Türkiye yarım trilyon dolarlık yeni Baharat Yolu projesinden neden dışlandı?

AKP lideri heyheylenerek yine bir dış politika hezimetini Türk halkına boş hayaller satarak kapatmaya çalışma kurnazlığını sürdürüyor. Depremde yerle bir olan şehirleri imar etmek için Batı’nın kapısını aşındırırken, yeni Baharat Yolu'na alternatif bir güzergâh için on milyarlarca dolar nereden, nasıl bulunacak?

ÖMER MURAT 22 Eylül 2023 HABER ANALİZ

Gün geçmiyor ki Erdoğan’ın Batı ile Rusya ve Çin arasındaki rekabetten şark kurnazlığıyla istifade ederek, onları birbirine kızıştırıp köşeyi dönme taktiğinin Türkiye’nin Batı nezdindeki konumunu iyice sarsmaktan başka işe yaramadığını gösteren yeni bir gelişme yaşanmıyor olsun.

Yeni Delhi’de 9-10 Eylül’de düzenlenen Rus ve Çin devlet başkanlarının katılmadığı son G20 Zirvesi’nin manşetlere çıkan hadisesi ABD, Almanya, Fransa, Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya ve Avrupa Birliği liderlerinin “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC) kurulmasına yönelik bir mutabakat zaptı imzalamaları oldu.

Çin lideri Şi Cinping yaklaşık on yıldır, tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması hedefiyle Kuşak-Yol adlı bir projeyi dış politikasının ana eksenine yerleştirmiş durumda. Şimdi Batı öncülüğünde buna rakip olarak Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan tarihi Baharat Yolu’nun canlandırılması hedefiyle yeni bir proje hazırlandı.

ABD Başkanı Biden, Hindistan Başbakanı Modi ve Suudi Veliaht Prensi Bin Selman “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun” imza töreni sırasında…

Projenin iki bileşeni olacak: Hindistan’ı Basra Körfezi’ne bağlayan doğu koridoru ve Körfez’i Avrupa’ya bağlayan kuzey koridoru. Tamamlandığında mevcut deniz ve karayolu taşımacılığı rotalarına kıyasla daha ucuz ve güvenilir bir güzergâh oluşacak, özellikle gemiden trenlere geçişler için güçlü bir altyapı kurulacak. Koridor bir demiryolu bağlantısının yanı sıra elektrik kablosu, hidrojen boru hattı ve yüksek hızlı veri kablosu bağlantıları da içerecek. Katılımcı ülkelerden temsilcilerin oluşturduğu bir çalışma grubu önümüzdeki iki ay içinde zaman çizelgelerini, finansman planlarını ve projeleri hazırlayacak.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen geçen haftaki yazımda bahsettiğim kritik konuşmasında “bu koridor Hindistan, Arap Körfezi ve Avrupa arasında bugüne kadarki en doğrudan bağlantı olacak. Demiryolu bağlantısı sayesinde Hindistan ile Avrupa arasındaki ticaret yüzde 40 daha hızlı gerçekleşecek” dedi.

Bu yıl mayıs ayında Japonya’da yapılan G7 toplantısında Çin’in Kuşak-Yol Projesi’yle Ortadoğu ve Orta Asya’da ekonomik hakimiyetini kurmasının engellenmesi meselesi öncelikle ele alınmış ve G7 liderleri önümüzdeki dört yıl içerisinde rakip bir projeyi yaklaşık 600 milyar dolarlık bir fonla destekleme kararı almıştı. Şimdi bu kararın hayata geçirilmeye başlandığına şahit oluyoruz.

“Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun” Yeni Delhi’de gerçekleşen son G-20 Zirvesi sırasında gerçekleşen imza töreni.

Türkiye her zaman doğu ve batı arasındaki stratejik konumundan istifade eden bir ülke olduğu, tarihte Baharat Yolu’nun en kritik bağlantıları Anadolu üzerinden geçtiği halde G20 Zirvesi marjında düzenlenen imza töreninin davetlileri arasında Erdoğan yoktu. Çünkü IMEC, Türkiye’yi teğet geçerek Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail üzerinden Yunanistan’ın Pire Limanı’nda AB topraklarıyla bağlantı kuracak şekilde planlanmış. Erdoğan’ın Türkiye’ye Batı nezdinde zemin kaybettirmesinin Yunanistan’ın Batı için stratejik önemini iyice artırdığı, Atina’nın da becerikli bir diplomasiyle bundan azami ölçüde yararlandığını görüyoruz.

AKP lideri, hükümeti için büyük bir başarısızlık anlamına gelen bu duruma çok bozulduğunu saklamadı: “Türkiyesiz bir koridor olmaz. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda.” dedi. Evet, Türkiye’nin jeostratejik önemini herkes gibi biliyoruz, ama buna rağmen nasıl olup da böyle kritik bir projeden dışlanmış olduğunu sorguluyoruz. Erdoğan bu vahim manzaraya bir açıklama getirmiyor.

Kanaatimce bunun basit bir sebebi var: Erdoğan idaresindeki Türkiye Batı’da artık güvenilir bir ortak veya müttefik olarak görülmekten çıktı, Türkiye’ye dair Batı’daki bu “köklü zihinsel değişimin” tatsız neticeleriyle bundan sonra sık sık yüzleşilmesi maalesef kaçınılmaz.

Yeni Baharat Yolu’nun arada Suriye ve Irak gibi iç savaş ve istikrarsızlığa düşmüş ülkeler bulunduğundan dolayı Anadolu’yu teğet geçtiğine dair yorumların Türkiye’nin projeden neden dışlandığını açıklayabildiği de pek söylenemez. Çünkü projede yer alan Suudi Arabistan ve İsrail arasında ilişkilerin ne zaman ve nasıl normalleşeceği de bilinmiyor. Bunun göz ardı edilebilecek öyle sıradan bir sorun olmadığı aşikar. Buna rağmen iki ülke de projede yer alarak kritik yatırımlardan istifade etme, Batı nezdinde stratejik önemlerini koruma fırsatını kaçırmadılar.

“Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun” Yeni Delhi’de gerçekleşen son G-20 Zirvesi sırasında gerçekleşen imza töreni.

Bu tür projeler en az yarım asırlık projeksiyonlara göre hazırlanır, bu itibarla aynı zamanda birer niyet beyanıdırlar. Yeni Baharat Yolu’nun ille tek bir ana güzergahtan oluşması da şart değildi. Nitekim Çin’in Kuşak-Yol Projesi, biri Türkiye’den geçen beş farklı rotayı takip ederek Avrupa’ya ulaşmayı hedefliyor. Buna benzer bir planlama rahatlıkla IMEC için de yapılabilirdi, bu çerçevede Türkiye ve Irak da projeye dahil edilebilirdi. Nasıl ki projenin İsrail ve Suudi Arabistan arasında ilişkilerin normalleşmesine katkıda bulunulacağına inanılıyorsa, benzer şekilde Ankara ve Bağdat da önümüzdeki yıllarda aralarındaki sorunları çözerek projenin ikinci kritik güzergâhının hayata geçirilmesini sağlamaları için teşvik edilebilirdi.

Riyad ve Tel Aviv arasında diplomatik ilişkiler bile tesis edilmiş değil… Suudi Veliaht Prensi Bin Salman “Filistinlilerin ihtiyaçlarını karşılayan ve bölgeyi rahatlatacak bir anlaşmaya varılabilirse” İsrail’le ilişkileri normalleştirebileceklerini açıkladı ama böyle bir anlaşmaya ulaşmaları hiç de kolay olmayacaktır. Türkiye ve Irak arasındaki sorunların çok daha kötümser bir tablo çizdiğini iddia etmek için bir sebep yok…

Türkiye’nin IMEC’den dışlanması özellikle Batı’da Erdoğan rejimine duyulan derin güvensizlikle doğrudan ilgilidir. Anlaşılan Erdoğan’ın böyle bir projeye katılarak uluslararası arenada profilini yükseltmesine, sıkıştığı zaman Batı’ya karşı kullanabileceği yeni bir platforma girmesine izin verilmek istenmemiştir.

Nitekim G20 Zirvesi marjında ABD Başkanı Biden’la ancak ayaküstü bir görüşme koparabilen Erdoğan’ı yurda dönüşünde yeni bir tatsız sürpriz bekliyordu: Washington, Batı’nın koyduğu müeyyideleri delerek Ukrayna savaşında Rusya’yı destekledikleri iddiasıyla beş Türk şirketi ve bir Türk vatandaşına karşı yaptırım kararı aldı. Özellikle gemicilik ve denizcilik alanında bazı önemli şirketleri içeren bu son yaptırım dalgası öncekilere nazaran daha önemli şirketleri hedef alıyor. ABD’nin bundan sonra başka büyük şirketleri de yaptırım listesine alabileceği endişesi vermesi bakımından dikkat çekici.

Görüldüğü üzere Erdoğan’ın Putin’le arabuluculuğa soyunma girişiminin Batı nezdinde kendisine aradığı itibar ve etkinliği verdiği söylenemez. Erdoğan BM Genel Kurulu toplantıları için gittiği New York’ta Biden’la bu kez ayaküstü de konuşamadı, geçen yıl ABD Dışişleri Bakanı ve bazı senatörlerle görüşmüştü, bu sene o düzeyde bile toplantı yapılmadı. Beyaz Saray’ın verdiği mesaj açık: “İsveç’in üyeliğini TBMM’den geçir, ondan sonra gel!”

Erdoğan “Biz de kendi alternatif koridorumuzu oluştururuz” diye heyheylenerek yine bir dış politika hezimetini, Türk halkına boş hayaller satarak kapatmaya çalışma kurnazlığını sürdürüyor. 6 Şubat depremlerinde yerle bir olan şehirleri yeniden imar etmek için Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası gibi kurumlar üzerinden uygun kredi almak maksadıyla Batı’nın kapısını aşındırırken, alternatif bir güzergâh oluşturabilmek için gerekecek on milyarlarca dolar nereden, nasıl bulunacak?

Hukukun üstünlüğünün ortadan kalkması ve yolsuzluklara batmış kötü iktisadî yönetim nedeniyle Türk ekonomisi bozulup yabancı yatırımcılar çekilmeye başlayınca “Kendi kredi derecelendirme kuruluşumuzu kurarız” demişti, bugün Türkiye dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkelerden biri haline geldi.


 

Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimiz, demokrasi ve insan hakları alanındaki bozulma nedeniyle tamamen tıkanınca “Kopenhag değil Ankara kriterleri deyip yola devam ederiz” demişti, sonrasını biliyoruz: Ülkeyi tek adam rejimi haline getirdi, Türkiye artık dünyada demokrasi değil otokrat liginde kabul ediliyor.

Bu nedenlerle Erdoğan’ın şimdi bahsettiği yeni Baharat Yolu’na “alternatif koridorun” akıbetinin de ne olacağını az çok tahmin edebiliyoruz.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat