‘AKP bunun hesabını hukuk önünde de hak divanında da verecek’

Müebbet hapis verilen Hava Pilot Üsteğmen Cengizhan Efe'nin babası Haşim Efe: "Harp Akademileri Davası’nda Tümamiral Cihat Yaycı başkanlığında hazırlanan idari tahkikat raporu, iddianame ile birebir aynı. 100'den fazla kişiye müebbet verildi. Ne hakim ne savcı olay yerine gidip incelemede bulunmadı."

SEVİNÇ ÖZARSLAN 10 Mart 2024 KRONOS ÖZEL

Cengizhan Efe (38).

Harp Akademileri Komutanlığında kurmaylık eğitimi alırken 15 Temmuz’da darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle müebbet verilen Hava Pilot Üsteğmen Cengizhan Efe’nin (38) babası Haşim Efe dava sürecine dair tanıklıkları ve değerlendirmelerine devam ediyoruz.

O davada yargılanan askerlerin çoğunun aileleri ile görüştüm. Tekrar edelim; Haşim Efe (62), bugüne kadar konuştuğum asker aileleri arasında en ilginç isimlerden biri. Emekli bir albay Haşim Efe, kendi ifadesiyle “vatan, millet devlet” sevdalısı ülkücü kökenli bir asker.

Birçok asker ailesinden farklı olarak “Konuşmanın en iyi zamanın bugün.” diyen Haşim Efe, röportajın ilk bölümünde oğluna neden müebbet verildiğini ve yargılamalardaki hukuksuzlukları anlatmıştı. Bugün ise Harp Akademileri komutanları Nevzat Taşdeler, Selim Mert ve Recep Yüksel ile Tahir Bekiroğlu’nun sorumluluklarına dair önemli tespitleri var.

Cihat Yaycı tarafından hazırlanan Harp Akademileri Tahkikat Raporu’nun doğrudan iddianameye dönüştüğünü anlatan Haşim Efe, oğluna müebbet veren 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kemal Selçuk Yalçın’a, Ankara Emniyet Müdürlüğü KOM Daire Başkanı’na ve Moda Deniz Kulübün’deki düğüne katılan ve hiçbir şey yapmadan 2 saat bekleyen 24 havacı generale de söyleyecekleri var.

TSK’DA ASTLAR İYİ BİR SINAV VERDİ AMA KOMUTANLAR VEREMEDİ  

Akademinin üç komutanı, Nevzat Taşdeler, Selim Mert ve Recep Yüksel de tutuklanmış, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmışlardı. Ama Yargıtay onların kararını bozdu ve tahliye edildiler. Oğlunuz dahil 85 kurmay öğrenci ise içeride. Komutanların o gece sorumluluklarını yerine getirip getirmediğine dair ne düşünüyorsunuz?

15 Temmuz dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerindeki personelden ast olanlar, yani emirlere itaat görevi bakımından bir problem olmadığı ancak TSK o gece komutanlık pozisyonundakilerin komutanlıklarını nasıl yaptıkları ya da yapmadıkları konusunda iyi bir testten geçmiştir ve bu sorgulanmaya çok muhtaç bir durumdur. Mesela Kara Harp Akademileri Komutanı Selim Mert, öğrencisi en kalabalık olan komutandır. Ama o gün Kurmay Başkanı Nevzat Taşdeler’in yanında pasif bir şekilde oturuyor. Öğrencileri dışarı çıkmış ya da çıkarılmış, okulda neredeyse öğrencisi kalmamış. Yani nasıl bir tümgeneral sorumluluğu ise sabaha kadar etkisiz eleman konumunda oturuyor. Oturabiliyor. Bu çok garip olayın Selim Mert’e sorulması lazımdı. Kardeşim bu öğrenciler sabaha kadar nereye gitti ya da sen bu öğrencileri toplamak için ne gayret ettin diye sorulmuyor. Bazı öğrenciler sınıfta kalırken bazılarını göreve gidiyoruz diye okuldan çıkarıyorlar.

KOMUTANLAR ÖĞRENCİLERE ‘GİDİN SİLAHLARINIZ ALIN’ TALİMATI VERMİŞ 

Silahlı olup olmalarıyla ilgili mahkemede yapılan sorgulamalar da oldukça ilginç.

Kurmay öğrenciler, o gece Harp Akademisinde yoklamaya ilk girdiklerinde silahları yanında yok. Amirleri ‘Gidin silahlarınızı alın gelin’ deniliyor. Bu ‘gidin alın’, amir tasarrufuyla yapılan bir eylem olmasına rağmen, öğrencilerin sanki bireysel tasarrufuymuş gibi darbeye hazırlık kategorisinde değerlendirildi. Yani darbe için silahıyla donanmış. Yoklamaya katılma, yoklama için gelme, sabaha kadar akademide bulunan öğrenciler darbeye katılma, darbe koordinasyonunda bulunma, darbeye iştirak nitelemesiyle müebbet verildi çoğuna. Benim oğlum da öyle. Aynı mahkemede Harp Akademileri Komutanlığı Tahkikat Raporu’nu hazırlayan albaylar, subaylar hem müşteki hem tanık olarak ifade verdiler ve hakim onlara “Siz niye silahlarınızla geldiniz?” diye sordu. Onlar da “Ben subayım, silah benim bir parçam, bir subayı silahsız düşünemezsiniz” dedi. Doğal bir durum olduğu için hakim onlara bir şey demedi ama öğrencileri bu yüzden suçladılar.

CİHAT YAYCI’NIN HAZIRLADIĞI TAHKİKAT RAPORU İDDİANAMEYE DÖNDÜ

15 Temmuz’da olayların meydana geldiği yerlerle ilgili tahkikat raporları hazırlandı ve tarafsız olup olmadığına bakılmaksızın bu raporlar davalara da yön verdi. Harp Akademileri Tahkikat Raporu’nu kim hazırladı? Sizce yeterli bir rapor muydu?

İstanbul Levent’teki Harp Akademileri Davası’nda da bir idari tahkikat raporu hazırlandı. O gece komutanlıkta ne olduğunu anlatan bu rapor, tutuklanmayan, geride kalan olayların içinde olan personelin bilgisi ve araştırmasıyla ortaya çıkan bir rapordur. Normalde tahkikat raporlarını tarafsız olması için olayların içinde olmayanlar hazırlar. TSK’da ulusalcı, kendini en milliyetçi, en vatansever gören, Atatürkçülüğü, Kemalizmi kimseye vermeyen bir grup her zaman vardı. 15 Temmuz gecesinden itibaren bunlar fiili insiyatif de kullanıyor ve bu kişiler, Tahkikat Kurul Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı kurul başkanı olmak üzere idari tahkikat kurulu kuruluyor ve raporunu da hazırlıyor.

Bu raporda öne sürülen durum; polis ve savcılık iddianamesiyle birebir aynı. Tahkikat raporundaki bilgiler polisin elinde sorular haline gelmiş, savcı da iddianameyi bu rapor üzerinden hazırlamış. Şunu kast ediyorum, ne polis ne savcı bir araştırma, soruşturma yapmamış, bu rapor üzerinden, çoğu da kopyala yapıştır şeklinde iddianame yazılmış. Yani şu sonuç çıkıyor. Harp Akademileri Tahkikat Raporunu hazırlayan 5 subay, mahkeme iddianamesini de hazırlamış oluyor. Savcı tahkikat raporundaki detayları kendi sorusu haline getirmiş. Harp Akademileri Levent Davasında 100’den fazla kişiye müebbet verildi. Bunun 30-35’i ağır müebbet. Bu kadar ağır cezaların verildiği bir davada ne hakim ne savcı olay yerine gidip bir incelemede bulunmamışlardır. Hangi bina, hangi akademiye ait görmememişlerdir.

ULUSALCI ASKERLER O GECE HEM SAVCI HEM DE HAKİM OLDU 

Ulusalcı grup diye nitelendirdiğim bu subaylar, Beşiktaş Karakolundan zorla ve ısrarla çağırdıkları polislerin minibüslerine öğrencileri 5-10 kişilik gruplar halinde ‘alın bunları emniyete götürün’ diye teslim ediyorlar. Öyle inisiyatif kullanıyorlar ki, hem polis hem savcı hem hakim oluyorlar. Vatan Emniyet’e darbeci diye giden bir daha geri gelir mi?

Yargılamalar devam ederken TBMM’nin avukatlarından Rıza Saka ile aranızda geçen diyalog çok ilginç. 

Avukat Rıza Saka’nın mahkeme arasında yemekhanede oturduğunu görünce yanına gittim, öyle tanıştık. Yargılamalar yeni başlamıştı. Haziran 2017’de. Saka’ya “İki haftadır dava devam ediyor. Oğlumun savunmasını biraz önce dinlediniz, bir suçu var mı? Sizce ne var bu davada” dedim. “Hiçbir şey yok ama olsun, birçok davada itirafçı var, akademi gibi bir yerde itirafçı olmaması mümkün mü? Bunların hepsi fetöcü. Hepsi müebbet alacak, göreceksin.” diye cevap verdi.

“HAVACI… PİLOT… KURMAY… İŞTE TAM BİR FETÖ’CÜ”

Ben bu yaklaşımı gerçekçi bulmamıştım. Suçsuzsa nasıl müebbet alacak? Bir de gördüklerimi değerlendiriyordum. O zaman İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Kemal Selçuk Yalçın’dı. Hakim Yalçın, 55 yaşında, aklı başında, yıllarca hukuk tecrübesi olan bir insandı. Cuma namazlarına da gidiyor, yanlış yapmaz, suçu olmayan insana ceza vermez diye düşünüyordum.

Avukat Razı Saka’nın söylediğinin maalesef gerçek olduğunu ve bu davalarla ilgili bakış açısını oluşturduğunu daha sonra anladım. Darbeden 3-4 ay sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü KOM Daire Başkanı’nı yanına gidip çocuğumun durumunu anlattım. Çankırı’dan hemşerimdi kendisi. 15-20 dakika beni dinledi. Sonra “Havacı… Pilot… Kurmay okulunda okuyor. Tam bir fetöcü işte” dedi. “Ben hemşerim olarak size derdimi anlatıyorum, nereden çıkarıyorsunuz bunu” dedim. “Ben demiyorum, Ahmet Zeki Üçok, Ahmet Önsel söylüyor” dedi. Bu yaklaşıma göre hareket edildi.

OKUL KOMUTANI ‘DARBE OLDU’ DİYEN EMİR SUBAYLARINA ‘İYİ, PEKİ ÇOCUKLAR’ DİYOR

O gece akademiden dikkatinizi çeken başka bir olay var mı?

İstanbul Levent’teki Harp Akademileri Komutanlığı, 15 Temmuz’dan sonra Savunma Üniversitesi’ne dönüştürüldü.

Bir asker emeklisi olarak o gece akademide askerlik bakışıma, tahayyüllerime, geleneğine, ayrıca hukuka uymayan şeyler oldu. Akademi Komutanı Tahir Bekiroğlu’nu önceden de tanıyorum. Birlikte çalıştık. Sert mizaçlı. Küçük olayları bile tolere etmeyen, ağzı da kısmen bozuk biri. Ama bütün bunlara rağmen çalışkanlığı dolayısıyla bir sevgimiz vardı. Hala benim kendisine karşı hüsnü niyetim var. Emir subayları o gün akşam Bekiroğlu’nun evine saat 9-10 sularında vardığı zaman, “Komutanım darbe oldu, sizi güvenli bir yere almak istiyoruz” diyorlar. “Peki çocuklar” diyor. Üstünü değiştiriyor. Elinde çantası, grand tuvalet tekrar kapıya gelip, “Buyrun çocuklar” diyor. Sanki günlük mesaiye gidiyormuş gibi Hasdal Kışlası’na gidiyorlar. Hiçbir tepki göstermiyor.

‘LAN NEREDEN ÇIKTI BU’ DEMESİ KÜFRETMESİ LAZIM AMA… 

Normalde tepki göstermesi mi gerekiyor, onu mu demek istiyorsunuz?

Tabi ki… Siz ne diyorsunuz “Lan nereden çıktı” demesi, küfretmesi, azarlaması lazım. Normal Tahir Bekiroğlu böyle yapması lazım. Komutanın gittiğini geride kalan Kurmay Başkanı Nevzat Taşdeler öğreniyor. Dolayısıyla emir subayını arıyor. Ne yaptıklarını soruyor. Hasdal Kışlası’na doğru gittiklerini söylüyor. Taşdeler, telefonu ver komutanla görüşeyim, nereye götürüyorsunuz demiyor, sorgulamıyor. Bekiroğlu da onunla konuşmayı talep etmiyor. Kurmay Başkanı ile görüşmüyor. O gece sabaha kadar sadece eşine bilgi veriyorlar. Bir komutanın hiç yapmaması gereken çok tuhaf şeyler bunlar. Akademinin en yetkili komutanları birbirleriyle görüşmüyorlar. Bu normal bir durum mu?

Tahir Bekiroğlu mahkemeye geldi mi?

Tahir Bekiroğlu ifade verdi ama mahkemeye gelip ifade vermedi. Dolaylı geldi. Öğrencileri korumamış, kurumunu korumamış, bırakmış gitmiş, böyle bir komutanlık olmaz, birliğini bırakıp gitmek aslında suçtur.

‘BÖYLE KONUŞAN KOMUTAN OLMAZ, SEFERBERLİK ZAMANINDA ASARLAR’

Hava Harp Akademisi Komutanı Recep Yüksel’in de o gece Moda’daki düğünde olması ve bir türlü görev yerine gelmek istememesi büyük bir soru işareti değil mi?

Biliyorsunuz o gece Moda Deniz Kulübünde Mehmet Şanver’in kızının düğünü var. 24 havacı general orada toplanıyor. Hava Harp Akademileri Komutanı Recep Yüksel de orada. Darbe hareketlenmeleri olunca Deniz Kulubündeki düğünün insicamı dağılıyor. 24 general, düğün salonun arkasında başka bir odada toplanıp iki saat oturuyorlar. İki saat. Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal 24 komutanı orada tutuyor. Burada temel refleks şu olmalıydı. “Arkadaşlar, herkes birliğinin başına. Birliğinize varıncaya kadar telefonla idare ediyorsunuz, varınca beni arıyorsunuz.” Bu komutanların iki saat boyunca orada bekletilmeleri, sorgulanmaya muhtaç bir durum. Askerlik mantığı içinde çok garip şeyler bunlar. Aklın, idrakın askerlik kültürü içinde alabileceği şeyler değil. Mahkemede hakim Recep Yüksel’e “Düğünden sonra neden akademiye gelmediniz?” diye sordu. “Fenerbahçe Orduevi daha emniyetli dediler, o yüzden oraya gittik” diye cevap verdi. Şimdi bir tümgeneralin tavrı böyle olmaz. Seferberlik zamanı olsa asarlar. Ya sizin öğrencilerinizin var orada…. (Ağlıyor. Bazı noktalarda duygu yoğunluğu yaşıyorum, kusura bakmayın.) Komutanlar komutanlıklarını yapmamışlardır.

“SABAHA KADAR SİZ NEREDEYDİNİZ?

TBMM’de Darbeyi Araştırma Komisyonu geç de olsa kuruldu. Bir rapor ortaya çıktı, CHP’nin itiraz şerhine rağmen. Nelere şerh koymuşlar diye ayrıca okudum. Fakat bu rapor yayınlanmadı, resmileşmedi. Bir süre TBMM’nin sitesinde dururken, şimdi paylaşımda da değil, kaldırıldı. Darbe yapanlar demokrasiye, seçilmiş hükümete, TBMM’nin şahsi manevisine, Cumhurbaşkanına, Başbakana, ülkenin demokratik ve meşru düzenine darbe yaptılar. Kamu idaresine karşı bir darbe görüntüsü var. Niye o zaman en ince detaylarına kadar tetkik etmiyorsunuz. İrade sizde. Üstü kapalı alanları niye araştırmıyorsunuz? Hulusi Akar, ertesi gün boynu kızarık olarak televizyona çıktı. Ben vatandaş olarak merak ediyorum. Bu komutanımıza bu densizliği kim yaptı? Mahkemesi ne oldu? Birisinin kemer taktığı ve boğazını sıktığı söylendi. TSK’da bu nitelikte birinin olacağını, komutanına bunu yapacağını düşünmüyorum. Hulusi Akar sabaha kadar Akıncı’da ne yaptı burası bilinmiyor. Kamera kayıtları yok. Sorgulanmıyor. TBMM Araştırma Komisyonu sorgulayamadı. Sabaha kadar siz 7-8 saat ne yaptınız? Akşam 9-10’da gittiniz sabah 8’e kadar ne yaptınız orada? Saat saat kiminle ne diyalog yaptınız? Soruşturma böyle olması lazım.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bütün bu olan bitenlere rağmen, hala ülkeye hizmet etme, yanlıştan, hukuksuzluktan dönme imkanı var. Olan olmuştur deyip bu yanlışın arkasında irade sahibi olarak tarihte yerini almaması lazım. Yanlıştan dönülebilir. Bunu telafi etme imkanı var. AK Parti bunu değerlendirdi değerlendirdi, değerlendirmezse bunun faturasını, tarih önünde, hak hukuk önünde, tabiki hak divanında ödemek zorunda kalacak.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com