140journos’un hedef gösterdiği Şebnem Korur Fincancı’dan yanıt

140journos’un, Adnan Oktar belgeselinde hedef gösterdiği TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı'dan açıklama geldi. Fincancı, verdiği rapor sayesinde Adnan Oktarcıları kurtardığı iddiasını yalanladı.

KRONOS 12 Şubat 2024 GÜNDEM

Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı

140journos’un, Adnan Oktar ve örgütüyle ilgili hazırladığı belgeselinin ikinci bölümünde hedef gösterdiği Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’dan açıklama geldi.

Prof. Şebnem Korur Fincancı, 140journos’un belgeselinde Adnan Oktar örgütü üyelerinin verdiği rapor sayesinde kurtulduğuna dair iddiaları yalanladı. Fincancı, belgeseldekinin aksine kendisiyle iletişime geçilmediğini belirtti, “İşkence suçu meşrulaştırılamaz” dedi.

Belgeselde örgüt üyelerinin Fincancı’ya başvurmasıyla emniyet hakkında işkence raporu düzenlendiği ve raporun operasyondan 5 yıl sonra hazırlandığı öne sürüldü.

1999 yılındaki operasyondan örgüt üyelerinin Fincancı’nın hazırladığı rapor ile kurtulduğu iddiaları üzerine açıklama yapan Fincancı, “İşkence görenin kim olduğu, ne yaptığı işkence suçunu meşrulaştıramaz. Diziyi hazırlayanlar öyle olduğunu iddia etse de ne yazık ki bana ulaşmadılar” dedi.

RAPORLARIM ‘SAHTE’ GİBİ GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Şebnem Korur Fincancı’nın açıklaması şöyle:

“1. İşkence kamu görevlilerinin kasıtlı, korkutma, sindirme amacıyla yaptıkları bir şiddet eylemidir. Fail kamu görevlisi olduğundan devletlerin önleme, uygulamama ve cezasız bırakmama sorumluluğu olan mutlak yasak bir suçtur.

2. İşkence görenin kim olduğu, ne yaptığı işkence suçunu meşrulaştıramaz. Ancak işkenceyi meşrulaştırma çabaları ve cezasızlık işkencenin devam etmesi için yaygın olarak kullanılmakta, işkencenin görünür olması çabalarının değersizleştirilmesi için tüm yöntemler işleme sokulmaktadır

3. Bir belgesel(?)olarak yayına girdiği anlaşılan son dizi de işkencenin meşrulaştırılması için hakikat dışı söylemleriyle kişisel olarak benim düzenlediğim tıbbi değerlendirme raporlarını sahte gibi göstermeye çalışmaktadır.

4. Beni hedefe koyar gibi yapan, ancak son noktada çok tehlikeli bir duruma kapı aralayarak, işkence görenlerin zarar görmesine yol açacak ifadelere yer vermektedir.

5. Adli tıp uygulamalarında tıbbi değerlendirme; öykü, tıbbi muayene, ruhsal değerlendirme, tetkikler ve bu aşamalarda derlenen verilerin tartışılması, ayırıcı tanı ile sonunda tanıyı içeren bir sonuçtan oluşur.

6. Bu aşamalar ilk muayenelerde olmadığında eksikler tanımlanarak tüm inceleme adımlarının tamamlanması gereğini ifade eden bir değerlendirme de mümkündür.

7. İşkencenin belgelenmesi için sürdürülen araştırmalar aylar, hatta yıllar sonra işkence tanısı koyabilmeyi mümkün kılan tanı yöntemleri geliştirilebilmesini sağlamıştır. İstanbul Protokolü de tüm bu aşamaları ve yöntemleri içeren bir kılavuzdur.

‘BU OLAY İŞKENCEYİ MEŞRULAŞTIRMAYA HİZMET EDER’

8. Zarar verdiği ve zarar gördüğü iddia edilen tarafların varlığında bu taraflardan biri istediği olmadığında düzenlenen tıbbi belgeyi, kimi zaman da bu belgeyi düzenleyeni, kurumları değersizleştirmeye, bu olayda olduğu gibi nihai olarak işkenceyi meşrulaştırmaya hizmet eder.

9. İşkenceyi meşrulaştırmak topluma zarar verecek bir girişimdir. Bir kez meşru görüldüğünde toplumun tüm bireyleri işkence görme riski ile karşı karşıyadır.

10. O nedenle işkence ile mücadele eden insan hakları savunucuları kimin kime işkence yaptığından, meşru göstermek için ortaya konanlardan bağımsız ve ayrımsız işkenceyi görünür kılmak için uğraş verirler.

11. Bir yargılama sürecinde olması gereken işkenceyle kanıt toplamak değil adil yargılama ile sürecin yürütülmesidir. Bir suç iddiasının araştırılmasında işkence görenlerin varlığı ve işkencenin görünür kılınması suçun araştırılmasını akamete uğratmaz.

12. Tam tersine işkence uygulaması mutlak yasak olmasına rağmen devam ettiğinde, cezasız bırakıldığında ve suça dair delillerin uygun yöntemlerle toplanması yerine getirilmediğinde o iddia edilen suçun da örtbas edilmesine yol açar.

13. Sahte rapor iddiaları da bu tıbbi belgelerin değersizleştirilmesi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Yalnız bu ülkede değil, dünyanın pek çok ülkesinde bu tür iddialarla on yıllardır karşılaştım.

14. Yapılan soruşturmalarda düzenlenen bütün raporların tıbbi bilgiye ve araştırmaya dayalı sonuçlar olduğunu kanıtlamış olsam da her seferinde denemekten vazgeçmediler, belli ki vazgeçmeyecekler.

‘KİMSE BANA ULAŞMADI’

15. Diziyi hazırlayanlar öyle olduğunu iddia etse de ne yazık ki bana ulaşmadılar. Herhangi bir açıklama isteği de olmadı.

16. İlgili tıbbi belgeleme süreci tümünde her zaman uyguladığımız gibi tıp biliminin olanakları ile ve birçok uzmanlık alanından görüşler ve ilgili tetkiklerin değerlendirmesiyle hazırlanmıştır.

17. Elbette bu raporlar tıbbi ortamlarda tartışılabilir. Yeni tetkikler varsa değerlendirilir. Bir bilimsel yayının tartışması bilimsel ilkelerle yapılır ancak işkencenin meşrulaştırılması için kullanılamaz.

18. Uygunsuz bu süreç ve sosyal medyada emek verdiğimiz kurumları da içine alacak biçimde yürütülen karalama kampanyası ile ilgili hukuki girişimlerde bulunacağımı da buradan paylaşayım.”


 

140JOURNOS’DAN AÇIKLAMA

140journos’dan da Fincancı’ya şu yanıt geldi:

“Şebnem hanım merhaba, sorular belgesel yayınından önce aşağıdaki adreslerden tarafınıza iletilmiştir. Tarafların haklarındaki iddialara cevaplarına platformumuz her zaman açıktır. Sorularımızı açık olarak aşağıda da yeniden iletiyoruz. Vereceğiniz yanıtlara belgeselin altındaki açıklamalar ve yorumlar kısmında yer verilecektir. Bunun haricinde, serinin son bölümünde geniş çaplı bir cevap hakkı kullanmak isterseniz platformumuz bütün taraflara olduğu gibi size de açıktır.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram