Şahkulu Dergahı: ‘Ayna tuttum yüzüme…’

TUNCAY OPÇİN 12 Ağustos 2018 GÖRÜŞ

İstanbul’a Anadolu’dan geliyorsanız ve yolunuz Harem’e düşecekse, Gözdepe Sapağı’nda sol tarafta yeşillikler içinde bir mezarlık dikkatinizi çekecektir. Etrafı serapa binalarla çevrili küçük mezarlıkta, tarihi mezar taşları ilk bakışta farkedilecek kadar sağlam kalmıştır. Mezarlığın bitiminde ise bir bina kompleksi göreceksiniz. Orası, İstanbul’un meşhur dergâhlarından Merdivenköy Şahkulu Sultan Dergâhı’dır.

Adından da anlaşılacağı gibi, Şahkulu Sultan bir Bektaşi dergâhıdır. Yakınındaki Gözcü Baba Dergâhı’la birlikte semte yüzyıllardır silinmez bir mühür vurmuştur. Dergâhın eski müdavimleri bugün halâ semtte yaşamaktadır. Bunlar içerisinde hiç şüphesiz en önemli isim Nurettin Ölmez Baba’dır. Bektaşi halifesi Ölmez Baba’yla, Bektaşi erkânı ve irfanı üzerine epey uzun sohbetlerimiz olmuştu.

ÖNCE NAKŞİBENDİ’YDİ

Beni “Muhibban” taifesinden kabul eden Ölmez Baba’ya göre, Merdivenköy Şahkulu Dergâhı’nın en ilgi çekici şeyhi Mehmet Ali Hilmi Dede Baba’ydı. Bir müddet Hacı Bektaş’taki Pirevi’nde “Dedebaba”lık yapan Mehmet Ali Hilmi Dede Baba, Bektaşilik’ten “dem”i kaldırmış, namazı yerleştirmişti. “Balım Sultan”dan sonra, ikinci bir “Erkannâme” yazmıştı. Ancak Bektaşilik’in kalıplarına uymayan bu ismin Erkannâme’si tarikat içinde hüsn-ü kabul görmemişti.

1842 yılında dünyaya gelen Mehmet Ali Hilmi, İstanbullu bir ailenin oğluydu. Küçük yaşlarda, Üsküdar-Balaban Tekkesi’ne bağlanmış, Nakşibendi tarikatına intisap etmişti. 14 yaşında ise bu defa Bektaşilik’e yani Tarikât-ı Nazenin’e girdi. Mehmet Ali Hilmi, çok iyi eğitim almış, Arapça, Arnavutça ve Fransızca bilen bir isimdi. İslami ilimleri tahsil etmiş, medrese eğitiminden geçmişti ki bu özellikleriyle diğer Bektaşi şeyhlerinden hemen ayrılıyordu.
Mehmet Ali Hilmi, II. Abdülhamid döneminde saraya yakınlığıyla tanınıyordu. Bu nüfuzunu kullanarak imparatorluğun pek çok yerindeki Bektaşi dergâhlarının, tekkelerinin yeniden açılmasına, tamir edilmesine önayak olmuştu. “Mücerret” yani bekar kalmaya, hiçbir zaman evlenmemeye karar vermiş ve bunu ilan etmişti.

TARİKAT TARİHİNİN EN GENÇ HALİFESİ

Mehmet Ali Hilmi, 28 yaşında “hilafet” almış, Bektaşilik tarihinin en genç halifesi olmuştu. 1875 yılında Bektaşilik’in şeyhi Selanikli Hasan Dedebaba’nın vefatı üzerine, tarikat içerisinde şeyhlik krizi yaşanmıştı. İstanbul Kazlıçeşme’deki Eryek Baba Dergâhı’nın postnişini İşkodralı Hafız Mehmet Ali Perişan baba, dedebabalığa getirilmişti. Ancak bu tayini, Mehmet Ali Hilmi Baba kabul etmemişti.

Sonrasında ise oldukça ilginç bir gelişme yaşandı ve dedebabalığa yükselen Mehmet Ali Perişan Dedebaba bu görevden Mehmet Ali Hilmi Baba lehine çekildi. Bunun üzerine Mehmet Ali Hilmi Dedebaba, Pirevi’in postnişinliğine oturdu. Artık Bektaşilik’te Mehmet Ali Hilmi Dedebaba dönemi başlayacaktı.
Bu dönem 22 yıl sürecek ve tarikat içinde farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olacaktı. O zaman Mehmet Ali Perişan Dedebaba taraftarlarına “Vahdet-i Mevcut”, Mehmet Ali Hilmi Dedebaba taraftarlarına ise “Vahdet-i Vücut”çu deniliyordu. Bektaşiler içinde ayrım bugün de “Harabati” ve “Müteşerri” olarak devam ediyor.

MEZARI GÖZCÜ BABA’YA TAŞINDI

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba, Pirevi’ndeki görevi sona erdikten sonra Merdivenköy Şahkulu Dergâhı’ndaki postnişinlik görevine geri dönmüştü. Dönemin siyasi çalkantılarından etkilenmiş ve Sultan II. Abdülhamit’in yanında yeralmıştı. Bu yüzden, Balkanlar’dan gelen ve İttihatçı olan Bektaşiler’in önemli bir kısmı Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’yı sevmiyorlardı. Bu yüzden 1907’de vefat eden Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın kabri, Merdivenköy Şahkulu Dergâhı’ından nakledilerek, Gözcü Baba Dergâhı’na alınacaktı.

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba, çok iyi bir şairdi ve divanı vardı. Postnişinlik görevi şiire olan tutkusunun önüne geçememişti ve divanı, ölümünden sonra yayınlandı. Mehmet Ali Hilmi Dedebaba, bazı şiirleri yüzünden Hz. Ali’ye “ilahlık” vermekle suçlanmıştı. “Aynayı tuttum yüzüme, Ali göründü gözüme” dizeleriyle başlayan şiiri, Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın Hz. Ali’ye aşırı bağlılığının sembolü olarak gösterilmişti.

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba, şiirler kadar şairlerle de ilgiliydi. “Ey zahit şaraba eyle ihtiram” dizeleriyle başlayan şiiri kaleme alan Edip Harabi’nin de mürşidiydi: “Berzah’tan kurtuldum çıktım aradan/Onyedi yaşında doğdum anadan/Muhammed Ali Hilmi Dedebaba’dan/Çok şükür hamdolsun geldim imkane”.

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın “nutk-ı şerif”leri, bugün halâ okunmaya devam ediyor. O yüzden çerağı hiç sönmedi ve kıyamete kadar sönmeyecek, dervişler de kalp aynalarına baktıkça Hz. Ali’yi görüp, Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’ya rahmet okuyacak…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram