Osman Kavala: Gezi davasında başka protestoları önlemek için suç örneği yarattılar

Osman Kavala: "Anladığım kadarıyla iktidar resmi görüşü olan Gezi’nin kalkışma olduğu tezini AİHM’nin de benimsemesini istiyor. Böylece iddianamede yer alan bulguların Türk yargı organları tarafından delil olarak değerlendirilmesine anlayış gösterecek."

KRONOS 31 Ocak 2024 GÜNDEM

Daha önce beraat ettiği Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılan iş insanı Osman Kavala.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından “serbest bırakılmalı” kararına rağmen yıllardır cezaevinde tutulan ve Avrupa Konseyi’nde Ankara aleyhinde yürütülen yaptırım sürecine rağmen tahliye edilmesi konusunda somut bir adım atılmayan iş insanı Osman Kavala, son gelinen aşamaya ilişkin açıklamalarda bulundu.

T24‘ten gazeteci Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Gezi hükümlüsü Osman Kavala, “Anladığım kadarıyla iktidar resmi görüşü olan Gezi’nin kalkışma olduğu tezini AİHM’nin de benimsemesini istiyor. Böylece iddianamede yer alan bulguların Türk yargı organları tarafından delil olarak değerlendirilmesine anlayış gösterecek” dedi.

‘BİR SUÇLAMA ÖRNEĞİ YARATILDI’

Gezi davasından aldığı mahkumiyet kararını değerlendiren Kavala, İlk Gezi davasında verilen beraat kararını Cumhurbaşkanı’nın benim cezaevinden çıkarılmam için düzenlenmiş bir operasyon olarak tanımlanmasından sonra, yargılama süreci beni cezaevinde tutmak için bir yasalarla oynama, yasal tanımlamaların dışına çıkarak suç icat etme faaliyetine dönüştü. Bu elbette bana, kişiliğime, haysiyetime yönelik bir hak ihlali. Ama beni cezalandırmanın ötesinde başka bir amacı daha olduğu görülebiliyor.

Ben 2017 yılında iki ayrı suçlamayla, Gezi olaylarını organize etme ve 15 Temmuz darbe girişimine katılma suçlamalarıyla tutuklandım. Amaçlanan iki olay arasında ilişki kurmaktı. Bu başarılamadı, ancak Gezi’nin dış güçlerce planlanan ve sahneye konan bir kalkışma olduğu kurgusuyla Gezi kriminalize edilmeye çalışıldı. Böylece başka protestolar için de kullanılabilecek bir suçlama örneği yaratıldı” ifadelerini kullandı.

‘AP RAPORTÖRÜ İYİMSER DEĞİLDİ’

Kavala, geçtiğimiz günlerde kendisini ziyare eden Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ile görüşmesine ilişkin de “AİHM kararlarının uygulanması konusunda çok iyimser olduğu izlenimini edinmedim” diye konuştu.

Osman Kavala bu konuda şunları söyledi:

“Nacho Sanchez Amor’dan önce Avrupa Konseyi Parlementer Assemblesi’nden iki raportörle görüşmeme de izin verilmişti. Birkaç yıl önce de Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri gelmişti. Bu izinler, bu kurumlarla olumlu ilişkilerin sürdürülmesinin istendiğini gösteriyor, ancak benimle ilgili AİHM kararlarının uygulanacağı anlamına gelmiyor. Bunları, “Sizinle iyi ilişkiler içinde olmak istiyoruz, bir iki kişi için sorun yaratmayın” tavrına uygun jestler olarak yorumlamak da mümkün. Sayın Sanchez Amor önceki ziyaret başvurularından sonuç alamamış. İzin verildiği için teşekkür etmesi ve bunun AİHM kararının uygulanacağına dair bir işaret olacağını ümit ettiğini söylemesi normal. Kendisiyle yargı süreci ile ilgili konuştuk, değerlendirmelerimi kendisine aktardım. Konuşmamızda AİHM kararlarının uygulanması konusunda çok iyimser olduğu izlenimini edinmedim.”

‘AİHM, İKTİDARA GÖRE SİYASİ DAVRANIŞ GÖSTERİYOR’

Kavala, “Sanchez’in teşekkür ettiği bakanlıklardan Dışişleri Bakanlığı ayrıca önemli. Bir değişim olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Dışişleri Bakanı ‘siyasallaştırılan davaya verilecek cevap da siyasal olur’ demişti. Buna göre, Avrupa’dan iktidarın siyasi olarak değerlendirdiği tepkilerin ya da taleplerin gelmesi, suçsuz bir insanın hapiste tutulması için makul bir gerekçe. Her ne kadar Dışişleri Bakanı davanın siyasallaştırılmasına örnek olarak, Avrupa parlamentolarındaki milletvekillerinin girişimlerinden söz ettiyse de iktidar çevrelerinin davanın siyasallaştırıldığı ifadesiyle asıl kastettikleri AİHM’nin 2019 yılında verdiği hüküm.

Adalet Bakanı 6 Ocak Cumartesi günü katıldığı bir TV programında AİHM’nin benim davama siyasi yaklaştığını, benimle ilgili ortaya konan delilleri hukuki açıdan değerlendirmediğini ifade etmiş. Oysa, Türkiye’yi de temsil eden yargıcın katıldığı AİHM kararında, bunların suç işlendiğine dair makul şüphe yaratma özelliği taşımadığı, yani delil sayılamayacakları ayrıntılı bir biçimde belirtilmişti.

Anladığım kadarıyla iktidar resmi görüşü olan Gezi’nin kalkışma olduğu tezini AİHM’nin de benimsemesini istiyor. Böylece iddianamede yer alan bulguların Türk yargı organları tarafından delil olarak değerlendirilmesine anlayış gösterecek. Bunu yapmayıp, bu bulgularla suç sayılan eylemler arasında ilişki olup olmadığını incelemekle yetindiğinde AİHM, iktidara göre siyasi davranış göstermiş olmuyor.

AİHM 2019 yılında vermiş olduğu kararda ilave olarak tutuklanmamın siyasi saiklerle olduğu tespitini de yapmıştı. İktidar, haliyle, bu değerlendirmeyi iç işlerine, gerek duyduğu zaman bazı yurttaşlarını suçlu olarak ilan etme hakkına müdahale olarak görüyor.”


 

‘ENDİŞE VERİCİ BULUYORUM’

“AYM kararlarına uyulmayan bir ortamda yaşıyor Türkiye. Sizin AİHM kararanıza da uyulmuyor. Yargıtay’dan sonra kalan iki başvuru adresi AYM ve AİHM. Bunlara uyulmaması size ne hissettiriyor?” sorusuna da Kavala, “AİHM ve AYM kararlarına uyulmaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve anayasamızda ifade bulan insan haklarını koruyan hukuk normlarının bağlayıcılığını kabul etmeme anlamına geliyor. Yargının üzerinde siyasi etkinin artması ve siyasi öncelikleri hukuk normlarının önüne çıkaran anlayışın yargı mensupları arasında yaygınlaşması oldukça endişe verici” yanıtını verdi.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram