‘Erdoğan’la Şimşek’in yaptığı tam bir iyi polis, kötü polis oynama hali’

Prof. Dr. Aziz Konukman ‘Mehmet Şimşek ekonomisi’nin faturasını Kronos’a anlattı: Erdoğan büyük ihtimalle dedi ki; “Kardeşim bu işler seçim sonrasına kalsın, sonra ne yaparsan yap.” Tam bir, iyi polis kötü polis oynama hali. O zaman da “Mehmet sen alınma, ben sıkıştığımda sana yükleneceğim” diyecek. Durum bu.

ÖZLEM ERGUN 01 Temmuz 2023 SÖYLEŞİ

Merkez Bankası, Mehmet Şimşek’in bakanlık görevine iadesinin ardından ilk toplantısında Eylül 2021’den beri sürdürülen indirim döngüsüne tam da beklendiği gibi son vererek faiz artışı kararı aldı. Ancak MB’nin yüzde 8,5‘tan yüzde 15’e çıkarttığı faiz, piyasaların yüzde 40’ları bulan beklentilerini karşılamamış olacak ki, döviz kurlarındaki yükseliş sürüyor.

Her ne kadar beklentiler karşılanmamış olsa da, alt üst olmuş makroekonomik dengeleri toparlamak için imdada çağrılan Şimşek’in temsil ettiği ‘piyasa ekonomisi’ yürürlüğe girmiş gibi duruyor. Ancak gerçekten öyle mi?

Prof. Dr. Aziz Konukman, bunun neden şimdi mümkün olamayacağını şöyle özetliyor:

“Mehmet Şimşek’in uygulayacağı, mali disipline dayalı bir tür IMF’siz IMF modelidir ve bu, seçim atmosferine uymuyor. Erdoğan büyük ihtimalle dedi ki: Kardeşim, bu işler seçim sonrasına kalsın. Sen şimdi ne yap ne et durumu idare et. Ama seçimden sona ne yaparsan yap. Kemerleri sık, IMF’ye gitmeden tam bir IMF programı uygula.

Asgari ücrette 500 dolardan çark ettiler ama yine de bir zam yaptılar. Klasik bir IMF programı olsaydı bu zamlara izin verirler miydi? Neden böyle oldu? Çünkü seçim var.”

SERVET TRANSFERİ OLARAK ENFLASYON

Faiz artışının düşürmeye yetmediği dövizdeki yükselişin enflasyonu tetikleyeceğine işaret eden Konukman, “Çünkü Türkiye’deki enflasyonu, maliyet yönünden yukarı çeken en önemli faktör kurun kendisi. Çünkü Türkiye ithal girdilere bağımlı bir ülke” diyor.

Enflasyonun, sermaye lehine bir tür gelir transferi olarak iş gördüğüne dikkat çeken Konukman, “Yağmur gibi vergiler gelecek” diye de ekliyor:

“Fatura elbette emekçilere çıkacak çünkü başka bir seçenek yok. Türkiye’de dolaylı vergiler yüzde 70, doğrudan vergiler yüzde 30. OECD’de bu tam tersidir. Şimdi normalde ne beklenir? Servet vergisi… Yapabilecek durumdalar mı? Sermayeyi vergilendirebilirler mi?”

Konukman faiz, döviz, enflasyon ve ‘Mehmet Şimşek ekonomisi’yle ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

SICAK PARA İÇİN YÜZDE 15 FAİZ YETERLİ DEĞİL

MB’nin 27 ay sonra yaptığı faiz artışıyla sıcak paranın ülkeye gelmesi umuluyordu. Yüzde 8,5’tan 15’e çıkarılan faiz, bu beklentileri karşıladı mı? Faiz artışıyla, sıcak para arasında nasıl bir ilişki var? 

Faiz artışının yapılacağı belliydi zaten. Devir teslim töreninde yapılan konuşmadan hatırlayalım: “Rasyonel politikalara dönmek tek seçenek” denmişti. Buradan da anlaşılıyor ki, düşük faiz politikası sona erdirilecek. Ama hangi oranda yükseltilecek? Biliyorsunuz ki uluslararası finans piyasalarının beklentileri 35-40’lara kadar çıktı.

Onun da nedeni şu, enflasyon 40-50 bandındaysa en azından reel faizin sıfır olması gerek ki, en azından beklenen enflasyon kadar olsun. Tercih edilen aslında pozitif olmasıdır.

Mantığı şu; diyelim dışarıdan 100 dolar getirdim, 1 yıl sonra da geri döneceğimi varsayalım. Şimdi ben bu 100 doları bir kurdan bozdurdum sonra bunu 1 yıllık devlet hazine kağıdına yatırabilirim, mevduata yatırabilirim. TL cinsinden çeşitli finansal enstrümanlara yatırabilirim. Sıcak para dediğimiz kısa vadeli sermaye hareketleri bunun için geliyor. E şimdi sizin ona öyle bir TL kazancı sağlamanız gerekir ki en azından beklenen enflasyonun üzerinde olsun, gelen para kazandığını öyle hissetsin ama dönerken de kur fazla oynamasın. Yabancı yatırımcı bir başka ülkeye bu niyetle gelir.

İyi ama kardeşim birinci koşul sağlanamadı, faizin 15 olması bunu karşılamaya yetmiyor. Bu ileride olabilir mi? Olabilir. Hangi faiz oranı, onların gelmesini sağlayacak o oran piyasada oluşabilir. Ama zaten kendisi de buna inanmıyor.

ERDOĞAN: KÖRFEZ ÜLKELERİNDEKİ DOSTLARIMIZ SAYESİNDE

 MB’nin faiz artışı kararını açıklandığı gün, CB Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gitmesi de dikkatleri çekmişti.

Böyle bir tarihi açıklama yapılırken iki önemli siyasi sorumlu Birleşik Arap Emirlikleri’ne gidiyor. Bu ne demektir?

Her ne kadar, “Resmi olarak yatırımları konuştuk” dense de, bence gayriresmi olarak bir döviz depo hesabı peşinde oldukları anlaşılıyor. Çünkü bunun ipuçlarını Erdoğan seçimlerden önce vermişti. Suudi Arabistan’dan 5 milyar dolar alınmıştı hatırlarsanız. Böyle bir arayış içindeydi. Hatta kurun son ateşinin düşmesinde, “3 milyarlık bir döviz depo hesabı eklendi. Bu, döviz bakiyesinde görüldü” dendi.

Erdoğan, seçim öncesinde “Döviz ateşini bugüne kadar durdurduysak, Körfez ülkelerindeki dostlarımızın verdiği döviz sayesinde” bile dedi.

SICAK PARA GELSİN DİYE FAİZ ARTIŞI SÜRECEK

Başka faiz artışları olası mı?

Süreç içerisinde faizi arttırmaya devam edecekler. Burada bütün dert sıcak paranın gelebilmesi…

Sıcak para gelirse ne olur? Dövizin ateşi belli bir süre sonra sönmeye başlar. İnsanlar dövizden hafif hafif TL’ye yönelir ama öyle bir şey olmadı. Gelen de olmadı. Bu net bir şekilde görüldü.

Kolay değil. Çünkü bankaların ellerinde menkul kıymetler var. Makro ihtiyati tedbirler uygulandı. Hani kredileri kesmek için topladığınız mevduatın şu kadarını devlet borçlanma senetlerine yatıracaksınız… Onlar düşük faizli, yani faiz yükseldiği zaman ne olacak bu kağıtların değeri? Düşecek, zarar yazacak. Bunu göze alamadılar.

Bununla ilgili iki toplantı yapıldı. Biri Maliye Bakanlığı’yla… “Bu kağıtları bakanlık alsın” dendi.  Daha sonra oradan olumsuz cevap gelince Merkez Bankası Başkanıyla görüşüldü. Buralardan olumlu cevap gelmedi.

Radikal kararlar sıcak paranın gelişini sağlıyor gibi görünebilir ama ani faiz yükseltmeleri kredi piyasalarını allak bullak edebilir. Çünkü uzun bir süre politika faiziyle diğer faizler arasındaki bağ kopmuş, aktarım mekanizması bozulmuştu biliyorsunuz.

Şimdi faizlerin şu yükselmesi bile kredi faizlerinde sıçrama yarattı. Hatta bazı krediler verilmiyor. Yüksek ama verilmiyor.

ÇÜNKÜ TÜRKİYE İTHAL GİRDİLERE BAĞIMLI BİR ÜLKE

Şimşek, göreve gelir gelmez ilk hedefinin enflasyonla mücadele olacağını söyledi. Oysa şimdi döviz kurlardaki artışla birlikte enflasyonun yeniden tetiklenmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu koşullarda enflasyonla gerçek bir mücadele söz konusu olabilir mi?

Olamayacak. Bir kez daha altını çizelim. Bir faiz vereceğiz, bu çok cazip olacak. Gelecek parası olanlar, şirketler dövizlerini bozduracak TL cinsinden finansal enstrümanlara yönelecek. Dövizin gelmesi, kuru aşağı doğru çekecek. Kur aşağı doğru çekilince, kurun fiyatlarla geçişkenliği sekteye uğrayacak. Ve böylece kur kaynaklı fiyat artışları azalacak.

Çünkü Türkiye’deki enflasyonu, maliyet yönünden yukarı çeken en önemli faktör kurun kendisi. Niye? Çünkü Türkiye ithal girdilere bağımlı bir ülke… Dolayısıyla Maliye Bakanı’nın o kurgusu/mantığı doğru. Diyor ki, “Sıcak para gelecek, dövizin ateşi düşecek. Bu enflasyon üzerinde olumlu etki yaratacak.”

Ama o beklenti olmadı, tam tersi bir durum oldu. Zaten seçim öncesinde de kuşkuları öyle değil miydi? Aman kurun ateşini tutalım. Çünkü kurun ateşinin yükselmesi sokakta hep bir bunalım olarak algılanır. “Aman kur atışı olmasın”

Çünkü kur, enflasyonu da tetikleyen bir şey. Düşünsenize… Siz asgari ücret için dolar cinsinden bir hesap yapıyorsunuz. Asgari ücret, daha resmi gazetede yayınlanmadan erimiş oluyor.

HAYIR EFENDİM… İĞNEYE NE KADAR, İPLİĞE NE KADAR ZAM GELDİ?

TÜİK’in, Türkiye’nin girdi-çıktı tablosunu 11 yıldır güncellenmediğine de özellikle dikkat çekiyorsunuz. Bu neden önemli? 

Burada Mehmet Şimşek’e de bir çağrıda bulunalım. TÜİK’le görüşmeler yapması lazım çünkü kurdaki 1 TL’lik bir artışın sektörel fiyatlara katkısı, buradan üretici fiyatlarına ve tüketici fiyatlarına katkısının TÜFE’ye yansımasıyla ilgili en son çalışma 2012 yılına ait.

Yani Türkiye’nin girdi-çıktı tablosu 11 yıldır güncellenmedi. Aradan bunca yıl geçmiş siz hâlâ eski girdi-çıktı katsayılarıyla iş görüyorsunuz. TÜİK’e talimat verilip TÜİK’in acilen bu çalışmayı yapması lazım çünkü hükümet önünü göremez.

Gazeteciler şöyle bir şey diyor mesela: İğneden ipliğe zam geldi. Hayır efendim iğneye ne kadar, ipliğe kadar? Hepsine aynı zam gelemez. Demek ki, birileri ithal girdilerin maliyetleri düşük olmasına rağmen fahiş zamlar yapabiliyor. Bunların da iktidar tarafından tespit edilmesi lazım… İthal çıktısı sınırlı olan bir sektör de bu zam furyasından yararlanıyorsa haksız kazanç elde ediyor demektir.

ERDOĞAN, SEÇİMLERİ BÜYÜYEN BİR EKONOMİYLE KAZANIYOR

Bir de Erdoğan’ın sıklıkla yaptığı ‘ekonomik büyüme’ vurgusu var.

Erdoğan şunun derdinde: Aman büyümeye helal gelmesin. Çünkü diyor ki, “Ben seçimi yüzde 4,4 büyüyen bir ekonomi sayesinde kazandım.” Ama bunun da somut kanıtları var. Erdoğan ne zaman seçim kazansa, büyüyen bir ekonomiyle kazanıyor. Bir tek istisnası var. 2018 yılındaki yerel yönetim seçimlerinde büyükşehirleri kaybetti. Orada Türkiye ekonomisi bir daralmıştı.

Peki, ‘ekonomik daralma’ ne demek?

Sokaktaki insan için bu işsizlik demek, istihdamda azalma demek. Sokaktaki insan için gerçek bunalım, işini kaybetmek. Bir, insanın işsiz kaldığını düşünün bir de enflasyonu düşünün. Hangisi daha kötü?

Enflasyonda alım gücünüz düşer ama bir işiniz halen vardır. İşsizlikte, geliriniz yok ve hiçbir şey alamazsınız. İşsizlikte, ‘bunalım’ algısı toplumda yayılır ve siyasi iktidarın seçimi kazanma olasılığı düşer.

Oysa Erdoğan, balkon konuşmasında ısrarla yerel seçimlerde büyük şehirlerin geri alınmasını istedi. Dolayısıyla, Mehmet Şimşek’in uygulayacağı mali disipline dayalı bir tür IMF’siz IMF modeli seçim atmosferine uymuyor.

Erdoğan büyük ihtimalle dedi ki; “Kardeşim bu işler seçim sonrasına kalsın. Sen şimdi ne yap ne et durumu idare et. Ama seçimden sona ne yaparsan yap. Kemerleri sık, IMF’ye gitmeden tam bir IMF programı uygula.”

ÇÜNKÜ SEÇİM VAR

“İstihdamın korunması, emek maliyetinin/ücretlerin düşürülmesiyle mümkün olabildi” yorumları yapılıyor. Ücretlerin baskılanması, bahsettiğiniz bu kemer sıkma politikalarının önemli bir bileşeni galiba.

Bileşeni ama şöyle bir şey olmadı mesela… Klasik IMF programlarında ne olur? Bu zamlar verilmez. Şimdi yine iyi kötü bir zam verildi. Şöyle bir şey çoğunlukla yanlış anlaşılıyor: Efendim oturdular TİSK’le TÜRK İŞ’le asgari ücreti belirlediler.

Hayır efendim. Bu seferin öncekilerden tek farkı, Erdoğan süreçte yokmuş gibi davrandı. Asgari ücretin 500 dolar olması Erdoğan’ın fikri. Ha ne oldu? 500 dolardan çark ettiler ama yine de bir zam yaptılar. Klasik bir IMF programı olsaydı bu zamlara izin verirler miydi?

Neden böyle oldu? Çünkü seçim var. Çünkü Erdoğan şunu biliyor, nasıl olsa enflasyonla bunlar geri alınacak.  Durum bu. Esas kemer sıkma politikalarını yerel seçimlerden sonra göreceğiz.

Ama bu arada da çalışanlar, ücretliler için ortam güllük güneşlik olacak sanılmasın. Bakın yakında ek bütçe gelecek. Çok karıştırılan bir şey… 659,4 milyar bütçe açığı var. “Bütçe açığı katlanacak” diyorlar. Hayır efendim. Ek bütçe ile bütçe açığı katlanmaz.

Neden? Çünkü 5018 sayılı mali kontrol yasasına göre ek bütçeler denk olmak zorunda. Yani ne kadar ödenek eklerseniz, o kadar da gelir eklersiniz. Gelirin de en önemli kalemi vergilerdir. Yağmur gibi vergiler gelecek.

SERMAYEYİ VERGİLENDİREBİLİRLER Mİ?

Mehmet Şimşek, ‘irrasyonaliteden rasyonaliteye’ geçiş dönemi yaşanacak derken, ‘vergiyi tabana yayacağız’ diye de ekledi. Bu tabloda ‘rasyonel’in faturası kime çıkmış oluyor? 

Fatura elbette emekçiler çıkacak çünkü başka türlü bir seçenek yok. Türkiye’de dolaylı vergiler yüzde 70, doğrudan vergiler yüzde 30. OECD’de bu tam tersi.

Şimdi normalde ne beklenir? Servet vergisi… Yapabilecek durumdalar mı? Sermayeyi vergilendirebilirler mi? Bu mümkün değil.

Ne yapacaklar, dolaylı vergilerde depreminde etkilerin dikkate alarak –çünkü depreminde bir maliyeti var- vergi oranlarını arttıracaklar. KDV, ÖTV… Neden? Çünkü ek bütçenin gider kısmını vergilerle finanse etmek zorundalar, çünkü yasa denk olmasını şart koşuyor.

Bakanlık devir teslim törenini film şeridi gibi gözünüzün önüne getirin. Yeni memur bakan, eski memur bakana -çünkü bu sistemde bakanlar memurdur-  açıkça eleştiri yaptı. Peki asıl sorumlu kimdir? “Faiz sebep enflasyon sonuç” diyen Erdoğan. Bütün irrasyonel politikaların savunucusu kim? Erdoğan…

Mehmet Şimşek ile Erdoğan anlaştı. Erdoğan, “Nas duruyor ama bir deneyelim bakalım, görelim. Bu arkadaşa şimdi talep var” diyor.

TAM BİR İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS OYNAMA HALİ

Zaman zaman şöyle duyabiliriz, aynı Naci Ağbal’a yaptığı gibi… Tam politika faizinin yükseltildiği gün Erdoğan, TOBB’da bir konuşma yapmıştı: “Ben faizlerin yükselmesine karşıyım, faiz yükseldiği zaman değerli TOBB üyelerinin, sermaye temsilcilerin ne kadar acılar çektiğini, kredi kredi diye inlediklerini biliyorum. Üretim yapamıyorlar, istihdamlarını artıramıyorlar.”

Tam bir, iyi polis kötü polis oynama hali.  Erdoğan şimdi de aynı şeyi yapacak ama anlaşmalı. “Mehmet sen alınma, ben sıkıştığımda böyle yükleneceğim” diyecek.  Durum bu.

Bir de şu var. İrrasyonel politikalardan sorumlu birini de BDDK’ya atıyor. Bundan da işi denetlemek için yaptığını anlıyoruz yani her şeyi Mehmet Şimşek’e bırakmış olmuyor. Uluslararası finans çevreleri de bu işin inandırıcılığının ne kadar olduğunu görüyor.

ENFLASYON, GELİR TRANSFERİDİR 

Erdoğan’ın sözünü ettiği büyümeyi enflasyonla mümkün kıldığı ifade ediliyor: ‘Enflasyonla büyüme modeli…’ Bu mekanizma nasıl işliyor? Daha açık bir ifadeyle enflasyon kimin işini yarar? 

Enflasyon, geliri artamayan kesimlerden geliri artan kesimlere yapılan bir transfer aslında. Asgari ücretin yükselmesi için 6 ay bekleniyor, eskiden de yılda 1 kezdi. Bu şu anlama geliyor. Sizin ha deyince gelirinizi arttırma şansınız yok, o zaman sizin geliriniz diğer artışların gerisinde kalıyor, satın alma gücünüz düşüyor. Bu kime gidiyor? Fiyatları belirleyenlere gidiyor.

Ama bu, uzun vadede fiyatları belirleyenlerin de kaybedeceği bir süreç olabilir. Çünkü toplumun geniş kesimlerinin artık satın alamaması, sermayenin de talep yönünden sıkıntıya gireceği bir dönem demektir. Eğer ihracat yapamazlarsa… Dolayısıyla enflasyon uzun vadede sermayenin de işine gelmez.  Ama kısa dönemde çok ciddi bir gelir transferi demektir.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram