Körpe dalların adaletsizlikten kırıldığı ülke…

KRONOS 08 Mayıs 2020 GÜNDEM

Sibel Hürtaş, Artı Gerçek: Şezlong mesafesiyle yönetilen bir pandemi süreci kulağa komik geliyor ama gerçek. Tek başına “lobi” olarak Kabine’de söz sahibi olan Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un öngörülerine de muhtemelen sağlıkçılar katılmıyor ama tüm düzen tam olarak buna göre kuruluyor. Üniversiteye giriş sınavının erkene alınmasındaki kararın altında da tam olarak bu yatıyor. Sağlık Bakanı’nın deyimiyle kontrollü sosyal hayatı kim yönetecek? Sermaye lobileri mi Bilim Kurulu mu? İlk esneme paketine göre bu süreç sosyal mesafeli şezlonglarla pandemi sürecini yönetebileceğini öngören lobilere teslim edilmiş görünüyor. Herkese geçmiş olsun!

Mehmet Tezkan, T24: Virüs sistemin zaaflarını ortaya çıkardı. Virüsten önce yayımlanan Cumhurbaşkanı kararnamelerine bakın. Neredeyse yarısından fazlası düzeltme kararnamesi. Yani bir kararname çıkıyordu, üç /dört gün sonra o kararnameyi ortadan kaldıran veya bazı bölümlerini değiştiren bir kararname yayımlanıyordu. Bazen o da soruna çare olmuyor, o kararnamenin de sakıncaları ortaya çıkıyor hadi yeni bir kararname daha yazılıyordu. Bu gelişmelerden kamuoyu bilgi sahibi olmuyordu. Kamuoyu farkına varmıyordu. Virüs bu durumu kamuoyuna mâl etti. En tipik örnek şu maske meselesi.

Elçin Poyrazlar, Cumhuriyet: Koronavirüsü ekonomik-siyasi mevcut sistemi alt-üst ederken ABD’de yönetici elitin aslında dev sermaye odaklarına hizmet için çalışan, şaibeli bağları bulunan ve halkın sağlığını hiçe sayan yarı-gizli ticari tutumunun ayyuka çıkmasına neden oldu. Virüs salgını bize Avrupa’da ulus üstü bir yapı olan AB’nin kriz durumlarında aslında pek birlik içinde hareket edemediğini, üye ülkelerin tek başına kalabileceğini, hatta yazılı antlaşma kurallarının bir gecede askıya alınabileceğini de ibretle gösterdi. Bu yazının amacı ‘Batı battı, Doğu’nun güneşi doğacak’ kesinlikle değil. Aksine küresel boyutta, ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda bir süredir krizde ve arayışta olan, virüs salgınından en büyük darbeyi alan Batı’nın farklı paradigmalarla yeni bir dünya kurmak için kollarını taze bir liderliğe sıvayabileceğinin uyarısı var.

Dinçer Demirkent, Gazete Duvar: Saray medyasının ulaklarına ve yazıcılarına şu soruyu samimiyetle soralım: Darbeye neden karşısınız? Bir darbe olduğunda yapılacaklar zaten mevcut durumda yapılıyorsa, gösterdiğiniz performansın başka bir anlamı olmalı. Bu retorik soruya gerçek bir karşılık vermek gerekirse, demokratik kanalların açılmasından siyasal iktidarın sınırlanmasından, siyasal topluluğun çatışmalı-çoğulcu yapısının yansıdığı demokratik karar mekanizmalarının kurulmasından, seçilmiş belediye başkanlarının görevlerinin başına gelmesinden, muhalif politikacılara, emek örgütlerine yapılan baskının kaldırılmasından, özerk kurumların, anayasal statüsü olan meslek kuruluşlarının varlığının korunmasından, gazetecilerin üzerindeki baskının sona erdirilmesinden yana olmayan, bunu savunmayan biri darbelere ilişkin konuşmaya başladıysa bilin ki derdi başkadır. Darbeye karşı olmak bu gerçeklik düzeyinde, artık sadece biçimsel bir mesele değil, biçim ile içiçe geçmiş bir içerik ile ilgilidir.

Mustafa Karaalioğlu, Karar: Gazetecilik ülkede en tehlikeli meslek olmaya devam ediyor. İçerideki dışarıdaki aynı riskle karşı karşıyadır, bir parça mesleğini icra etmeye kalkan tehlike altındadır. Soruşturma açılan, tutuklanan veya ceza alanların tamamının suçları da bilindiği gibi TCK’nın son derece muğlak “Terör Örgütü Üyeliği” , “ Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme”, “Propaganda” “Örgüt Adına Faaliyet Yürütme Suçu” ve “Halkı Korku ve Paniğe Sevk Ederek Tehdit Etme”, “Cumhurbaşkanına Hakaret” gibi maddelerine istinad etmektedir. Genel olarak medyanın içinde bulunduğu haksız rekabet ve ekonomik adaletsizlik hali ise raporlara sığacak gibi değildir. Manzara tatsızdır ama ne desek boş değildir. Basını özgür olmayan, ifade hürriyeti olmayan ülke demokrasi değildir.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/070520-kp-1

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram