‘Ağaç kabuğu yesinler’ denilenlerin hikâyesi: Kanun Hükmü’nden çıksa çıksa ayna çıkar…

Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde sansürlenen Kanun Hükmü belgeselini izleyen gazeteci-yazar Murat Sabuncu, "Nejla Demirci’nin belgeseli hayatın gerçeğini anlatıyor. İçinden ne terör çıkar ne propaganda. Çıksa çıksa ayna çıkar" diye yazdı.

KRONOS 10 Ekim 2023 GÜNDEM

T24 yazarı Murat Sabuncu, yönetmen Nejla Demirci’nin Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde sansürlenen ve KHK’lıların mücadelesini anlatan ‘Kanun Hükmü’ belgeselini izlediğini yazarak, filmin “Ağaç kabuğu yesinler” denilen KHK’lıların yaşadıklarına ayna tuttuğunu söyledi. Sabuncu, “Bir buçuk saat boyunca ağlıyorum, gülüyorum, en çok da utanıyorum…” diye yazdı.

belgesel için “Bir utanç cümlesi olarak tarihe geçen ‘Ağaç kabuğu yesinler’ denilenlerin gerçek hikâyesi…” diyen Sabuncu, “Benim gözyaşlarıma hakim olamadığım kısım, öğrencilerine onları çok özlediğini ve yakında kavuşacaklarını anlatan mektubu kağıttan uçak yapıp teneffüste demir parmaklıkların üstünden atması…” ifadelerini kullandı.

Murat Sabuncu’nun T24’teki yazısı şöyle:

On dört iskemleli küçük bir salonun kapısının hemen yanındaki sandalyede oturuyorum. Perdede “Kanun Hükmü” belgeseli var. Bir buçuk saat boyunca ağlıyorum, gülüyorum, en çok da utanıyorum…

Memleketimde haksız yere bir gecede işinden edilenlerin, çektikleri çilelerin, seslerini duyuramamalarının, sadece kendilerinin değil tüm ailelerinin yaşadıkları acıların, toplumun duyarsızlığının, onları yalnızlığa terk edişlerinin, az da olsa kimilerinin sahip çıkışının, her şeye rağmen mücadeleden vazgeçmemelerinin hikâyesi bu anlatılan… Bir utanç cümlesi olarak tarihe geçen “Ağaç kabuğu yesinler” denilenlerin gerçek hikâyesi…

‘KENDİ ARKADAŞLARININ ARTIK KAPIYI ÇALMAMASI…’

OHAL kararnamesi ile bir gecede işinden olan on binlerden ikisinin; Bodrum Devlet Hastanesi’nde kardiyolog olan Yasemin Demirci ile yine Bodrum’da öğretmenlik yapan Engin Karataş’ın yaşadıkları anlatılanlar. Yönetmen Nejla Demirci, kız kardeşi Yasemin’in başına gelenleri tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. İlk şoku, yaşadığı depresyonu, arkadaşları tarafından giderek yalnızlaştırılırken hastalarının ona sahip çıkışını… Eve ziyarete gelen annelerinin, eskiden sık gelen kendi arkadaşlarının artık kapıyı çalmamasını hüzünle anlatışını… Görevden uzaklaştırıldıktan sonra da hastalarını yalnız bırakmayıp evlerinde ya da kendi evinde muayene etmesini… Daha önce iş teklif eden özel sektörün artık kapıları kapatmasını, kapıyı aralayanların ise “çok az bir paraya emeğini sömürmeye kalkmasını…” Ve sonunda başta kira ve masraflar yüzünden alıştığı yeri terk etmek zorunda kalışını…

Yönetmen Nejla Demirci, Bodrum’da kardeşiyle ilgili çekim yaparken, kısa bir süre öncesine kadar öğretmenlik yaptığı okulun hemen yanında; Bodrum yat limanına giden meydanda düzenli olarak eylem yapan Engin Karataş’ın da hayatını yakından izlettiriyor bize… Karataş, “yaratıcı eylemler” yapıyor. Bu eylemlerin her biri polis gözaltısı ile bitiyor. Bir de ceza kesiliyor kendisine.

PİRİNÇLE “İŞİMİ GERİ İSTİYORUM” YAZISI

Eylemlerden örnekler vereyim:

-Suyla betona yazı yazıyor; “İşimi geri istiyorum” diye. Hava sıcak olduğu için su birazdan buharlaşıyor, polisler tutanakta, “‘Şüphelinin sadece istiyorum’ yazdığını tespit ettiklerini” belirtiyorlar…

-“İşimi geri istiyorum”u bu kez pirinçle yazıyor meydana…

-Bir diğerinde her dilde kartonlara…

-Balonun ucuna bağlıyor sonra…

-Bir kayığın üstüne yerleştiriyor…

-Yamaç paraşütüyle uçup gökyüzünden gösteriyor…

-İple “adalet” yazıyor yere…

Benim gözyaşlarıma hakim olamadığım kısım, öğrencilerine onları çok özlediğini ve yakında kavuşacaklarını anlatan mektubu kağıttan uçak yapıp teneffüste demir parmaklıkların üstünden atması…

En canımın yandığı an, gitarıyla şarkı olup derdini anlatmaya çalışırken motoruyla gelen bir kişinin ona musallat olması. O derdini anlattıkça sesini yükseltmesi, eğer atıldıysa suçlu olduğu kanaatini dile getirmesi, “Camiden mi çıktın?” demesi, küfretmesi, polislerin arasında saldırmaya kalkması…

Yönetmen Demirci, Engin Karataş’ın ailesini de tanıştırıyor bizimle. Karataş’ın anne-babası evlatlarına yapılana isyan ediyorlar. Kızı Sıla, babası için endişe ediyor, onu eylem yapacağı alana kadar götürüp bırakıyor. Bir sahnede baba-kız dertleşiyorlar. Diyor ki kızına, “Babam ana dilinin dışında bir dille konuşarak korunacağını düşünmüş, evde hep Türkçe konuştuk, bak sonuçta ne oldu?”

NEJLA DEMİRCİ, TEDHİT ALIYOR 

İktidarın “terör propagandası yapıyor” diye itibarsızlaştırmaya çalıştığı, muhalefetin belediye başkanının “malum film” diye andığı, festival yönetiminin önce çıkardığı ancak jürinin ve yönetmenlerin baskısıyla/desteğiyle geri aldığı, sonunda 12 Eylül’den sonra ikinci kez Antalya Altın Portakal’ın iptaline giden süreci yaratan film: Kanun Hükmü…

Belgeselin yönetmeni Nejla Demirci, bir grup gazeteciyi filmi izletmek için davet ettiğinde hemen kabul ettim. Filmin öncesinde ve sonrasında diğer meslektaşlarla birlikte kısa da olsa sohbet imkânı buldum. “İzlendiği zaman görülüyor, burada ne terör ne de propagandası var, izlemeden saldırdılar” diyor. Yoğun tehdit alıyormuş. Kültür Bakanlığı’na telefon açmış, “Link atayım, Bakan seyretsin” demiş. Yanıt alamamış. Bir yönetmene, “Filmde terör ya da propagandası yok; gerçek hikâye var” dedirtmenin, bunu anlatmak zorunda bırakılmasının utancı…

‘ÇIKSA ÇIKSA AYNA ÇIKAR’ 

Hukuksuzluğun, sansürün, baskının geleneği bitsin artık. Nejla Demirci’nin belgeseli hayatın gerçeğini anlatıyor. İçinden ne terör çıkar ne propaganda. Çıksa çıksa ayna çıkar. Herkesin kendine çevirmesi gereken ayna… İktidardan muhalefete, yargıdan aydınlara; gördüğünüzden, suskunluğunuzdan ya da bile isteye haksızlığa katkınızdan mutluysanız uzun uzun bakın yüzünüze… Ama eminim bir gün değil, bugün de rahatsız olanlar vardır…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram