Mümtaz’er Türköne: Rant bitti, hazine tamtakır, iktidar denklemi değişiyor

Yazar Mümtaz'er Türköne: "İktidar denklemi değişiyor. Bu değişimi devletin yağma kapasitesindeki değişimle, daha doğrusu tıkanma ile açıklamayı deneyin. Rant bitti, hazine tamtakır. Hanın otağında yağma edecek nesne kalmadı."

KRONOS 23 Nisan 2024 GÜNDEM

Yerel seçimde sandıktan tarihî hezimetle çıkan AKP’de yenilginin nedenleri tartışılırken, partililerden lüks hayatlarına ilişkin gelen fotoğraflar gündeme oturdu. AKP milletvekili Şebnem Bursalı’nın Monaco tatilinde lüks bir restoranda yediği ıstakozu paylaşması, AKP Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun 562 bin liralık Rolex saati, AKP’nin Çankırı adayı Hüseyin Filiz’in Maldivler tatili, belediye binaların saraya dönüştürülmesi bunlardan sadece bazıları…

Siyaset bilimci, yazar Mümtaz’er Türköne, AKP’nin şatafat içerisindeki bu görüntülerini irdelediği yazısında, yağmacı bir toplum olduğumuza dikkat çekti ve “Devlet dediğimiz varlık, aslî olarak yağma işinin kurumlaşması ve bir kaideye bağlanmasıyla hayat buluyor” dedi. Türköne’ye göre, “İktidar denklemi değişiyor. Bu değişimi devletin yağma kapasitesindeki değişimle, daha doğrusu tıkanma ile açıklamayı deneyin. Rant bitti, hazine tamtakır. Hanın otağında yağma edecek nesne kalmadı. Borç veren Dünya bankası veya onu onaylayan IMF yağmaya izin vermiyor” değerlendirmesini yaptı.

Türköne, bu görüntülerin devamının geleceğini ise şöyle aktardı: “Görgüsüzlük ve dizginlenemez gösteriş merakı yağmacı geleneğin bir tezahürü. Emekle kazanılmış malın gösterişi olmaz. Siyasî magazin gündemi görgüsüzlük skandalları ile çalkalanmaya devam edecek.”

Mümtaz’er Türköne’nin Turkish Post’ta yer alan yazısı şöyle:

“Aşırı idealize edilmiş tarihi bir kenara bırakıp bugünü anlamak adına kendimize ayna tutalım. Biz yağmacı bir toplumuz. Devlet dediğimiz varlık, aslî olarak yağma işinin kurumlaşması ve bir kaideye bağlanmasıyla hayat buluyor. Orta Asya’da kıtlık zamanlarında çoluğuzu-çocuğunuzu hayatta tutmak için başka halkların malını yağmalamaktan başka çareniz yok. Dünyanın her yerinde, tarım öncesi göçebe-avcı toplumlar yağmacı toplumlardır. Avrupa’nın önemli kısmının bütün tarihi Vikingler gibi yağmacı toplumların eseridir. Oğuzlar bu işi, hayatta kalmanın çok zor olduğu Asya bozkırlarında bir de töre haline getirmişler. Sonra bu töreyi sağlam bir kazığa bağlayacakları bir inançla karşılaşmışlar.

İslâmiyet’in gaza kültürü, yağmayı en helalinden ganimet adıyla meşrû hale getirmiş. Bu elverişli aracı yakından tanımak için İslâmiyet’in bidayetinde ganimet üzerine ortaya çıkan tartışmaları, Peygamberin sünnetini, Ci‘râne hadisesini ve “müellefe-i kulûb” tabiriyle dine ısındırmak adına ganimetten daha fazla pay verilen kabileleri hatırlamak yeterli olur. Yağma, yani “ganimet”, “ila-yı kelimetullah”ın hemen yanı başında bir fütuhat dürtüsü olarak yer almasaydı, acaba İslâm tarihi nasıl olurdu? Fatih’in muasırı Aşıkpaşazade’nin tarihini bu gözle okumanızı öneririm.

‘DEVLET YAĞMA MANTIĞIYLA İŞ GÖRÜYOR’

Dünyanın geri kalanından farklı, bize özgü diyebileceğimiz bir gelenek: Zenginliğin, itibarın, saygınlığın, şöhretin ve gösterişin yolu özel sektörde müteşebbis olmaktan değil devlet iktidarından geçiyor. Topladığı vergilerle ve vergi muafiyetleriyle, verdiği lisanlar ve ruhsatlarla, imtiyazlarla, finans sektörü üzerindeki gölgesiyle, dağıttığı sosyal yardımlarla, belirlediği asgari ücret ve emekli maaşlarıyla devlet dev bir yağma merkezi mantığıyla iş görüyor. Siyaset bu yağmalama gücünü ele geçirmek veya elde tutmak için yapılıyor. Dede Korkut destanında sadece İç Oğuz’u toya davet eden Kazan Hana Dış Oğuz’un baş kaldırması anlatılır. İktidarı İç Oğuz, muhalefeti Dış Oğuz olarak tahayyül edin. Bekledikleri ilave maaş artışını alamayan emeklileri de Dış Oğuz’a dahil edin. Dış Oğuz, yani Muhalefet yağmanın dışında. 1989’da SHP, belediyeleri kazanınca İSKİ skandalında patlak verdiği şekilde bir yağma başlamıştı. Şu anda CHP’li belediyelerde başkanların yaşadığı sıkıntıyı, yakın çevrelerinden gelen baskıyı gözünüzde canlandırmayı deneyin.

Devlete, “han-ı yağma” geleneği eşliğinde yağmanın kurumlaşmış hali olarak bakınca, ayan-beyan şunlar görülüyor.

‘SİYASİ GÜNDEM GÖRGÜSÜZLÜKLE ÇALKALANACAK’

Görgüsüzlük ve dizginlenemez gösteriş merakı yağmacı geleneğin bir tezahürü. Emekle kazanılmış malın gösterişi olmaz. Siyasî magazin gündemi görgüsüzlük skandalları ile çalkalanmaya devam edecek.

Enflasyon (eski zamanlarda paranın tağşişi), kamuya ait kaynaklar ve rant dağıtma imkânları bitince doğrudan halkın parasının yağmalanmasıdır. Devlet elinizi cebinize atıyor ve enflasyon oranında paranıza el koyuyor. Bu paralar nereye gidiyor?
Yağmanın sınırı yoktur, sakın “nasıl olsa şu kadarla doyarlar” diye düşünmeyin. Güç sahibi deveyi hamuduyla, yağmacı yağısını dibi delik fıçı gibi yutar.

İktidar denklemi değişiyor. Bu değişimi devletin yağma kapasitesindeki değişimle, daha doğrusu tıkanma ile açıklamayı deneyin. Rant bitti, hazine tamtakır. Hanın otağında yağma edecek nesne kalmadı. Borç veren Dünya bankası veya onu onaylayan IMF yağmaya izin vermiyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com