Putin muhaliflerinin ölüsünü sever: Navalny kimdi? Neden öldürüldü?

Bugüne kadar Putin rejiminin pek çok muhalif siyasetçi ve gazeteciyi gerek Rusya’da gerek yaşadıkları Batılı ülkelerde suikastlarla öldürttüğü biliniyordu, ama hapishanede bir muhalifin öldürülmesi ilk kez gerçekleşiyor.

ÖMER MURAT 17 Şubat 2024 HABER ANALİZ

Görünen o ki, Putin önce onu zehirletti, bu suikasttan kurtulup iyileştiğinde hemen hapse attı, hapiste üçüncü yılını doldururken geçen aralık ayında birdenbire ortadan kayboldu, yakınları ve avukatları üç hafta sonra nerede olduğunu öğrendiler; ülkenin kuzeyinde ücra bir noktada yer alan (Kuzey Kutup Dairesi’nin yukarısındaki Yamal-Nenets’teki) hapishaneye götürülmüştü, orada ikinci ayını doldurmadan birdenbire öldü(rüldü.)

Daha perşembe günü mahkeme salonunda gayet sağlıklı gözüken, hâkime espriler yapan 47 yaşındaki Navalny’nin dün aniden öldüğünün açıklanması oldukça şüphe uyandırıcı. (Navalny’nin kurucusu olduğu) Yolsuzlukla Mücadele Vakfı müdürü Ivan Zhdanov ne hastane ne morg ne de hapishane yetkililerinin telefonlara cevap vermediğini belirterek “savunmadalar çünkü şüpheli bir olayın gerçekleştiğini anlıyorlar” diyor. Zhdanov, Navalny’nin Putin tarafından katledildiğinden ise şüphe duymuyor.

Navalny son aylarda hapishanede zayıflamıştı ve mide ağrıları çekiyordu, bundan dolayı avukatları ve yakınları zehirleniyor olabileceğinden şüpheleniyordu.

Navalny’yi 2020’de zehirlenmesi sonrası tedavi eden Rus doktorlarından biri olan Alexander Polupan ölümün çok şüpheli olduğunu belirtiyor. Resmî açıklamaya göre Navalny tromboemboli yüzünden (yani atardamarın bir kan pıhtısı tarafından tıkanması üzerine) öldü, oysa Polupan’a göre Navalny’nin böyle bir risk altında olduğunu gösteren herhangi bir rahatsızlığı yoktu: “Bir süredir omurgasıyla ilgili sorunları vardı ama bunlar kesinlikle hayati tehlike arz etmiyordu. Ayrıca uzun zaman önce zatürre geçirmişti. Ama tekrar ediyorum, son zamanlarda akut bir sağlık sorunu yaşamadı.”

Geçtiğimiz yıl Navalny’nin avukatları ve yakınları, mide ağrıları yaşaması ve önemli ölçüde kilo kaybetmesi nedeniyle hapishanede yavaş yavaş zehirletiliyor olabileceğinden endişe ettiklerini açıklamıştı.

Navalny, 4 Haziran 1976’da Moskova yakınlarında bir kasaba olan Butyn’de doğdu, babası Kızıl Ordu’da subay, annesi ise komünist rejime sadık bir ekonomistti. 1998’de Moskova’da hukuk bölümünden mezun olup finans alanında yüksek lisans yaptıktan sonra aynı şehirde bir emlak şirketinde çalışmaya başladı. Kendi deyişiyle orada Rusya’da işlerin nasıl döndüğünü, yolsuzluklar için aracı şirketlerin nasıl kurulduğunu, paranın nasıl dolaştırıldığını öğrendi.

2007’den itibaren Putin rejiminin yolsuzluklarını ortaya çıkaran, bunları protesto eden kampanyalar yürüttü, ünü arttıkça güçlü bir muhalif lider olarak görülmeye başlandı. Navalny, Putin’in (kariyerinin ilk basamaklarını tırmandığı) istihbarat servisindeki dostları ve çevresini ülkenin enerji gelirlerini yolsuzluklarla yağmalayarak muazzam bir şekilde nasıl zenginleştirdiğini anlatıyor, iktidar partisinin “dolandırıcıların ve hırsızların” partisi olduğunu ve Rusya’yı “feodal bir devlete” dönüştürmeye çalıştığını söylüyordu.

2013’te Moskova belediye başkanlığına adaylığını koydu ve yüzde 27 oyla ikinci olarak beklenmedik bir başarı kazandı. Artan popülerliğinden korkan Putin, 2017’de başkanlığa aday olmasını yasakladı. Aynı yıl Başbakan Dimitri Medvedev’in 1 milyar dolardan fazla mülkü olduğunu ortaya koyan bir rapor yayınladı. Ertesi yıl, Putin’in üst düzey bir yardımcısı ile Rusya’nın en zengin oligarklarından biri arasındaki yolsuzluk ilişkisini anlatan ve lüks yatta bir telekızla gizli randevuya dair bilgiler de içeren 25 dakikalık bir program yayınladı.

Rusya’da hükümetin yasaklamasına rağmen halk bazı anıtların önüne Navalny’nin ölümünü anmak üzere çiçekler bıraktı. En fazla rağbet edilen anıtlardan biri ise Stalin terörünün kurbanlarına adanan Moskova’daki Solovetsky Taşı oldu.

2020’de Sibirya üzerinde uçarken yasaklı sinir gazı Novichok ile zehirlendi, pilotun acil iniş yapması sayesinde ölümden kılpayı kurtuldu, Berlin’de tedavi olduktan sonra Ocak 2021’de yine Rusya’ya dönmeyi tercih etti. Döner dönmez havalimanında tutuklandı, o tarihten beri de çoğunlukla hücre hapsinde tutuluyordu.

En ses getiren ifşaatını da 2021’de yaptı: Tutuklanmasından iki gün sonra Putin’in gizli bir finansman ağını kullanarak Karadeniz kıyısında, özel kumarhanesi ve yeraltı buz hokeyi pisti olan devasa bir saray inşa ettiğini ortaya çıkaran bir video, ekibi tarafından yayınlandı. Rus liderin herkesten sakladığı bu sarayının görüntülerini havadan drone’la çekmeyi başarmışlardı. YouTube’da yayınlanan iki saatlik video yüz milyondan fazla izlendi.

Bu Putin’e vurulmuş ağır bir darbeydi: Tarihe Rusların büyük bir lideri olarak değil, yolsuz otokratlarından biri olarak geçeceği duygusuna kapılmış olması muhtemeldi. Sonraki sene başlattığı Ukrayna işgalini bu duygunun tetiklemiş olması da mümkün; dengesini iyice kaybederek büyük bir hamle yapmak istedi.

Navalny’nin uluslararası gözlemcilerce tamamen uydurma olduğu belirtilen suçlamalar nedeniyle 2031’e kadar tutuklu kalması bekleniyordu. Hapiste tuttuğu muhalif liderden bile korkan biri ne kadar güçlü olabilir? Otokratlar çoğunlukla böyledir, dışarıya karşı çok güçlü ve kendinden emin bir görüntü verseler de yaptıkları hukuksuzlukların, yolsuzlukların hesabının kendilerinden sorulacağı korkusuyla hop oturup hop kalkar, o ruh haliyle çok daha fazla zalimleşirler.

Polisin yasaklamasına rağmen Moskova’da bir anıtın önünde Navalny’yi anmak için dün gece toplanan kalabalık. Anıtlara çiçek bıraktıkları için yüzden fazla kişi gözaltına alındı.

Prigojin ayaklanması, Ukrayna’daki savaş uzadıkça içeriden kaynayan Rusya’da işlerin her an Putin için kontrolden çıkabileceğini gösteriyordu. O nedenle rejim muhaliflere yönelik baskıda yeni bir safhaya geçti. Bugüne kadar Putin rejiminin pek çok muhalif siyasetçi ve gazeteciyi gerek Rusya’da gerek yaşadıkları Batılı ülkelerde suikastlarla öldürttüğü biliniyordu, ama hapishanede bir muhalifin katledilmesi ilk kez gerçekleşiyor. Bunu Batı medyasına konuşan bir Rus işadamı şöyle yorumlamış:

“Sonunuz Navalny gibi olur, diyerek halkı korkutacaklar. Yüz kişiyi hapse atmalarına gerek yok. Sadece bir kişinin hapiste ölmesi yeterli. Bu herkes için korkunç bir şey. Bu insanları daha da sindirmek için kullanılacak. Daha önce [sıradan bir vatandaş için] iktidara karşı çıkmanın riski birkaç yıl hapiste kaldıktan sonra serbest kalmaktı. Ancak şimdi sizi hapiste öldürmekten korkmuyorlar gibi görünüyor.”

Navalny Ukrayna’daki savaşın “hiçbir şeyden anlamayan ve hiçbir şeyi anlamak istemeyen bir grup çılgın yaşlı adam” tarafından başlatıldığını söylemişti: “Bu savaşın gerçek nedenleri Rusya’nın iç siyasi ve ekonomik sorunları ile Putin’in ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutma arzusudur. Tarihe Rusya topraklarını genişleten ‘fatih çar’ olarak geçmek istiyor.”

Amsterdam’da Navalny’nin ölümünü protesto etmek için bir gösteri tertiplendi.

Türkiye’de bazı Erdoğan taraftarlarının neden Putin’i sevdiklerini anlayabiliyorum, Rus lidere baktıklarında kendi reislerinin benzerini görüyorlar. Batı’nın AKP liderini nihai tahlilde her zaman öyle ya da böyle istediği hizaya getirebildiğine şahit oldukça reislerinin borusunun Edirne’nin ötesinde ötememesine bozuluyorlar, bir tür “otokrat dayanışmasıyla” Putin ve Erdoğan’ın ortak bir duruşla Batı’yı geriletebileceğinin hayalini kuruyorlar. Putin’in jetlerinin göz göre göre Suriye’de Türk askerlerinin üzerine bomba yağdırıp onlarcasını şehit etmiş olduğu veya Netanyahu’nun ordusu Gazze’deki hastaneleri, evleri bombalayıp Arap sivilleri nasıl katlediyorsa daha beterini Putin’in Suriye’de yaptığı tatsız gerçeklerini görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Bu konularda “ilkeli düşünmeyi” çıkarlarına uygun bulmuyorlar.

Peki kimi solculardaki “Putin sevdası” nereden kaynaklanıyor? Bu sorunun sanırım iki yanıtı var. İlki; Lenin’e kaç kez açıkça lanet okuduğu, onu Rusya’nın altına bomba koymakla suçladığı halde Putin’i solcu addederek psikolojik olarak rahatlıyorlar, içten içe “Şöyle Putin gibi biri Türkiye’de çıkmadı” diye de hayıflanıyorlar, yani onu hayallerindeki solcu bir diktatörün tecessüm etmiş hali gibi görmek istediklerinden Rus lideri seviyorlar.

İkincisi; Batı karşıtı herkesi ve her şeyi yüceltme huyları yüzünden… “Sekülerlikte” birleştikleri Batı’dan niye bu kadar nefret ediyorlar? Çünkü kapitalizm, komünizmi alt ederek onlara hiç beklemedikleri, hâlâ da kabullenemedikleri ağır bir yenilgi yaşatarak bir türlü içinden çıkamadıkları bir fikrî savrulmaya düşmelerine sebep oldu. Avrupa’daki sosyal demokrasi tecrübesine ise “burun kıvırıyorlar”, çünkü sahip oldukları Stalinist dünya görüşü bu tür sentezleri kabul etmelerine müsaade etmiyor, bu sosyal demokrasi hareketlerinin ciddi kazanımlarını küçümseyip onların sistemle uyuşma hikayesini öne çıkarıyorlar. (Esasen pek çoğu itibariyle Avrupa’daki gelişmelere ilişkin yeterli bilgi sahibi oldukları da söylenemez.) Putin’in şimdi Batı önderliğindeki uluslararası sistemi devirmeye çalışması hoşlarına gidiyor. Olur ya Putin bunu başarırsa adeta tarih onlara göre girdiği yanlış sapaktan geri dönmüş olacak, Sovyetler Birliği mezarından çıkıp üzerinde tepinen Batı’nın suratına okkalı bir tokat aşkedecek. Putin’in tipik bir Rus çarından farkı olmadığı, olmaz ya Batı’ya karşı savaşı kazanırsa bunun sonucunun Rus çarlığının canlanmasından başka bir sonuç üretmeyeceği gibi gerçekler, hayal dünyalarının gereksinimlerine çarparak etkisiz hale geliyor.


Pek şüphe yok ki, Putin tamamen demokratik yollardan muhalefet yapan bir rakibini hapishanede acımasızca öldürttü. Bunu açıkça eleştiremeyip, açıkça eleştiremediğinin de bilinmemesi için kırk takla atanların ne hikmetse bol kepçeden ve üst perdeden yaptıkları Batı eleştirilerini ciddiye alırsanız “oyuna gelmiş” olursunuz. Batı’ya eleştirel gözlüklerle bakabilmek önemlidir, ama bunu yaparken böylesine yolsuzluk ve adaletsizliklere batmış bir rejimin kışkırtmalarına kapılarak süfli amaçlarına alet olmaktan da kaçınabilmek şarttır.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat