‘Nevruz’ ya da ‘Newroz’: Anadolu’da nasıl ortaya çıktı, kim nasıl kutluyor?

Mart ayının üçüncü haftasının başlangıcı, Anadolu ile birlikte dünyanın birçok yerinde ‘bahar bayramı’ olarak kutlanıyor. Peki ‘Nevruz’, ‘Newroz’ ya da ‘Noruz’ diye adlandırılan bahar bayramı nedir, nasıl ortaya çıktı? Anadolu’da bu bayramı kim, nasıl kutluyor?

BURAK ÖZDEMİR 21 Mart 2021 YAŞAM

Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart tarihi Anadolu’da ‘yeni gün’ adıyla anılıyor. Baharın başlangıcı olan 21 Mart, Anadolu’daki birçok halk tarafından öteden beri toplumsal bir şenlik günü olarak kutlanıyor. Şamanizm inancının günümüze kadar yansımasının bir sonucu olan “Nevruz” yeni yılın başlangıcı olarak kabul ediliyor. On iki hayvanlı Türk takviminde yeni yılın başlangıcı da 21 Mart.

‘NEVRUZ’ KELİMESİNİN ANLAMI

Nevruz, Farsçada ‘yeni gün’ anlamına geliyor. İki kelimeden oluşmuş bir isim ‘Nevruz’ yeni yılın ilk günü olarak kabul ediliyor. ‘Nev’ (yeni) ve ‘ruz’ (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ismin çok farklı kullanımları da var: Nevruz Bayramı, Sultan-ı Nevruz, Nevruz Sultan, Newroz, Noruz, Nevruz, Ergenekon, Yeni Gün, Ulusun Ulu Günü gibi değişik adlarla anılıyor.

TÜRKLERDE NEVRUZ KUTLAMALARI

Hunlar
Türk tarihinde Nevruz kutlamaları ilk olarak Hunlarda görülüyor. Çin kaynaklarında, Hunların daha milattan yüzlerce yıl önce, 21 Mart tarihinde hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıkları kaydedilmiş. Bu gelenekler Hunlardan sonra Uygurlarda da görülüyor.

Selçuklular
Selçuklu Devletinde ise hükümdar sarayında ‘Nevruz Bayramı’ adıyla bir şenlik günü kutlatırdı. Bu eğlencede; özel yemekler pişirildiği, hediye alınıp verildiği ve diğer birtakım geleneklerin yaşatıldığı biliniyor.
Selçuklularda yılbaşı, güneşin koç burcuna girdiği gün Nevruz günü olarak kabul edilmiş. Hatta Selçuklu Sultanı Melikşah’a, veziri Nizam’ül Mülk tarafından hazırlanarak sunulan Takvim-i Celali’de 21 Mart, yılbaşıdır.

Akkoyunlu Türkmenleri
Akkoyunlular’da Nevruz geleneği kuvvetli bir şekilde yaşatılıyordu. Bugünkü Türkiye’de de Nevruz geleneğinin en canlı bir şekilde muhafaza edildiği ve yaşatıldığı yerler Akkoyunlu toprakları idi. Bunlar; Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi, Azerbaycan ve Güney Kafkaslar Bölgesidir.

Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti zamanında padişahlara Nevruz günleri ‘nevruziye’ adı verilen kasideler sunulurdu. Bu kasidelerde ağaçların yeşermesi, çiçeklerin açması, havanın ısınması gibi konulara yer verilirdi. Nevruz gecesi bütün yaratıkların Tanrı’ya secde ettiği, dileklerin yerine getirildiği belirtilirdi. Nevruz günlerinde müneccimbaşı, yeni takvimi padişaha sunar, bahşişini de alırdı. Buna da ‘nevruziye bahşişi’ adı verilirdi.

Saray hekim başıları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar, padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu. Bugün için yapılmış macunlar, porselen kapaklı kaseler içinde sunulur ve günün hangi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt da kaselere iliştirilirdi.

Osmanlı Son Dönemleri ve Cumhuriyet Yılları
1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanı sonrasında Nevruz geleneğinin, milli bir özellik kazandığı görülüyor. Meşrutiyet sonrası gelişen fikir akımlarından Türkçülük düşüncesi, toplumda millî şuuru kuvvetlendirmek amacıyla bir takım sembolleri ön plana çıkarmaya çalışmıştır. İttihat ve Terakki Partisi, Nevruz’un devlet görevlilerinin katılımıyla resmi törenle ‘Ergenekon Bayramı’ olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Bu karar sonucu, önceleri halkın kutladığı Nevruz, resmî bir kimlik daha kazandı. Kamu yönetiminde de yer aldı.

TBMM açıldıktan sonra ilk Nevruz-Ergenekon Bayramı, 21- 22 Mart 1921 tarihinde kutlandı.
Kütahya Milletvekili Besim (Atalay) Bey, Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin 23 Mart 1921 tarihli baskısında ‘Ergenekon-Nevruz’ başlıklı bir makale yayımlayarak Nevruz’un anlamını halka açıklamaya çalıştı. Makalede; Türklerin bir Nevruz günü Ergenekon’dan kurtulup Çinliler’den öçlerini aldıkları, bu sebeple her yıl Nevruz’da bayram yapıp ateş yaktıklarını, demir dövdüklerini yazdı. İçinde yaşanılan bunalımlı günde tarihten ders alarak, işgal kuvvetlerine karşı silahla direnerek ikinci bir Ergenekon yaşandığını savundu.

ALEVİ- BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE ‘NEVRUZ’

Alevî Bektaşiler’in Nevruz’ a büyük önem verdikleri biliniyor. İnançlarına göre Hz. Peygamber’in; ‘Ben kimin mevlasıysam, Ali de O’nun mevlasıdır’ dediği veda haccı, Kur’an’ın Hz. Peygamber’e nazil olmaya başlayışı, Hz. Ali’nin doğuşu, Hz. Fatıma ile evlenmesi, hilafete oturuşu hep Nevruz Günü’ne denk gelir.

Alevî – Bektâşîler, Nevruz’un sabahında en güzel elbiselerini giyerler. Maddi durumu yerinde olanlar kurbanlarını alır, dergâha veya yakınlarının yatırına giderler. Öğeye kadar kurbanlar kesilir. Kurban pişerken bayram eğlenceleri başlar. Öğlen yemeğ yenildikten sonra dergâhta toplanarak Nevruz erkânına geçilir.

KÜRTLERDE ‘NEWROZ’

Kürtlerde Newroz, bayram günü olarak kabul edilir. Kürtler Newroz’u 21, 22 ve 23 Mart’ta kutlarlar. Newroz, Kawa adlı bir demircinin zalim yönetici Dahhak’ı yendiği bir gündür.

Bu bayram ile Kürtler çoğunlukla şehir dışındaki bölgelerde ve açık alanlarda bir araya gelir ve gelmekte olan ilkbaharı kutlarlar. Kadınlar rengarenk elbiseler giyerler ve başlarına pullarla süslenmiş ışıltılı örtüler örterler. Topluluk büyük bir ateş yakar ve bu ateşin etrafında dans ederek ya da üstünden atlayarak büyük bir coşkuyla bu bayramı kutlarlar.

ANADOLU’NUN FARKLI YERLERİNDEKİ KUTLAMA ÖRNEKLERİ

Edirne’de Nevruz’da çeşitli yemekler hazırlanıp kırlara gidilir. Bu yörede Nevruz günü karınca yuvasından alınan toprak, bir torbacık içinde kapı arkasına asılarak veya eve serpilerek, eve bereket gelmesi beklenir.

Ege’de, Tire, Ödemiş, Turgutlu’daki Bektaşiler ‘yıl yenilendi’, ‘Nevruz namazı’ adı ile bilinen cem yaptıktan sonra sofralar açılır. Sofrada süt, yumurta, pirinç pilavı, tuz gibi beyaz yiyeceklerin bulundurulmasına özen gösterilir.
Konya’da Nevruz günü daha önce hazırladıkları yemek, pasta ve böreklerle kırlara çıkılır. Buralarda haşladıkları nohut ve bulguru yerler.

EKİN TARLALARI ÜZERİNDE YUVARLANAN KADINLAR

Bilecik’te Nevruz sabahı, daha gün doğmadan, bütün aile dışarıdan getirdikleri su ile hasta olamamak için banyo yaparlar. Nevruz, bereketli olsun diye kadınlar ekin tarlaları üzerinde yuvarlanırlar.

Doğu Anadolu’da Nevruz Gecesi kutsal sayılır. O gece herkesin rızkının ve geleceğinin belirlendiğine inanılır. Herkes güzel elbiselerini giyerek yeni yıla hazırlanır. Evlerde yemekler yapılır, karşılıklı ziyaretler yapılarak ikramlarda bulunulur, yoksullara yardım edilir.

Orta Anadolu’da ‘Mart Dokuzu’ olarak bilinir. Sabah erken kalkılıp, mezar ziyaretine gidilip, niyet edilir. Niyet tutan, mezarlardan birer taş alarak kırka tamamlar. Taşlar bir torbaya konularak eve asılır. Bir yıl beklenir, niyet tutarsa, taşların kırk bir olacağına inanılır. Gelecek Nevruz’da taşlar mezarlığa atılır.

Amasya yöresinde “Nevruz’ günü kır gezisi yapılır. Tokat civarında ise hem ulusal hem de dinsel bir özellik kazanmıştır. Bu yöredeki inanca göre, bahar, Tanrı’nın ilahi güzelliğinin yeryüzüne yansıdığı zamandır. Bahar, yeşlili, dirilişi, yeniden doğuşu, tazeliği, güzelliği simgeler.

Güney Doğu Anadolu’da, ‘Nevruz’ sözcüğünün başına bir de ‘sultan’ sıfatı getirilir. Bu bölgede Sultan Nevruz, 21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gecedir. Bu gece, belli olmayan bir saatte gökyüzünde görülen güzel bir kızın adı Sultan Nevrûz’dur. Başka bir inanca göre, ayağında halhalı bulunan kuş kılığında girmiş bir erendir. Nevruz’un gökyüzünden geçtiği saatte uyanık olup onu görenlerin bütün isteklerinin kabul olacağına inanılır.

Nevruz birçok yörede, kültürde ve zamanda farklı şekillerde kutlanıyor. Tarih ve edebiyatta önemli yere sahip olan Nevruz’u birçok seyahatname, şiir ve türküde rastlamak mümkün.

Âşık Veysel’e ait bir türkünün Nevruz ile ilgili bir bölümü şöyle:

Nevruz der ki, ben nazlıyım,
Sarp kayalarda gizliyim,
Mavi donlu, gök yüzlüyüm,
Benden âlâ çiçek var mı?

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram