İlk kez seçim kaybeden Erdoğan’ın yeni oyun planı ne olabilir?

Türkiye’de Haziran-Kasım 2015 arasındaki sancılı sürecin çok daha şiddetli bir benzerinin yaşanma ihtimali maalesef yüksektir. Fakat bu sürece start vermeden önce AKP liderinin siyaseti yeniden şekillendireceği bir oyun planı hazırlaması gerekmektedir. Bu ne olabilir?

ÖMER MURAT 09 Nisan 2024 HABER ANALİZ

Seçim öncesi yazdığım son yazıdaki ikinci senaryo gerçekleşti: Başta İstanbul ve Ankara’da olmak üzere fark, Erdoğan’ın “Atı alıp Üsküdar’ı geçmeye” cesaret edemeyeceği kadar çok açıldı. AKP liderinin hazırlıklı olmadığı tek sonuç farkın bu kadar fazla açılmasıydı.

O yazıda şöyle demiştim: “Bu sonuçta, toplumsal kaynamalar, fay hattının enerji toplaması gibi dipte birikmek yerine daha çabuk gün yüzüne çıkacaktır. Büyük sosyal patlamalar yerine, rejimi aciz bırakan küçük parlamalara şahit olmamız muhtemel…”

Nitekim Van’daki seçime “çökme” girişimine gösterilen tepki ile hafta sonu İstiklal Caddesi’nde İsrail’le ticareti protesto eden çoğu başörtülü kişilere karşı polisin gösterdiği şiddetin videolarının uyandırdığı infial bu tür “parlamaların” ilk örnekleri gibiydi. Ağır seçim yenilgisinin zorbalık temayülünü törpülediği iktidar bu meselelerde çok alışık olunmadık bir hızla hemen geri adımlar attı: Van’da mazbata sandıkta kazanan DEM partili adaya geri verildi, bugün İsrail’le ticarete kısıtlamalar getirildiği duyuruldu.

Bu tür toplumsal parlamalar devam edecektir çünkü 31 Mart seçiminde yaşadığı hezimetin çapı, Erdoğan sonrasını AKP liderinin kendisinin şekillendirme gücü olmadığına dair bir kanaatin hemen oluşmaya başlamasına sebebiyet verdi. AKP liderinin otoritesini yeniden tesis edebilmesi için “güç gösterilerinde” bulunması beklenmelidir. Van hadisesinde geri adım atmak zorunda kalırken “Bu yaklaşımınız not edildi” şeklinde başdanışmanı Mehmet Uçum üzerinden ikaz atışı yapması da zaten bunu göstermektedir.

Erdoğan için İmamoğlu veya Yavaş’ın kendisinden sonrasının doğal lider adayları addedilmesi tahammül edilebilir bir durum değildir. Çünkü bu, hem bürokrasideki hem de iş dünyasındaki “suç ortaklarının” cesaretini kıracak, hukuku açıkça çiğneyerek yürüttükleri işbirliklerinin devamını zora sokacaktır.

Seçim akşamı yaptığı balkon konuşmasında işaretini verdiği gibi Kürt meselesini askerî operasyonlarla kaşıyarak ve seküler-muhafazakâr kutuplaşmasını tahrik edecek adımlarla toplumu iyice gererek içine düştüğü bu açmazdan kurtulmaya çalışacaktır. Yani Türkiye’nin AKP’nin seçimde tek başına iktidarı kaybetmesi üzerine girdiği Haziran-Kasım 2015 arasındaki sancılı sürecin çok daha şiddetli bir benzerinin yaşanma ihtimali maalesef yüksektir.

Fakat bu sürece start vermeden önce AKP liderinin siyaseti yeniden şekillendireceği bir oyun planı hazırlaması gerekmektedir. Bu ne olabilir?

Erdoğan bir anayasa referandumunu bu bakımdan oldukça elverişli bulabilir. Nitekim anayasa değişikliği meselesinin iktidarın öncelikli gündemi arasında bulunduğu anlaşılmaktadır. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un seçimden iki gün sonra mecliste yaptığı konuşmada “1980 ve 1960 darbelerinin o karanlık eserlerini bünyesinde taşıyan bu mevcut Anayasa’dan Türkiye’nin sivil siyasetinin kurtulma vakti çoktan gelmiştir” demesi de bunu göstermektedir. Mevcut anayasayı AİHM kararlarını uygulamamak gibi adımlarla açıkça çiğnemekten kaçınmayan, zaten 2017 referandumuyla cumhurbaşkanının diktatöryel yetkilere kavuşmuş olduğu bir rejimin mevcut anayasayı bir ayak bağı olarak gördüğünü sanmak yanıltıcı olur. Burada anayasa değişikliğiyle başka hedeflerin güdüldüğünü bilmek gerekir.

Şunu da unutmayalım ki bu rejim için referandumda evet çıkarmak, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde belediye seçimini hileyle kazanmaya çalışmaya oranla çok daha kolaydır. Geçen seneki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan Türkiye genelinde seçimi kazandığı halde İstanbul’da yüzde 48’de kalmıştı. İç ve doğu Anadolu ile Karadeniz şehirlerinde muhalefetin (nedense hala) müşahit bulunduramadığı binlerce sandık bulunduğu bilinmektedir.

Bir anayasa değişikliği ve onun için yapılacak referandumla Erdoğan bir taşla dört beş kuş vurmaya çalışacaktır:

(I) Toplumsal kutuplaşmayı artırarak, biraz da seçim hilesiyle ittirerek kazanacağı bir referandumu “Türk milletinin kendisine yeniden güvenoyu verdiği” şeklinde bir propaganda için kullanacaktır. Bunun getireceği rüzgarla yargının İmamoğlu ve Yavaş’ın siyasi yasaklarla önünü kesecek kararlar almasını temin edecektir.

(II) Seküler-muhafazakar kutuplaşmasını artırmak için anayasa değişikliği tartışmalarını kullanacaktır. Anketlerin göstereceği duruma göre, mesela anayasa metninde bir şekilde “İslam” ibaresinin geçirilmesini önerebilir. Yanlış anlaşılmasın, Erdoğan’ın kafasında şu ankinden farklı bir rejim getirmek bulunduğunu, İran benzeri bir dînî rejim kurmayı planladığını düşünmüyorum. O sadece mevcut rejimi yeni bir kılıfla milliyetçi-muhafazakâr tabanın kahir ekseriyetine kabul ettirmek üzerinde durmaktadır.

III) Anayasa değişikliğini kendisinin birkaç kez daha yeniden seçilmesini sağlayacak şekilde gerçekleştirecek, böylece “aday olamaz” tartışmalarına son verecektir.

IV) Yüzde 50+1’i bulmadan seçim kazanabilmek için sûretâ “parlamenter rejime” dönüleceği havası verebilir. Bu şu demektir; Aslında rejimin temel parametreleri olduğu gibi kalacak olmakla birlikte tabelası “başkanlık rejimi” yerine “parlamenter demokrasi” şeklinde değiştirilecektir. Böylece toplumda başkanlık rejiminin ülke için iyi olmadığına dair giderek artan kanaati de sanki dikkate almış gibi olacak, bir anlamda “gaz alacaktır.”

V) Parlamenter demokrasiye dönüş adı altında yapılan değişiklikler kapsamında sadece partilerin seçime gireceği, en fazla oyu alan partinin başkanının yürütmenin başına geçeceği şeklinde bir düzenleme yapabilir. Böylece partilerin bir “başkan adayı” gösterebilmesi imkânı kalmayacak, Erdoğan da “Yüzde 50+1’i nasıl bulacağız?” derdinden kurtulacaktır. Bu durumda CHP’nin seçimlere kendi genel başkanıyla, yani Özgür Özel’le girmesi gerekecektir. İmamoğlu veya Yavaş ülke yönetimine talip olacaklarsa önce Özgür Özel’i devirerek CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturmaları gerektiği sorunuyla karşı karşıya kalacaklardır. Erdoğan için muhalefeti birbirine düşürerek zayıflatacağı müsait bir zemin oluşacaktır.


p.s. Bu tür yazılarıma bazen okuyuculardan “İktidara akıl vermiş oluyorsunuz, onların kafası bu kadar çalışmaz” gibi tepkiler alabiliyorum. Erdoğan’ın (ve şürekasının) aklına bu tür senaryoların benim yazılarımı okuyunca geleceğini sanıyorsanız AKP liderini zerre kadar tanımamışsınız demektir vesselâm.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com