Mossad, Hamas’ın büyük saldırısını nasıl haber alamadı?

Nasıl oldu da Mossad saldırıya her şeyden habersizmiş gibi yakalandı? Herkes bu sorunun cevabını merak ediyor ve şimdiye kadar buna ikna edici bir cevap verildiği de söylenemez. Neticede “Zafiyet midir, ihanet midir?” sorusunun cevabını bulmak hiçbir zaman kolay değildir

ÖMER MURAT 11 Ekim 2023 HABER ANALİZ

ABD’nin önde gelen gazetelerinden The New York Times’ın meşhur yazarlarından Thomas Friedman, Fareed Zakaria’nın CNN’deki programında Hamas’ın saldırısına İsrail’in hazırlıksız yakalanmasının baş sorumlusu olarak İsrail Adalet Bakanı Yariv Levin’i gösterdi. Amerikan Yahudisi olan Friedman kızgınlığını o kadar saklayamadı ki herkes tarafından iyice bellenmesi için İsrailli bakanın isminin harflerini tek tek yüksek sesle tekrarladı. İsrail’de Netanyahu hükümetinin Yüksek Mahkeme’yi siyasî iktidar karşısında büyük ölçüde etkisiz bir organ haline getirme teşebbüsünün ülkede tansiyonu ne denli yükselttiğini biliyorduk, yine de Friedman’ın İsrail istihbarat kurumlarının sorumluluğuna dair hiçbir şey söylemeye gerek görmeden adeta sadağındaki tüm oklarını “tek tek” sadece Adalet Bakanı’na yöneltmesi dikkat çekiciydi ve tabiatıyla arkasında bazı ciddi sebepler yatıyordu.

Bu çapta bir saldırıyı İsrail istihbaratı nasıl önceden haber alamadı? Hamas hafta sonu Gazze’den İsrail’e beş bin kadar roket attı. Hamas savaşçıları İsrail askeri üslerine bile girerek tank ve diğer zırhlı araçları ele geçirmeyi başardılar. Karadan, havadan ve denizden aynı anda gerçekleştirilen böyle bir saldırının hazırlıklarının en az birkaç yıldır, belki daha da uzun süredir yapıldığı tahmine müsaittir. Buna rağmen nasıl oldu da Mossad saldırıya her şeyden habersizmiş gibi yakalandı? Herkes bu sorunun cevabını merak ediyor ve şimdiye kadar buna ikna edici bir cevap verildiği de söylenemez.

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları tarafından Gazze Şeridinden İsrail’e doğru fırlatılan füzeler.

Bu muammayı bir nebze aydınlattığını düşündüğüm bir başka bilgi, İsrailli gazeteci Noga Tarnopolsky tarafından verildi. Tarnopolsky X (eski Twitter) hesabından şunları paylaştı: “İsrail ordusu aylardır Netanyahu’yu, devletin revizyonu yönündeki çalışmalarının İsrail’i çok cepheli bir saldırı riskiyle karşı karşıya bıraktığı konusunda uyarıyordu. Netanyahu, orduyu kendisine karşı çıkan ‘solcu protestocuları desteklemekle’ suçlayarak bu ikazları kulak ardı etti. Bakanları ‘ordunun canı cehenneme’ diyordu.”

Tarnopolsky’nin “devletin revizyonu” şeklinde bahsettiği hadise, Netanyahu’nun liderlik ettiği koalisyonun “ayak bağı” gördükleri Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini tırpanlama teşebbüsü… Hamas’ın saldırısı öncesi İsrail istihbarat kurumlarıyla Netanyahu hükümeti arasında bu meseleden kaynaklanan büyük bir anlaşmazlık vardı. İsrail müesses nizamını temsil eden bu kurumlar, Yüksek Mahkeme’nin böyle işlevsiz hale getirilmesinin ülkeyi mahvedeceğini belirtiyordu. Özetle Netanyahu bugüne kadar bir parçası kabul edildiği sivil ve askerî bürokrasiyi temsil eden yönetici elitle bir süreden beri ciddi bir ayrılığa düştü.

