Henri Barkey, Erdoğan rejimi tarafından nasıl “terörist” ilan edildiğini anlattı

Henri J. Barkey: "Türkiye'de her şey ülkenin bir dünya gücü olmasını engellemek için yapılan bir komployla açıklanabilmektedir. Bu iddia ülkenin siyasi dilinin merkezi haline getirildi. Bir rakibi karalamak istiyorsanız, tek yapmanız gereken onları bu komplolardan birini yapmakla suçlamaktır."

KRONOS 09 Kasım 2021 DÜNYA

Henri J. Barkey

Türkiye asıllı Amerikalı uzman Henri J. Barkey, ABD’nin önde gelen aylık siyasi dergilerinden The Atlantic’de Erdoğan rejimi tarafından komplo teorileriyle bir gecede nasıl “terörist” hale getirildiğinin hikayesini kaleme aldı.

Halen Lehigh Üniversitesi’nde Cohen Uluslararası İlişkiler Profesörü ve Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) Orta Doğu çalışmaları için kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Henri J. Barkey, Erdoğan rejiminin kendisini hiçbir delil olmaksızın 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilendirerek hakkında tutuklama emri çıkardığını belirtti.

İstanbul doğumlu olan ve Türkçe’ye iyi düzeyde konuşan Barkey, özetle yazısında şunları kaydetti: “Erdoğan hükümetine göre, aralarında en ünlüsü Türkiye’nin en önde gelen sivil toplum örgütleyicilerinden biri olan Osman Kavala’nın da olduğu geniş bir sözde komplocu grubun parçasıyım. Kavala işlemediği suçlardan dolayı yıllardır hapiste bulunuyor. Hükümet her birimiz için müebbet hapis talep ediyor. Türk yetkililerin ortaya koyduğu deliller tamamen uydurulmuş olsa da otoriter bir rejim bağlamında bunların hiçbiri gerçekten önemli değil: Basın, mahkemeler ve kamuoyu kontrolleri altında bulunuyor.”

KOMPLOCULUĞUN NASIL İŞLEDİĞİNİ ERDOĞAN HÜKÜMETİNDEN ÖĞRENDİM

“Suçlamalar hayatımı alt üst etti. Arkadaşlarımdan ve profesyonel bağlantılarımdan oldum, memleketime dönemiyorum. Ama tüm yaşadıklarıma bana aynı zamanda komploculuğun prosedürel düzeyde nasıl çalıştığını öğretti: Nasıl başlar, nasıl yayılır, sıradan insanları nasıl şüpheli ve masumları suçlu hale getirebilir.”

“Temmuz 2016’da, bir Washington düşünce kuruluşu olan Woodrow Wilson Center’da Orta Doğu Programı direktörü sıfatıyla düzenlediğim bir çalıştay için İstanbul’a gittim. Çalıştayın amacı, Başkan Obama’nın İran nükleer anlaşmasına Ortadoğu’da gösterilen tepkileri araştırmaktı; İstanbul, bölgedeki akademisyenler için uygun bir buluşma yeriydi. Büyükada’da tarihi bir otelde buluştuk. Darbe girişiminin olduğu gün, konferansa katılanlardan bazıları ve ben, gece geç saatlere kadar otelde televizyon karşısında olayları anlamlandırmaya çalıştık. Darbenin başarısız olduğu anlaşılınca, planlandığı gibi sonraki iki gün boyunca çalıştaya devam ettik. Daha sonra Washington’a dönmeden önce İstanbul’da biraz zaman geçirdim.”

“Sonra iktidar kontrolündeki basında hakkımdaki haberler başladı. Bunlar Türkiye’ye yaptığım seyahatle ilgili İstanbul havaalanında pasaport kontrolünden tam olarak ne zaman çıktığım gibi sadece yetkililere açık olan bilgiler de dahil olmak üzere her türlü ayrıntıyı içeriyorlardı.”

HİÇBİR KANIT OLMAMASINA RAĞMEN 15 TEMMUZ’LA İLİŞKİLENDİRİLDİM

“Hakkımda üretilen komplo hikayesine göre darbenin baş organizatörü olmakla suçlanan din adamı Fethullah Gülen’le işbirliği içindeydim. (Gülen darbeye ilişkin suçlamayı reddetti ve şu anda Pensilvanya’da sürgünde yaşıyor.) Türkiye’nin Gülen’in iadesine ilişkin talepleri Washington tarafından delil yetersizliği nedeniyle reddedildi. Türk hükümetinin tasavvuruna göre, bu reddetme, onun Washington’un korumak istediği önemli bir varlık olduğunu gösteren kanıttır.”

“Türk hükümetinin, ABD yönetiminin darbe girişiminin arkasında olduğu anlatısını inşa edebilmesi için uygun bir araç olarak kullanıldım. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın politika planlama kadrosunda görev yapmıştım ve bu nedenle Washington’da kapsamlı bağlantılarım olduğu biliniyordu. Türk makamları, ABD hükümetinin suç ortaklığına dair hiçbir şüphe bırakmamak için büyük bir güvenle benim bir CIA ajanı olduğumu da ileri sürdüler.”

“Zamanla bu anlatı süslendi ve hain davranışlarım hakkında yeni ayrıntılar uyduruldu. Bazıları sıradandı: Görünüşe göre, adadaki otele üzerinde Pennsylvania  kabartmalı küçük bir çan bırakmıştım. Bu benim muhtemelen Gülen’le bağlantılı olduğumu gösteriyordu. Söylemeye gerek yok, ama böyle bir şey yapmadım. Bazıları daha tehlikeli ve saçmaydı: İddiaya göre insanları öldürmek ve diğer CIA ajanlarının kaçmasına yardım etmek için ayrıntılı planlara girişmiştim.”

HAKKIMDA GOOGLE ARAMASIYLA YALAN YANLIŞ BİR İDDİANAME YAZILMIŞ

“Bazıları daha da absürd, neredeyse gülünçtü: Yetkililer, Ellen Laipson adlı bir kişiyle iki kez otel odalarında kalmış olmamı ilginç bulmuştu. Oysa sözkonusu şahıs eşimdi. Bir Türk gazetesi, Scott Peterson adlı tutuklu birinin darbe girişimi sırasında ABD yetkilileri tarafından affedilme karşılığında nasıl suikastçı olarak gönderildiğine dair bir haber yayınladı. Peterson California’da hamile karısını öldürmekten yıllar önce hüküm giymiş ve 2005’ten beri San Quentin hapishanesindeydi. Gerçekten de Büyükada’daki çalıştayımızda Scott Peterson adında bir katılımcımız vardı. Ama o kişi Christian Science Monitor gazetesinin uzun süredir Ortadoğu muhabirliğini yapmaktaydı. Anlaşılan Türk gazeteciler kimliğini tespit etmek için onu Google’da aramış. Bu ismi Google’da yazdığınızda karşınıza ilk çıkan kişi gazeteci olan değil, tutuklu olan Peterson’du. Sonrasında yaşananlar tahmine müsait.”

“Kavala’ya ilişkin Gezi protestolarına ilişkin yürütülen kovuşturma tamamen delil yetersizliğinden çöktüğünde, yetkililer bu kez şunu iddia etti: darbeyi planlamak için benimle birlikte komplo kurmuştu. Böylece Kavala’nın tutukluluğunu uzatmak için bir mazeret bulunmuştu. Kavala Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tahliye kararına rağmen dört yıldan fazla bir süredir hapistedir.”

“Onu hapiste tutan kanıtlar neler mi? Darbe girişiminden üç gün sonra tesadüfen bir İstanbul restoranında buluşarak yaptığımız kısa sohbet. Ancak iddianamede ikimizin birbirimizle yoğun temas halinde olduğumuz ve saatlerce telefonda konuştuğumuz iddia ediliyor. Yetkililer bu suçlamayı yapmakla birlikte, aramızda herhangi bir arama olduğuna dair doğrudan bir kayıtları olmadığını da kabul ediyorlar. Böyle bir kayıt yok, çünkü birbirimizi hiç aramadık.”

ALAKASIZ TESADÜFLER CİDDİ KANITMIŞ GİBİ KULLANILIYOR

“İddianamenin büyük bir kısmı alakasız tesadüflere dayandırılıyor: Türkiye seyahatlerimden birinde Adana’ya gitmiştim ve aynı gün Kavala da Fransa’ya gitmişti. Benzer şekilde, başka bir vesileyle Kavala, ben Türkiye’den döndükten üç gün sonra Fransa’ya gitmişti. Tüm bunlar, darbe teşebbüsünü hazırlık aşamasında bildiğimizin kanıtı olarak kullanılmaktadır.”

