Siyaset bilimci Mümtaz’er Türköne bu kez bir romanla okur karşısında

Zaman gazetesindeki yazıları nedeniyle 4 yıl hapis yatan ve tahliye edildikten sonra kitaplarına yoğunlaşan akademisyen Mümtaz'er Türköne'nin son eseri 'Bindokuzyüzyetmişsekiz' KDY tarafından basıldı. Roman, Türköne'nin deyişiyle, 1978 yılının Mart ayını, gerçek dönüm noktasını konu alıyor.

KRONOS 04 Ağustos 2023 KÜLTÜR

Zaman gazetesinde yazdığı yazılar nedeniyle 15 Temmuz sonrasında önce darbe girişimi  ardından da silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yargılanan ve hakkındaki karar Yargıtay’da bozulduktan sonra tahliye edilen siyaset bilimci Prof. Mümtaz’er Türköne’nin romanı yayınlandı. Daha önce eserleri Nesil, Yakamoz, Kapı, Profil ve Etkileşim gibi yayınevleri tarafından basılan Mümtaz’er Türköne’nin son kitabı, KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) tarafından basıldı.

Türköne, hatırlanacağı üzre, 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden İstanbul milletvekili aday adayı olmuş, 21 Aralık 2011 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliklerine getirilmiş, göreve getirildikten sonra Atatürkçülük ile ilgili yaptığı açıklamaların ardından gelen tepkiler üzerine 5 Ocak 2012 tarihinde görevinden istifa etmişti.

Ünlü akademisyenin Bindokuzyüzyetmişsekiz adlı son eserinin arka kapağında şu sözler yer alıyor:

“YAZDIKLARIM YAŞADIKLARIM, GÖRDÜKLERİM, DİNLEDİKLERİM VE ARAŞTIRMALARIM”
“İlk gençlik yıllarına takılıp kalan benim neslim adına, 1978 yılını ve bilhassa Mart ayını kayda geçirmek istedim. Roman kurgusu içinde olaylar, doğruluğundan çok mantığı ve duyguları ile o günlere ait gerçekleri takip ediyor. Yazdıklarımı yaşadıklarımdan, gördüklerimden, dinlediklerimden ve araştırmalarımdan çıkarttım.

Devlet şiddet kullanma tekeline sahip ölüm iktidarıdır; çarklarını-dişlilerini kanla çalıştırır. Şiddet gösterip hükmünü icra etmek için şiddet ortamına ihtiyaç duyar. Geleneksel tedavide kullanılan sülük gibi halkın kanını emer ve şişer. Kanı emilen halk da vücuttaki cerahatın azaldığını düşünüp rahatlar. Devlet içinde iktidar sahiplerinin en sevdiği şey bu yüzden isyandır, ayaklanmadır. Önce tahrik eder, sonra alevlenmesi için bekler. Arkasından olağanüstü kanunlarıyla, silahlarıyla, hapishaneleriyle balyozu tepelerine indirir. Ve hepsinde kargaşadan, azalan devlet otoritesinden ve düşmanların ne kadar kavi olduklarından şikâyet edilir.


 

“70 YILLARDA İKTİDAR OYUNU”
Devletin gücünü göstermek için düşmanlara ve hainlere ihtiyacı vardır.
70’li yıllarda binlerce genç devlet içindeki iktidar oyununun çarklarını çalıştırmak adına feda edildi. Ülke bir kan banyosunun içinden geçti. Soğuk Savaş’ın ideolojik rekabeti 27 Mayıs ve 12 Mart’tan sonra devletin sahiplerine kontrolü tekrar ele geçirme fırsatı verdi. 1978 yılı ve Mart ayı, darbe şartlarını olgunlaştırmak adına, devlet içinde şeytan kadrosunda iş görenlerin ölüm kusan tanrı kadrosuna atanmasının tarihidir. Bombalamaların ve toplu katliamların birdenbire tırmanması verilmiş bir kararın ve uygulamaya konan planın eseridir.

Safça iyi niyetli duyguların peşindeki gençler bu iktidar oyunun kurbanları olarak seçildi. Yeni nesillere yaşanmış bu trajediyi, özellikle takılıp kaldığımız duygu fırtınalarını romanın sunduğu imkânlarla emanet etmek niyetiyle bu romanı kaleme aldım.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram