Avukat Alçınar: AİHM’in Yalçınkaya kararı, tüm siyasi davaları çökertecek

Avukat Seda Alçınar, AİHM'in Yüksel Yakçınkaya hakkında verdiği ihlal kararının Gezi içine de emsal olacağını söyledi. Alçınar'a göre AİHM'in kararı Türkiye'deki bütün siyasi içerikli ceza davalarını çökertebilecek nitelikte bir karar.

KRONOS 02 Ekim 2023 GÜNDEM

Avukat Seda Alçınar

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin ByLock kullandığı ve Bank Asya’da hesabı bulunduğu iddiasıyla tutuklanan KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya davasında Türkiye’nin hak ihlallerinde bulunduğu yönünde verdiği kararın Gezi davası için de emsal olacağı belirtiliyor.

Gazeteci Yavuz Baydar’ın YouTube yayınına katılan avukat Seda Alçınar, Yargıtay’ın Gezi davasında araalrınd Osman Kavala’nın da bulunduğu 5 isme verilen cezaları onamasının ardından Silivri’de Osman Kavala, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı ziyaret ettiğini belirterek, AİH’mden çıkan karar için dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

‘TÜM SİYASİ DAVALARI ÇÖKERTEBİLİR’

“AİHM’in Yalçınkaya kararının, Gezi davasını etkileyeceğini düşünüyorum” diyen Alçınar, “Çok emsal, çok açık bir karar. Türkiye’deki tüm siyasi davaları çökertebilir, çünkü kasta vurgu yapıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Avukat Alçınar, “Gezi’de şöyle iddialar var: Aynı insanlarla aynı mekanlarda bulunabilmek, aynı yerden baz alabilmek, birilerinin gittiği bir ülkede sizin de bulunmuş olmanız gibi tuhaf deliller var. Birisi Mısır’a gidiyor, siz de o sırada Mısır’daysanız, asal aynı şehirde olmasanız bile, bu bir silahlı terör örgütüne üyelik suçuna sebep oluyorsa, Yalçınkaya kararı bunu söylüyor zaten. Niyetle, kasıtla delil arasında doğrudan bağlantı kurabilmeniz lazım. kişinin yaptığı eylemin öngörülemez bir biçimde birkaç sene sonra suç olabileceği ihtimalini doğurmak, anayasal olarak, evrensel hukuk anlamında da ‘kanunsuz suç olmaz’ ilkesine aykırıdır. Ortada bir suç yokken bir eylem ayarsanız, sıradan bir insanın yaşadığı hayatı yaşarsınız, aradan 6 sene geçer, 2019’da hazırlandı o iddianame, aslında o hareketiniz sıradan bir günlük yaşam ritüeli anayasal suç haline geliyor. O yüzden ben Yalçınkaya kararının Gezi davasını da etkileyeceğini düşünüyorum. Çok emsal, çok açık bir karar. Bütün Türkiye’deki siyasi ceza davalarını çökertecek nitelikte bir karar olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Yavuz Baydar: Strazburg kararıyla başlayalım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla. Aslında. Yani kararın kendisi biraz konuşuldu gerçi. Yani hükümet yandaşı medya bunu görmezden geldi ama sosyal medyada, alternatif medyada bu yeterince olmasa bile ele alındı, yorumlar da gelmeye devam ediyor. Her iki kararla ilgili olarak aslında ortaklaşa bir yorum da yapılabilir. Şimdi bu karar ne anlama geliyor? Strazburg kararı. Eee kısaca ve aslında konuşacağımız şey bundan sonra ne olacak? Çünkü bunların gelmesiyle birlikte Yargıtay ve AHİM’nin kararlarının gelmesiyle birlikte çok büyük bir soru işareti ortaya çıktı. Yani ne yapılacak? Bu durumda Ankara? Eeee Erdoğan hükümeti? Bu önemli. Buradan başlayalım.

‘KARARLARIN TAMAMI BOŞA ÇIKTI’ 

Seda Alçınar: Evet öncelikle bana söz verdiğin için teşekkür ediyorum. Strazburg kararının ne anlama geldiğini birçok hukukçu açıkladı. Çok kısa bir şekilde açıklamak gerekirse, Strazburg şunu söyledi Elinizdeki delillerle, saydığınız kriterlerle silahlı terör örgütü üyeliği arasında bağ kurulamaz. Suçun manevi unsuru yönünden bir inceleme yapıyor. Kişilerin bilerek ve isteyerek hukuka aykırı biçimde bir sürecin de devam edeceğini ön görmeyerek, öngörmediği halde herhangi sıradan bir vatandaşın yaptığı bir derneğe üye olmak, bir okula gitmek, bir Digitürk’ün abone olmak ya da olmamak gibi durumlarla silahlı terör örgütü üyeliği arasında bağ kurulamaz. Bu nedenle bütün bu yargılamalar doğrudan hepsini etkileyecek biçimde ben bunu sivil yargılamalar olarak ayırıyorum. Bütün bunların aslında bu kriterler ışığında verilmiş kararların tamamı boşa çıktı.

AHİM’in aslında söylemek istediği şey bu anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs. Özellikle silahlı eylem, yani 15 Temmuz gecesi. Şeye katılan, doğrudan o gece bulunan ve görevde olan askerler hariç diğer sadece ihraç edilen polisler ve askerleri de katarak silahlı eyleme katılmayan, katılmadığı bile tescil olunan herkes için aslında beraat kararı verilmesi gerektiğini söyledi. Bu karar bu bakımdan çok önemlidir. Bütün sivil dosyaları çökertmiştir bana göre. Karar bu anlama geliyor. Uygulanması bakımından da. Hala devam eden dosyalarda bu karar. Son olarak avukatlar tarafından beraat kararını talep edilmesi gerekiyor. İlk derece mahkemesinde olanlar için beraat kararı verilmesi gerekir. İstinaf ya da Yargıtay aşamasında olanlar için de dosyanın bu karar nedeniyle bozulması gerekir. Mahkûmiyet kararı verilmişse beraat gerekçesiyle bozulması gerekir ve o tekrar ilk derece veya istinafa döndüğü zaman da bunların beraat ile sonuçlanması gerekir. İnfaz aşamasında olan ya da infazını tamamlamış dosyalar için de yeniden yargılama süreci başlar ve kişilerin aslında beraat etmesi gerektiği belirtilerek infazları durdurularak halen devam eden şey sanıklar açısından beraat kararına gidecek şekilde prosedürün başlatılması gerekir. Normal şartlarda bunun olması gerekiyor.

Yavuz Baydar: Peki. Yani savcıların yeniden bu davaların görülmesi süreci başlarken beraat talebiyle mi yeniden bu davaların görülmesini istemesi gerekiyor?

‘KAST YOKTUR’ DİYE SÖYLEMESİ GEREKİR 

Seda Alçınar: Takipsizlik kararı verecekler. Eğer soruşturma aşaması başlamış veya başlatılacak ise mesela birkaç gün evvel Türkiye çapında 6-7 ili kapsayan karakollara ya da cezaevindekilere yardım eden yani maddi yardımda bulunan kişiler için de operasyon başlatıldı. O zaman bu başlatılan operasyonların savcılıklar tarafından yine bu listeler üzerinden eğer bir yargılama yapılacaksa ya da bu soruşturma böyle başlatıldı ise bunların beraat istemiyle dava açılmayacağı için takipsizlikle yani burada bir suç yoktur ve İnsan Hakları Mahkemesi kararı da bu yöndedir diye atıfta bulunarak aslında atıfta bulunmasına dahi gerek yok, kast yoktur diyerek söylemesi gerekir. Ama ba ka bu karara da atıfta bulunabilir. Bunlar takipsizlikle sonuçlanır. O yüzden bundan sonra artık bir iddianame hazırlamaması gerekir normal şartlar altında.

Yavuz Baydar: Peki bu kişiler kaç kişiden söz ediyoruz? Aşağı yukarı bu kararın ilgilendirdiği kaç kişi var aşağı yukarı?

Seda Alçınar: Yalçınkaya bir pilot davadır. Bu pilot dava emsal teşkil edecek şekilde 8 bin 500 dosyayı temsil eder. Yani bu karar aslında 8 bin 500 dosya için geçerlidir. AHİM’in önünde bu şekilde bizim kriter yargılaması liste yargılaması olarak nitelendirdiğimiz 8 bin 500 dosya bulunuyor. Bunları bir paket dosya gibi düşünün. Bir blok halinde bir kenara ayırıyorlar. Birbirinin neredeyse aynı sebepler değişebilir. Kimisinde Digitürk vardır, kimisinde ankesörlü var vardır, kimisinde dernek üyeliği vardır. Bunlar silahlı terör örgütü üyeliği için delil teşkil etmez diye bildikleri 8 bin 500 dosya için kati olarak geçerli. Tartışmasız biçimde geçerli. Hepsi için aynı şekilde belki miktar değişebilir. Kişilerin mağduriyet biçimine göre 15 bin Euro’luk bir tazminat miktarı değişebilir ama ortalama bu civarda çıkacağını anlıyoruz. Daha fazla çıkabilecek olanlar da var daha. Mesela Yalçınkaya’dan daha uzun süre cezaevinde kalanlar için daha fazla mağduriyet söz konusu olmuştur, daha fazla olabilir veya bir ay gözaltında veya tutuklu kalmıştır. Onlar için daha az şey olabilir belki tazminat ama onun dışında bu karar, bu ihlal, altı, yedi, on bir gibi maddelerin geçerli olacağı biçimde en az 8 bin 500 dosya için verilecek. Sonrası için ise en az yüz bin dosyanın beklendiği söyleniyor. Bunlar. Büyük ihtimalle bu hesaplamalar Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi önündeki dosyalardır diye tahmin ediyorum. Çünkü yüz binden çok daha fazla dosya var. Yaklaşık bir buçuk milyon soruşturma açıldı. Beraat ile bitenler de var. Soruşturmayı, kovuşturmayı açmadan takipsizlikle sonuçlanan dosyalar da var. Ama bunun sadece yarısının bile bir şekilde yargılamasının sürdüğünü, sürdürüldüğünü düşünürsek, 750 bin, dosyaya da 500 bin diyelim. Önümüzde çok uzun bir süre şey olacağı görünüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne gidebileceği ihtimali olan dosyalar var. Bunu önlemek adına Anayasa Mahkemesi’nin önünde bir fırsat var. Veya Yargıtay’ın ilk derece mahkemelerini. Bunların dediğim gibi bu karar ışığında aslında AİHM’e gönderilmeyecek şekilde sonlandırılması gerekir.

‘KHK’LILARIN TAAMI İÇİN GEÇERLİ’ 

Yavuz Baydar: Çok yüksek bir rakamdan söz ediyorsunuz. Yani ilk elde şöyle sosyal medyada dönen şeyler var. Yani daha çok sanıklarından hakkında soruşturma açılmış veya yargılanmakta olan sanıkların işte Gülen hareketi kimliği üzerinden ona buna teşmil edilerek yapılan bazı yorumlar var. Ama bu rakam yüz binin 120 bininin üzerindeyse o zaman sadece daha karma bir, yani birtakım karma kimliklerden söz ediyoruz. Herhalde değil. Bunlar arasında solcular var, Kürtler var. Eee yani değil mi? Öyle bir şey var yani daha öyle bulamaç gibi bir şey yani.

Seda Alçınar: Kesinlikle öyle. Bir takım çevrelerin bu kararı Yalçınyaya’yı cemaati özgür demek gibi bir niyeti var. Öyle görülüyor ama aslında hiç öyle değil. Cemaat yargılamaları bunun bir kısmını oluşturuyor. Çünkü KHK’lılar. Çok büyük bir kesim solcular var, içlerinde Aleviler var, hiçbir kimliği olmayan. Yani Türk Sünniliği tırnak içinde makbul vatandaşlar var ama bir sebeple KHK mağduru olmuş kişiler var. Bunların tamamı için geçerli bu.

Yavuz Baydar: Anayasa’nın 90’ıncı maddesi her ne kadar biraz bulanık formüle edilmiş olsa da, net bir şekilde bir bir yükümlülüğü hükümete yönetimi açıkça söylüyor. Ne bekliyoruz?

Seda Alçınar: Ben bir oyalama sürecinin olacağını, en iyi ihtimalle oyalama sürecinin olacağını öngörüyorum. Çünkü bu bir çıkan karar. Doğrudan bir mevzuatın değişikliğine yönelik bir tavsiye ya da böyle bir ihlal içermiyor. Bir içtihat gerekecek Türkiye’de. Bunlar da yavaş yavaş olacak. Eğer en hızlı biçimde Anayasa Mahkemesi önündeki dosyalar açısından yine böyle bir pilot ya da emsal bir karar verilirse, çok hızlı bir şekilde yukarıdan aşağıya Yargıtay istinaf ve ilk derece mahkemeleri çok hızlı bir şekilde aslında bu dosyaları karara bağlar. Dosyanın müştekisi de kamu olduğu için itiraz vesaire gibi şeyler yaşanmaz ve hızlıca bu süreçler biter. Normal şartlarda bunun olması gerekir. Ama süreci uzatmak için hukukta çok yol vardır. Yani her iki taraf için de geçerlidir. Bu davalı, davacı ya da kamu adına dosya yürütenler için. Eğer bir dosyayı sürüncemede bırakmak istiyorlarsa bu 5 sene de sürebilir, 10 sene de sürebilir. Örneğin ilk derece mahkemeleri ya da istinaf. Böyle usuli gerekçelerle ret kararları verebilir. Bunların tebligat süreçleri vesaire derken bunları itiraz, üst mahkeme, posta gibi süreçler 2 seneyi bile bulabilir. En nihayetinde hep herkesin bildiği şekilde eğer iş, dava, sanık önünden en lehe gidecek şeye ulaşsa bile bu en az iki sene alabilir. Türkiye şu örneği veriyim ne yaptı şimdiye kadar böyle durumlarda? Son beş yılda yani özellikle 15 Temmuz sonrasında ilk derece mahkemeleri, bırakın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını, Anayasa Mahkemesi kararını bile umursamadı. Böyle bir tablo karşısında Anayasa Mahkemesi İHAM kararına göre bir içtihat uygular ama ilk derece mahkemesi benim dosyamı ilgilendirmiyor deyip bambaşka bir karar da verebilir. Ben açık söyleyeyim, bir hukukçu olarak Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yargılamaları çok iyi takip etmiş birisi olarak şunu söyleyeyim. Bütün mahkemeler talimat bekliyor, ne yapacağız konusunda? Tıpkı 15 Temmuz darbe gecesinin girişim gecesinin ertesi gününde. Gerek hakim savcıları, gerek emniyeti, gerek askerleri yargılama açısından ne yapılacağına dair Adalet Bakanlığı’ndan, saraydan ya da başka bir yerden açıkça söylediler. Bunu ben tahmin etmiyorum, haber bekliyoruz dediler. Tıpkı onun gibi.

Yavuz Baydar: Siyasi yürütmeden doğrudan doğruya talimat, direktif bekliyorlar.

AVUKATLARA TAVSİYE: BİRAZ BEKLEYİN, TERCÜME, TEBLİGAT AŞAMALARI TAMAMLANSIN 

Seda Alçınar: Tabii ki bekleyecekler. Şimdi şu yanlış değildir, Biz bu uygulamayı nasıl yapalım diye hukukçular kendi aralarında konuşurken üst dereceden aşağıya doğru uygulamayı bu şekilde yapacağız denmesi. Hukukidir, burada bir sorun yoktur. Ama karar siyasal bir yargılamaya ilişkin. Dolayısıyla burada siyasal bir emir komuta zinciri olacaktır diye tahmin ediyorum, bekleyecekler. Bu süreç. Örneğin şeyde tercüme dediler, itiraz süreci dediler, kesinleşme dediler. Selahattin Demirtaş kararında Burada öyle bir şansları yok. Büyük Daire kararı ve kesin itiraz süreci yok. Ne diyebilirler en fazla ben avukatları tavsiyemdir. Biraz bekleyin, tercüme ve şey aşamaları tamamlansın, tebligat vesaire aşamaları tamamlansın. Ondan sonrasında zaten yedi yıl beklenmiş ve bir ay daha beklenebilir ki bu tür şeyleri fırsat verilmesin. Çünkü bir kere ona ondan ret kararı çıktığı zaman tekrar mahkeme süreci başlatmak vesaire birkaç ay alabilir. O yüzden bir ay kaybedildi. Ama bu karar kesinleştikten ve artık kesinleşmesi konusunda zaten kesin ama şeklen kesinleşmesi sonucunda bütün prosedürler başlatılabilir. Bu aşamada. Bunu biz zamanla anlayacağız. Yani ne yapacaklarını zamanla anlayıp göreceğiz. Bence sürece yayın gibi bir talimat gelecektir. Bunun için de ellerinde çok imkan var CMK’ya göre en azından evet.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram