Gazze’ye atılan bombalar da yardımlar da ABD malı: Türkiye ne yapıyor?

“Koca ABD, İsrail gibi küçük bir ülke karşısında nasıl böyle aciz kalır?” haklı sorusu gözlerin ABD’deki güçlü Yahudi lobisine çevrilmesine yol açıyor... Tüm bunlar yaşanırken Erdoğan Türkiyesi Gazze meselesinde ne yapıyor?

ÖMER MURAT 16 Mart 2024 HABER ANALİZ

İngilizce’de “pay lip service” şeklinde bir deyim vardır, birebir kelime anlamı “sözde hizmet” demektir. Bir kişinin lafa gelince her türlü desteği vermekle birlikte fiiliyatta dişe dokunur hiçbir şey yapmadığı durumlarda kullanılır. Şu an ABD Yönetiminin de Gazze meselesinde tam olarak böyle davrandığını görüyoruz.

ABD Başkanı Biden son günlerde Netanyahu hükümetine karşı daha sert konuşmaya başladı, mesela Gazze’de “Zor durumda olan, hayatını kaybeden çok sayıda masum insan var. Ve bu durmak zorunda.” gibi mesajlar veriyor. Fakat bu laflarını şimdiye kadar aksiyonla desteklemedi.

İsrail yardım kamyonlarını “gözünün üzerinde kaşın var” diyebileceğimiz bahanelerle geri çevirdiği için Gazze’de yüzbinlerce insan tam anlamıyla yaşam mücadelesi veriyor, açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Mesela içinde küçük bir neşter olduğu gerekçesiyle “acil doğum kitleri” gönderilmesine izin vermiyor, portatif tuvaletler, su arıtma cihazları, güneşle çalışan ışıklar gibi temel yardım malzemelerinin hiçbirine bu tür gerekçelerle müsaade etmiyor.

Dünya kamuoyunda Gazze’de uluslararası hukuk çiğnenerek gerçekleştirilen katliamlardan ABD de doğrudan sorumlu görülüyor ve bu Washington üzerinde baskı oluşturuyor. Biden’ın bu dilemmadan çıkmak için bulduğu çözüm ise Gazze’ye denizden ve havadan insanî yardım koridoru açılması… Eğer Biden yönetimi bu çözümün Gazze’deki insanlık dramındaki sorumluluğunu dünyanın gözünde azaltacağını sanıyorsa gerçekten hayal aleminde yaşıyorlar veya dünyanın aklını çok hafife alıyorlar demektir. Aksine Gazze’ye havadan düşen bombaların da yardımların da “Made in USA” olması ABD’nin iki yüzlü bir siyaset izlediğine dair kanaati pekiştiriyor.

Gazze’de ailesiyle yaşam mücadelesi veren Filistinli bir akademisyen olan Muhammed Al-Shannat havadan yapılan yardımların ne kadar yetersiz ve gayriciddi olduğunu şöyle anlatıyor (The New York Times’dan naklen): “Ben ve eşim, çocuklarımıza yedirecek bir şeyler bulma umuduyla sahile gitmeye karar verdik. On binlerce insan bekliyordu. Saat iki civarında üç uçak paraşütlerle yardımları sahile bırakmaya başladı. İnsanlar onları kovalamaya başladı. Biz de bu paraşütlerden birine doğru koştuk. Ancak paketler açıldığında içinden su ve sirke şişeleri çıktı. İki çocuk izdihamdan öldü. Çok yetersiz beslendiğimiz ve hiçbir şey yemediğimiz için eve dönmemiz üç saat sürdü, çünkü her 10 dakikada bir dinlenmemiz gerekiyordu. Dönüş yolu boyunca ağladık.”

Gazze’deki insanî krizin hava ve denizden gönderilecek yardımlarla dindirilme ihtimali pek yok… “Mısır niye kendi sınırından yardım etmiyor?” sorusu sıkça soruluyor. Mısır ile İsrail arasında 1979’da yapılan barış anlaşmasına göre Gazze, İsrail’in askerî işgali altında bulunan bir şerit… Bu şu demek; Refah sınır kapısı ancak İsrail hükümeti izin verdiği durumlarda kullanılabiliyor, bu nedenle Kahire, Tel Aviv izin vermediği için sınır kapısından yardım ulaştıramıyor. Fakat Biden Yönetimi isterse meseleyi Mısır ve İsrail arasındaki ilişkileri bozmadan da çözebilir, bunun için Kahire’yi İsrail’in izin verip vermemesine bakmadan Refah sınır kapısından yardım göndermeye teşvik edebilir. Fakat Biden Yönetimi bugüne kadar bunu da yapmadı.

Biden İsrail’i sivil ölümlerini hiçe sayan askeri harekatlarını durdurmaya ve açlığı önlemeye yetecek kadar yardıma izin vermeye ikna edemediği anlamına gelen demeçler veriyor. ABD’nin İsrail üzerinde o kadar gücü yok mu? Tabii ki var ama Biden bugüne kadar bu gücü kullanmaktan kaçındı. İsrail’in kuruluşunda öncü rol oynayan şahsiyetlerden biri olan Moşe Dayan’ın şöyle meşhur bir lafı vardır: “Amerikalı dostlarımız bize para, silah ve tavsiye veriyorlar. Para ve silahı alıyoruz, tavsiyeyi geri çeviriyoruz.” Bunun üzerine kendisine “Amerika size ‘ancak tavsiyeleri de kabul ederseniz yardım alabilirsiniz’ derse ne olur?” diye sorulunca Dayan “O zaman tavsiyeyi de almak zorunda kalırız.” der. Nitekim tarihte bunun pek çok örneği de vardır. O nedenle Biden’ın Netanyahu hükümetine laf geçiremediğine dair kimseyi “kandırabilmesi” pek mümkün değil… Hele bir yandan da BM Güvenlik Konseyi’nde Gazze’ye ilişkin İsrail’e karşı kararları veto ederken…

Bu hafta sekiz ABD’li senatör Biden’e bir mektup göndererek ABD’nin Gazze’ye organize ettiği insanî yardım konvoyları üzerindeki kısıtlamaları kaldırana kadar İsrail’e silah gönderilmemesi çağrısında bulundu. Senatörler Biden’a ABD yasalarına göre, ABD’nin insanî yardım ulaştırmasını engelleyen ülkelere askerî yardımların durdurulması gerektiğini hatırlattılar.

Diğer yandan Netanyahu Refah’ı işgale hazırlandıklarını duyuruyor, bu Gazze’de binlerce masum sivilin daha ya İsrail ordusunun saldırısı sırasında ya da açlık veya hastalıktan öleceği anlamına geliyor. Çünkü İsrail ordusu şeridin kuzeyini yerle bir ettiği için 1,3 milyon insan daracık bir alana sıkışmış halde yaşam mücadelesi veriyor. Biden önce bunun kendileri için bir “kırmızı çizgi” olduğunu açıklamıştı. Fakat çok geçmeden Beyaz Saray geri adım atan bir açıklama yaptı. Bu da ister istemez Biden’ın İsrail’i durdurma isteği veya gücü olup olmadığını sorgulatıyor. “Koca ABD, İsrail gibi küçük bir ülke karşısında nasıl böyle aciz kalır?” haklı sorusu ise gözlerin ABD’deki güçlü Yahudi lobisine çevrilmesine yol açıyor.

ABD kamuoyunda da İsrail’e yönelik tepkilerin arttığı görülüyor. Bu konuda yapılan son ankete (YouGov ve Economist) göre, Demokrat Partiye oy verenlerin yaklaşık yarısı (yüzde 47’si) İsrail’in Gazze’deki harekatını “orantısız bir tepki” olarak görüyor. Bu bakımdan kendisi de Yahudi olan ABD Senatosu’nun Demokrat Partili çoğunluk lideri Chuck Schumer’in Senato’da iki gün önce yaptığı, Netanyahu’ya ağır eleştiriler getirdiği hitapta “sadece kendi adına değil, ABD’deki ana akım Yahudiler adına da konuştuğunu” söylemesi dikkat çekiciydi. Netanyahu’ya ciddi uyarılar içeren konuşma bu kadar üst düzey bir Yahudi senatörden beklenmeyecek sertlikteydi. Adeta İsrail hükümetine “Sadece İsrail’i değil, bizi de zor durumda bırakıyorsun!” mesajı veriyordu. Schumer’in “İsrail dünyada bir parya haline gelirse hayatta kalamaz.” cümlesi ise “Böyle devam edersiniz, sizi biz de kurtaramayız” der gibiydi.

“Tüm bunlar yaşanırken Erdoğan Türkiyesi bu meselede ne yapıyor?” sorusuna, AKP liderini öteden beri takdir ettiği halde, şimdi yaşadığı hayal kırıklığını saklayamayan bir Arap uzmanın (Sami Hamdi) verdiği cevap “irrelevant” şeklinde… Yani bu “hiçbir tesiri yok” demek… Gazze’de tarihî bir insanlık dramı yaşanırken, 7 Ekim’den bu yana Türkiye’nin İsrail’e yaptığı ihracatın yüzde 30’lar oranında artmış olması, Arap dünyasında Erdoğan’ın her yaptığına bir kulp takmayı seven bazılarının ilk kez nutuklarının fena halde tutulmasına yol açıyor.

Bazı Batılı yardım kuruluşları Gazze’ye denizden yardımları başlattı ama Erdoğan hükümetinden çıt çıkmıyor. Geçen hafta Murat Kurum’a Habertürk canlı yayınında bu konuda bir soru sormaya yeltenen vatandaşın kaba şekilde engellenişi, medyanın saraydan aldığı “kesin” talimatlara ilişkin herkese açık bir fikir verdi. Konuya dair bir şeyler söylemek zorunda kaldıklarında ise İsrail ve Mısır gibi ülkelerle ilişkileri geliştirmenin öneminden, onlarla işbirliği içerisinde hareket etmenin gerekliliklerinden dem vuruyorlar. Anlayacağınız o ki Gazze’ye yardım ulaştırmak için “otoriteden izin alamıyorlar.” Bu hallerine gülmek isterdik ama Gazze’deki vaziyete bakıp ikrahla dolu acı bir tebessüm ediyoruz.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com