Mümtaz’er Türköne: Siyasi yelpaze alt üst oldu, bu çözülme nereye varacak?

Siyaset bilimci Mümtaz'er Türköne: "Siyasî yelpazedeki denizleri canlandırın gözünüzde. Her bölgede bir alt-üst oluş manzarası görülmüyor mu? İslâmcılığın, CHP Solculuğunun ve yedi başlı Milliyetçiliğin oluşturduğu bu üçgende, her üç köşenin karşılıklı etkileşimi içinde siyaset çözülüyor ve çöküyor."

KRONOS 19 Nisan 2024 GÜNDEM

Siyaset bilimci-yazar Mümtaz’er Türköne, sağ ve sol ideolojilerde yaşanan çözülmelere işaret ettiği yazısında, “Siyasî yelpazeyi ve bu yelpazenin topografik olarak oluşturduğu vadileri, zirveleri, nehirleri ve engin denizleri canlandırın gözünüzde. Her bölgede bir alt-üst oluş manzarası görülmüyor mu? İslâmcılığın, CHP Solculuğunun ve yedi başlı Milliyetçiliğin oluşturduğu bu üçgende, her üç köşenin karşılıklı etkileşimi içinde siyaset çözülüyor ve çöküyor” tespitinde bulundu.

“Bu çözülme nereye varacak? diye soran Türköne, “Mevcut mimari temellerinden sarsıldı, gerçeklikle bağını kaybetti. Alışkanlıklarla, hayal dünyalarıyla ve ruh-düşünme bölünmeleriyle varlığını sürdürüyor. Bu çöküntünün arasından belli belirsiz yeni filizler boy veriyor” ifadelerini kullandı.

Türköne, “Sağ-Sol herhangi bir düşünceyi değil istikameti gösterir. Eskisi anlamsız hale geldiği zaman ihtiyaçlara göre şablonun içi yeniden doldurulabilir. Yeni kavramlarla, programlarla, vaatlerle kendini yeniden tanımlamaya teşebbüs eden yepyeni bir siyasî yelpaze boşluğu doldurmak zorunda. Kişileri değil toplumun ve ülkenin ihtiyaçlarını takip ederseniz çözülmenin yeni bir başlangıcı işaret ettiğini görebilirsiniz” yorumunu yaptı.

Mümtaz’er Türköne’nin TurkishPost‘taki yazısının tamamı şöyle:

“Siyasî yelpazeyi ve bu yelpazenin topografik olarak oluşturduğu vadileri, zirveleri, nehirleri ve engin denizleri canlandırın gözünüzde. Her bölgede bir alt-üst oluş manzarası görülmüyor mu?

İslâmcılık gemisi, para balyaları arasına sıkıştı ve karaya oturdu. Fareler gemide kalanları talan etmekle meşgul. İslâmcılık, zengin çağrışımları olan umutsuz bir ütopyadan, iktidarın koltuk değneği bir ideoloji haline gelince zaten ömrünü tamamlamıştı. Dünyada sağda solda kan banyoları ile karşınıza çıkan İslâmcılık ise, her Müslümana kendi inancını künhüne kadar sorgulatacak dehşet yüklü bir kambura dönüştü. O kadar ki Müslümanlar dini bir şiddet ideolojisine indirgeyen İslâmcıları sırtlarından atmayı başarabilseler felaha ulaştıklarını görüp rahatlayacaklar. Son yüz yıl, cenneti dünyada inşa etmeye kalkan İslâmcıların elinden dünyanın nasıl cehenneme döndüğünü yeteri kadar kanıtlamış olmalı. İslâmiyet’i inananların ortak paydası olarak benimsemek gerilerde kaldı. Coğrafyaya, altına sığındığı çadıra, yakasındaki rozete göre her Müslümanın inadı da muradı da artık akla kara kadar farklı.

CHP Atatürkçülüğünü ve solculuğunu sıkıştığı dar alandan, biri Ülkücü diğeri soyadında “İmam” lafzı olan iki sembol isim çıkardı. Atatürk’ün mirası bir partiyi iktidara getirmeye yetmiyor. Solculuk ise dünyadaki gelişmelere göre kendini yenilemeyi bile reddeden arkaik kibriyle o dar alanın duvarlarını sağlamlaştırmaktan başka işe yaramıyor. Rekabetçi demokrasilerde iktidarı hedefleyen parti için tek ideolojik ölçü, çoğunluğun talepleridir. CHP’nin sembol kişilerle açtığı kapıdan girdiği yolda iktidara ulaşması için bu ölçüye göre kendini yeniden kurgulaması gerekiyor. Göç yolda düzülüyor. Ancak yol da oldukça çetrefilli.

‘VATAN HAİNİ SIKINTISI HİÇBİR DEVİRDE ÇEKİLMİYOR’

Türkiye’de milliyetçi ideoloji istisnasız her dönemde tam karşısında duran düşmanlarına göre şekil aldı. Düşmanı olmayan milliyetçiliği Türkiye’de hayal etmek bile imkânsız. Kadim bir Türk Atasözü: “Türk konuşmayı bilmez, dövüşmeyi bilir.” Dile getirilecek sistematik bir düşünceye, bir adım sonrası hesaplanmış politikalara-planlamalara gerek yok. Milliyetçi siyasî kamplar, düşmanlık içgüdüsüne hitap etme becerisi ve devlete sahip olma vaadiyle kendi cazibesini oluşturabiliyor. İçerde yeteri kadar düşman bulunmayınca dışarısı cömertçe bu ihtiyacı karşılıyor. Allaha şükür memlekette “vatan haini” sıkıntısı da hiçbir devirde çekilmiyor.

İslâmcılığın, CHP Solculuğunun ve yedi başlı Milliyetçiliğin oluşturduğu bu üçgende, her üç köşenin karşılıklı etkileşimi içinde siyaset çözülüyor ve çöküyor. Mevcut mimari temellerinden sarsıldı, gerçeklikle bağını kaybetti. Alışkanlıklarla, hayal dünyalarıyla ve ruh-düşünme bölünmeleriyle varlığını sürdürüyor. Bu çöküntünün arasından belli belirsiz yeni filizler boy veriyor.

Dünya’nın ve Türkiye’nin bu sefer gerçekten tarihsel bir dönemeci geride bıraktığını anlamamız gerekiyor. “Nükleer silahların her an ateşlemeye hazır beklediği çağda konvansiyonel savaşlar olmaz, olsa olsa asimetrik vekalet savaşlarıyla düşmanlar birbirini yoklar” düşüncesi geride kaldı. Nükleer silahların bir tehdit olarak hep masada olduğu ancak sadece konvansiyonel silahların kullanıldığı savaşlar dönemine geri dönüyoruz; elbette savaşın yıkıcılığı, acımasızlığı katlanmış olacak. Bu amansız gerçek iktidar denklemlerini de parti rekabetlerini de ideolojileri de alt üst edecek.

‘BU ŞABLONU YENİDEN DOLDURAN AVANTAJ ELDE EDECEK’

Siyasî yelpazenin Fransız ihtilali sonrasında “sağ-sol” kavramlarıyla ifade edilmesi, her türlü ideolojik içeriği yüklemeye müsait bir şablon oluşturmuştu. “Sağ-Sol” herhangi bir düşünceyi değil istikameti gösterir. Eskisi anlamsız hale geldiği zaman ihtiyaçlara göre şablonun içi yeniden doldurulabilir.

Bulunduğu konumdan bu şablonu yeniden doldurmaya, hatta rakibini de kendi pozisyonuna göre yeniden tanımlamaya teşebbüs eden taraf erken kalkıp yol almış, böylece büyük bir avantaj elde etmiş olacak.

Bütün ideolojiler, siyasî görüşler ve kurumlar insanların bireysel ve toplu ihtiyaçlarının ürünüdür. Artık bir işlevi kalmadığı için siyasî yelpaze çözülüp çöküyorsa, siyaset de tabiat gibi boşluktan nefret ettiği için mutlaka yeni söz söyleyen birileri çıkacak ve bu ihtiyaçları karşılayacaktır. Halkın sandığa attığı oyun bir şekilde anlamını koruduğu siyasî iklimde her türlü yenilik mümkündür.

Yeni kavramlarla, programlarla, vaatlerle kendini yeniden tanımlamaya teşebbüs eden yepyeni bir siyasî yelpaze boşluğu doldurmak zorunda.

Kişileri değil toplumun ve ülkenin ihtiyaçlarını takip ederseniz çözülmenin yeni bir başlangıcı işaret ettiğini görebilirsiniz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com