“İddianamede George Soros’un darbe girişiminden yaklaşık dokuz ay önce 2015 yılında İstanbul’a yaptığı ziyarette Kavala ve sanayici İshak Alaton ile görüşmesi yer alıyor. Günümüzde hiçbir komplo teorisi Soros eklenmeden tamamlanmış sayılmaz. Görünüşe göre bu ziyaret, Gülen’e yakın bir gazetede yer alan bir bebek ilanıyla aynı zamana denk gelmiştir. Savcıların hiçbir kanıtı olmayan iddialarına göre Gülen Bebek reklamı, Gülen’in yandaşlarına darbeyi başlatmaları için bir işaretti. Bu da Kavala, Alaton ve Soros’u darbeye bağlamaktadır. Bu hikaye iddianamede en az üç defa yer alacak kadar önemli görülmektedir. Araya ben de sıkıştırılmışım: Habere göre Alaton’u darbeden bir hafta önce gerçekleşeceğine dair uyarmıştım.”

“Savcılar, darbeyle ilgili faaliyetlerime dair somut kanıt sağlayamayacaklarını açıkca kabul ediyorlar. Buna yönelik de tuhaf bir mazeretleri var: Bir istihbarat ajanı olarak izlerimi nasıl gizleyeceğimi ve gizli iletişim ve seyahat yöntemlerini nasıl kullanacağımı biliyorum. Dolayısıyla suçluyum. Komplocu zihin, hiçbir aklayıcı kanıtın yeterli olmadığı, çarpık bir mantığa göre çalışır. Masumiyetinizi tartışmak sadece sizi daha fazla suçlu yapar. Bu entrikaları bir yanıtla yüceltmemeyi seçtim ve mahkemede beni savunmak üzere temsil eden kimse olmadı. Ama gerçek şu ki, tüm bu deneyim bana profesyonel ve kişisel olarak çok zarar verdi. Komplo teorileri güçlüdür; hükümetler tarafından yayılanlar ise daha da güçlüdür.”

IRAK YÖNETİMİ KAÇIRILABİLECEĞİM KONUSUNDA UYARDI

“Türk hükümeti, Batılı düşünce kuruluşlarına beni etkinliklerine davet etmemeleri için baskı yaptı. Kariyerimi Türk ve Kürt jeopolitiği üzerinde çalışarak geçirdim, ancak artık Türkiye’ye seyahat edemiyorum veya bu konularda araştırma burslarına başvuramıyorum. Irak’taki üst düzey yetkililer de dahil olmak üzere, Kuzey Irak’a seyahat etmenin benim için bir sorun haline gelebileceği konusunda uyarıldım, çünkü Freedom House’un bildirdiği gibi, Türkiye orada zorla geri döndürme operasyonları yapıyor.”

“Türkiye’deki güvenlikleri için anlaşılır bir şekilde endişe duyan arkadaşlarım ve akademik meslektaşlarımla bağlantımı kaybettim, çünkü Türk hükümeti istediği zaman istediği kişiyi kovuşturuyor. Darbeden beş yıldan fazla bir süre geçtiği halde, Türk medyası – yazılı basın, televizyon ve sosyal medya – hala bana hakaret ediyor ve bu yalanları yayıyor. Temmuz ayında, ülkenin önde gelen gazetelerinden birinde, adını daha önce hiç duymadığım bir köşe yazarı, bütün bir köşesini “eylemlerime” adadı. O zamandan beri Türk basını benim hakkımda benzer yazılar yayınlamaya devam ediyor.”


 

“Birey düzeyinde komplolar, zayıf adamın anlayamadığı gelişmeler için yaptığı açıklamalardır. Ama devlet düzeyinde, onlar güçlü silahlardır. Liderler tarafından kendi çıkarları için, kafa karıştırmak ve tamamen yalancılık amacıyla icat edilir ve alaycı bir şekilde istismar edilirler. Türkiye’de bir atasözü vardır: Damlaya damlaya göl olur. Bu çileden beş yıl sonra o göl bir okyanus haline geldi.”

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com