Türkiye karanlık bölgeye giriyor

Türkiye ekonomisindeki göstergelerin istikrarsızlaştığı bir dönemde dış politikadaki sapmanın ekonomiye etkisinin yüksek olacağını söylemek bir kehanet değil. Hatta bu etki diğer faktörlerle birleştiğinde çarpan etkisi yapabilir. Nedir bu diğer faktörler?

HARUN ODABAŞI 29 Nisan 2019 GÖRÜŞ

Türkiye seçimi arkasında bırakamadı. YSK’nın kararına kadar kesin bir şey söylemek doğru olmasa da İstanbul seçimlerinin tekrarlanacağı artık bir kulis bilgisi olmaktan çıkmışa benziyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 8 Nisan’da açıklayacağı içinde reform olmayan Reform Paketi’ni iki gün geciktirmesi ve paketin tıraşlandığı izlenimi üzerine AKP’nin bütün hesaplarını İstanbul seçimlerinin tekrarlanacağı üzerine revize ettiğini ifade etmiştik. Pakette çözüm bekleyen onca soruna rağmen acı reçeteye yer verilmemişti. Seçimin tekrarlanmasının ekonomik bir bedeli olacağı kadar dramatik demokrasi tarihçemize de ciddi bir çentik atılacak.

Zira çelişkili kararlar veren YSK’nın güvenilirliği ve seçimlerin sıhhati şimdiden çok ciddi yara aldı. AKP 17 yıllık iktidarında en ciddi yenilgisini İstanbul’da aldı. Bu sürprizi sindirmekte zorlanıyor. Oy farkı Ankara’daki kadar büyük olmadığı için maçı çevirebileceğini düşünüyor. Farklı zamanlarda benzer itirazları hukuki ve etik açıdan çok problemli “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözü ile geçiştiren AKP, zararı kendisine dokununca masayı devirmekten çekinmiyor. Seçimler tekrarlanırsa ne olur?

Ekonomik açıdan çok bir şey olmaz. En fazla piyasaların bekle gör politikası ve seçim ekonomisi bir süre daha devam eder. Yenilginin tekrarlanması ve farkın büyümesi durumunda AKP’nin kendi içindeki tartışma derinleşebilir. Ancak Türkiye’yi bekleyen daha büyük tehlikeler var ve bu tehlikelerin hiçbiri yenilenecek seçimle bir korelasyona sahip değil.

Yıkım etkisinin tam kestirilemediği en önemli konu Rusya’dan alınacak S-400 Savunma Sistemi’nin akıbeti gözüküyor. ABD’nin sürekli sertleşen tehditlerine rağmen hükümet S-400 füzelerini alma iradesinde pozisyonunu koruyor. Denebilir ki ABD ve Türkiye tutumlarında o kadar ileri gittiler ki geri manevra yapma kabiliyetleri çok azaldı. ABD, Anadolu’ya S400 füzelerinin yerleştirilmesini NATO için tehdit olarak görüyor.

Türkiye’nin uluslararası sistemdeki konumunu sıfırdan yeniden tanımlamayı gerektirebilecek ölçüde bir kırılma noktası. ABD ile ters düştüğümüz ikinci konu İran’a uygulanan ambargo. ABD yaptırımları derinleştirirken Türkiye bu yaptırımları fazla buluyor ve tanımayacağını söylüyor. Eğer diplomasinin ara formül arayışı İran’a uygulanan ambargo konusunda sonuçsuz kalırsa buradan Türkiye’ye çok ciddi ekonomik yaptırımlar gelebilir. Yani büyük fotoğrafta Türkiye’nin eksen değiştirmesi tehlikesi var.

Ülke özellikle 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonunun ardından dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın manevrasıyla tek parti ve tek adam rejimine dönüştü. Avrupa Birliği raporlarına da yansıyan ölçekte yargı bağımsızlığı elden gitti. AKP’nin AB sürecini savsaklaması ve yapılan uyarıları dikkate almaması sonucunda Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakere süreci askıya alındı. Yani AKP’nin yüzünü Batı’dan Avrasya’ya döndürdüğü izlenimi ete kemiğe büründüren sayısız gelişmeler yaşandı. Erdoğan’ın dünyanın en zengin bölgesinden çıkıp en fakir bölgesine eklemlenme arzusunu ara sıra ve açık bir şekilde dile getirdiği de vakidir.

Şimdi S400 ve İran Ambargosu üzerinden NATO’dan boşanma ve Şangay İşbirliği Örgütü ile evlenme merasimi yapılabilir mi? Bekleyip göreceğiz. Ancak Türkiye ekonomisindeki göstergelerin istikrarsızlaştığı bir dönemde dış politikadaki sapmanın ekonomiye etkisinin yüksek olacağını söylemek bir kehanet değil. Hatta bu etki diğer faktörlerle birleştiğinde çarpan etkisi yapabilir. Nedir bu diğer faktörler? Artan işsizlik, anormal fiyat artışları, azalan döviz rezervleri, küçülen ekonomi, konkordatolar, hukuk sisteminin çöküşü vb… Bu başlıklardan her biri tek başına kriz sebebi iken bütün göstergelerin bozulmuş olması ürkütücü. Yakın durduğum en ağır senaryo şöyle: Türkiye’nin yaşaması muhtemel ekonomik ve siyasi kriz 2001 ekonomik krizi ile değil 1929 Büyük Buhranı ile kıyaslanabilir. İşte o zaman ne İstanbul seçimlerini hangi partinin aldığının bir önemi kalır, ne de AK Parti diye bir parti. Tabi ki Erdoğan’ın bu zamana kadar uzatmayı başardığı siyasi ömrünü bu ortamda bile sürdürmesini sağlayacak şapkasından çıkaracağı bir tavşanı yoksa!

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com