurus füzelerine ilişkin tutumuna yönelik örtülü bir tepkiydi. Scholz, bu füzelerin Ukrayna’ya verilmesine karşı çıkıyor, neden olarak da bu füze sisteminin kullanılabilmesi için Ukrayna’ya eğitmen ve yönlendirici olarak Alman askerlerinin gönderilmesi gerekeceğini, bunun ise kendileri için bir kırmızı çizgi olduğunu söylüyor. Macron ise şu konjonktürde böyle bir tutum takınılmasını Rusya’ya yanlış bir mesaj verdiği için eleştiriyor.

Scholz’u Macron’un açıklaması o kadar rahatsız etti ki dünkü programına ara vererek basının karşısına geçip Fransa Cumhurbaşkanı’nı tekzip etmek zorunda hissetti. Alman Şansölyesi Ukrayna’ya AB veya NATO ülkelerinden asker gönderilmesinin söz konusu olmadığını, bu konuda fikir birliği bulunduğunu söyledi. Böylece Almanya ve Fransa arasında konuya ilişkin bir anlaşmazlık yaşandığı ortaya çıktı.

Kimi Alman politikacıları, Ukrayna’ya kısıtlı askeri ve ekonomik destek gönderen Fransa’nın bu durumu örtmek için “çıkıntılık” yaptığına dair yorumlar yapıyor. Diğer yandan Ukrayna’nın Taurus füzelerini kullanabilmesi için oraya Alman askerlerinin gitmesinin gerekmediğini, Scholz’un ileri sürdüğü bu gerekçenin geçersiz olduğunu söyleyenler de var.

Ukrayna Taurus füzeleri sayesinde Rusya içlerindeki hedeflere yönelik saldırılar düzenleyebilecek kapasiteye ulaşacak. Anlaşılan o ki Scholz bunun Rusya’yı büyük bir savaş başlatmaya tahrik edeceğinden endişe ediyor. Macron ise (ki bu konuda onun gibi düşünen başkaları da var) Putin’in bu tehdidi hissetmezse geri adım atmayacağını düşünüyor, eğer Batı için Ukrayna’nın yenilmesi kabul edilemez ise bu durumda bu tür risklerin alınması onlara göre gerekli ve kaçınılmaz.

Diğer yandan Scholz’un tutumunun daha çok kendi partisinin (Sosyal Demokratlar / SPD) görüşünü yansıttığını, koalisyonu oluşturan diğer partilerin bu konuda kendisiyle aynı fikirde olmadığı da görüldü. Koalisyonun diğer partileri Yeşiller ve Hür Demokratlar (FDP) Macron ve Scholz arasındaki atışma sonrası Fransa Cumhurbaşkanı’nı haklı buldukları havası veren açıklamalar yaptı. Yeşiller sözcüsü, Almanya’nın bugüne kadar Ukrayna’ya gönderdikleri silahlar sonucu savaşın doğrudan bir tarafı haline gelmemişken, şimdi Taurus’u gönderince bunun neden değişeceğini sorguladı. FDP sözcüsü, Batılı ülkelerin Ukrayna’ya şimdiye kadar Rusya topraklarına saldırabilmesine imkân veren başka silahlar da vermiş olduğunu, bu silahların Rusya topraklarına saldırılmaması, sadece işgal altındaki bölgede kullanılması şartıyla verildiği ve Ukrayna’nın bu taahhüdünü hiç ihlal etmediğini hatırlattı.

Fransa Dışişleri Bakanı Stéphane Séjourné, Macron’un sözlerine açıklık getirirken pek geri adım atmayarak Ukrayna’ya yeni yardımların mayın temizleme, siber savunma ve silah üretimi alanlarında yapılacağını, bu yardımların “savaş eşiğini aşmadan Ukrayna topraklarında bulunmayı gerektirebileceğini” söyledi. Séjourné “Hiçbir şey göz ardı edilmemeli. Cumhurbaşkanı’nın bugünkü pozisyonu buydu ve hala da budur.” dedi.

Macron gerçekten Rusya’yla doğrudan bir savaşı mı savunuyor, yoksa öyle bir tutum takınarak ve bunu gerçekçi manevralarla ortaya koyarak Putin’in sinirlerini alt üst etmek mi istiyor? Aslında Macron’un konuşmasını dikkatle dinleyenler bunun da cevabını bulabilirdi. Fransa Cumhurbaşkanı şunları ekledi: “Bugün [Ukrayna’ya kara birlikleri gönderilmesine] “hayır” diyenlerin çoğu, iki yıl önce “tanklara hayır”, “uçaklara hayır”, “uzun menzilli füzelere hayır” diyenlerle aynı kişiler.”

Bu sözlerin muhatabının doğrudan Scholz olduğuna kuşku yok. Scholz başta karşı çıktığı pek çok konuda geri adım atarak Ukrayna’ya askeri yardımlar gönderdi. Şimdi Macron “O zaman böyle yapmak Rusya’yı kışkırtır diye endişe ediyordunuz, ne oldu? Putin bir tepki gösterebildi mi, bizimle doğrudan çatışmaya girmeye cesaret edemedi, şimdi yapmamız gereken Rusya’yla doğrudan bir savaştan korktuğumuzu değil korkmadığımızı göstermek. Çünkü son tahlilde Rusya’nın Ukrayna’da savaşı kazanmasının çıkarlarımıza aykırı olduğunu belirlemiş durumdayız. Bırakalım da Putin korksun, askeri ve ekonomik açıdan daha güçlü olan taraf biziz. Ukrayna’yı iki yıldır dize getiremeyen Rusya bize karşı ne yapabilir?”

Rusya’nın geçtiğimiz iki yılda en az 66 bin askerini kaybettiği bildiriliyor. (Pentagon’a göre bu rakam 120 bin civarında, Ukrayna ise 180 bine kadar çıkartıyor.) Ukrayna’ya silah yardımı yaparak savaşa müdahil olan Batılı ülkeler ise tek askerini kaybetmiş değil. Ukrayna ordusunun özellikle SİHA’larla enerji altyapısına yönelik saldırıları ilk ciddi etkilerini göstermeye başladı: Rus hükümeti dün iç talebi karşılamak için 1 Mart’tan itibaren benzin ihracatını altı ay süreyle durduğunu açıkladı. Rusya iyice yıpranmış ve yorulmuş durumda, savaşın uzaması bu yıpranmışlığı daha artıracak. Böyle bir Rusya, Batı’yla doğrudan savaşı göze alabilir mi?

Hart’ın doktrinine göre Putin bundan mümkün olduğunca kaçınacaktır, bu riski almaya kalktığında ise savaşın muhtemel galibi düşmanını savaş başlamadan iyice yıpratmış, kendi askeri güçlerini zinde tutarak savaş hazırlıklarını tamamlamış Batı olacaktır.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com