‘Kuyudan ses duyurmaya çalışıyorum, sesimizi duyan var mı?’

Harp Akademileri davasında ceza alan 1. sınıf öğrencisi subay C.Ç.: “Kuyudan ses duyurmaya çalışıyorum. Hukuksuz, delilsiz olarak tutuluyoruz. Gerçek suçlular dışarıda, bizi tıktılar. Dosyanın eklerinde asıl suçluların kim olduğu var. Sesimizi duyan, duyurmaya çalışan var mı?"

SEVİNÇ ÖZARSLAN 16 Ocak 2024 GÖRÜŞ

Harp Akademiler Levent Davası’nda hukuksuzca hapsedilen kurmay öğrencilerin komutanlarının nasıl serbest bırakıldığına biraz daha yakından bakalım ki olay daha iyi anlaşılsın.

15 Temmuz gecesi Harp Akademisi Komutanlığı’nda yaşananların temelde iki sebebi var. Birincisi, Harp Akademisi Kurmay Başkan Tümgeneral Nevzat Taşdeler’in yoklama gerekçesiyle bütün öğrencileri akademiye çağırması. İkincisi sıkıyönetim emri üzerine Genelkurmay Başkanlığı’na “Her türlü emre açığız” mesajının çekilmesi.

Akademideki idari işlerden, askerlerden, güvenlikle ilgili alınacak önlemlerden sorumlu olan Taşdeler’e, önce bu görevlerini yapmadığı için darbeye teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet verildi, sonra da ‘yapmış’ denilerek hiçbir somut delil ortaya konmadan karar bozuldu.

Öğrencilerin tanıklıklarına göre Taşdeler’in darbe girişimin ilk dakikalarında önlem aldığı yok. Tanık olan birçok kişi var. İddilara göre önlem almış gibi bazı bilgiler Yargıtay aşamasında dosyasına eklendi ve dosya Taşdeler ve diğer komutanların lehine olacak şekilde değiştirildi.

Mesela Nevzat Taşdeler’in önlem aldırmadığının delili olan 2 Nolu Nizamiye’nin görüntüleri neden incelenmedi. Mahkeme huzurunda aslında hiçbir görüntü incelenmedi, müştekiler dinlenmedi, savunma süreleri kısaltıldı, son sözler söyletilmedi, tam bir yargısız infaz vardı.

Taşdeler’in sıkıyönetim emrine yazdırdığı cevabın üzeri de nasıl kapatıldı? Taşdeler, Harp Akademisi’nden Genelkurmay’a çekilen mesajla ilgili olarak “Nöbetçi amir Binbaşı Özcan Çay çekti” diyerek “sorumluluğu” ya da “suçu” ona attı. Oysa mesajın çekildiği odaya sadece yetkili kişiler girebiliyor. Onlar da Taşdeler ve Harp Akademileri Komutanı Tahir Bekiroğlu.

Tahir Bekiroğlu o gece Hasdal Kışlası’na götürüldüğü için geriye tek bir isim kalıyor. Bu arada hukuksuzca ağırlaştırılmış müebbet verilen Mustafa Özcan Çay’ın halen daha Metris R Tipi Cezaevinde tutuklu olduğunu ve cezaevinde bakıma muhtaç hale geldiğini belirtelim.

26. Ağır Ceza Mahkemesi, mesajın kim tarafından çekildiğini kolayca netleştirebilecekken bunu yapmayıp hüküm verdi. Ne oldu ya da nasıl oldu da Yargıtay, o gün akademide Taşdeler tarafından çekildiği iddia edilen mesajı görmezden geldi, konunun açıklığa kavuşmasını istemeden beraat istedi?

Bu ve benzeri soruların cevabının Taşdeler’in kendi savunmasında da bahsettiği ağabeyi emekli Orgeneral Nusret Taşdeler’in bağlantılarında olabileceği belirtiliyor. Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler, Ergenekon davalarında yargılanmış ve ceza almış bir isimdi.

Bu arada Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin’in Taşdeler hakkında hem tutukluyken hem de tahliye olduktan sonra yazdığı yazılara dikkate çekelim. Meslek hayatı boyunca TSK ile ilişkilerinin çok iyi olduğu bilinen Ergin Taşdeler ile görüşerek yazdığı “Darbeci suçlamasıyla 1808 gün hapis yatıp tahliye olan bir askerin mağduriyeti” başlıklı yazıda Kurmay Başkanı’nın mağduriyetini dile getirirken manidar bir biçimde onun emrindeki kurmay öğrencilerden ve bir kısım alt rütbeli subaylardan hiç söz etmedi.

Yargıtay bu önemli davada bir hukuksuzluğu düzeltti ise bu kararın kurmay öğrenciler için de sonuç doğurması gerekmez mi?

DÜĞÜNDEKİ KOMUTAN

Diğer yandan 15 Temmuz gecesi, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Abidin Ünal’ın da bulunduğu Moda Deniz Kulübündeki Korg. Mehmet Şanver’in kızının düğününde olan Hava Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Recep Yüksel’e telefonla bile olsa darbeyi engellemeye yönelik hiçbir şey yapmadığı gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet verildi. Yargıtay, Yüksel hakkındaki hükmü de yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesiyle bozdu.

Yine soralım; Recep Yüksel hakkında yeterli araştırma yapılmadan müebbet verildiğine kanaat getiren ve kararı bozan Yargıtay, aynı titizliği neden öğrenciler için göstermedi? Onlar hakkında yeterli araştırma yapıldı mı? Tümgeneral Yüksel, görev yerinde ne olup bittiğini anlamak, emrindeki askerlere sahip çıkmak yerine düğünden sonra akademiye gitmek yerine Fenerbahçe Orduevine gidiyor.

“KUYUDAN SES DUYURMAYA ÇALIŞIYORUM”

Gözden kaçırılmak istenen bu ayrıntılar şu nedenle önemli; bir kısmı Silivri’deki Marmara Cezaevinde tutuklu olan kurmay öğrenciler, her şeye rağmen komutanlarının tahliye olduğunu duyunca çok sevindi ve  “Masum olduğumuz anlaşıldı, bizi de tahliye edecekler” diye beklediler. Ancak iki yıldır yanlarına tutuksuz yargılanan komutanları dahil, ne gelen ne giden var. Anayasa Mahkemesi de hak ihlali bulmadığı için artık tek umut Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kaldı.

“GERÇEK SUÇLULAR DIŞARIDA, İFTİRALARLA BİZİ TIKTILAR”

Mahpus tutulan ve ümitleri tükenmek üzere olan 1. sınıf öğrenci subaylardan C.Ç. (38), işte tam da bu nedenle atıldıkları kuyudan sesini duyurmaya çalışıyor. Bir arkadaşına mektup gönderen C.Ç., “Kuyudan dışarı ses duyurmaya çalışıyorum. Kuyudan çıkmış olanlardan sesimiz olmasını bekliyorum da maalesef çok şey bekliyorum. Vefa sadece İstanbul’da bir semt olarak kalmış. Hukuksuz, delilsiz olarak tutuluyoruz. Gerçek suçlular dışarıda, bizi tıktılar. Hepimiz aynıyız, birbirimizden farkımız yok. Bizim dosya ile ilgili olarak yaptığın ya da yaptığınız bir şey var mı? Usulsüzlükleri listeleyip sosyal medya, gazete vb. sesimizi duyurabileceğiniz yerlerde paylaşıyor musunuz? Dosyanın eklerinde asıl suçluların kim olduğu var. Milletvekilleriyle irtibata geçen var mı?” diye soruyor.

F-16 PİLOTU DESTEGÜL: “O GECE NE UÇTUM, NE UÇAĞI OLAN BİR BİRLİĞE GİTTİM, NE DE BAŞKA BİR ŞEY YAPTIM”

Aynı dosyada yargılanan F-16 pilotu yüzbaşı Ali Emre Destegül, iki yıl önce Emin Çölaşan’a mektup yazmış ve “Ben (o gece) ne uçtum, ne uçağı olan bir birliğe gittim ve ne de başka bir birliğe gittim. Yıllardır terörle mücadele görevlerinde amirlerim nasıl beni mesai saatleri dışında çağırıp mesaide hazır ettiyse, yine aynı reaksiyonla ‘Mesaiye gel’ dediler ve gittim. ‘Bekle’ dediler, bekledim. Sonra maalesef uydurma tahkikat raporlarıyla tahmine ve ihtimale dayanarak ‘Darbe başarılı olsaydı yardım edecekti, o yüzden fonksiyonel olarak destek sağlamıştır’ gibi zorlama bir yorumla müebbet hapis cezasına çarptırıldım. Ama bizim davada beni mesaiye çağıran general de vardı! Tüm birliği neredeyse hallaç pamuğu gibi dağılmış, belki de dağılmasına izin vermiş bir başka general daha vardı. Bu komutanlarım yargı kararıyla tahliye oldu. Tabii ki bu komutanlarımın suçlu olduğunu söylemiyorum ama hangi vicdan bu adaletsizliği kaldırır, çok merak ediyorum.” demişti.

Çölaşan, bu mektubu yayınladı ama Destegül’ün tahliye olan komutanların isimlerini yazdığı kısmı çıkararak. Sedat Ergin öğrencilerin durumunu görmezden gelmişti, Çölaşan öyle yapmadı ama o da öğrencilerin ve alt rütbeli askerlerin maruz kaldığı hukuksuzluğun nirengi noktasını yazmamayı tercih etti.

Kurmay öğrencilerin sesini duyuyor musunuz?

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram