Batı’da Erdoğan’ın kazanacağı fikri hakim

Batı'dan gelen ilk ciddi işaretler, seçimleri yine Erdoğan’ın kazanmasını beklediklerini, hatta bu öngörüyü büyük ölçüde - bir finans terimiyle ifade edecek olursak – satın almış olduklarını gösteriyor.

ÖMER MURAT 01 Nisan 2023 HABER ANALİZ

Malumunuz Batı’da Türkiye’yi tek adam rejimine döndürmüş Erdoğan’ın artık bir seçim yenilgisiyle koltuğunu bırakmayacağı düşüncesi yaygındı. Millet İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’nu aday olarak belirlemesi sonrası bu kanaatte bir değişim olup olmadığı merak ediliyordu. Gelen ilk ciddi işaretler, seçimleri yine Erdoğan’ın kazanmasını beklediklerini, hatta bu öngörüyü büyük ölçüde – bir finans terimiyle ifade edecek olursak – satın almış olduklarını gösteriyor.

Batı denildiğinde kastedilen siyasi, ekonomik ve kültürel ortaklık havzası, geniş bir coğrafyaya yayılmış pek çok ülke içeriyor. Bu ülkelerin her birinde çoğu zaman birbiriyle rekabet halinde, dünyaya farklı ideolojik, siyasi pencerelerden bakan kesimler var. Batı’yı tekil bir hükmî şahsiyetmiş gibi kabul etsek bile, belirli konulardaki görüşlerini tespit etmek nasıl mümkün olabilir? Bu, belli başlı Batılı ülkelerdeki her düşünce kuruluşunun, üniversitenin, ilgili kurumların söz konusu meseleyi nasıl değerlendirdiklerini bilmeyi gerektirmez mi? Böyle muazzam bir çaba ortaya koymadan “Batı olaya şöyle bakıyor” demek âfâkî bir değerlendirme olmaz mı?

Pek değil… Bunun nedenini anlatmak için Arjantinli meşhur yazar Jorge Luis Borges’un bir benzetmesine başvuracağım. Borges, İrlandalı edebiyatçı James Joyce’un 265 bin kelimeden oluşan Ulysses adlı şaheserinin anlamını, derinliğini okuduğu kısımlarla keşfetmiş olduğunu belirtirken şu kıyası yapar: “Bir şehri bildiğini söylemek için tüm sokaklarını gezmiş olmak şart değildir.” Şanzelize caddesi ve çevresini bir kaç gün tecrübe etmişseniz Paris’i gezdiğinizden bahsedebilirsiniz, dört beş banliyosunda dolaşmış bile olsanız Şanzelize’ye hiç uğramamışsanız Paris’i görmüş addedilmezsiniz. Demek ki parçaya bakarak bütün hakkında fikir edinmek ancak doğru parçalara eğilmeniz halinde mümkündür.

Bu itibarla, Batı’nın Türkiye’deki seçimlere dair halihazırdaki öngörülerini “bildiğimizi” iddia edebilmemize imkan veren verilere sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Onların üzerinde durmadan önce Batı’daki öngörüleri neden önemsememiz gerektiğine dair de iki kelam edelim. Bunun basit bir cevabı var ve o cevabın – bazılarının sanacağı gibi – komplo teorileriyle hiçbir ilgisi yok… Dünya finansının beynini yöneten Batı için Türkiye gibi kritik ülkelerde gerçekleşen seçimlerin neticelerini öngörmeye çalışarak buna göre hazırlıklar yapmak çok önemlidir. Bunun için profesyonel araştırma kuruluşlarını seferber ederler, bu kuruluşlar, mesela Türkiye’deki itibarlı anket şirketlerinden (ve başka uzman kaynaklardan) ücreti mukabili detaylı raporlar alırlar. Daha önce de vurguladığım gibi sosyal medyada paylaşılan anketlerin kahir ekseriyetle toplumu manipüle etmek için çarpıtıldığını bildiğimden siyasi analizlerimde onları dikkate almama temayülündeyim. Yani bizim erişemediğimiz, Türk toplumunun nabzını tutan bazı objektif kıymetli bilgilere önde gelen kimi Batılı araştırma kuruluşları, yatırım danışmanlık şirketleri sahip bulunuyor.

Bunlardan biri olan The Economist Intelligence Unit (EIU) dün Türkiye’deki seçimlere ilişkin öngörülerini paylaştı. Buna göre “EIU, muhafazakar seçmenlerin büyük bir kısmının desteğini arkasına alan, kamuoyunda yüksek bir profil çizen, medyaya ve tüm kamu kurumlarına hakim olan Erdoğan’ın yeniden seçileceğini öngörmektedir. Erdoğan ayrıca seçim yaklaştıkça maaş artışları, düşük kredi faizi, erken emeklilik ve vergi afları gibi bir dizi atıyeler vererek seçim ekonomisi taktiğini kullanmaktadır. ”

Erdoğan dün Nurdağı’nda afet konutları için temel atma töreni düzenleyip konuşma yaptı.

Yine uluslararası yatırım kuruluşlarına, özellikle gelişmekte olan ülkelerin siyasi vaziyetlerine ilişkin raporlar hazırlayan, önde gelen bir diğer Batılı danışmanlık şirketi olan Eurasia Group’un da Türkiye’deki seçimlere ilişkin öngörüleri benzerlik arzediyor. Eurasia Group seçim öngörüsünü “Olasılıkların düşmesine rağmen Erdoğan’ın yeniden seçilmesi temel senaryo olmaya devam ediyor” şeklinde özetliyor. Şirketin başkanı Ian Bremmer bununla birlikte Erdoğan iktidarının sallantıda olduğunu da vurguluyor. Özetleyecek olursak: “Erdoğan’ın yeniden seçilmesini zorlaştıran en bariz engel, 6 Şubat depremlerine verdiği başarısız tepkidir. Sahadan gelen ve sosyal medyada yayınlanan haberler hükümetin ağır bir beceriksizlik hikayesidir: Kurtarma çalışmaları ve deprem bölgelerine yardım gecikti, eldeki kaynaklar kötü kullanıldı ve kamu düzeni tesis edilmekte yetersiz kalındı. Pek çok Türk vatandaşı kalitesiz inşaatların kontrolsüzce çoğalmasından Erdoğan’ın gücü tek elde toplamasını ve popülist politikalarını sorumlu tutuyor. Erdoğan medya üzerindeki kontrolü ve kamu harcamalarını (devlet hazinesini) istediği gibi kullanma gücü sayesinde bu başarısızlığın kısa vadeli siyasi yansımalarını bertaraf edebilecek olsa da vaziyete hakim güçlü bir lider olduğuna dair güvenirliği büyük darbe aldı.”

Bremmer devam ediyor: “Erdoğan’ın iktidarına yönelik ikinci ve belki de daha önemli meydan okuma ise, muhalefet bloğunun birleşerek uzun zamandır ilk kez ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmasıdır. Son anketler Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçiminde önde olduğunu gösterse de her iki adayın da ilk turda kazanma ihtimali yok. Muhalefet ancak HDP de eklendiğinde Meclis’te az farkla çoğunluğu sağlıyor olabilecek. Muhalefetin parlamento seçimlerinde kazanacağı bir zafer, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı yarışının ikinci turundaki şansını artıracaktır.”

Fakat Bremmer Kılıçdaroğlu’nun muhalif koalisyonu bir arada tutup tutamayacağını ve yakaladığı ivmeyi sürdürüp sürdüremeyeceğini söylemek için henüz çok erken olduğunu belirtiyor ve Erdoğan’ın muhalefeti zorbalıkla sindirme taktiklerini çok iyi uyguladığını hatırlatıyor. “Ordu, yargı ve medya da dahil olmak üzere gücü üzerindeki bağımsız denetim mekanizmalarının çoğunu çoktan ortadan kaldırmış ya da içini boşaltmış olan Erdoğan, teraziyi kendi lehine çevirmek için elindeki her türlü aracı -ne kadar ağır ya da anti-demokratik olursa olsun- kullanacaktır. Hiçbir şey yapmasa, devlet tarafından finanse edilen yardımları artıracak ve baş rakibini terörist sempatizanı olarak göstermek için HDP’yi yasadışı bir örgüt olan PKK ile ilişkilendirmeye çalışacaktır. Yeterince köşeye sıkıştığını hissederse ise, muhalefet liderlerini sahte iddialarla hapse atabilir ve muhalefeti kriminalize edebilir.”

Bremmer değerlendirmesini şu sonla bağlıyor: “Korku taktikleri ve baskı bir dönem daha görevde kalmasını sağlasa bile, artık bundan sonra yapacağı hiçbir şey Erdoğan’a çekirdek seçmen kitlesi dışında hakiki bir destek kazandırmayacak gibi görünmektedir. Açık olan husus şu: İktidarda olduğu 20 yıl boyunca Erdoğan’ın siyasi kaderi hiç bu kadar sarsıntıda olmamıştı.”

Geçen haftaya kadar “Erdoğan neden bu kadar rahat” denilecek kadar sakin geçerken birdenbire İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı kurşunlatılacak kadar siyasi tansiyonun yükselmesi anketlerin AKP Genel Başkanı’nın iyice tadını kaçırmasıyla ilgili olmalıdır. [Erdoğan’ın asıl rakibi CHP lideri olduğu halde, neden Akşener’i hedef tahtasına oturttuğu sorusu üzerinde de ayrıca düşünmek icap eder.] Hep vurguladığımız gibi Erdoğan’ın arzusu sanki demokratik bir yarış cereyan etmiş de kendisi alnının teriyle seçimi kazanmış gibi bir neticeyi sağlamaktır, ama bunu artık mümkün görmediği anda muhalefeti terörize etmekten zinhar tereddüt etmeyecektir. Nitekim bunun zeminini de şimdiden hazırlamayı ihmal etmemektedir. Üç gün önce TRT’deki konuşmasında AKP lideri Millet İttifakı’nın HDP üzerinden PKK’yla ittifak yaptığını iddia ederek şöyle dedi: “Özellikle bu ziyarette (Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi ziyaretinde) kapı arkasında nelerin yapıldığını bilemiyorum. Ama çok çok hassas konular, özellikle bu yerel yönetim, özerklik şartından tut da ve şu anda içeridekilerin çıkarılması, vesaire bu konularla ilgili konular… Her şeyden önce HDP’ye verilecek her taviz, PKK’ya yani Kandil’e verilmiş demektir. Aylar önce, masanın altında bir yedinci ortak var demiştim. Belki birileri onu hiç kaale almadılar ama yedinci ortak, şu anda tam manasıyla ana muhalefetin başının ziyaretiyle ortaya çıkmış oldu.”

Keza İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştirak şirketlerinden birinde çalışan ve CHP meclis üyesi Gökhan Günaydın’ın sekreterliğini yapan bir kadının sekiz yıl önce attığı iddia edilen bir twit yüzünden bu hafta “terör örgütü propagandası yapma” suçuyla tutuklanması da dikkat çekicidir. Şüpheli E.E.Y. ifadesinde şunları söylüyor: “Bana sormuş olduğunuz Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın makam odasında hayatını kaybetmeden hemen önce alıkonulduğu ana dair görüntüyü “Adalet, Adalet Sarayında böyle sağlanır” ibaresi ile yapılan paylaşımı ben yapmadım. Bu paylaşımı içerik olarak da desteklemiyorum. Twitter’a baktığımda yapıldığı iddia olunan paylaşımın alıntılandığını görmedim. Paylaşım hakkında atılan twitlerin tamamı ekran görüntüsü şeklindedir. Bir takım kişiler tarafından bir komploya maruz bırakılıyorum. Hedefin ben değil partili kimliğim dolayısıyla partim olduğunu düşünüyorum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”

İktidar medyası, sadece seçim öncesine değil, aynı zamanda Kiraz’ın makamında hunharca katledilişinin yıldönümüne de denk getirilen bu tutuklamayı şu şekilde duyurdu: “CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yönetime geçtiği andan itibaren belediyeyi terör iltisaklı isimlerle doldurmuş, gündeme bomba gibi düşen skandal olayla ilgili soruşturma başlatılmıştı. Geçtiğimiz ayların en çok konuşulan skandalları arasında yer alan terör iltisaklı kişilere İBB kadrosunda yer verilmesi durumu, seçimlerde HDP’den aldığı oyun diyeti olarak yorumlanmıştı.”

İBB, çalışanını savunmadığı gibi, iddiaları doğru kabul edip E.E.Y.’nin iş akdini aynı gün feshederek şu açıklamayı yaptı: “Şehit Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz. Bir iştirak şirketi personelimizin 8 yıl önce şehidimizle ilgili yaptığı paylaşım asla kabul edilemez. Çalışanın iş akdi 30.03.2023 tarihi itibariyle feshedilmiştir. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanı E.E.Y.’nin tutuklandıktan sonra Emniyet Müdürlüğü tarafından basınla paylaşılan fotoğrafı.

Bu durumda bir savcının şehit edilmesini alkışlayacak karakterde birisinin nasıl olup da belediyede işe alınmış olduğu sorusu halkın kafasında ister istemez ortaya çıkmayacak mıdır? Muhalefetin, Erdoğan’ın tüm devlet imkanlarını kullanarak attığı çelmelerden, “kaçak güreşerek” kurtulabilmeyi umduğu anlaşılıyor. Bunu güçlü bir strateji olarak görmek zordur. Hasılı kelam, adliye ve kolluk kuvvetlerinin iktidarın tamamen kontrolü altında olması kullanılarak, Bremmer’in bahsettiği tarzda, muhalefetin zorbaca taktiklerle sindirilmesine yönelik hazırlıklar oldukça belirgindir.

Diğer yandan herkes artık çok gergin geçeceği iyice ortaya çıkan seçim sürecine odaklanmakla birlikte, hazinenin kelimenin tam anlamıyla sıfırı tüketmiş olması nedeniyle sadece iki ay sonra geçeceğimiz seçim sonrası dönemde Türk ekonomisini çok zor günlerin beklediği de gözden ırak tutulmamalıdır. Enflasyonu düşürmek için faizlerin muhakkak yükseltilmesi gerekeceğini hatırlatan EIU iktidara kim gelirse gelsin kamu sektöründeki büyük açık nedeniyle ülkeyi ekonomik bakımdan zor günler beklediğini vurguluyor ve kısa vadede özellikle döviz piyasasında ciddi çalkantılar bekliyor.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com