Umut üzerine

Etrafımıza ve kendimize yazıklanarak bakmak yerine, üstesinden gelinen sorun ne kadar büyük olursa olsun geride bırakılabildiğine, bırakılabileceğine odaklanmak gerek.

IŞILAY YATKIN 20 Şubat 2022 GÖRÜŞ

Umut için kelime anlamı olarak, kişinin hayatındaki veya dünyadaki olaylar ve koşullarla ilgili olumlu sonuçlar beklediği iyimser ruh halidir, denilebilir.

Umut, aynı zamanda insanın yaşam enerjisinin en güçlü kaynaklarından biridir. Yaşam enerjisinden maksat, insanın özündeki hayatta kalma içgüdüsüdür.

Küçük çocuklardan örnek vermeyi severim, çünkü onlar insanın en saf ve temiz halini, özünü anlayabilmemiz için çok güzel misallerdir. Hoplayıp zıplarken zamanın nasıl geçtiğini farketmeyen, şimdi ve burada yaşamayı başarıyla sergileyebilen, uykusu geldiğinde başını dayayacağı  bir yer bile aramadan uyuyabilen muhteşem varlıklardır. Enerjisi bitince uyur ve uyanır uyanmaz kaldığı yerden devam ederler.

“Dün sen bana şunu dedin, şöyle olumsuz şeyler geldi başıma, yarın ne yaparız, daha öbür gün ne yer, ne giyeriz” gibi düşünceler çocukların akıllarına bile gelmeden bugünün hakkını vererek hayatlarını yaşarlar. Pahalı oyuncaklara ihtiyaç duymadan, huzurla mutfaktaki kap kacakla oynarlar.

ÇOCUKLARDAN ÖĞRENİLECEK ÇOK ŞEY VAR

Hayat yolculuğunda esneklik, kabullenme konusunda onlardan öğrenilecek ne çok şey var. Özümüz aslında ne kadar saf ve temiz öyle değil mi?

Onlara, yani geleceğin nesline, telaşı, büyük adam olma hedefini, az çalışarak da olsa çok para kazanma fikrini, etraftakilerle kıyaslanmayı, hep olmayan şeylerin konuşulmasını, elimizde ne kadar çok şeyin olduğunun farkına bile varılmamasını biz öğretiyoruz. Bu öğretiler de bizim olduğu gibi onların da ayaklarına dolanıyor.

Bizler kendimizi ev, eşya, araba, tatil, yakalanması ve yaşanılması gereken mutluluk hayallerine sıkıştıran insanlarız. Böyle olunca da yarın için yakalanacak hedefler bitmediğinden, durup anlık hayat okumaları yapamıyoruz maalesef.

Nedir hayat okuması?

İnsanın ara ara kendini dinlendirebilmesi için azıcık geriye çekilip, hedeflerinin yerine, elindekileri kendine hatırlatıp, onların kıymetlerini değerlendirmesi ve hayatındaki yerlerini düşünmesidir. Umudun da mutluluk gibi her zaman insanın içinde olduğunu idrak etmeye çabalamasıdır.

Umut, özümüzdeki sonsuzluk arzusuyla bağlantılı olduğu için sınırları olabilecek bir duygu değildir ve sadece hayal gücüyle sınırlıdır denilebilir.

Bu durum ise insanın hayalinin, kendisi için sonsuz güzellikler arzulamasının yanında aksi giden durumlarda da hayatın anlamsızlığına kadar giden iki uçta salınmasını netice verebilir.

Dolayısıyla çocuklarımıza ve kendimize hayaller kurarken çok aşkın şeyler istemenin yanında, yaşamın ve bir arada olabilmenin, yeri geldiğinde bir ekmeğin ne kadar kıymetli şeyler olduğunun idrakine varabilmeyi de öğretmeliyiz. Elimizde olmayanın neden olmadığını sorgulamak yerine “neler var elde?” , “ben bunlarla neler yapabilirim?” düşünceleri alışkanlık haline gelmeli ki “sorun yok” işaretini alabilsin çocuklar.

YAZIKLANMAK YERİNE ODAKLANMAK

Şunu bilmeli ki karşımıza çıkan sorunlar, bizim sorun çözme kapasitemizin üzerinde değillerdir. Etrafımıza ve kendimize yazıklanarak bakmak yerine, üstesinden gelinen sorun ne kadar büyük olursa olsun geride bırakılabildiğine, bırakılabileceğine odaklanmak gerek.

Mesela; nehirler gecenin karanlığında çocuklarla ve yüreğe gelen ağızlarla geçildi, geçilebilir.

Hapislerde ve  kamplarda yalnız kalmak bile zorken eş ve çocuklarla kalındı, kalınabilir.

Başka ülkelere geçebilmek için 20-30 kereyi bulan denemeler yapıldı, yapılabilir. Bunları arkadaşlar, kardeşler, ablalar, teyzeler, amcalar, abiler, halalar yaptı. Umudun söndüğünü düşündüğümüz yerlerde yine yeniden dirildi canlarımız.

Kışın ağaçların ölmediğini, içinde bambaşka bir canlılığın devam ettiğini bildiğimiz gibi tohumun ve yerin altında beklemenin de bir yaşam biçimi olduğunu ve bunların da sabrın bir çeşidi olduğunu öğretmemiz lazım kendimize.

RUHSAL YENİLENME KABİLİYETİ

Biz de hayatımızda bazen kıştaki ağaçlar misali bütün birikimlerimizi, meyvelerimizi bırakıp iskelet misali kalabiliriz. Ama biliriz ki yine cemre önce havaya, sonra toprağa ve sonra da suya düşecek ve bizim tekrar yol alma zamanımız gelecek. Böylesi dönemleri hasarsız atlatabilmek için önemli olan, uyum ve yenilenme kabiliyetlerimizin ne kadar kuvvetli olduğunu bilmektir. Bedensel yenilenme kabiliyetinden hiç aşağı kalmayan bir de ruhsal yenilenme kabiliyetimizin olduğunu bilmemiz lazım.

Umudumuzun, yazı ve baharı olduğu gibi kışı da olacak elbet. Dolayısıyla hayatımızın tekdüze ve hep yükselişte seyredeceğini düşünmek de bir yanılsamadır. Kış mevsiminin zorluğu, soğuğu, hareketsizliğinin yanı sıra aile ilişkilerini yakınlaştırıcı, birbirinin değerinin farkına varılmasını sağlayıcı, kusurları örtücü taraflarını önyargısızca kendimize ve etrafımıza göstermeye çalışmak lazım.

Bir çocuk misali yine yeniden ayağa kalkarak, “bu sefer olacak merak etme sen”, “geçen sefer iki adım atmıştın bu kez biraz daha tecrübelisin, olmaması için bir neden yok”, “gün doğmadan neler doğar” diyerek umudun sonsuza uzanan hattını içimizde tekrar tekrar çizmek temennisiyle…

*Psikiyatrist Dr. Işılay Yatkın anksiyete bozuklukları, depresyon, ergenlik problemleri, kişilik bozuklukları ve travma alanlarında çalışıyor ve bütüncül yaklaşımlı terapi ve bilişsel davranışçı terapi uygulamaları yapıyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com