Erdoğan’ın acizliği; Suudiler maçın iptalini neden önemsemedi?

Olabilir, kulüpler yapmışlar bir “sakarlık”, ama neticede talep ettikleri de atla deve değil… Peki Suudiler niye agresif bir katılık sergileyerek bu isteği geri çevirdiler? Nereden bakarsanız bakın, Riyad fiyaskosu Erdoğan rejiminin içeride ve dışarıda zayıfladığını gösteriyor.

ÖMER MURAT 31 Aralık 2023 HABER ANALİZ

Futbolda son dönemde yaşanan gelişmeler (Ankaragücü Kulübü’nün Erdoğan’ın has adamı olarak bilinen başkanının canlı yayında, saha ortasında hakemi yumruklayarak hastanelik etmesi, İstanbulspor başkanının hakemin kararına kızıp takımını maç ortasında sahadan çekmesi) Türkiye’de hukuk ve ekonominin çöküşünün kaçınılmaz tezahürleri olarak görülmelidir.

Süper Kupa finalinin Riyad’da oynatılması süreci de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Yaşananlar bu iktidar döneminde uluslararası arenada Türkiye’nin itibarının ne denli dibe vurmuş olduğunun ve dış politikasının ne denli beceriksizce yönetildiğinin bir başka canlı örneğidir.

Maçın Riyad’da oynanmasına iki ay önce onay veren Fenerbahçe ve Galatasaray yönetimlerinin aklına, cumhuriyetimizin 100. yılı olduğu, bunu kutlamak için takımların sahaya Atatürk baskılı formalarla çıkması fikri ne hikmetse maç günü geliyor. Bu kulüplerimizin bunu daha önce gündeme getirmemiş olmaları gariptir. Suudi Arabistan’ın nasıl bir rejimle yönetildiğini bilmek için uluslararası ilişkiler uzmanı olmaya gerek yoktur. 100. Yılın bu yıl olduğu da yüz yıl önceden belli olduğu için bu kulüplerin sözleşmeye bunları zamanında koydurmayı akledememiş olmaları acemilik değilse “sakarlıktır” ki böylesine köklü ve güzide kulüplerimizin daha profesyonel idare edilmesini beklemek hakkımızdır. (Derseniz ki, balık baştan kokar, Türkiye nasıl idare ediliyorsa bu kulüpler de öyle yönetiliyor, size söyleyecek sözüm olmaz.)

Olabilir, bu kulüpler yapmışlar bir “sakarlık”, ama neticede talep ettikleri de atla deve değil… Peki Suudiler niye agresif bir katılık sergileyerek bu isteği geri çevirdiler? Bu tavır, Suudi hükümetinin Atatürk’e garez bağlamasından ziyade İsrail’in Gazze’de yürüttüğü askerî harekat sonrası yaşanan insanî dramın Arap halklarında yol açtığı tepkiyle yakından ilişkili gibidir.

Süper Kupa’nın Riyad’da oynanmasını organize eden Riyad Season adlı kamu şirketi aslında Kasım’dan Mart’a kadar Suudi başkentini dünyada Dubai’ye benzer bir imaja kavuşturmayı hedefleyen bir dizi kültürel etkinlik düzenliyor, Galatasaray-Fenerbahçe maçı sadece bunlardan biriydi. Sözkonusu festivalin 28 Ekim’de gerçekleştirilen açılış gecesine katılan “starlar” arasında Cristiano Ronaldo, Conor McGregor, Mike Tyson, Eminem, Kanye West, Skrillex, Lil Baby ve Becky G gibi isimler vardı.

Fakat Gazze’de yüzbinlerce insan evsiz kalmışken, çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan yirmi küsur bin insan hayatını kaybetmişken ve Arap hükümetleri İsrail’i durdurmak için hiçbir şey yapamıyorken festivalin iptal edilmemesi Arap kamuoyunda tepkilere yol açtı. Tepkileri artıran bir husus da halkın duygularının galeyana gelmesinden endişe eden tipik bir Ortadoğu rejimi olan Suudilerin bu etkinliklere katılanların Filistin bayrağı taşımasına veya Filistin’i temsil eden kefiye giymesine izin vermemesiydi.

Uzun lafın kısası 7 Ekim’de Hamas saldırısıyla başlayan çatışmalar Suudi Veliaht Prensi Muhammet Bin Salman’ın prestij projesini tamamıyla sabote etti. Arap sosyal medyasında “Gazze’de bir soykırım yaşanırken Suudi Arabistan’da Şakira’nın müziğiyle dans etmek serbest ama kefiye giymek yasak” tarzı tepkiler bolca paylaşıldı. (Bu çerçevede denk geldiğim bir karikatürü de aşağıda bulabilirsiniz.)

Anlayacağınız, Süper Kupa finalinin oynanacağı gün gelip çattığında, bu konularda zaten katı tavırlar alması şaşırtıcı olmayacak Suudi rejiminin otoriter hassasiyetleri iyice yükselmişti. Muhtemeldir ki Türkiye’nin en meşhur iki takımının neyse parasını verip başkentlerine getirdikleri Süper Kupa maçına yönelik önceki iştahları da ortadan kalkmıştı. Festivalin diğer etkinliklerinde Filistin’le ilgili protestoları önlemek maksadıyla her türlü siyasi sembolü yasakladıkları için şimdi buna bir istisna getirirseler ve bu sosyal medyada gündeme gelirse zor durumda kalabileceklerini düşünmüş olmaları yüksek ihtimaldir.

Yine de Suudiler Süper Kupa finalini Riyad’a büyük prestij getirecek önemli bir etkinlik olarak görselerdi biraz yumuşamaya gitme riskini almaktan çekinmezlerdi. Ama maça böyle bir anlam yüklemediklerini, “inceldiği yerden kopacaksa da kopsun” şeklinde bir yaklaşımla maçın iptal edilmesini de göze aldıklarını anlıyoruz. Bu bile başlı başına maalesef Türkiye’nin dünyada ve bölgede itibarının dibe vurmuş olmasıyla ilgilidir. Futbol Federasyonu’nun ve iki büyük kulübün maçı Almanya gibi bir Avrupa ülkesinde oynatmaya çalıştıkları halde bunu başaramayınca sadece parası için Riyad’ı tercih etmeleri Türkiye’nin ekonomisi ve dış politikası hakkında esasen çok şey söylemektedir.

Erdoğan döneminde Batı’yla ilişkilerini düzgün idare edemediğinden Batılı başkentlerde artık pek yüz bulamayan Türkiye bu nedenle yüzünü Ortadoğu otokratlar ligine çevirdi ama orada da bu haliyle kendisine pek itibar edilmediği görülüyor. Ortadoğu’da dün “kükrediğinden” bugün “af dilenen” bir lider figürünün saygı uyandırmasını beklemek zaten yanlış olur. Türkiye’ye “yumuşak güç” bakımından asıl değerini katan Doğu ve Batı arasındaki özel konumunu kullanarak iki tarafla da ilişkilerini belli bir düzeyde yürütebilme kabiliyetidir. Diğer yandan devlet başkanınız ve ekonomi bakanınızın “para dilendiği” başkentlerde ülkenin izzetini de bırakıp çıktıkları için size yapılacak muamele de ancak böyle olur, takımlarınızın soyunma odaları polis tarafından basılır vs.

Erdoğan’ın Süper Kupa finalinin Riyad’da oynanmasını ayarlarken maç vesilesiyle Suudi başkentine resmi bir ziyaret daveti almayı ve maçı veliaht prensle birlikte izlemeyi de beklediğini zannediyorum. Esasen normal olan da budur. AKP tabanı için bile maçın Riyad’da oynanmasını makul karşılayabilmek belki böyle bir fotoğrafla mümkün olabilirdi. Bunların gerçekleşmemiş olması aslında Erdoğan’ın bölgedeki tesir gücünün ne kadar düşmüş olduğunu göstermektedir. Yani maçın önemi AKP lideri için de azalmıştı.

Kulüpler son gün sahaya Atatürklü formayla çıkma talebiyle geldiklerinde ve Suudiler buna gereksiz katılıkta bir tepki gösterdiklerinde Erdoğan muhtemelen kendisini daha da zor durumda bırakmaya çalıştıklarını düşündüğü için iki tarafa da kızdı. Bir yandan Suudilerin Türkiye’nin en önde gelen iki kulübünün tarihte ilk defa böyle Riyad’a kadar getirilmiş olmasının kıymetini yeterince takdir etmemelerine bozulmuş olmalıdır, ama bu da doğrudan kendisi yüzündendir. Hatırlanacağı üzere Arap halklarına yönelik yapılan son anket, Arap sokağında Türkiye’nin çekiciliği artarken, Erdoğan’ın popülerliğinin epey düştüğünü gösteriyor.

Türkiye’nin iki meşhur kulübü Riyad’a kadar gidiyor ama Suudi idaresi maçın iptal edilmesi tehlikesini göze almaktan çekinmiyor, Erdoğan’ın tek adam rejimi haline getirdiği Türkiye’nin imajı bu kadar yıpratılmamış olsaydı Suudiler böyle bir tutumun dünyadaki algılanışlarını kötü etkileyeceğini düşünerek çok daha dikkatli bir tavır sergilerlerdi. Maalesef Türkiye futbol ligi dünyada değerli bir markaya dönüşmeyi başarabilmiş değil. Suudiler “Bu maçın bize katacağı fazla bir değer yok, eğer siyasî hassasiyetlerimize riayet etme niyetleri yoksa kendileri bilirler, biz sözleşmeyi birebir uygularız, onlar maça çıkmazsalar da tazminatımızı alırız” demiş gözükmektedir. (Şunu da eklemeliyim: Bazı muhalif mecralarda açıkça yalan haberler üretilerek iddia edildiğinin aksine dünya medyasında Süper Kupa finalinin iptal edilmesi dolayısıyla Suudi Arabistan yerden yere vurulmadı, hatta hadisenin uluslararası medyanın pek ilgisini çektiği de söylenemez.)


 

Başta Erdoğan olmak üzere iktidar cenahından Riyad fiyaskosuna dair yapılan açıklamalarda, kulüplerin maçın oynanmasını zora sokacak bir taleple gelip sonra da geri adım atmamalarına yönelik kızgınlık belirgin… İktidarın son kertede kulüplere söz geçiremediği veya kulüpleri bu konuda zorlarsa ve bu da ortaya çıkarsa seçim öncesi zor durumda kalabileceğinden endişe ettiğini anlıyoruz. Kulüpler belki iktidara karşı pek alışık olmadık bir “dik duruş” sergilemiş olabilirler ama Türkiye’nin neticede küçük düşürülmüş olmasında doğrudan kendileri de sorumludur.

Nereden bakarsanız bakın, Riyad fiyaskosu Erdoğan rejiminin içeride ve dışarıda zayıfladığını gösteriyor. Suudi’ler kafa tutuyor, kulüpler “aksaklık” çıkarıyor, hadiseler üzerindeki kontrolü zayıflamış rejim ise reaksiyoner olmaktan öteye gidemiyor.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat