TÜSİAD neden konuştu?

TÜSİAD üyesi şirketlerin ciroları ve piyasa değerleri büyüdükçe büyümüştü. Tabi bu yıllar Erdoğan’ın TÜSİAD’a ihtiyacı olduğu yıllardı. İşte bu TÜSİAD’ın 17 yıllık AKP iktidarını her açıdan eleştirmeye başlaması bu anlamda çok önemli bir kırılma noktasına işaret ediyor.

HARUN ODABAŞI 19 Mayıs 2019 GÖRÜŞ

Normal şartlar altında TÜSİAD’ın en kritik meseleleri bile çok köşeli ele aldığı bilinir. Darbe dönemleri dahil iktidarın her türü ile bir şekilde temas halinde oldukları için ekonomik çıkarlar çerçevesinde eleştirirken bile hep dikkatli bir dil kullanmıştır. Üye sayısı itibarı ile Türkiye’nin çok küçük bir kesimini temsil etse de ekonomik büyüklük olarak Türkiye’nin yarısı demektir. İhracatın yüzde 80’ini özel sektör istihdamının yüzde 50’sini sağlıyor. Her devirde istediğini alması biraz da bu esneme kabiliyetinden kaynaklanıyor olsa gerek. Burada sol bir manifesto başlatıp TÜSİAD’ın ne kadar etik davrandığından söz edecek değilim.

TÜSİAD’ın belki eleştirilecek çok yönü var ama ‘neden 12 Eylül darbesine karşı durmadı. Neden Erdoğan demokrasiye darbe yaparken sessiz durdu’ gibi fazla ideolojik katılıklar içinde değilim. Büyük ve farklı bileşenlerden oluşan bir yapının gücü ölçüsünde gemisini yüzdürme gayretini anlamak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Sermaye doğası gereği ürkektir, hatta korkaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da işaret ettiği gibi AKP’nin başlangıç yılları TÜSİAD için kömürün altına çevrildiği yıllardı. Sadece Koç Grubu’nun TÜPRAŞ ve Yapı Kredi Bankası alımı bile grubun gücüne güç katmıştı. TÜSİAD üyesi şirketlerin ciroları ve piyasa değerleri büyüdükçe büyümüştü. Tabi bu yıllar Erdoğan’ın TÜSİAD’a ihtiyacı olduğu yıllardı. İşte bu TÜSİAD’ın 17 yıllık AKP iktidarını her açıdan eleştirmeye başlaması bu anlamda çok önemli bir kırılma noktasına işaret ediyor.

Muhalif iş adamlarının başına gelenler de bilindiğinden TÜSİAD İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın 15 Mayıs’taki toplantısında hükümete getirdiği eleştiriler son derece sert kabul edilebilir. Hatta Erdoğan rejiminin hâlâ canlı olduğunu bilmesek (yada öyle görünüyor) açıklamalara ültimatom bile diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da fazlaca rahatsız olacak ki her fırsatta bu metni diline doluyor ve üsluba yine hiç riayet etmeden ‘bu densizliğin hesabını soracağını’ söyleyerek TÜSİAD’ı tehdit ediyor.

TÜSİAD adeta kral çıplak dedirten bir metin hazırlamış. 2002’den beri iktidarda olan AKP’nin başlangıcı iyi olsa bile nihayetinde ülkeyi nasıl uçurumun kenarına getirdiğini istatistiklerle ortaya koymuş. Metni hazırlarken mutlaka üyeleri ile istişare etmiş, bir labaratuvar çalışması ve bir fayda zarar muhasebesi yapmışlardır. Elinde medya gücü olan Aydın Doğan’a dünyayı dar edenler onlara ne yapmazki! Ama sonuçta yayınlama kararı oy çokluğu ile alındığına göre genel bir kanaati ifade ediyor. Belki de bizim şimdiden bilemediğimiz parametrelerde AKP’nin ve Erdoğan’ın siyasi ömrünün sonuna gelindiği kanaati hasıl olmuştur.

TÜSİAD’ın hükümette rahatsızlık meydana getiren kısımlar metinde şöyle yer alıyor:

“İyi işleyen bir demokrasinin en temel özelliklerinden birisi iktidarın seçimle el değiştirebilmesidir. Seçim sonuçlarına itiraz, şüphesiz siyasi partilerin en doğal hakkıdır. Hepimiz bu hak arama özgürlüğüne saygı duyarız. Ancak, seçmen iradesine saygı duyulmasını da isteriz. Hakkaniyetli koşullarda seçim ve seçmen iradesi demokrasilerin tartışmasız en temel niteliğidir. Üretim alanında başlayan bozulma, finansal alana yayılıyor, oradan kamu maliyesini etkiliyor dönüp tekrar reel sektöre geri geliyor. Türkiye 2002-2007 yıllarındaki parlak günlerine de bir türlü geri dönemiyor. Temel ilkelerdeki bulanıklık hedeflerden şaşmaya yol açar. İşte, 2023 hedeflerinden bu yüzden uzaklaştık. Bu yüzden de bu hedefleri artık konuşamaz hale geldik.”

“Enflasyonda 121., işgücü piyasası verimliliğinde 111. sıradayız. Yargının bağımsızlığında 111., kamu düzenlemelerine karşı yargıda hak aramada 109., basın özgürlüğünde 129. sıradayız. Bu nedenle diyoruz ki ekonominin düzelmesi için hukuk ve adalet sisteminin düzelmesi gerekiyor. Öğretimde eleştirel düşünmede 133., mesleki eğitim kalitesinde 132., dijital becerilerde 118., beceri sahibi çalışan bulma kolaylığında 117. sıradayız. Bunlar ekonomiyi aşağı çeken; girişimciyi, girişim yapamaz hale getiren bir ayak bağı oluşturmuş durumda.”

Aslında yeni bir şey söylenmiyor, fark bunu TÜSİAD’ın söylemesi. Türkiye’nin içler acısı tablosunu güncel istatistiki bilgilerle ortaya koyuyor. Cesaret tıpkı korkaklık gibi bulaşıcı bir davranıştır. Erdoğan ve AKP’nin bu zamana kadarki fütursuzluğu birazda ilgili yerlerden ciddi eleştiriye maruz kalmamasından kaynaklandı. Ülke her açıdan o kadar kötü durumdaki ateş TÜSİAD üyelerini de yakmaya başladı. Demirören grubu gibi yandaş olsalar bile hükümetin kendilerine bir fayda sağlamadığını görüyor olmaları lazım. Keşke AKP kendi üyeleri Boydak grubunun mallarına çökerken de ses çıkarabilselerdi. Şimdi maalesef eleştirileri bile bir kaç az satan gazete dışında gazetelerin birinci sayfasında bile yer almadı. Umarız ‘atı alan Üsküdar’ı geçmemiştir.

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com