Cemal iyi bir insan, sıradışı bir gazetecidir

HARUN ODABAŞI 02 Ocak 2019 GÖRÜŞ

Zaman’a kayyım atanmasından birkaç hafta sonra… Cemal, ben ve Ünal Tanık ekonomi gazetecilerinin bir toplantısı için Kartepe’deyiz. Tanık’a, “Türkiye’de gazetecilik yapma imkânı kalmadı. Ne yapabiliriz?” diye sordum.

Ünal Bey o zaman, Rotahaber’in de çok zor durumda olduğunu, kimsenin korkudan reklam veremediğini, birçok arkadaşını işten çıkarmak zorunda kaldığını, birkaç ev parasını bu ideal uğruna tükettiğini, “home office” sürecine geçtiğini anlatmış ve “Yerinizde olsam derhal yurtdışına çıkarım. İkinci defa düşünmem bile. Türkiye’de sadece gazetecilik değil, Türkiye’nin kendisi bitiyor. Gidin ve kendinize yeni bir dünya kurun,” demişti.

Cemal’in, Ünal Bey’deki karamsarlığa çok şaşırdığını ve bu kadarını beklemediğini söylediğini dün gibi hatırlıyorum. Ama maalesef haklı çıktı. Şu anda Ünal Tanık da Cemal Azmi Kalyoncu da aylardır hapiste…

Evet, her zaman özel bir hukukumuz olan Cemal hapiste… Ben, Cemal’i gazeteciliğe başladığı ilk günden bu yana tanırım. Kariyerini nasıl geliştirdiğine, değişimine, başarılarını ödüllerle taçlandırışına, kitaplarına ve olgunlaşmasına şahitlik ettim. Bütün bu tanıklıkların sonunda  şunu söyleyebilirim: Cemal iyi bir insan ve sıra dışı bir gazetecidir. Anlatacağım…

Cemal’in sıra dışılığı gazeteciliği ile de sınırlı değil. O aynı zaman da sıra dışı bir kişiliktir. Ve bana kalırsa en önemli özelliği haksızlığa tahammül edememesi ve dobralığıdır. Ama, öyle böyle değil… Onu sık sık, bir kamu kurumuna ya da özel sektöre karşı hak mücadelesi verirken görürsünüz. Sokakta, otobüste, minibüste bir haksızlık görse dayanamaz, mutlaka müdahele eder.

DURUŞMADA ÇOCUKLARINI ÖZLEDİĞİNİ SÖYLEYECEK KADAR…

İnsanların yüzünü çevirip uzaklaştığı yerde o sesini çıkarır. Tanımadığı bir kişi bile olsa hakkını sonuna kadar savunur. Bu nedenle hastaneden rapor alacak kadar vücudunun zarar gördüğü tartışmalara girdiğini bilirim. Ama hiç vazgeçmedi. Çoğumuzun üzerinde bile durmadığı ayrıntılar onun için çok önemliydi çünkü.

Haksızlığa bu kadar tahammülsüz bir gazetecinin, doğru dürüst bir suçlama yokken 8 aydır hapiste olduğunu düşününce…

Cemal ailesine ve çocuklarına hep çok düşkündür. O kadar ki mesai bitiminde iş toplantılarına veya davetlerimize çok özel bir durum yoksa gelmez. Geldiği zaman da bir kulağı evinde olur, vakitlice müsaade isteyip kalkar. İyi bir babadır. İki kızının her sorunu ile bizzat ilgilenir. Tatilde bile pek ortalıkta görünmez, çocukları ile meşgul olur. Aylar sonra çıktığı duruşmada, çocuklarından ayrı kalmasından söz ederek tahliyesini istemesi…Gözyaşı dökmesi….

EN BÜYÜK RAKİBİ ARŞİV SERVİSİDİR

Cemal tam bir arşiv adamıdır. Evinde bir oda arşivlediği gazete küpürlerine ayrılmıştır. Birçok gazeteci haber arşivciliğini internet ortamına taşıdı. Ama Cemal öyle değil. O gazeteleri her gün taramadan rahat etmez, özenle keser ve akşam elinde bir poşetle gazeteden çıkardı. Bu onun rutin işidir ve bundan ayrı bir zevk alır. Gazetenin arşiv servisinin en büyük rakibidir. ‘Arşivciler’ eksik gazetelere Cemal’den önce ulaşmaya çalışırdı. Çünkü “Cırt Cemal”in okuduğu bir gazeteden geriye sadece iskelet kalırdı.

Arşivciliği onu iyi bir portre yazarı yaptı ve kritik konularda nokta atışı bilgiye ulaşmasını sağladı. AKP’nin Gülen Cemaati ile arasının açıldığı günlerdi. 2011 yılında Mehmet Ali Birand’ın bugünleri anlattığı yazısını konuşuyorduk. Cemal dedi ki, “Fehmi Koru’nun Cemaat-AKP kavgasını ele aldığı daha öncesine ait bir yazısı olması lazım. Ama arşivi iyiyce bir taramalıyım…” Gerçekten de birkaç gün sonra elinde 2009 yılına ait Koru’nun Yeni Şafak’ta çıkan yazısının kupürü ile çıkageldi. Bunu sosyal medya hesabından duyurması gerektiğini söyledim, o benim yapmamı istemişti. Gazeteci virüsü ‘öne çıkma şehveti’ Cemal’de yoktur. Bu yönü mütevazı denecek sınırlar çerçevesindeydi.

Uzun konuşmalarımız olurdu. Her zaman Cemal iyi dinleyicidir. Ama konuşunca içini doldurur. Herhangi bir konuyu ele alırken arşivciliğini konuşturur, mevzunun çerçevesini birdenbire genişletir. Çoğunlukla günlük gazeteleri yanımda okurdu. Günün öne çıkan haber ve konularını Cemal’in yorumlarıyla dinlemek ayrı bir ayrıcalıktır. Son zamanlarda arşiv gazeteciliğinin sığlaştığından, arşiv yapacak haber bulmakta zorlandığından muzdaripti. Haklıydı da… Sessiz çalışırdı ama gazeteleri keserken çıkardığı ‘cırt’ sesi onu ele verirdi. Çalışma ortamımızın yarım bir dolapla ayrıldığı Hasan Sutay Abi cırt sesini duyunca onu görmeden “Cemal hoş geldin” deyiverirdi…

ÖLÜM İLANLARI ÖZEL İLGİ ALANIDIR

Cemal bir portre yazarıdır. Zannediyorum 1998’de askerden geldikten sonra Mehmet Kamış’ın teşviki ile bu alana yöneldi. Özellikle Hürriyet gazetesindeki ölüm ilanlarını yakından takip ederdi. Türkiye’de sayıları birkaç bin aileyi aşmayan ‘Beyaz Türkler’in akrabalık ilişkilerini en iyi bu ölüm ilanları sayesinde anladığını söylerdi. Portresini yapacağı kişiler için çok iyi hazırlanırdı. Yazdığı yüzlerce portre ile geleceğin tarihçilerine ve biyografi yazarlarına çok kıymetli bir malzeme bıraktı.

Gazete yönetiminde hiç yer almadı. Güncel konularla hiç ilgilenmedi. Hep uzun soluklu işlerin peşinde oldu. Sosyal medya hesabında çok mutedil bir çizgisi vardı. Gözaltına alnacağı gün konuştuğumuzda şaşkındı. Çoğu zaman olduğu gibi otobüsteydi ve “Niye çağırdıklarını bilmiyorum. Gidince öğreneceğim,” demişti.

Ben Cemal’in 20 yılı aşkın dostluğumuzda ekonomik rahatlık içinde hiç görmedim. İnşallah bunu yazdığım için bana kızmaz. Hayatı boyunca toplu ulaşım araçları kullandı. Kendi ifadesiyle ‘tabanvay.’ Evi Ümraniye’de, iş yeri Yenibosna’daydı. Her gün birkaç saati otobüste geçerdi. Otobüste nasıl vakit geçirilir meselesinin uzmanı olmuştu. Biz de çok para kazanmıyorduk ama iyi kötü ayağımızı yerden kesen bir arabamız hep vardı. Cemal ise büyük sıkıntılara girerek ev almayı tercih etmişti ve senelerce onun taksitini ödedi. İşsiz kalmasının yanında hapse girince boçlarla ilgili sorunları olduğunu duydum.

Cemal, Bediüzzaman’ın talebeleriyle görüşerek hazırladığı Nurlu Hayatlarkitabı için “Bana çok şey katan en değerli çalışmam” derdi. Şimdi ciddiye bile alınmayacak ithamlarla hapiste. Hayatlarını kaleme aldığı o insanların geçtiği yoldan, Medrese-i Yusufiye’den geçiyor. İnşallah tez zamanda çıkar. Bütün hukuksuz biçimde tutuklanan ya da  ceza alanlar da…

Cemal iyi bir insan ve sıradışı bir gazetecidir.

(Bu yazı ilk kez 17 Nisan 2017’de Kronos’ta yayımlanmıştır.)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com