Bu iç çatışma ise İsrail’de giderek şiddetlenen seküler-dindar kutuplaşmasının bir yansıması… Güvenlik bürokrasisini oluşturan kadrolar daha seküler kesimler iken Netanyahu hükümetinde Yüksek Mahkeme’yi hedef alan partiler aşırılıkçı (ultra-ortodoks) diye tabir edilen yapıdalar. Yüksek Mahkeme hukukun üstünlüğünü tesis eden dengeleyici ve frenleyici rolünü oynayamayacak kadar zayıflatılırsa ülkelerinin siyasi ve sosyal yapısının hiç istemedikleri bir tarzda değiştirilebileceğinden endişe eden, toplumun daha seküler kesimlerini temsil eden on binlerce İsrailli protesto gösterileri düzenliyordu.

Filistinliler basit bir iş makinesiyle sınır tellerini koparırken İsrail ordusunun buna karşı nasıl seyirci kaldığı sorgulanıyor.

Nitekim The Economist çatışmanın ne denli şiddetlenmiş olduğunu şöyle anlatıyor: “Netanyahu’nun destekçileri [Hamas’ın son saldırısından dolayı] istihbarat camiasını suçlamaya çalışacaklardır. [İstihbarat camiasının] üyelerinin çoğu son aylarda hükümete karşı protesto hareketinde aktif rol alan ve yedek askerlere göreve gelmemeleri çağrısında bulunan yedek subaylardan oluşuyor. Netanyahu muhalifleri [Hamas’la] çatışmalar devam ederken onu eleştirmekten kaçınsa da sonsuza kadar sessiz kalmayacaklardır.”

Peki bu çatışma sahada Hamas’ın yararlanabileceği bir güvenlik zafiyetine nasıl yol açtı? Bunun cevabını hemen bulmak kolay değil ama bazı açıklamalar işin o boyutuna daha şimdiden ışık tutar mahiyette… İsrailli bir emekli tuğgeneral (Uzi Ben Yitzchak) İsrail’in böyle bir saldırıya maruz kalma nedenini iki düzineden fazla askerî taburun Gazze sınırından Batı Şeria’daki Filistin topraklarına nakledilmesi olarak gösteriyor. Netanyahu’nun hükümetinde bazı aşırılıkçı partilerin tabanı Batı Şeria’daki yerleşimcilerin destekçilerinden oluşuyor. Bu yerleşimciler Batı Şeria’da güvenlik tedbirlerinin çok daha sıkılaştırılmasını talep ettikleri için böyle bir düzenlemeye gidildiği düşünülüyor.

Netanyahu’yla yakınlığı bilinen, kolordu komutanlığı yapmış emekli bir general olan Gershon Hacohen ise şu dikkat çekici tespiti yapıyor: “Doğruyu söylemek gerekirse Netanyahu’nun amacı iki devletli çözümü engellemektir ve bu nedenle Hamas’ı en yakın müttefiki haline getirmiştir. Görünüşte Hamas açıkça düşmandır, perdenin gerisinde ise bir müttefiktir.”

Daha da çarpıcı bir beyanat ise Kahire’den geldi. The Associated Press ajansına konuşan, ismi açıklanmayan Mısırlı bir istihbarat yetkilisi, Netanyahu hükümetini “Hamas’ın büyük bir şey planladığına” dair defalarca uyardıklarını, ama bunun görmezden gelindiğini açıkladı. Hatta öyle ki Mısır İstihbarat Bakanı Abbas Kamil doğrudan Netanyahu’ya bu çerçevede bir bildirimde bulunmuş. Mısırlı yetkili, İsrail hükümetinin Batı Şeria’ya odaklandığını ve Gazze’den gelen tehdidi küçümsediğini belirtmiş. Ynet haber sitesine göre, Mısır İstihbarat Bakanı, hafta sonu gerçekleşen saldırıdan sadece 10 gün önce Netanyahu’yu bizzat arayarak Gazzelilerin “olağandışı bir şey, korkunç bir operasyon” yapabileceklerini belirtmiş. Netanyahu Mısırlı bakana İsrail ordusunun Batı Şeria’daki sorunlara batmış vaziyette olduğunu söylemiş, Mısırlılar bu kayıtsızlık karşısında “şoke olmuşlar”. [İsrail Başbakanlığı bu haberi önce yalanladı, sonra doğrulamak zorunda kaldı.]

Şimdi Netanyahu hükümetinin Gazze’ye büyük bir kara operasyonu başlatması bekleniyor ama bunun neyi çözeceği belirsiz. Hamas’ın elinde en az 150-200 kadar İsrailli esir bulunduğu sanılıyor, böyle bir harekât sırasında bunların muhtemelen tümü öldürülecektir. Diğer yandan Gazze’de 2 milyon Filistinli ablukada tutulduğu müddetçe Hamas’ın mevcut idare ve komuta yapısına ne kadar zarar verilirse verilsin, harekât sırasında yaşanacak yeni sivil ölümleri örgüt için “şehit olmaya” hazır elemanlar devşirmeyi kolaylaştıracak, bu da Hamas’ın veya benzeri bir örgütün kısa sürede Gazze’de yeniden hakim duruma gelmesini sağlayacaktır. İlaveten, Gazze’de sivil ölümleri çoğaldıkça, İsrail ile Körfez Arap ülkeleri arasında ilişkilerin normalleştirilmesi süreci en az birkaç yıl daha rafa kalkacaktır. Oysaki İsrail ve Suudi Arabistan arasında birkaç ay içinde diplomatik münasebetlerin tesis edileceğinden söz ediliyordu.

Filistinliler ele geçirdikleri bir İsrail tankını yaktı, iş makinesiyle sınır tellerini kopardı. Üst düzey bir Hamas yetkilisi operasyonun ilk aşamasında 5 bine yakın roket fırlatıldığını söyledi.

Fakat Gazze’ye bir “intikam harekâtı” Netanyahu’ya içeride “ortak düşmana karşı birlik olma gerekliliğini” seslendirerek, saldırıyla ortaya çıkan güvenlik ve istihbarat zafiyetlerinin İsrail kamuoyu tarafından sorgulanmasını engelleme imkânı verecektir. Aksi takdirde İsrail halkının kızgınlığı sadece dışarıya (Hamas’a) değil büyük ölçüde kendi hükümetine yönelecektir.

Bugüne kadar Gazze’ye yapılan hava harekatlarının, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan yüzlerce masum sivilin ölümüne yol açtığı halde Hamas’ın operasyon kabiliyetini geriletmekte pek de başarılı olamadığı görülüyor. İsrail Gazze’yi devamlı bir işgal altında tutmadığı müddetçe yapılacak bu tür harekatların etkisi kısa süreli olacaktır, öyle bir sürekli işgal ise iki taraftan da kayıp sayılarını artırarak meseleyi iyice içinden çıkılmaz bir noktaya sürükleyecektir, Ariel Şaron gibi bir ismin Gazze’den çekilmeye karar vermesine neden olan şartlar değişmiş değildir.

Neticede “Zafiyet midir, ihanet midir?” sorusunun cevabını bulmak hiçbir zaman kolay değildir, çünkü genelde söz konusu olan hasım örgüte aktif destek verilmesi değil eyleme göz yumulması veya eylemin gözden kaçırılmasıdır. Yani terör eylemine imkan veren fiilin “fotoğrafını çekmeyi” başarsanız bile, faillerin gerçek niyetinin ne olduğu sorusuyla karşı karşıya kalırsınız. Bu konuda ise ancak aradan yıllar geçtikten sonra gizli belgeler gün yüzüne çıktığında (çıkarsa) gerçek bir fikir sahibi olunabilir.

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları tarafından Gazze Şeridinden İsrail’e doğru fırlatılan füzeler.

Diğer yandan tüm bunlar görmek isteyenler bakımından Türkiye için de bazı önemli dersler içermektedir. Geçen hafta PKK’nın İçişleri Bakanlığı girişinde gerçekleştirdiği terör eylemi, MHP lideri Bahçeli’nin İçişleri Bakanı Yerlikaya’yı selefi Soylu’ya yakın olduğu söylenen bir organize suç örgütüne karşı yürütülen operasyonlar nedeniyle hedef aldığı sırada gerçekleşti. Eylem sonrası Bahçeli, Meclis’te yaptığı konuşmada Soylu’nun göreve getirdiği isimlerin yerlerinde kalmasını isteyerek “vatan evlatlarına sahip çıkmak üstlendikleri makam ve görevlerinde sabit tutmak milli güvenliğimizin kaçınılmaz bir gereğidir” dedi. Tüm bunlara Türkiye’ye Suriye’den girdiği iddia edilen iki PKK’lının nasıl olup da “teröristleri ayakkabı numaralarına kadar bildiklerini” söyleyen güvenlik ve istihbarat kurumlarının hiçbir radarına takılmadan Develi’de masum bir veterineri katlederek çaldıkları araçla en az 4-5 saat yol kat ederek İçişleri Bakanlığı’nın önüne kadar gelebildikleri sorusu eklendiğinde, ister istemez ortada ya ciddi bir zafiyet, ya da “ihanetin” olduğu şüphesi doğmaktaydı. Neticede hükümet sanki PKK’lılar bir anda Suriye’den İçişleri Bakanlığı önüne ışınlanarak gelip de terör eylemini gerçekleştirmişler gibi, bu makul soruların tartışmasına hiç girmeden ve muhtemelen asıl bunların tartışılmasını engellemek için Suriye’ye kapsamlı bir hava harekâtı başlattı.

Kimse bugüne kadar aynı gerekçelerle Suriye’ye yönelik pek çok kara ve hava harekâtı düzenlendiğini, Suriye topraklarının yaklaşık beşte birinin fiilen Türkiye hakimiyeti altına girdiğini, buna rağmen neden hâlâ PKK/YPG’nin Türkiye içinde adeta elini kolunu sağlayarak terör eylemlerini gerçekleştirmeye devam edebildiğini sorgulamıyor. Bütün medya organları hava harekatının büyük bir başarıyla yürütüldüğünü anlatan bültenlerle dolu… “Artık PKK’nın kolu kanadı kırıldı, Türkiye’de terör eylemi gerçekleştirebilmesi imkansızlaştı” ise demiyorlar. Yarın öbür gün PKK yeni bir terör eylemi daha düzenlerse kimsenin “Hani terör örgütünün belini kırmıştık?” diye sorgulamayacağı gibi… Onun yerine hükümet Suriye’ye yeni harekatlar başlatacak, medya da bunu yine büyük bir başarı hikayesiymiş gibi sunmaya devam edecektir. Son yedi yıldır tekrarlanıp duran bir kısır döngü…

Netanyahu için Hamas’ın varlığı siyasi gündemini ilerletebilmek için ne kadar önemliyse benzer bir durum Erdoğan ve PKK arasındaki ilişki için de geçerlidir. Bu konuyu daha önce başka yazılarımda ele aldığım için şimdi sadece bazı başlıkları vermekle yetineceğim: Ceylanpınar’da iki polisin şehit edilerek çözüm sürecinin rafa kaldırılması, Erdoğan’ın “Öcalan, Demirtaş’tan rahatsız” açıklaması ve belediye seçimleri öncesi TRT’den okunan Öcalan mektubu, tam seçim sathı mailine girildiği anda PKK’nın Mersin’de yıllar sonra ilk kez terör eylemi gerçekleştirerek ve seçim kampanyası sırasında PKK’nın başındaki isimlerin Millet İttifakı adayına destek beyanları vererek AKP liderinin ekmeğine yağ sürmesi vs.

İsrail’de muhalif medya hâlâ bağımsız şekilde faaliyetlerini sürdürebildiğinden yukarıda bazı örneklerini verdiğim bilgi ve sorgulamaları yayınlayabiliyor, Türkiye de maalesef artık o özgürlüğün de kaldığından bahsedilemez.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com