Hrant Dink cinayeti: Herkes, her aşamada öldürüleceğini biliyordu

Hrant Dink cinayetinin üzerinden 17 yıl geçti. Dink ailesinin avukatı Hülya Deveci, "Bu cinayetin Türkiye’deki diğer cinayetlerden ayrı sanırım şöyle bir yanı var: Her aşamada herkesin her şeyden haberinin olduğunu gördük. Fakat hiçbir şey yapmıyorlar" dedi.

KRONOS 19 Ocak 2024 GÜNDEM

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden tam 17 yıl geçti. Bugün gelinen noktada suikastı gerçekleştiren Ogün Samast serbest. Cinayetin asıl faillerine ise ulaşılamadı.

Katil Ogün Samast, cinayet tarihinde 17 yaşında olduğu için 16 yıl 10 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. Kamu görevlilerine yönelik soruşturmada aralarında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da olduğu bazı isimler zaman aşımından ceza almazken, 15 Temmuz darbe girişimi davanın yönünü de değiştirdi. Ogün Samast’a tahliyesinden sonra “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla yeni bir dava açıldı. Bu dosya da Yasin Hayal, Erhan Tuncel ile Ersin Yolcu ile dönemin Trabzon Emniyeti İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, emekli İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer gibi kamu görevlilerinin “FETÖ üyeliği” iddiasıyla yargılandığı 11 sanıklı davayla birleştirildi.

Cinayet sonrası soruşturmalardaki 17 yıllık süreci değerlendiren Hrant Dink ailesinin avukatlarından Hülya Deveci, “Bu davanın aslında her aşamasında yeni bir gelişme ortaya çıktı. Bu cinayetin Türkiye’deki diğer cinayetlerden ayrı sanırım şöyle bir yanı var: Her aşamada herkesin her şeyden haberinin olduğunu gördük. Trabzon Emniyeti, Erhan Tuncel vasıtasıyla öğrendiği “Yasin Hayal, Hrant Dink’e yönelik ses getirecek eylem yapacak” istihbaratını İstanbul Emniyeti’ne bildiriyor. Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci vasıtasıyla Trabzon jandarmanın haberi var. Fakat hiçbir şey yapmıyorlar” dedi.

Deveci, Celalettin Cerrah gibi isimlerin ceza almamasına ilişkin de “Sorumluluğu ve yükümlülüğü olduğunu düşündüğümüz Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Metin Yıldız, Reşat Altay, Engin Dinç, Ercan Demir, Muhittin Zenit gibi isimlerin hiçbiri ceza almadı. Bu isimlere beraat verilmesi orada bir siyasi anlaşma ve çatışma mı var şüphesini doğuruyor” vurgusunu yaptı.

Gazete Duvar‘a konuşan Hülya Deveci, “Cinayet kesinlikle önlenebilirdi” ifadesini kullandı.

Deveci, şunları söyledi:

“Hepsinin sorumluluğu o kadar birbirine benziyor ki. İhmalleri demiyorum, hepsinin bilinçli bir şekilde sorumluluğu birincil ve asli. Trabzon Emniyeti görevini yapsaydı, Trabzon jandarması, İstanbul Emniyeti… Herkes kendi bildiği duyduğu noktadan harekete geçseydi bu cinayet kesinlikle önlenebilirdi. Hiçbirinin sorumluluğu diğerinden az değil ve her bir kurumun tek başına cinayeti önleme yetkisi ve yükümlülüğü var. Herkes cinayetin işleneceğini biliyor. “Ses getirecek eylem” meselesinin istihbarat dilinde başka anlamı olamaz. Yasin Hayal’in McDonald’s bombalama eyleminden bunu yapabilecek kapasitede biri olduğunu herkes biliyor. Doğal olarak Trabzon yapsaydı cinayet önlenirdi ya da İstanbul yapsaydı, hangisi yaparsa yapsın birinden biri yapsaydı bu cinayet önlenebilirdi.”

‘CERRAH VE GÜNER’İN SORUMLULUĞU VARDI, DAVA DÜŞTÜ’

Kamu görevlilerine ilişkin soruşturmada yaşananları aktaran Deveci, şu ifadeleri kullandı:

Ana davada bir kısım kamu görevlileri ceza aldı, bir kısmı hakkında ise beraat ve düşme kararı verildi. Özellikle beraat ve düşme kararları verilen sanıklar dönemin İstanbul il Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güner, iki önemli sorumluluğu olan insandı. Trabzon’da cinayet işlendiğinde Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay, eylemi 17 Şubat 2006 tarihli raporla gönderen Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç hakkında beraat kararı verildi. Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nda Ali Öz ceza aldı fakat altındaki yani astların haberi ilettiği İstihbarat Şube Müdürü Metin Yılmaz hakkında beraat kararı verildi. Yani dosyadaki bilgi ve belgelere göre bizim için cinayette ceza alanlarla aynı derecede sorumluluğu ve yükümlülüğü olduğunu düşündüğümüz Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Metin Yıldız, Reşat Altay, Engin Dinç, Ercan Demir, Muhittin Zenit gibi isimlerin hiçbiri ceza almadı.

‘SİYASİ ANLAŞMA MI VAR?’

Ayrıca bu isimlere beraat verilmesi orada bir siyasi anlaşma ve çatışma mı var şüphesini doğuruyor. Çünkü dosyada ceza alanların ceza alma gerekçelerinde belirtilen sebep ve sorumlulukların hepsi, hakkında beraat kararı verilen sanıklar için de geçerli. Mahkeme FETÖ’yle bağlantısı olduğunu düşündüğü sanıklara bu sorumluluktan ceza verirken, bağlantısı olmadığını düşündüklerini beraat ettirdi. Bizim itirazlarımız da özellikle bu noktada toplanıyor. Tabi bir de cinayete giden sürecin soruşturulmaması, kovuşturulmaması noktasında. Yargıtay bu itirazımızı ciddiye almadı tartışmadı bile ve beraat eden sanıklar hakkında verilen kararı onadı. Biz o karar üzerine de şu an Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Yargıtay ana dosyada bir kısım sanıklar hakkında kararı bozdu ve yerel mahkemeye gönderdi, onların yargılaması şu an devam ediyor.


 

‘KONUŞAN CEZA ALIR SOPASI GÖSTERİLDİ’

Yargılanan sanıkların açıkçası hiçbirinden yeni bir bilgi beklemiyoruz. Çünkü sanıklarda şöyle bir şey oluştu; yargılama sırasında sanırım devletin kendilerine şöyle bir şey hatırlattıklarını düşünüyorlar. Yargılamalar sırasında bazı sanıklar bunu dile getirdi. ‘Biz ihbarı bildirdik üstlerimize, ihbarı bildirmemize rağmen bir şey yapılmaması üstlerin sorumluluğundaydı, biz bunları dile getirmemize rağmen biz cezalandırıldık, onlar değil. Biz bunun için cezalandırılıyoruz’ şeklinde yaklaşımları vardı. Yani ‘konuşan ceza alır’ noktasında kendilerine sopa gösterildiğini düşünüyorlar. Gelinen aşamada sanıkların böyle bir yaklaşımları var ve o yüzden de yeni bir anlatımda bulunmuyorlar diye düşünüyoruz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram