Ters ayakta yakalandı: Batı dünyası Gazze’de can çekişiyor

Batı, İsrail'in Gazze’de işlediği suçları örtbas etmeye çalıştı ve ters ayakta yakalandığı için “gol yemiş” oldu. Uluslararası sisteme liderlik iddiasını sürdürebilmesi artık Gazze’den geçiyor. Çin ve Rusya bunun farkında ve Filistin’i destekleyerek Müslüman dünyasında puan topluyor.

ÖMER MURAT 26 Şubat 2024 HABER ANALİZ

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e yönelik saldırısında çoğu sivil olmak üzere 1139 kişi öldürülmüş, bazı kadınlar cinsel şiddete maruz kalmış, iki yüz küsur kadar İsrailli de rehin alınmıştı.

İsrail ordusunun Gazze’deki misilleme operasyonunda ise bugüne kadar çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 30 bine yakın kişi hayatını kaybetti, evlerin ve altyapının büyük bölümü tahrip edildi, bu nedenle yüzbinlerce kişi yerlerinden oldu, derme çatma çadırlarda yaşam savaşı veriyor.

İsrail ordusu saldırılarında okul ve hastaneleri hedef almaktan çekinmiyor, 2 milyondan fazla insanın yaşadığı bölge yerle bir edildiği için yaşanmaz hale geldi, evsiz barksız kalan yüzbinlerce Filistinli yeterli gıda, içme suyu ve tıbbi bakımdan mahrum durumda. Diğer yandan Batı Şeria’da da İsrail güvenlik güçleri ve yerleşimcileri Filistinlilere yönelik saldırılarını artırdı.

İsrail ordusu dört aydır sürdürdüğü Gazze operasyonu sırasında, uluslararası hukuk ihlallerinin yanı sıra savaş suçları da işliyor. Bunların İsrail için utanç verici olanlarından biri geçen hafta BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından yazılı açıklamayla duyuruldu. Açıklamada özetle şu çarpıcı bilgiler paylaşıldı;

“BM uzmanları Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da Filistinli kadın ve kız çocuklarının maruz kalmaya devam ettiği korkunç insan hakları ihlallerine ilişkin güvenilir iddialar karşısında duydukları derin endişelerini dile getirmektedir. Gazze’de Filistinli kadın ve kız çocukları aile üyeleriyle birlikte keyfi olarak infaz edilmektedir. Filistinli kadın ve çocukların sığındıkları yerlerde ya da kaçarken kasıtlı olarak hedef alındıkları ve yargısız infaz edildiklerine dair haberler karşısında şok olduk. Bazılarının İsrail güçleri tarafından öldürüldüklerinde ellerinde beyaz bez bayraklar olduğu bildirilmektedir.”

Gazze’de İsrail ordusunun gözaltına aldığı Filistinlilere savaş suçu teşkil eden muamelelerde bulunduğu iddia ediliyor.

“Aralarında insan hakları savunucuları, gazeteciler ve insani yardım çalışanlarının da bulunduğu yüzlerce Filistinli kadın ve kız çocuğunun keyfi olarak gözaltına alınmasından ciddi endişe duyuyoruz. Birçoğunun insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz kaldığı, adet pedleri, yiyecek ve ilaçtan mahrum bırakıldığı ve ciddi şekilde dövüldüğü bildirilmektedir.”

“Gözaltındaki Filistinli kadın ve kız çocuklarının, İsrail ordusunun erkek subayları tarafından çırılçıplak soyulmak gibi çeşitli cinsel saldırı biçimlerine maruz bırakıldıklarına dair haberler bizi özellikle üzmektedir. En az iki Filistinli kadın tutuklunun tecavüze uğradığı, diğerlerinin ise tecavüz ve cinsel şiddetle tehdit edildiği bildirilmiştir. Ayrıca kadın tutukluların aşağılayıcı koşullarda çekilen fotoğrafları da İsrail ordusu tarafından çekilerek internete yüklenmiştir. Bazı Filistinli kadın ve kız çocuklarının Gazze’de İsrail ordusuyla temas kurduktan sonra kaybolduğuna dair bilgilerden de dolayı endişe duyuyoruz. ”

Başta ABD olmak üzere Batılı devletler, Netanyahu hükümetinin tüm dünyanın gözleri önünde işlediği bu suçların sorumluluğundan kendini kurtaramaz, nitekim kurtaramıyor. Netanyahu İsrail’in küresel çapta itibarına ağır bir zarar verdi ama daha çok kendi kısa vadeli siyasi hedeflerine odaklandığı için bunu umursamaz görünüyor. BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamaların ortaya koyduğu gibi İsrail dünyada büyük ölçüde tecrit edilmiş durumda, artık ABD dışındaki Batılı ülkeler de kendisine destek vermekten kaçınıyor. (Avrupa Birliği’nde İsrail karşıtı kararları veto eden tek ülke Erdoğan’ın otokrat kankası Orban’ın idaresindeki Macaristan.)

BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Gazze’de bir milyon çocuğun yeterli beslenme ve barınma olanaklarından mahrum şekilde yaşam mücadelesi verdiğini bildiriyor.

Netanyahu hükümetinin küresel çapta bu kadar yalnız kalmış olmasına rağmen Gazze’deki harekâtı hız kesmeden sürdürmesi en yakın müttefiği ABD’nin kendisine sağladığı destek sayesinde mümkün oluyor. ABD, İsrail’in en büyük silah tedarikçisi ve uluslararası arenadaki başlıca savunucusu. Biden Yönetimi BM Güvenlik Konseyi’nde Gazze’de acilen ateşkes ilan edilmesine yönelik karar tasarılarını geçen hafta üçüncü kez tek başına veto etti.

Bu nedenle İsrail’in maruz kaldığı kınamadan ABD de tabiatıyla nasibini alıyor. Biden son haftalarda Netanyahu’ya verdiği “koşulsuz desteği” çekeceği işaretleri verse de bunun şu aşamada dünyada algılanışı İngilizce bir tabirle ifade edecek olursak “too little, too late” (“Çok az, çok geç.” Kötü bir durumun daha da kötüleşmesini önlemek için yeterince erken ve/veya yeterince güçlü bir şekilde hareket edilmediği durumlar için kullanılır.) Biden bu başarısızlığı nedeniyle kendi partisi içerisinde de eleştiriliyor, çoğunlukla Demokrat Parti’ye oy veren küçümsenmeyecek bir kitle olan Müslüman Amerikalıların kızgınlığı had safhada, bunların önümüzdeki seçimde Biden’ı seçmeye ikna edilmesi hiç kolay değil.

Avrupalı devletlerin Netanyahu hükümetinin işlediği suçlara uzun süre “seyirci” kalması, hatta başlarda Filistin’e destek veren Müslümanların Hamas’la eşitlenmeye çalışılması hatasına düşülmesi (ki ters teptiği görülerek bu tutum hemen terkedilse de hasar bıraktı) Avrupa’da yaşayan Müslümanları da hükümetlerine yönelik tepkili hale getirdi. Bir Alman uzman, Alman devlet kanalı ZDF’deki tartışma programında “Almanya’da yaşayan Müslümanlara yönelik 30 yıldır yürüttüğümüz entegrasyon politikalarını bir çırpıda çöpe atmış olduk” eleştirisini getirdi.

İsrail ordusu Gazze’nin kuzeyindeki konutların ve altyapının büyük bölümünü savaş suçu işlemekten çekinmeyerek yerle bir etmiş durumda…

İngiltere Veliaht Prensi William’ın geçen hafta alışık olmadık şekilde Gazze’ye yönelik yazılı bir açıklama yapması da Avrupalı devletlerin içeride ve dışarıda bu konunun kendilerine ne denli zemin kaybettirdiğini farketmiş olmalarıyla ilgili… Normalde İngiltere Kraliyet ailesinin bu tür siyasi gelişmelere yönelik açıklama yapması oldukça enderdir. William’ın dengeli yapılmış açıklamasının hedeflediği etkiyi yapacak güçte olduğu da şüphelidir. Açıklamada şöyle deniliyor: “Ben de pek çok kişi gibi çatışmaların bir an önce bitmesini istiyorum. Gazze’ye insani desteğin arttırılmasına büyük bir ihtiyaç var. Yardımın ulaşması ve rehinelerin serbest bırakılması kritik önem taşıyor.”

Mevcut dünya düzenini ayakta tutan uluslararası kuruluşlar ve hukuk kuralları büyük ölçüde Batı’nın himayesinde gelişip uygulanmaktadır. Bunun en belirgin tezahürü bu kuruluşların hemen hepsinin merkezinin Batılı ülkelerde bulunması ve karar alma süreçlerinde Batı’nın etkin olmasıdır. Batılılar kendi ülkelerinde tesis ettikleri yüksek standartlardaki hukukun üstünlüğü, demokrasi ve eğitim, yani asıl “yumuşak güçleri” sayesinde bu rolü oynayabilmektedirler.

Soğuk Savaş’ın sona erip ABD’nin tek süper güç haline gelmesi sonrası Bush Yönetimi’nin Irak’ı uluslararası hukuku ihlal ederek işgal etmesi Batı’yı büyük itibar kaybetti. Orada “teröre karşı savaş” adı altında temel hukuki süreçler bir yana bırakılarak şüpheli görülen pek çok kişinin infaz ve işkenceye uğratılması Batı’nın dünya kamuoyunda (hassaten de “Küresel Güney” olarak adlandırılan ülkelerde) ahlaki üstünlüğünün ciddi biçimde sorgulanmasına yol açtı. Bugün Julian Assange’ın dünyada bu denli saygı ve sempati toplamasının temel nedeni de Wikileaks olarak adlandırılan belgelerde (ve videolarda) ABD ordusunun Irak’ta yaptığı savaş suçlarını açıkça ortaya çıkarmış olmasıdır.

ABD, Irak işgalinin saygınlığı üzerindeki ağır menfi etkilerini Obama döneminden itibaren bertaraf çalışıyordu, fakat “Gazze kazası” herşeye tuz biber ekmiş oldu. Batılı yetkililer, Putin’in uluslararası hukuku açıkça çiğneyerek Ukrayna’yı işgal etmesine karşı Küresel Güney’i yanına çekmeye çalışırlarken şu soruya cevap veremiyorlardı: “Bunun Bush’un Irak’ı işgalinden ne farkı var ki?” Ukrayna’da Putin’in işlediği savaş suçlarına karşı dünya kamuoyunu ayağa kaldırmak için seferber olan Batı, Netanyahu’nun Gazze’de işlediği benzer suçları adeta örtbas etmeye, görmezden gelmeye çalıştığı algısına yol açarak ters ayakta yakalandığı bir “gol yemiş” oldu.

Gazze’de İsrail saldırıları sonucu yaralanan sivillerin çoğu gereken tıbbi yardımları alamıyor.

Nitekim AB Dış Politika Şefi Borrell’in yaptığı son açıklamalar Batı’da İsrail’e yönelik tepkilerin artmış olmasının bir yansımasıdır. Borrell özetle şunları söylüyor: “İsrail Filistinlileri bölmek için Hamas’ı destekledi, bu tartışılmaz bir gerçek. Bunu ben söylemiyorum, ben sadece Netanyahu’nun İsrail meclisinde söylediğini tekrarlıyorum. Netanyahu şöyle demişti: ‘İki devletli çözüme karşı çıkan herkesin Hamas’ın finansmanına katkıda bulunarak kolaylaştırması gerekir.’ Antisemitik diye suçlanmadan İsrail hükümetini eleştirme hakkım olmalı. ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nde Gazze’de ateşkes talep eden karar tasarılarını veto etmesi yanlış. Niyetleri bu olmasa da Netanyahu’yu güçlendiriyorlar. Biden İsrail’e destek verdiği için genç demokrat tabanda oy kaybedecek. [AB Komisyonu Başkanı Von der] Leyen’in Ekim 2023’te Tel Aviv’e yaptığı ziyarette İsrail’e AB’nin kayıtsız şartsız desteğini ifade etmesi de yanlıştı. Leyen’ın tamamen İsrail yanlısı duruşla bir uluslararası siyaset meselesinde kendinden başka hiç kimseyi temsil etmeden yaptığı bu ziyaret yüzünden Avrupa yüksek bir jeopolitik bedel ödedi. Hamas bir fikirdir ve bir fikre karşı bir başka fikirle mücadele edilebilir. Netanyahu’nun Gazze’ye dair planları kabul edilemez. Gelecek nesiller için nefret tohumları ekiyorlar.”

Keza bugün ABD Hava Kuvvetlerinden bir askerin “soykırıma ortak olmayacağını” söyleyerek İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde Biden Yönetimini protesto etmek için kendisini yakarak intihar etmesi de çok dikkat çekici bir gelişmedir.

Batı’nın uluslararası sisteme liderlik etme iddiasını sürdürebilmesi artık Gazze’den geçiyor. Gazze’yi orantısız bir saldırıyla yerle bir edenlere yönelik dünya kamuoyunu ikna edecek yaptırımlar uygulamadıkça ve Filistin sorununu kısa vadede bir çözüme kavuşturmak için İsrail’i idare eden aşırı sağ rejimin kolunu bükmedikçe, Batı, dünya düzenine liderlik edebilmesini sağlayan kritik “yumuşak gücünün” yerinde yeller estiğine şahit olacaktır.

Çin ve Rusya bunun gayet farkında, bu nedenle Filistin’i destekleyen tutumlar alarak Müslüman dünyasında puan topluyorlar. Çin Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Uluslararası Adalet Divanı’nda geçen hafta yaptığı konuşmada “Filistinlilerin baskıya direnmek için güç kullanmasının vazgeçilmez hakları olduğunu, bunun terörizmle bir tutulamayacağını” belirtti. Rus Büyükelçi ise aynı mahkemedeki konuşmasında İsrail’in işgali altındaki topraklardaki tüm illegal yerleşimleri sonlandırması gerektiğini vurguladı.


Washington hâlâ Çin ve Rusya’yla kapışmasını “demokrasi/otoriterlik” karşıtlığı üzerine bina etmek niyetini sürdürüyorsa, ki özellikle diğer Batılı ülkeleri yanında tutabilmek için bu gereklidir, Gazze’deki “Batı enkazını” vakit geçirmeden toplamaya başlama ödevi acilen önünde durmaktadır

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com