Dünyanın konuştuğu mülakat, Putin’in beşinci kol faaliyeti mi?

Putin’in mülakat için Carlson’u tercih etmesi hiç de tesadüf değil. En büyük umudu ABD’deki iç çatışmanın büyümesi ve Trump’ın iyice güçlenmesi. İşlerin kontrolden çıkıp büyük bir savaşa dönüşmesi ihtimali de var.

ÖMER MURAT 10 Şubat 2024 HABER ANALİZ

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna savaşı başladığından bu yana ilk kez Batı medyasından bir isme mülakat verdi. İki saat süren bu mülakatın ne anlama geldiğini anlamak için konuştuğu gazeteci Tucker Carlson’un kim olduğunu bilmemiz gerekiyor.

54 yaşındaki Carlson popüler bir “talk show” sunucusu, önceki ABD Başkanı Trump taraftarı, Amerikan muhafazakâr sağına hitap eden bir isim. Geçen Nisan’a kadar uzunca bir süre yine bu kesimin kanalı olan Fox News’te çalışıyordu, kanalın en fazla izlenilen talk show programını sunuyordu. Programının ilgi çekmesinin nedeni, “Trumpçı” Amerikan sağında bolca konuşulan komplo teorilerini tartışıyor olmasıydı.

Carlson, Dominion Voting Systems adlı şirketin ürettiği elektronik seçim makinelerinin son seçimde Trump’ın oylarını Biden’ın hanesine yazdığına dair söylentiyi yayınca Fox News kanala hakaret dava açmaması için şirkete 787 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Bu hadise Fox News’teki programına son verilmesine yol açtı.

ABD’li talk show sunucusu Tucker Carlson

Carlson Amerikan ana akım medyasından farklı olarak Rusya yanlısıydı, Rus ordusu Ukrayna işgalini başlattığında bunun sorumlusu olarak Zelenski hükümetini gösteren ve Putin’in tezlerini destekleyen doğrultuda yayınlar yaptı, hatta Zelenski’ye “fare, kodoş” gibi hakaretlerde bulundu.

Carlson Fox’tan bu şekilde kovulduktan sonra X (eski Twitter) platformunda kendi adıyla kurduğu hesaptan yayın yapmaya başladı. Aslında dolaylı olarak Fox News tarafından finanse edilmeyi sürdürüyor, kanalla anlaşmasına göre yıllık 20 milyon doları geçen maaşını 2024 sonuna kadar alacak. Putin’le mülakatını X platformundaki hesabından yayınlayan Carlson’ın temel hedefi hitap ettiği kitle nezdinde itibarını artıracak şekilde yeniden gündeme gelip yeni medya girişimini tanıtmak…

Görüldüğü üzere bugüne kadar Batı’dan pek çok gazetecinin mülakat talebini geri çeviren Putin’in Carlson’u tercih etmesi hiç de tesadüf değil. Carlson mülakatta Putin’i zorlayacak sorulardan kaçındı, Rus lidere kendi propagandasını Batı kamuoyuna rahatça iletebilmesi için fırsat verdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD'li televizyon sunucusu Tucker Carlson'a mülakat verdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD’li televizyon sunucusu Tucker Carlson’a mülakat verdi.

Putin mülakatta Ukraynalıların bir millet olmadığı, neo-Nazi oldukları, Ruslara zulmettikleri, Batı’nın maşası oldukları, aslında savaşı CIA ile Ukrayna’daki işbirlikçilerinin başlattığı gibi bilindik söylemlerini ve Nazi Almanyasıyla işbirliği yapanın Sovyet Rusyası değil Polonya olduğu gibi tarihi gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan iddialarını tekrarlarken Charlson Rus lidere hiçbir itirazda bulunmadı. Charlson’ı müdahale etmeye birkaç kez iten tek husus, Putin’in mülakatın ilk yarım saatinde Rus resmi tarihinin temel söylemlerini 9.yy’dan başlayarak anlatması oldu. Tarih dersi uzadıkça Carlson bu sıkıcı bahsi kapatıp sadede gelmesi için Rus lideri zorlamaya çalıştı. Putin pek farkında gözükmese de Carlson kendi kitlesinin bu tarih dersine hiç ilgi göstermeyeceğini gayet iyi biliyordu. Yine de Putin’i tarih dersini bitirmeye ikna edemedi, Rus lider kaldığı yerden devam etti. Konuklarıyla ateşli, canlı tartışmalarıyla bilinen Carlson’un bunun dışında Putin karşısında adeta süklüm püklüm oturarak sözünü hiç kesmemesi, zorlayıcı sorulardan kaçınması ABD ana akım medyasında kendisine yönelik eleştiri oklarının yöneldiği husus oldu.

Putin her ne kadar ABD’yle diyaloğa hazır olduğundan bahsetse de ana taktiksel amacı Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteği bırakmasını sağlamak, Rusya’nın halihazırda işgal ettiği Ukrayna toprakları üzerindeki hakimiyetini meşrulaştıracak, hatta Kiev’de Rusya dostu bir hükümetin işbaşına gelmesine yol açacak bir anlaşma yapmaya Batı’yı zorlamak.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD’li televizyon sunucusu Tucker Carlson’a verdiği mülakat sırasında…

Bu hedefine Batı kamuoyundaki bölünmeyi artırarak ulaşmaya çalışıyor. Ana mesajı şu: “Amerika’da bir sürü sorunla boğuşuyorsunuz, sınır sorunlarınız var, göçmenlerle ilgili sorunlarınız var, 33 trilyon dolar borcunuz var, neden Ukrayna ile zaman kaybediyorsunuz? Eğer çatışmaların gerçekten durmasını istiyorsanız, bizimle müzakere masasına oturarak Ukrayna’ya silah tedarikini durdurmanız yeter. O takdirde savaş birkaç hafta içinde biter.”

Biden Yönetimi’nin Kongre’ye sunduğu Ukrayna’ya yardım paketini de içeren bütçe, özellikle Trump taraftarı Cumhuriyetçilerin vetosu nedeniyle onaylanamadı, ne zaman onaylanacağı veya onaylanıp onaylanmayacağı da hala belli değil. Putin işte tam bu konjonktürde, “niye bu kadar parayı Ukrayna için harcıyoruz, kendi sorunlarımıza odaklanalım” diye söylenen Amerikan muhafazakarlarına hitap ederek Biden’ın işini zorlaştırmaya çalışıyor. Trump da Putin gibi savaşın Rusya’ya bazı tavizler verilerek sona erdirilebileceği söylemi yürütüyor. O bakımdan Putin bu mülakatıyla Trump’ın söylemine destek çıkmış oluyor.

İşin Rus kamuoyuna bakan yönüyle ise Putin tüm Batı’yı karşısına alarak bir savaş girmiş olmasından, Rusya’yı yalnızlaştırmasından ötürü kendisine yöneltilen eleştirilere karşı “Bakın Batı’da bize yakın elitler de var. Önümüzdeki ABD seçimlerini Trump kazanırsa, ki bu düşük bir ihtimal değil, savaşı istediğimiz gibi Rusya’nın zaferiyle bitirebiliriz” mesajı veriyor. Nitekim Kremlin kontrolündeki Rus medyası, mülakatın Biden Yönetimine karşı büyük bir darbe olduğu başlıklarıyla haberleştirdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD’li talk show sunucusu Tucker Carlson’a Kremlin’de mülakat verdi.

Putin (aynen Erdoğan gibi) medya üzerindeki kontrolü sayesinde kendi kamuoyuna mülakatı büyük bir başarı gibi takdim ederek buradan bir zafer hikayesi üretebilir ama işin Batı kamuoyuna bakan yönüyle hedeflerini gerçekleştirebildiği söylenemez. Mülakatta ne Putin ne de Carlson iyi bir performans ortaya koyamadı. Carlson da bunun farkında olacak ki mülakatı izleyicilerine takdim ederken yaptığı konuşmada Putin’in davasını tutarlı bir şekilde sunmadığını, bunun da Rus liderin Batı’nın onu reddetmesinden dolayı kendisini “yaralı” hissetmesiyle ilgili gördüğü gibi adeta hasar kontrolü nevinden bir değerlendirme yapmayı gerekli buldu.

Putin’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini haklı göstermek için bin yıl önceki olaylara uzun uzun atıflarda bulunması Batı’da Rus liderin saplantılı fikirlere sahip olduğuna ve kendisiyle makul bir müzakere yürütülme ihtimalinin pek bulunmadığına dair kanaati pekiştirmiş gözüküyor. Nitekim St Petersburg’daki Avrupa Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Grigory Golosov, Putin’in savaşın Batı’yı anlaşmaya zorlayarak bitirilmesi için en uygun zamanın şu an olduğunu düşündüğünü ve Batı’yı Ukrayna’yı bir kenara iterek savaşı bitirmek için doğrudan Rusya’yla müzakereler yürütmeye mecbur kılmaya çalıştığını belirtiyor. Fakat Rus profesör, Putin’in mülakatta iyi bir performans gösteremediğini de belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor: “Eğer amacı gerçekten kendini anlatmak idiyse ki öyle görünmektedir, bu hedefine ulaşmış olduğu pek söylenemez.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD’li televizyon sunucusu Tucker Carlson’a Kremlin’de mülakat verdi.

Putin Polonya ve Letonya gibi NATO ülkelerine saldırmayı düşünmediğini söyledi ama daha önce benzer lafları Ukrayna için de sarfettiği hatırlatıldı. Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Carlson’a Lenin’in Batı’daki komünist sempatizanları için kullandığı iddia edilen bir terime atıf yaparak “kullanışlı aptal” dedikten sonra ekledi: “Bu, şu anda bu ülkede Vladimir Putin’in beşinci kolu gibi olan insanların olduğunun bir işareti.” Cumhuriyetçi önde gelen bazı siyasetçi ve yazarlardan da benzer eleştiriler geldi.

Batı, Ukrayna’ya askeri ve ekonomik yardımda bulunduğu müddetçe cephede şu an süregiden kilitlenme iki ülkeden biri lehine fazla değişmeyecektir. İki ülke de cephe hattındaki tahkimatlarını iyice güçlendirmiş durumda, ikisinin de büyük asker kayıplarına yol açacak ve yüksek mühimmat harcamayı gerektirecek yeni taarruzlara girişmeye mecali yok… Bu şartlarda Putin’in en büyük umudu ABD’deki iç çatışmanın büyümesi ve Trump’ın iyice güçlenmesi neticesinde Washington’un Ukrayna’ya yardımlarını kesmek zorunda kalması… Rus lider ABD’nin önderlik rolünü bıraktığı anda Avrupa’nın ona karşı fazla direnemeyeceğini de hesaplıyor.

Savaşın başlarında Putin Batı’yı Ukrayna’ya müdahil olmaktan caydırmak için örtülü bir nükleer savaş tehdidinde bulunmuştu, bunun ters teptiğini anlamış olsa gerek ki o söyleminde dikkat çekici bir düzeltmeye giderek sanki o tür laflar hiç etmemiş gibi bu ihtimalin “Batılı politikacıların vergi mükelleflerinden para koparmak için kullandıkları korkutma yöntemi” olduğunu söyledi.

Tüm gelişmeler 2024’ün özellikle ikinci yarısında Batı ile Rusya arasında Ukrayna üzerinden cereyan eden çatışmanın had safhaya çıkabileceğini gösteriyor. Şu an Gazprom doğal gazı büyük ölçüde Ukrayna üzerinden Avrupa’ya satabiliyor, fakat iki ülke arasındaki transit gaz anlaşması bu yıl sonunda bitiyor. Putin doğal gazı Türkiye üzerinden satma projesini geliştirmeye hevesli, Ankara da buna dünden hazır gözüküyor ama Batı’nın yaptırım tehdidi karşısında Erdoğan’ın fazla direnç gösteremeyip geri adım attığı da artık iyice anlaşıldı. Putin böyle bir sıkışmışlık içerisindeyken Batı cenahında da yıl sonunda ABD’de gerçekleşecek başkanlık seçimlerinde Trump’ın kazanma ihtimaline binaen, iş o noktaya gelmeden Ukrayna’da Rusya’ya öldürücü darbeler vurmanın zarureti kendisini bastırabilir. Taraflar böylece son kez birbirlerinin iradelerini iyice yokladıktan ve zorladıktan sonra bilançoya bakıp masaya oturmanın hesaplarını yapıyor gibiler… İşlerin kontrolden çıkıp büyük bir savaşa dönüşmesi ihtimali de her zaman var.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat