KHK’lar bütün sonuçlarıyla iptal edilebilir mi?

Eski kamu çalışanı yanında özel sektördeki işten çıkarmalar ile el konulan kurum ve şirketlerin ortakları ve çalışanlarını, bu kişilerin eş, çocuk, anne-baba ve yakın akrabalarını göz önünde bulundurduğumuzda KHK'lardan etkilenen ve bunun giderilmesini oy vermek dahil, kararlarında önceleyen kitlenin bir milyon civarında bir sayıya ulaştığı söylenebilir

SELAMİ ER 06 Nisan 2023 GÖRÜŞ

Seçim öncesinde partilerin farklı konularda ve toplumun farklı kesimleri için vaatlerini açıklamaları ve bunu parti seçim programı ile yazılı hale getirmeleri demokrasilerde doğal bir süreçtir. Böylelikle oy verenler seçileceklerin ne yapmayı planladıklarını ve bunun kendi menfaatlerini ve beklentilerini ne ölçüde karşıladığını öngörebilir ve buna göre hareket edebilirler.

Şüpheli darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ve diğer hukuksuz uygulamalar ile hukuksuz şekilde birçok haktan mağdur edilen ve benzer mağduriyetleri yaşadıkları için ortak menfaatleri ve beklentileri olan kalabalık  bir topluluk var. Kesin sayıyı söylemek zor olsa bile, hukuksuz şekilde ihraç edilen 130 binin üzerinde eski kamu çalışanı yanında özel sektördeki işten çıkarmalar ile el konulan kurum ve şirketlerin ortakları ve çalışanlarını ve tüm bu kişilerin eş, çocuk, anne-baba ve kardeş gibi yakın akrabalarını da göz önünde bulundurduğumuzda bu mağduriyetlerden direkt etkilenen ve bunun giderilmesini oy vermek dahil, kararlarında önceleyen kitlenin bir milyon civarında bir sayıya ulaştığı söylenebilir. Bu rakamın bir ‘tahmin’ olduğunu, dolayısı ile bir iddia olmadığını belirterek tartışmaların önüne geçmek, ancak bu rakamı iki-üç milyon gibi abartılı şekilde tahmin edenlere de katılmadığımı ifade etmek isterim.

Seçim sath-ı mahallinde cumhur ve millet ittifakının arasındaki oy farkı azaldıkça muhalefet partilerinin KHK’lılara yönelik vaatleri ve programları da netleşmeye başladı. Öncelikle şüpheli darbe girişiminden sonra ‘Yenikapı Ruhu’ ile otoriterleşen iktidarın yanında boy gösteren ve despotun retoriği olan ‘FETÖ’ sakızını çiğneyen muhalefetin bu anlayıştan meseleyi mağdur eden ve edilen çizgisinde, yani hukuk çerçevesinde ele alması oldukça önemli bir gelişmedir.

KHK’lıların Beklentileri

Peki KHK’lılar muhalefetten iktidar olması halinde ne beklemektedir? Meseleyi hukuk çerçevesine ele alırsak öncelikle Anayasa ve kanunların izin vermediği KHK ile meslekten çıkarma mekanizmasının bütün sonuçları ile birlikte tamamen ortadan kaldırılması gerekir. Bunun için çıkarılacak bir kanunla malum KHK’lar ve bunları yasalaştıran kanunların lağvedilmesi ve uygun hükümler ile mağdur kitlenin durumunun önceki hale rücuu sağlanmalıdır. Yani meslekten ihraç edilmeden önceki unvan ve konumlarına iade edilmelidirler. Ayrıca bu süre zarfındaki maddi ve manevi kayıpları için de uygun tazminat ödenmesi gerekir. Bunun yanında KHK’lılara iade-i itibar yapılmalı, sebep olunan haksızlıklar nedeni ile onlardan özür dilenmeli ve isimlerinin terör örgütü ve diğer mesnetsiz suçlamalar ile birlikte yer aldığı tüm metinler, listeler, basılı ve görsel medya dahil tüm kamuya açık kaynaklardan silinmelidir.

Özel sektörden sadece Cemaat ile irtibat nedeni ile meslekten çıkarılanların da haklarının iadesi sağlanmalı, bunun için kanunlar ile belirli mekanizmalar kurularak maddi ve manevi kayıplar tazmin edilmelidir. Tazminat yükünün kamu veya özel sektör arasında nasıl paylaşılacağı belirlenmelidir.

KHK’lılara yönelik başta işkence ve kötü muamele olmak üzere suç teşkil eden eylemleri  bilerek icra eden sorumluların yargılanması ve cezalandırılması sağlanmalıdır.

Somut bir suçlamaya dayanmayan, bankaya para yatırmak, dernek üyesi olmak, dini sohbete katılmak gibi meşru hakların kullanımı kapsamındaki faaliyetleri suç sayan ceza davalarının (kesinleşen ve devam edenlerinin) tamamının düşürülmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Dava zaten kesinleşmiş denerek insanların mağduriyetlerinin devamına izin verilmemelidir. Darbe girişimi gibi somut eylemlere dayanmayan tüm davaları savcı ve hakim dahil başkasının insiyatifine bırakmadan çözecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Aksi halde bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybetmiş ve siyasallaşmış yargı mevcut Yargıtay içtihatlarına sığınarak cezalandırmalara devam edebilecek ve ancak davaların AİHM’den dönmesi halinde insanlar özgürlüklerine kavuşabileceklerdir. Ayrıca haksız yere özgürlüklerinden yoksun bırakılanlara gerekli tazminatlar ödenmelidir.

Darbe girişimi ile ilişkili davalar için bir parantez açacak olursak; darbe girişiminin en azından kontrollü olduğu tüm muhalefetin üzerinde ittifak ettiği bir konudur. Bu durumda ‘devlet vatandaşına tuzak kurmaz’ prensibinden hareketle bu davaların da bir çözüme kavuşturulmasının üzerinde çalışılmalıdır. Nitekim Almanya Anayasa Mahkemesi 2017 yılında ırkçı NDP partisinin kapatma davasında parti yönetiminde çok sayıda alman istihbarat görevlisinin bulunmasını kapatma önünde engel kabul etti. Yani partinin yasalara aykırı faaliyetlerine devletin istihbarat görevlilerinin yön vermesi, onaylaması veya göz yummasını partinin kapatılmasına engel kabul etti. Dolayısı ile devlet, kişileri ve kurumları yasalara aykırı faaliyetlere yönlendirdikten sonra tutup bu faaliyetleri nedeni ile bir de bu kişi ve kurumları cezalandıramaz dedi. Yine Türkiye’de gizli radar cezası ile ilgili olarak da Yargıtay’ın ‘devlet vatandaşına tuzak kuramaz’ prensibi ile iptal ettiği çok sayıda ceza ve yerleşmiş içtihadı bulunmaktadır.

KHK ve devamı uygulamalar ile kapatılan, el konulan veya kayyım atanan kurum ve şirketler ile ilgili olarak ise şunların yapılması beklenmektedir: kapatılan basın yayın kuruluşları, okul, üniversite, yurt, dershane, hastane, dernek gibi tüm kurumların yeniden açılması ve kapatılmadan önceki malvarlıklarının iadesi sağlanmalı, bunun mümkün olmaması halinde ise kapatılmadan önceki değerleri göz önünde bulundurularak tazminat ödemesi yapılmalıdır. El konulan veya kayyım atanan kurumlar ile sahiplerinin Cemaat ile ilişkisi nedeni ile hukuksuzca gasp edilen ve bir kısmı iktidar yandaşlarına değerinin çok altında peşkeş çekilen şirketler, tüm varlıkları ile birlikte derhal gerçek sahiplerine iade edilmelidir. Ayrıca geçen süre zarfında bu kurum ve şirketlerin değerlerinde meydana gelen azalma ve yanlış idare nedeni ile meydana gelen kayıpları da telafi edilmelidir. Bunun yanında bu kurum ve şirketleri kötü idare eden, idare ederken kurum mal varlıklarını kendi menfaatine kullanan kayyım ve yöneticilerin de yargılanmaları temin edilmelidir.[i]

Partilerin Vaatleri

Altılı Masa veya Millet ittifakı olarak bilinen muhalefet cephesinin ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ ortak bildirisinde OHAL rejiminin keyfi bir yönetime dönüşmesine engel olmak amacıyla OHAL KHK’larına yer verilmeyeceği ifade edilmekte ve bundan sonra KHK’ların Anayasa Mahkemesince denetimi gibi KHK’lar ile hukukun dışına çıkılmasını engelleyecek bazı önlemler öngörülmektedir.

Altılı Masanın Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde ise mevcut KHK mağduriyetlerine ilişkin olarak ‘Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri’nden kaynaklanan mağduriyetlere son vereceğiz.’ Şeklinde bir vaad yer almakta, ancak bunun kimleri kapsayacağı ve ne şekilde icra edileceği konusunda detay verilmemektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) beraat edenler ve hakkında soruşturma/kovuşturma açılmayan KHK’lıların görevlerine döneceklerine dair vaadini, bu dönemde yapılan yargılamaların zaten adil olmadığı eleştirisi üzerine zaman içinde KHK’lıların adil yargılanmasını sağlama vaadi ve daha sonra ise sözlü olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm ‘KHK’lıların tamamı görevlerine iade etme’ vaadi takip etti. Yakın zamanda ise Kılıçdaroğlu’nun özel danışmanı Recep Cengiz “Yaşları uygunsa tekrar göreve çağıracağız. Sadece adli ve savcılar değil, asker de, bürokrasi de göreve… Bir sürü mobbingle ya da işte KHK ile ya da çeşitli yol ve yöntemlerle emekli edilerek bu bürokratların görevlerine son verildi. Bunlarla çalışacağız. Bir kararname çıkaracağız. Belki yaş biliyorsunuz şu anda 64. Diyeceğiz ki 70 yaşına kadar. Çünkü ihtiyacımız var.” açıklamasını yaptı.

DEVA Partisi’nin yayınladığı KHK Mağduriyetleri Eylem Planı’nda ise beraat edenlerin ve hakkında soruşturma veya kovuşturma olmayan KHK’lıların başvuruları üzerine işlerine iade edilecekleri, OHAL Komisyonunu kapatacakları, Kamu görevlilerinin doğrudan ihraç edilmelerine imkân tanıyan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesini ilga edecekleri, iptal edilen çalışma lisansı/ruhsatı/izin belgelerinin kayıtsız ve şartsız olarak iade edileceği, kanuni bir düzenleme ile adil yargılanma hakkı ile suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı şekilde terör örgütü üyeliği kapsamında yargılanmalarından kaynaklanan haksızlıklara yeniden yargılama ile son verileceği ifade edilmektedir. Devamında ise, bunun darbe teşebbüsü ile hiçbir ilgisi bulunmayan ve örgütün niteliğini bilmeyenleri kapsadığı ifade ediliyor. Daha anlaşılır biçimde söylemek gerekirse, bankada hesabı olmak, bir okula gitmek, dernek üyesi olmak gibi meşru hakların kullanımı kapsamındaki faaliyetler nedeni ile hüküm alanların yeniden yargılanmalarına imkan tanınacağı ifade ediliyor.

Gelecek Partisi ise diğerleri gibi beraat eden ve hakkında soruşturma/kovuşturma olmayanların iadesi yanında KHK’ların Anayasa Mahkemesince denetlenmesini sağlayacakları vaadinde bulunuyor. Bunun dışında KHK’lar çıkarılırken somut deliller, objektif kriterler, masumiyet karinesi, suçun şahsiliği ilkesi gibi hukukun temel ilkelerine riayet edilmeli deniyor. Ancak burada sanki KHK ile meslekten ihraç etmek normalmiş de bunun somut delillerle yapılmaması yanlışmış gibi bir sonuç çıkıyor ki, hukuken bunun kabulü mümkün değildir.

İyi Partinin seçim vaatlerinde ise ‘Kanuni idare ilkesi gereğince KHK ile yönetime derhal son vereceğiz.’ şeklinde genel geçer bir ifade dışında somut bir vaat yer almıyor. Parti yetkilileri bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

Saadet Partisinin seçim vaatlerinde KHK’lılar ile ilgili bir açıklama görünmüyor. Ancak Temel Karamollaoğlu’nun “KHK mağdurlarının feryadı Arş-ı Alâ’ya ulaştı, sadece sağır taklidi yapanlar duymuyor. … İktidarımızda, hakkı gasp edilenlerin tüm haklarını eksiksiz kendilerine iade edeceğiz” açıklaması bulunuyor.

KHK’lılar ile ilgili en somut ve net seçim vaadi ise seçime Yeşil Sol Parti adı altında katılacak olan HDP’den geldi. Bu vaatler kısaca  KHK rejimine son verileceği, KHK ve OHAL Komisyonu’nun hukuksuz kararlarını tüm sonuçları ile birlikte iptal edileceği, KHK’lar ile kapatılan tüm muhalif medya ve sivil toplum kuruluşlarının yeniden açılacağı, KHK’lılar için iade-i itibar sağlanacağı ve 657 sayılı DMK ile ulusal ve uluslararası sözleşmelerden doğan kazanılmış hakların iade edileceği, KHK’lılara yönelik kötü muamele ve işkence uygulayanların ve sorumluların yargılanmasının sağlanacağı şeklinde özetlenebilir. Özellikle kapatılan kurumların yeniden açılması ile ilgili vaat herhalde bir ilk. Diğer vaatlerin de çok cesurca ve KHK’lıların beklentilerine yakın olduğu söylenebilir.

Genel olarak baktığımızda CHP, DEVA ve Yeşil Sol Parti’nin (HDP) vaatlerinin KHK’lıların beklentilerine yakın olduğu veya bu beklentileri kısmen karşıladıkları, Yeşil Sol Parti’nin vaatlerinin diğer iki partiye nazaran da çok daha ileride olduğu söylenebilir. Bu partilerin iktidar olup olmayacakları ve olmaları halinde vaatlerini ne ölçüde yerine getireceklerini hep beraber göreceğiz.

 

[i] Bu konuda daha fazla bilgi için Institute for Diplomacy and Economy’nin hazırlamış olduğu kapsamlı ve doyurucu rapora aşağıdaki adresten ulaşılabilir.

https://www.institude.org/report/muhalefet-partilerinin-khk-sorununa-yaklasimi-adil-cozum-icin-yol-haritasi

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com