Erdoğan-Barzani hattında neler oluyor: Sonun başlangıcı…

IŞİD'in ilerlemeleri durdurulduğunda Barzani zafer sarhoşuydu. Kürdistan bölgesi adeta bağımsız bir devlet olarak muamele görüyordu. Bu da Barzani‘nin bağımsızlık hayallerini süslüyordu. Ve Barzani, ABD Başkanı Obama ve Yardımcısı Biden'la görüştü. İşte ne olduysa...

REBWAR KERİM 08 Şubat 2024 GÖRÜŞ

Türkiye ile Kürdistan Yönetimi arasındaki trafik son yıllarda olmadığı kadar hızlı. Önce MİT Başkanı İbrahim Kalın 2 kez gitti Erbil’e; ‘dogal lider’ Mesut Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani ile görüştü. Bugün de Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Genelkurmay Başkanı Metin Gürak Kürdistan’ın başkentinde. Onlar da önce Bölgesel Yönetim Başkanı Neçirvan Barzani ardından da Mesut ve Mesrur Barzani ile görüştü. Resmi açıklamalar hep bildiğimiz gibiydi. ‘Bölgede barış ve istikrarın korunması ve ayrıca sınır güvenliğinin sağlanması’ gibi klişeler. Arka planda başka ve tüm bölgeyi yakından ilgilendiren hesapların, pazarlıkların döndüğü ise açık.

Neler oluyor? Kürdistan’la bu yakınlaşmanın amacı ve gerekçesi ne? Türkiye böylece İran’a ‘bölgeyi sana bırakmam mı’ diyor? ABD bu yakınlaşmaya nasıl bakıyor? Erbil’de patlayan İran füzelerinin sırrı ne?

Peki mitinglerine katılacak kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yakın ilişki kurduktan sonra bağımsızlık referandumu nedeniyle kanlı bıçaklı hale gelen Mesut Barzani bu temaslarla ne hedefliyor? Kürdistan’daki iktidar mücadelesinde baba Mesut, oğul Mesrur ve yeğen Neçirvan Barzaniler, Türkiye, İran ve ABD hattında nerede duruyor?

Kürdistan siyasetinin tüm kodlarını ve bölge ülkeleri için Kürt kartının ne anlama geldiğini en iyi bilen isimlerden biri, deneyimli gazeteci Rebwar Kerim Veli. Veli, hikayeyi sonun başlangıcından, Barzani’nin bağımsızlık referandumu kararından itibaren ele alarak Kürdistan-Türkiye hattında neler yaşandığını ve bizzat tanık olduğu olayların perde arkasını Kronos için yazdı.

Rebwar Kerim Veli’nin yazdıkları Kürdistan’ın kısa yakın tarihi aynı zamanda. İşte ilk yazı…

 

Kürdistan’da referanduma doğru…Sonun başlangıcı

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 2003’ten sonra Irak’ta anayasal bir statüye kavuşması belki de yakın tarihte Kürtlerin elde ettikleri en büyük ve en kapsamlı siyasal kazanımlardan biridir. 1991’deki Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra başlayan ayaklanmanın sonunda defakto bir otonom bölge olan Kürdistan 2005’te Irak anayasasında federal bir statüye kavuştu.

Kürtler Saddam sonrasındaki Irak’ta Amerika’nın en güvenilir müttefik haline geldiler. Yeni Irak’ta adeta siyasi katalizör olarak görev yaptı, ABD’nin gelecekteki Irak hayalinin gerçekleştirmesi için büyük bir rol oynadılar. Bundan dolayı Kürdistan bölgesi Irak’ın diğer bölgelerine nazaran istikrarlı ve refah içinde ilerledi ve Irak’ın en güvenli bölgesi haline geldi. Irak’ın komşularının bütün itirazlarına rağmen, ABD’nin tam koruması altında olan Kürdistan bölgesel yönetimi, federal yönetimden daha güçlü bir oluşum olarak boy gösterdi.

Büyük yatırımlar, inşaatlar, altyapı çalışmaları, petrol ihaleleri, Kürdistan’ı bir yandan bir ekonomik cazibe merkezi haline diğer yandan da diğer bölge ülkelerinde yaşayan Kürtler için adeta bir tapınak haline getirdi.

Iraklı Kürtlerin elde ettiği kazanımlar, Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtlerinin siyasi oluşumlarının hayallerini süsledi, iştahlarını kabarttı ve bir nevi referans oldu.

Ancak başlangıçta var olmayan ve yavaş yavaş çeşitli isimler altında oluşan çoğu Sünni kökenli direniş grupları, işgalci Amerika güçlerini, Irak’ın siyasi geleceğini yön vermesine meydan okumaya başlayınca durum değişti. Amerika’nın etkisi azalırken bölge ülkelerin rolü arttı.

Artık Irak’ta parlamento seçimleri siyasi partiler arasında değil bölge ülkelerin temsilcileri arasında yapılmaya başladı. Geleneksel olarak İran, Şii grupları ve Kürtler içerisinde Talabani’yi destekledi. Gergin ve inişli çıkışlı bir dönemin ardından Barzani ise Sünni Araplarla beraber Türkiye safında yer aldı.

1991-1998 yıllarında Barzani ve Talabani arasında yaşanan iç savaşta da zaten durum böyleydi. İran Talabani’yi destekliyordu, Türkiye ise Barzani’yi. 2005 yılında Barzani ve Talabani arasında imzalanan stratejik anlaşmaya göre bu ikili bir daha çatışmayacaklardı ve nitekim 2005’ten sonra yapılan iki seçime de ortak listeyle katıldılar.

Bu anlaşmaya göre Talabani, Bağdat’a gitti ve Irak cumhurbaşkanı oldu, Mesut Barzani bölge başkanı olarak Kürdistan’ı yönetmeye başladı.

Barzani’nin aksine Talabani bölge ülkelerinin Kürtlerin geleceğine karar verme sürecinde ne kadar etkili olduklarını çok iyi biliyordu. Bu yüzden de Kürdistan bağımsız devlet olacak mı sorusunu ‘bu şairane bir hayaldir’ diye yanıtlıyordu.

2012’de Talabani hastalığı nedeniyle siyaset sahnesini terk etti. Barzani rakipsiz kaldı. Talabani siyaset sahnesini ve liderlik koltuğunu terk ettiği zaman arkasında paramparça bir parti bıraktı. Nitekim 2009’da KYB den ayrılan Değişim Hareketi o yıllarda seçimlerde ikinci parti konumuna yükseldi. Ama Barzani artık rakipsizdi ve bütün Kürt hareketinin lideri olmakta ısrarlıydı. Konumu gereği bölge başkanı olarak süreci bu yönde yönetti.

Diğer partiler ihtilaflar ve iç çekişmelerle boğuşurken, Barzani Kürtlerin geleceğini tayin etme ve ismini ölümsüzleştirmeye doğru adım attı. 2014’te IŞİD Musul‘u işgal ettikten sonra ve militanları Bağdat’ın kapilarina dayandığında, Irak’ta merkezi yönetim ve ordu çökmek üzereydi.

2013’te Kürdistan Bölgesel Hükümeti beklenmeyen bir adım attı ve ürettikleri petrolü dünya piyasalarına sürdü. Dönemin Irak başbakanı Nuri el Maliki o yılın şubat ayından itibaren Kürdistan bölgesinin merkezi yönetim bütçesinden payını kesmişti. IŞİD’in saldırısı Nuri El Maliki’yi koltugundan etti. Bu Barzani için son dönemlerde alınan en büyük zaferlerden biriydi. Nitekim iki yıl öncesine kadar Barzani var olan gücüyle, Mukteda El Sadır ve Sünnilerle beraber Maliki’yi koltuğunda indirmek istemiş ama Talabani buna izin vermemişti.

IŞİD’e karşı verilen savaşta Barzani kendisini bu savaşın rakipsiz komutanı olarak görüyordu. Gerçi başlangıçta Barzani bu savaşı mezhep savaşı olarak algıladı ve Amerika’nın bütün ısrarlarına rağmen tarafsız kalmayı tercih etti. Ama IŞİD yüzünü Erbil’e çevirdiğinde artık Barzani de resmen savaşın bir parçası oldu. Dönemin ABD Başkanı Obama Erbil’i Amerika’nın kırmızı çizgisi olarak belirledi.

O günlerde Barzani’nin komutanlığı altında Peşmerge’nin savaşa katılması, Barzani’yi 2003’ten sonra ilk kez gerek Irak’ın içinde ve gerek uluslararası arenada eşsiz bir konuma getirdi. 2014-2017 yılları arasında Erbil belki dünyanın en gözde diplomatik duraklarından biriydi. Heyetler Barzani ile görüşmek için sırada bekliyordu. Irak Başbakanı Haydar El Ebadi, Maliki‘den sonra koltuğu devralmış, çaresiz bir şekilde umudunu Barzaniye bağlamıştı.

Uluslararası koalisyonun desteğiyle IŞİD’in ilerlemeleri durdurulduğunda Barzani zafer sarhoşuydu. Kürdistan bölgesi adeta bağımsız bir devlet olarak muamele görüyordu. Bu da Barzani‘nin bağımsızlık hayallerini tekrar süslüyordu. Mayıs 2015 Barzani’nin 2003’ten sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı dördüncü ziyaret gerçekleşti. Barzani ve beraberindeki heyet hem Obama ve yardımcısı olan Joe Biden’la görüştü.

O görüşme belki Kürdistan’ın tarihini yön verdiği bir tarihi andı.

Orada neler konuşuldu? Barzani neyi doğru ama neyi yanlış anladı?

İkinci yazıda…