AKP ne kadar AK’sa o da o kadar PAK’tır: Bir Abdurrahman Dilipak portresi

Durup dururken devletin KHK'lılara ödeyeceği tazminatı, işe iade edilmelerinin devlete maliyetini gündeme getirdi. Belki de artık sallantıda olan bu hükümetin ya da gelecek olan hükümetin KHK'lılar konusunda gözünü korkutup ön almaya çalışıyordur. Yani anlayacağınız yine bir hinlik peşinde Dilipak.

FİKRİ DOĞAN 29 Nisan 2024 PORTRE

Muhteremler, öncelikle bir günlük gecikmeden sebep hepinizden özür ilerim. Üzerinize afiyet bugünlerde biraz fazlaca yoğunum. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle İsmailağa cemaatine lider atandım Fikri Doğan olarak. İşte tebrikler falan derken işler uzadı biraz. Hakkınızı helal edin.

Bu arada Cübbeli Ahmet yine nifak peşindeymiş, paralel cemaat kuruyormuş. Kulağıma gelmedi sanmasın. Ben burada halkımıza bir nebze katkım olsun diye çırpınırken, arkamdan iş çevirmen hiç hoş değil Ahmet. Bil istedim.

Neyse efendim. Malum geçen hafta Siyasal İslamcılar’dan bahsedip canlı örneğiyle durumu açıklamaya çalışmıştım. Benim için konu şimdilik kapanmıştı ama Dilipak çıktı ortaya bir tweet attı. Ortalığı viran eyledi resmen. E tweeti görür de atlar mıyım bu mevzuyu. Bu hafta da Abdurrahman Dilipak’ın şahsında ‘İslamcı Aydın’ profiline yakından bakacağız inşallah.

Abdurrahman Dilipak

‘AL BAŞINA BELAYI, KHK’LILARA NASIL TAZMİNAT ÖDENECEK?’  

Dilipak’ın radarımıza girmesine vesile olan twite bir bakalım mı önce. Ne diyor muhterem tweetinde;

‘Eee n’olcek şimdi. Her KHK’lı başına 8.000-10.000 arası Euro tazminata hükmederlerse 125.000 KHK’lı tahmin ediliyor. 1. 250.000.000 Euro yani  50 Milyar lira filan, Adalet Bakanlığının bütçesine ciddi bir yük. Daha bu maddi tazminatın dışında. İstermisiniz hak kaybı sebebi ile, memur ve çalışanlar için o günden bugüne tazminata hükmetsinler, onu da enflasyon farkı ile ödemeye mahkum edilsinler, Maliye bakanı nasıl bu kadar para bulacak. Seyreyle sen gümbürtüyü. 2016’dan buyana 8 yılın faturası. Anayasa Mahkemesinin kararını takmıyorsunuzda, AİHM’nin kararını takmayabilecek misiniz?.. Peki şimdi ne yapacaksınız. Bir de bunları göreve iade edecekseniz, o kadar insanı nereye yerleştireceksiniz? Al başına belayı.’

Yahu 10 seneden fazla zaman geçmiş. Yüzbinlerce insan işinden, gücünden, evinden, barkından, canından olmuş. Meriç’te gencecik insanlar, çocuklar boğulmuş. Binlercesi işkenceden geçirilmiş, işsiz, aç bırakılmış. Zulüm arşa çıkmış. Beyimiz tek kelime etmemiş. Etmediği gibi zalimin safında yer alıp, ‘Daha çok daha çok’ naraları atmış. İktidar yerel seçimde hezimete uğrayıp, erken seçim sinyalleri çakılmaya başlayınca, Dilipak’ın aklı karışmış. AİHM’den ve Anayasa Mahkemesi’nden KHK’lılar lehine bağlayıcı kararlar çıkmaya başlamış. KHK zulmü için tek kelime etmeyen Dilipak, mağdurlara ileride ödenecek tazminatların derdine düşmüş. Şimdi ben seni yazmayayım da kimi yazayım a şaşkın!

İSLAMCI TAYFANIN PERİNÇEK’İ, OLMADI YILMAZ ÖZDİL’İ 

Direkt konuya gireyim sizin için. Acizane fikrim, Abdurrahman Dilipak İslamcı tayfanın Perinçek’idir. Yetmedi Yılmaz Özdil’idir. Neden mi? Buyurun nedenine?

Kendisi Osmaniye’de doğmuş, imam hatip bitirmiş, sonra biraz Arapça okuduktan sonra gazeteciliğe geçmiş. Bla bla. Onlarca dergide yazmış, tv’lerde programlar yapmış. Sonra da karşımıza Dilipak olarak çıkmış işte. Bildiğiniz Dilipak. Kendisine insan hakları savunucusu ya da aktivist süsü vermiş, ama öyle ters manyeller çakmış, öyle manevralar çekmiş ki, başkası olsa ‘Kesin istihbaratın adamı’ der işin içinden çıkardı. Allah’tan ben sağduyu sahibi bir kişiliğim de yaptıklarını anlatarak yorumu size bırakacağım.

Efendim. Doğu Perinçek’in yayın yönetmeni olduğu 2000’e Doğru Dergisi, İstanbul’da İslamiyet ve Barış konulu bir panel düzenliyor. İnci Sineması’ndaki paneli Hasan Yalçın yönetiyor. Konuşmacılardan birisi tabii ki Doğu Perinçek. Murat Belge’nin de olduğu konuşmacılar arasında bir isim daha var. Kim bilmek ister misiniz? Abdurrahman Dilipak. Sonradan aynı isimle kitap haline getirilen panelin sonunda bir bildirge yayınlanıyor. Aynı bildirge kitabın önsözünde de var. Buyurun bakalım neler yazmışlar:

ŞERİATÇILAR DEVLETİ ELE GEÇİRDİ BİLDİRGESİNDE… 

”Amerikan işbirlikçisi iktidarlar, 1950’lerde başlatılan “Küçük Amerika olma” süreciyle birlikte, şeriatçılığın da önünü açtılar. 1969’da American 6. Filo’sunu protesto eden gençliğin üzerine, “Cihad için… Allah için…” diye bağıran (Yeni İstanbul gazetesi, 17 Şubat 1969) yobazlar sürüldü; Kanlı Pazar’lar böyle yaratıldı. 1980 sonras süreçte ise, ABD emperyalizminin “ılımlı İslam” programı doğrultusunda şeriatçılığın tırmandırılması olgusunu yaşadık. 2 Temmuz 1993’te yobazlar Sivas’ta 37 aydınımızı yakarak katlettiler. Devlet içinde önemli mevzileri ele geçiren şeriat, şimdi iktidarın tümünü istiyor. Türkiye; Cumhuriyet mi, şeriat mı yol ayrımında… Böyle bir ortamda, “İslamiyet ve Barış” konusunda, bir İslamcı, bir sivil toplumcu ve biri de bilimsel sosyalist olmak üzere üç farklı ideolojik yaklaşımı yansıtan bu tartışmayı okuyucunun ilgisine sunuyoruz.”

Enteresan bir bildirge olmuş kabul edelim. Devam ediyoruz.
ERDOĞAN’A ‘YEŞİL KEMALİST’ DEMİŞLİĞİ BİLE VAR

İkili arasındaki muhabbet bunula bitmiyor yani. Dilipak, Perinçek’in bu ülkenin bir gerçeği olduğunu görmemizi istiyor bir yazısında. Hatta iktidarı eleştirdiği bir yazısında Perinçek’in Erdoğan için söylediği meşhur ‘Yeşil Kemalist’ sözünü kullanmaktan çekinmiyor. İkili arasında satır aralarına da gizlenmiş, açık açık da beyan edilen onlarca ‘güzelleme’ olduğunu belirtip devam ediyorum. Dilipak, gazete demeye dilimin varmadığı Vakit-Akit’te yazıyor. Hemen her konuda ahkam kesiyor. O dönemlerde daha çok ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili yazılar yazıyor. 10 Kasım’daki saygı duruşundan giriyor, Zübeyde Hanım’la ilgili edep sınırlarını aşan konulara giriyor. Doğal olarak da tepki çekiyor. Tepki çektikçe de kendi mahallesinde popülaritesi artıyor.

MAVİ MARMARA’YA BİNMEDİ UMREYE GİTTİ 

Seneler 2010’u gösteriyor. Mavi Marmara olayı yaşanıyor. İsrail’in Gazze’deki ablukasını kırmak için Mavi Marmara gemisi içinde onlarca aktivistle yola çıkıyor. İsrail askerleri gemiyi basıyor. 10 kişi ‘şehit ediliyor’. İHH Başkanı Yıldırım’la birlikte Mavi Marmara’yı aylarca gündemde tutan isim kim? O da Dilipak. Son güne, son dakikaya kadar konuşmalarıyla, yazılarıyla, TV programlarıyla Mavi Marmara’ya insanları davet eden Dilipak, son dakikada gemiden iniyor. Sonrasında malum olaylar yaşanıyor. Olayın organizatörü konumundaki Dilipak’ı son dakikada hangi güç, ya da bilgi gemiden indiriyor? Bilen yorumlara yazsın da biz de aydınlanalım. Dilipak son dakikada gemiden inme sebebi olarak önce, ‘Ailemden birileri hastaydı, o yüzden binmedim’i ileri sürüyor. Bakıyor bu ‘yenmiyor’, ‘Gazetem bilmem kaç kupona umre turu vermişti, onlarla gitmem gerekiyordu’ diye açıklıyor. Yerseniz tabii.

Daha bitmedi. Üstelik, Mavi Marmara olayını ‘Otoriteden izin almadan gidildiği ve katliama neden olunduğu gerekçesiyle eleştiren’ Fethullah Gülen linç edilirken, Dilipak lince de katılıyor. Aradan uzun zaman geçiyor. Mavi Marmara şehitleri 20 milyon dolar tazminata satılıyor. 2014’te ‘Mavi Marmara’ya ben izin verdim’ diyen dönemin başbakanı Erdoğan, 2016:da ‘Giderken bana mı sordunuz?’ diye kesip atıyor. Peki Dilipak ne yazıyor biliyor musunuz? ‘Otoriteden izin alınmalıydı.’

Peki Dilipak’ın ortalığı velveleye verip ortadan kaybolduğu ilk olay Mavi Marmara mı? Değil.

KUDÜS GECESİ’Nİ TANKLARIN YÜRÜYECEĞİ GÜNE DENK GETİRDİ

Şimdi biraz geriye gidiyoruz. 28 Şubat Post-modern darbesine gerekçe gösterilen Kudüs Gecesi’ne gidiyoruz. Yıl 1997. Hani, Sincan’da düzenlenen ‘Kudüs Gecesi’ne tepki olarak tankların sokaklara çıkartıldığı günler. Gecenin organizatörü kim? Abdurrahman Dilipak. Bakın 28 Şubat davasının avukatlarından Aytekin Kaçmaz, bir celsede o günü nasıl anlatıyor. ”Bu söyleyeceklerim hiç söylenmedi. Tankların, Kudüs Gecesi’ne tepki için yürütüldüğü öne sürüldü. Tankların Sincan’dan geçiş tarihi 4 Şubat 1997. Kudüs Gecesi de 31 Ocak 1997’de yapıldı. Bu gecenin yapılması fikrinin sahibi İran’ın dini lideri Humeyni, ‘Her Ramazan’ın son Cuma’sı Kudüs Gecesi olarak kutlansın.’ demişti. Bu gece Sincan Belediyesi tarafından daha önce 4 defa daha yapılmıştı. Ama gece 31 Ocak 1997’de düzenlendiğinde, Ramazan ayının son Cuma’sı değildi. Son Cuma 7 Şubat’tı. Bir önceki celsede tanık olarak dinlenen Namık Kemal Çalışkan, diğer güzergâhtaki yol çalışması sebebiyle tankların Sincan’dan geçişinin 15 gün önce koordine edildiğini anlatmıştı. Bizce, 7 Şubat’ta yapılması planlanan gece, tankların yürüyeceği tarih belli olunca öne alınmıştır. Bu geceyi tertipleyen Mazlum-Der’dir, Kudüs Platformu’nun Sözcüsü ise bu davanın müdahillerinden Abdurrahman Dilipak’tır. Özetle, tanklar Kudüs Gecesi için yürümedi, tankların yürüyeceğini bilenler, bir paranoya yaratmak için Kudüs Gecesi’ni düzenledi.”

Sanırım kafanızda taşlar yerine oturuyor yavaş yavaş.

CANSİPERANE BALYOZ SANIKLARINI SAVUNDU 
Öyleyse devam edelim. Malum Balyoz, Ergenekon operasyonlarını hatırlıyorsunuz. O dönemde operasyonların yılmaz savunucuları arasında Dilipak. Yazı üstüne yazılar yazıyor. Türkiye’nin kirlerinden kurtulduğunu falan anlatıyor TV programlarında. Sonra günler geçiyor 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları yapılıyor. Dilipak da kesin dönüş yapıyor hemencecik bir siyasal İslamcı olarak. Bakın, 12 Ekim 2013’te Balyoz sanıklarına verilen cezaları savunuyor cansiperane. Aradan iki ay geçiyor. 17-25 yapılıyor. Aynı Dilipak, 26 Aralık 2013’teki yazısında ‘Ergenekon ve Balyoz kumpastır’ diyor. Yazıların tarihlerini verdim. İnanmayan açsın okuyuversin bir zahmet.

17-25  Aralık demişken. Dilipak, operasyonlardan kısa süre sonra bir TV kanalına çıkıyor. Youtube’da videosu da var. Diyor ki, ‘Yolsuzlukları yapanlar, milyarları alanlar cemaat mensupları. Kendileri yaptılar bütün yolsuzlukları. Sonra onların üzerine attılar.’ Spiker bile kulaklarına inanamıyor. Soruyor, ‘Onların üzerine attılar dediniz. Kim onlar?’ El cevap, ‘Cemaat mensuplarının yolsuzlukları üzerlerine atmak için kandırdıkları AKP’li isimler. Şeytana pabucunu ters giydirir bunlar muhteremler. Spiker temiz çocuk tabii ki, ‘Madem Cemaat mensupları çaldı. Paraları neden AKP’liler aldı faiziyle’ diyemiyor.

15 TEMMUZ TWEETLERİ İLE KİME DİŞ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR

Son zamanlarda gözünüze çarpmıştır bir yerlerde. Dilipak sık sık 15 Temmuz’la ilgili de ilginç şeyler söylüyor. Mesela ‘Hükümetin darbeden 4 ay önceden haberi vardı’ falan diye twetler atıyor. Biz anlıyoruz ki Dilipak yine bir yerlere sinyal çakıyor. Yoksa Dilipak gibi birinin 15 Temmuz konusunda hükümeti zora  sokacak şeyler söylemesi mümkün mü? Bildiğimiz Dilipak, yıllardır bulduğu her fırsatta 15 Temmuz’un CIA’nın operasyonu olduğunu, cemaatin ülkeyi ele geçirmeye çalıştığını falan tekrarlayıp duruyordu. Nereden sinyal geldi ya da kime diş göstermeye çalışıyorsa bir söylem değişikliğine gitti. Benim dikkatimi çeken Dilipak’ın söylem değişikliği ile ODA TV’nin haberlerinin aynı döneme denk gelmesi. Malum Mavi Marmara döneminde de Dilipak’ı temize çıkarmak için az ter dökmemişti Oda TV.

AKP NE KADAR AK’SA DİLİPAK O KADAR PAKTIR
2020’de İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlara ‘Fahişe’ dediği için Gazeteciler Cemiyeti’nden atılan Dilipak, gerçekten ilginç bir kişilik. Gazetecilik hayatının büyük bölümünü ona buna küfrederek geçiren bir isim kendisi. Bir ara kenevire kafayı takan Abdurrahman Dilipak, aylarca ‘kenevir de kenevir’ diye tutturmasına rağmen kenevir ekimini serbest bıraktıramadı hükümete.

Şimdilerde işte böyle devletin ödeyeceği tazminatların falan peşine düşerek gündemde kalmaya çalışıyor herhalde. Belki de artık sallantıda olan bu hükümete ya da gelecek olan hükümetin KHK’lılar konusunda gözünü korkutup ön almaya çalışıyordur. Yani anlayacağınız yine bir hinlik peşinde kendisi.

Kanaatim şudur ki, AKP ne kadar AK’sa, Dilipak da o kadar PAK’tır.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com