‘Hamas ‘bir taşla’ Batı liderliğindeki dünya düzenini nasıl bu denli sarsabildi?’

Öyle görülüyor ki İsrail'in Gazze’de daha fazla sivilin, çocuğun ölümüne yol açacak her hamlesi Batı’nın küresel liderlik iddiasına yönelik daha büyük darbeler indirecek. Gazze’ye olası kara harekâtı sadece Ortadoğu’da değil Batı’da da büyük iç çatışmalara kapı aralayabilir.

ÖMER MURAT 24 Ekim 2023 HABER ANALİZ

İlginç bir noktaya gelindi: İsrail Gazze’de adeta artık Batı’nın küresel liderlik iddiasını bombalıyor. Biden Yönetimi önderliğinde Batı, Çin-Rusya’yla kapışmasını otoriterlik/demokrasi karşıtlığı üzerinden kurgulamaya çalışıyordu. Rusya, Ukrayna’da uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek egemen bir komşu ülkeyi işgal etmesine rağmen Batı bu konuda Küresel Güney ülkelerini istediği noktaya getirememişti. ABD’nin Irak’ı işgal ederken uluslararası hukuka karşı gösterdiği kayıtsızlık sık sık hatırlatılıyor, Batı çifte standartla suçlanıyordu. Şimdi Gazze’de yaşananlar sonrası Batı’nın inandırıcılığı tam da Çin-Rusya’yla kapışması başlamışken ciddi bir darbe aldı.

İsrail’in hava saldırıları sonucu Gazze’de 7 Ekim’den bu yana en az 2 bini çocuk olmak üzere yaklaşık beş bin Filistinlinin öldüğü bildiriliyor. İsrail henüz kara harekatını bile başlatmadan Gazze’de yüzbinlerce insanın yaşadığı mahalleler hava saldırılarıyla dümdüz edildi, bir milyondan fazla insan evsiz kalmış durumda. İnsanî kriz her geçen gün derinleşiyor. İsrail’in Gazze’nin kuzeyindeki bir milyon insanın hemen tahliye edilmesini talep etmesi etnik temizlik olarak rahatlıkla takdim edilebilir.

Netanyahu hükümeti uluslararası hukuka göre kesinlikle savaş suçu kabul edilen, yüzbinlerce sivilin su ve elektrik gibi temel ihtiyaçlarından mahrum edildiği böylesine “orantısız karşılık” verirken Biden Yönetimi bunu önlemekte başarısız kaldı, hatta eleştirmekten bile kaçındı.

Rusya buna benzer saldırıları Ukrayna şehirlerine yönelik yaptığında (haklı olarak) infial halinde bunun uluslararası hukukun açıkça ihlali olduğunu dünyaya anlatmaya çalışan Batılı ülkeler şimdi büründükleri sessizlikle “ahlâkî üstünlük” iddialarında muazzam bir darbe aldılar.

İsrail’in 16 gündür bombaladığı Gazze’deki Filistinli yetkililerin açıklamasına göre yaklaşık 2 bini çocuk 4 bin 741 Filistinli öldü, 15 bin 898 kişi yaralandı.

Geçtiğimiz hafta Brezilya tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunulan, oldukça diplomatik bir dille yazılmış, İsrail’i Gazze’deki insanî krizin hafifletilmesi için saldırılarına ara vermeye çağıran kararı ABD tek başına veto etti. Fransa bile karara evet oyu vermişti. Putin Rusya’sını BMGK’daki veto gücünü kullanarak Ukrayna’ya ilişkin diğer ülkelerin oydaşmasıyla alınan kararları engellediği için suçlayan Biden Yönetimi şimdi kendisi benzer bir tavır takınmış oldu.

BM İnsan Hakları İzleme Örgütü Direktörü Louis Charbonneau, ABD’nin vetosunun ardından yaptığı açıklamada sözünü sakınmadı: “ABD ve diğer Batılı hükümetler insan hakları ve savaş hukuku konusunda ciddi olduklarına dünyanın geri kalanını ikna etmek istiyorlarsa, Rusya’nın Ukrayna’daki ve Hamas’ın İsrail’deki zulmüne haklı olarak uyguladıkları ilkeleri, İsrail’in Gazze’de sivil yaşamı acımasızca hiçe saymasına da uygulamalıdırlar.”

Batı’da İsrail’e adeta koşulsuz destek ilan edilirken Rusya ve Çin karşısında muazzam bir açık verdiklerini fark edenler kızgınlıklarını saklamıyorlar. The Financial Times gazetesine verdiği demeçte bir Batılı diplomat şöyle demiş: “Ukrayna için söylediklerimiz Gazze için de geçerli olmalı. Aksi takdirde tüm güvenilirliğimizi kaybederiz. Brezilyalılar, Güney Afrikalılar, Endonezyalılar: insan hakları konusunda söylediklerimize neden inansınlar ki? Küresel Güney ile [Ukrayna’ya ilişkin] yaptığımız tüm çalışmalar boşa gitti. Kuralları unutun, dünya düzenini unutun. Bizi bir daha asla dinlemeyecekler.”

Gazze Şeridindeki Deir al-Balah kentinde Vurulan Ebu Muailik ailesinin evinin enkazından çıkarılan yaralılar… İsrailin hava saldırılarıyla vurduğu Filistin kentleri harabeye dönerken, ölü ve yaralıların sayısı da her geçen gün daha artıyor.

Rusya ve Çin, Batı’nın bu “çifte standardından” sonuna kadar istifade etmek için adeta diplomatik atağa geçtiler: Hamas’ı kınamaktan özenle kaçınıyorlar, İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesini, özellikle de Gazze’nin su ve elektriği kesme kararını ve oradaki sivil ölümlerini eleştiriyorlar, uluslararası arabuluculuk ve ateşkes çağrısında bulunuyorlar.

Küresel Güney ülkeleri kamuoylarında, Batı’nın Ukrayna’ya verdiği önem ve destek, uluslararası hukukun tesisine yönelik hassasiyetinden ziyade bir Avrupa ülkesi olmasıyla ilişkili görülüyordu, Gazze’deki gelişmeler bu kanaati iyice güçlendirici bir etkide bulundu. Batı için “kendi insanının haklarının” Afrika ve Ortadoğu’daki halkların haklarından çok daha değerli olduğu eleştirisi Küresel Güney’de artık çok daha fazla seslendirilecektir.

ABD’den farklı olarak Avrupa’da İsrail’e yönelik takınılan tutumda hızla bir düzeltmeye gitme ihtiyacı hissedilmesi de bununla ilgili… Avrupa Birliği dış politika şefi Josep Borrell geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada su kaynaklarının kesilmesinin nerede olursa olsun uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini vurgulayarak “Kuşatma altındaki bir insan topluluğunu temel su kaynağından mahrum bırakmak Ukrayna’da da Gazze’de de uluslararası hukuka açıkça aykırıdır.” dedi.

Gazze… İsrailin hava saldırılarıyla vurduğu Filistin mahalleleri harabeye döndü.

AB kurumlarında çalışan 842 kişi, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e hitaben yazılmış bir mektuba imza atarak İsrail-Hamas çatışmasına ilişkin tutumundan duydukları kızgınlığı dile getirdiler. Mektupta Avrupa Birliği “Gazze Şeridi’nde işlenen bir savaş suçunun artarak meşruiyet kazanmasına göz yummakla” suçlanıyor. Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısını kınayarak başlayan mektup şöyle devam ediyor: “İsrail hükümetinin Gazze Şeridi’nde sıkışıp kalan 2,3 milyon Filistinli sivile karşı orantısız tepkisini de aynı şekilde şiddetle kınıyoruz. Kurumumuzun Gazze Şeridi’nde devam eden sivil katliamına karşı son birkaç gündür sergilediği kayıtsızlık karşısında AB’nin değerlerini tanımakta güçlük çekiyoruz.”

Mektupta AB’nin bu tutumuyla “tüm inandırıcılığını ve adil, eşitlikçi ve hümanist bir aracı olma konumunu kaybettiği, uluslararası ilişkilerine zarar verdiği ve AB personelinin güvenliğini riske attığı” uyarısında bulunuluyor. Ayrıca “Rusya’nın Ukrayna halkına uyguladığı ablukayı (su ve yakıt) bir terör eylemi olarak değerlendirirken, İsrail’in Gazze halkına yönelik aynı eylemini tamamen görmezden gelen bu çifte standart gösterisinden dolayı üzüntü duyuyoruz” deniliyor.

Gazze’de İsrail’in hava saldırıları sonucu ölen bazı siviller için düzenlenen cenaze namazı…

Tüm bunların İsrail henüz Gazze’ye kara harekâtı başlamadan yaşanmakta olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Hamas gibi bir örgütün attığı “bir taşla” Batı liderliğindeki koca dünya düzenini bu denli sarsabilmesinin birinci sorumlusu, İsrail-Filistin sorununa yönelik siyasetini Clinton sonrası dönemde tamamen Netanyahu liderliğindeki İsrail sağının belirlemesine müsaade eden Washington’dur. Bundan sonra özellikle ABD’nin Çin-Rusya karşısında, “demokrasinin, hürriyetin, uluslararası hukukun savunuculuğunu” yaptığına dair savına Batı dışı toplumları ikna etmesi çok zor olacaktır.

Öyle görülüyor ki Netanyahu hükümetinin artık Gazze’deki insanî krizi şiddetlendirecek, daha fazla sivilin, çocuğun ölümüne yol açacak her hamlesi Batı’nın küresel liderlik iddiasına yönelik daha büyük darbeler indirecektir. Bu bakımdan İsrail’in Gazze’ye olası kara harekâtı sadece Ortadoğu’da değil Batı’da da büyük iç çatışmalara kapı aralayabilir.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com