‘Bir kulüp başkanı hakeme saldırdı diye ‘şiddet’i konuşmak, haksızlık…’

Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya, siyasi iktidar ile elitlerinin şiddetle ilişkilenmesini ve toplumdaki karşılıklarını Kronos’a anlattı: İş cinayetleri, kadına yönelik şiddet, hekimlere yönelik şiddet, muhalif kişi ve gruplara saldırılar ve muhalefeti hedef alan sözel ve fiziksel saldırılar devam ediyor.

ÖZLEM ERGUN 18 Aralık 2023 SÖYLEŞİ

AKP eski milletvekili Faruk Koca’nın, hakem Halil Umut Meler’e saha ortasında yumruklu saldırısı çeşitli boyutlarıyla tartışılmaya devam ediyor. Koca’nın olayla ilgili son ifadeleri, kendisini cezaevinde ziyaret eden AKP’li Mehmet Metiner’in aktarımıyla basına yansıdı. Kalp ve şeker hastası olduğunu, stresli ortamda şekerinin yükseldiğini ve ne yaptığının farkında olmadığını söyleyen Koca eklemiş: “Sadece yanına varıp suratına “yuh sana!” deyip tükürmek istediğimi hatırlıyorum.”

İKTİDAR-TOPLUM-ŞİDDET

Siyasi iktidar ile elitlerinin şiddetle ilişkilenmesini ve üretilen şiddetin toplumdaki karşılıklarını sosyal psikoloji alanındaki çalışmalarıyla bilinen psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya’ya sorduk.

Kaya, “Tabloyu bireysel faktörlerle açıklamak, bireyin psikolojisine indirgemek doğru değil. Bugün siyaset tarafından, şiddetin ve şiddet dilinin politik bir araç olarak kullanıldığını görüyoruz” derken ekliyor:

“Cezasızlık fail açısından eylemi tekrarlayabilme potansiyeli yaratırken; mağdur için sürekli bir örselenme, incinme, adalet inancının kaybı, boyun eğme, yılgınlık ve umutsuzluk anlamına geliyor.”

Sözü, psikiyatrist Burhanettin Kaya’ya bırakıyoruz.

TEMEL SORUNLARDAN BİRİ CEZASIZLIK

AKP eski milletvekili ve Ankaragücü Kulübü Başkanı Faruk Koca’nın hakeme yönelik şiddetini, sosyal psikoloji açısından nasıl okuyorsunuz? Koca’nın uyguladığı şiddet, iktidarların şiddetle ilişkilenmesi bağlamında ne söyler?

Futbol sektörü ile ticaret, siyaset ve mafyanın ilişkisi futbolun kuruluşundan bu yana var olan bir olgu ancak son yıllarda bu ilişkiler, özellikle dijital dünyada egemenlik gösteren bahis uygulamalarıyla daha da vahim boyutlara ulaştı.

Futbol kulüpleri, siyasetle ilişki kurmak açısından da etkin olarak kullanılıyor ve özellikle siyasal iktidarla kurulan ilişkiler bağlamında önemli güç odakları olarak kendini gösteriyor. Bütün kulüplerin benzer yakınlaşmaları söz konusu, eski bir AKP milletvekili aynı zamanda futbol kulübü başkanı olabilir mesela. AKP milletvekilinin beklediği sonuç gerçekleşmediğinde şiddet uygulayabilme gücü bulabilmesi; sırtını dayadığı siyasal gücün onu her koşulda koruyacağı, suçlarının cezasız kalacağı inancından kaynaklanıyor.

Bununla ilgili çok örnek var ve bugün adaletin geldiği noktada en temel sorunlardan biri cezasızlık… Cezasızlık fail açısından eylemi tekrarlayabilme potansiyeli yaratırken; mağdur için sürekli bir örselenme, incinme, adalet inancının kaybı, boyun eğme, yılgınlık ve umutsuzluk anlamına geliyor.

Hatta burada sorulması gereken bir soru var. Önceki ve başka örneklerde hiçbir ceza görmeyen, yargılamaların gerçekleşmediği, soruşturmaların kapatıldığı yerde nasıl oldu da Futbol Federasyonu bu kez çok hızlı karar verebildi? Bu tutum; siyasal iktidarının seçime gidilen süreçte imajını sarsan olumsuz bir etkeni ortadan kaldırmaya yönelik girişimi olarak düşünülebilir.

Şiddet, son yıllarda çok çeşitli biçimlerde artıyor. Şiddeti; kulüp başkanı eski bir AKP milletvekilinin hakeme uyguladığı şiddet nedeniyle konuşmaya başlamak bana haksızlık gibi geliyor. Çünkü bugün; artan iş cinayetleri, iş kazası görünümündeki iş cinayetleri, kadına yönelik şiddet, cinayetler, hekimlere yönelik şiddet, muhalif kişi ve gruplara saldırılar ve her türlü ayrımcılıkla birlikte özellikle muhalefeti hedef alan sözel ve fiziksel saldırılar devam ediyor.

KAYIRMACILIK, LİYAKATSİZ STATÜ, GÜÇ ARZUSU

Koca’nın hakeme uyguladığı şiddet; etrafındakilerle birlikte anında lince dönüşmesiyle, bağlantılarıyla ve ortalık yerdeliğiyle failin kimliğine ve şiddetin örgütlülüğüne ilişkin ne anlatır? 

Çok şey anlatır. İktidarın uzantısı olan, onu besleyen ve ondan beslenen bir yapının kendisi için farklı bir hukuk uygulaması beklemesi, -ki buna buna ikili hukuk deniyor- bu ikili hukuk nedeniyle şiddeti kolaylıkla eyleme dökebilmesini ve güçten beslenenlerde oluşturduğu algı ile linçe dönüştürülmesini olanaklı kılıyor. Cezasızlık, kayırmacılık, liyakatsiz statü, güç elde etme arzusu bir beklenti değil bir gerçeklik. Fiili bir durum olunca da, bu sonuçlar daha kolay ortaya çıkıyor.

MAFYATİK İLİŞKİLERİ ORTAYA ÇIKARABİLİR

İktidar odaklarının ya da gücün kendisine ait olduğunu düşünenlerin uyguladığı şiddet; toplumda nasıl karşılık bulur, toplum psikolojisini nasıl etkiler?

Örseler, travmatize eder, adalet inancını çökertir hatta yok eder, bireylerin güven duygularını azaltır; toplumda hem öfke hem umutsuzluk doğuracaktır. Önemli bir ülkede olduğu, güvenli bir şehirde yaşadığı inancını giderek ortadan kaldırır ve bunun sonu umutsuzluk, yılgınlık ve beklentisizlik olacaktır.

Bütün bunların zaman içinde düzelmeyişi, şiddet uygulayanın cezasız kalması bir yandan umutsuzluğu, yılgınlığı artırırken diğer taraftan da insanları farklı adalet arayışlarına yöneltir. Bu adalet arayışı, şiddeti ve suç davranışlarını arttıran, mafyatik ilişkileri öne çıkaran bir noktaya gelebilir.

Devletin asıl sorumluluğu ve görevi; ülkede yaşayan her bir vatandaşa -siyasi düşünce, etnik yapı vs. ayrımı gözetmeksizin- eşit mesafede durup, onların haklarını koruması ve insanların güvende hissettikleri bir ülke yaratmaktır.   Bunun işlemediği durumda, çok temel değerlerde sarsılma olacağı açıktır.

BURADA AÇIK BİR AYRIMCILIK VAR

Amed Spor’a yönelik ırkçı saldırılara da çokça tanık olduk. Bu iki durum arasında koşutluk/ilişki var mı?

İki olayı karşılaştırdığımızda paralellik değil aksine asimetri ve zıtlık söz konusu. Bursaspor maçında ciddi ırkçı söylem ve saldırılarda bulunan, ısrarla sürdüren ayrıca medya ve troller yoluyla yaygınlaştıran yapıya herhangi bir ceza verilmediği gibi uyarıda bile bulunulmadı; ki burada açık bir ayrımcılık var.

Faruk Koca meselesinde sergilenen tutum ise yani hakeme yönelik şiddetin hızla değerlendirip cezalandırılması burada bir asimetri yaratıyor. Buradaki tercih de, failin eski AKP milletvekili olması nedeniyle grup içi bir sorunlar ve çatışmalarla ilişkili olabileceği izlenimini yaratıyor.

İKTİDARLAR, HER ŞEYİ ARACA DÖNÜŞTÜME POTANSİYELİ TAŞIR 

Tribünler, toplumdaki şiddetin en görünür hale geldiği alanlardan biri. Neden böyle? 

Kitlelerin tepkilerinin soğurulduğu, ortadan kaldırıldığı ya da daha da yoğunlaştırıldı diğer taraftan kriminalize de edildiği bir alan olarak futbol ortamı kullanılıyor. Tribünlerin politik bir araca dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.

Siyasi iktidarlar, varlıklarını sürdürmek için hemen her şeyi araca dönüştürme potansiyeli taşırlar ve farklı yönleriyle futbol da böyle bir özellik taşıyor.  Türkiye’ye özgü değil dünyanın birçok ülkesinde futbol ve siyaset ilişkisi, kitle psikolojisinde bazı tutum ve davranışların üretildiği yerler olmuştur.

Tribünler kimi zaman bir toplumsal muhalefetin taşıyıcısı olarak etki gösterir, bazı değerleri savunur bazen de ırkçı ayrımcı söylemlerle ötekileştirmenin kaynağı olur. Bu gerçekten üzerine çalışılması gereken, farklı açılardan bakılması gereken bir tartışma konusu.

İKTİDARLARIN ŞİDDETLE EGEMENLİK KURMA EĞİLİMLERİ

Toplumsal yaşamın her alanında yaygınlaşan şiddetin sebeplerini nerelerde aramalıyız? Toplumdaki şiddet eğilimi nerelerden, nasıl besleniyor?

Artan şiddetin nedeni kişisel değil; tabloyu bireysel faktörlerle açıklamak, bireyin psikolojisine indirgemek doğru değil. Bugün siyaset tarafından, şiddetin ve şiddet dilinin politik bir araç olarak kullanıldığını görüyoruz.

Yoksulluk, eşitsizlikler, ekonomik krizler özellikle neoliberal politikaların yarattığı ciddi güvence kaybı, işsizlik vs. tüm bunlar ve siyasal yapıların şiddetten yararlanarak iktidar/egemenlik kurma eğilimleri, toplumsal şiddetinin artışında rolü olan temel değişkenler.

Aslında suç ve şiddet davranışlarındaki artışı ve nedenselliklerini anlayacağımız bilgilere daha önce ulaşabiliyorduk. Örneğin, 2008 yılına kadar Emniyet Müdürlüğü suç istatistiklerini yayınlıyordu, buradaki demografik bilgilerle şiddet ve suçun nedenselliği üzerine düşünebilecek verilir elde edebiliyorduk. Sonra özellikle saldırı ve hırsızlık suçlarının artması ve bunların toplumda infial yaratacağı düşüncesiyle bu istatistikler yayınlanmamaya başladı.

2008 yılından itibaren şiddet ve suç davranışının bu temel bileşenleriyle ilgili bilgilere sahip olamıyoruz. TUİK verileri de bu konularda yorum yapabileceğimiz, öngörüde bulunabileceğimiz, nedensellik bağı kurabileceğimiz şekilde oluşturulmuş değil.

Bu konuda araştırmalar yapılmak zorundadır, toplum tabanlı epidemiyolojik çalışmalar, şiddet davranışı ve yarattığı sonuçlarla ilgili kapsamlı çalışmalar hem geçmişten bugüne olanı anlamamıza hem de geleceğe yönelik bazı öngörülerde/projeksiyonlarda bulunmamıza katkı sağlayabilir.

KÖTÜLÜKLE MÜCADELENİN YOLU, İYİLİĞİ ÖRGÜTLEMEKTEN GEÇER

Buradan çıkış var mı? İyileşmek nasıl mümkün?

Hawking’in sözlerini burada sarf etmekten memnuniyet duyarım. Yapay zekanın dünyada egemenlik kazanmasıyla ilgili korkularının yarattığı etkiyle karamsarlığı ve umutsuzluğu vurgulasa da sözü çok değerlidir: Yaşam varsa umut vardır.

Şiddete ve bütün bu buna eşlik eden ya da sonucunda ortaya çıkan kötülüklere karşı mücadele etmenin yolu her zaman iyiliği örgütlemektir. Toplumların gelişmesi/güçlenmesi, toplumsallaşmanın ve bireysel yetkinliğin artması, bireylerin özgürlükçü, sorgulayan düşüncelere ulaşması ve umudu dayanışmayla örmesi/örgütlemesi, siyasetin buna göre dönüşüm geçirmesi bunları değiştirebilir. Bu da; çalışanların, emekçilerin, üretenlerin, hayata hayat verenlerin sorumluluğu ve çabasıyla can bulacaktır diye düşünüyorum.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram