Kursiyer teğmen: ‘Düğünüm olacaktı, gelinliğime ne oldu, bilmiyorum…’

15 Temmuz gecesi henüz 20'li yaşlarında olan kursiyer teğmenler Merve S. Duğan, Lale Işık ve Kübra Arpaguş yüzlerce askerle birlikte müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ve AYM ihlal kararı vermezse onların ömürleri de hapiste geçecek. Kronos 3 kız öğrencinin savunmalarına ulaştı...

SEVİNÇ ÖZARSLAN 03 Ocak 2024 HABER ANALİZ

“33 aydır tutukluyum annem ve babam artık tükenmiş durumdalar. 30 Temmuz 2016’da düğünüm olacaktı, gelinliğim kapının arkasında asılıydı. Şu anda gelinliğim ne oldu bilmiyorum. Anneme, babama davetiyeleri dağıttığınız kişilere ne dediniz diye soramıyorum. Artık size de söyleyecek, anlatacak hiçbir şeyim kalmadı.”

Bu sözler 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü’nde bulunduğu için müebbet hapis cezası verilen 1992 doğumlu kursiyer teğmen Lale Işık’a ait. O gece sadece 24 yaşında olan Lale Işık, 469 askerin yargılandığı davada ceza alan 114 kursiyer teğmen arasındaki 3 kız öğrenciden biri. Kursiyer teğmen, yani kara ya da hava harp okulunu yeni bitirmiş öğrenciler onlar…

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, yargılanan askerlere verilen 77’şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını Aralık 2023’te onadığı davada kursiyer teğmenlerin cezalarını da onadı.

Oysa darbe girişimi gecesi henüz 20’li yaşlarında olan Merve S. Duğan, Lale Işık ve Kübra Arpaguş, Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Okulu’na (MEBS) yeni başlamışlardı. 15 Temmuz’la karşı karşıya bırakıldılar ve Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi onları anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ettikleri gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Peki eski haliyle idam cezası olan bu cezayı almayı gerektirecek ne yapmıştı bu öğrenciler? Akıncı Üssü’nde silah mı kullandılar, çatışmaya mı girdiler, birini mi öldürdüler, bomba mı attılar, ne yaptılar?

Öğrencilerin yargılamalar sırada yaptıkları savunmalarından görüyoruz ki hayır. Hiçbirini yapmadılar. Kursiyerlerin yaptığı tek şey emre uyup Akıncı Üssü’ne gitmek, bırakıldıkları yerde beklemek, orada olmamaları gerektikleri kendilerine bildirildikten sonra da ayrılmak. Hepsi bu.

Ama savcı iddianamede Merve’nin; Lale’nin, Kübra’nın nöbet tuttuğunu, darbenin başarısız olduğunu anlayınca da okula döndüklerini iddia edip sırf bu yüzden müebbet ceza istedi.

Oysa “Herkes mesaiye” emriyle Üsse giden Merve’nin üstte yaptığı tek şey ‘beklemek’ti. “Olay günü yirmi üç yaşında yeni mezun bir teğmen olarak bir gün bir darbe girişimine karıştırılabileceğimi hayal dahi etmem mümkün değildi.” diyen Merve’nin savunmasını hiçbir mahkeme dikkate almadı.

2015 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olan, MEBS’te kursiyer olarak eğitim gören ve henüz göreve başlamamış bulunan Merve S. Duğan darbecilikle suçlandı.

Adını dahi bilmediği Akıncılar’a, ne maksatla gittiklerini bile kimsenin kendilerine söylemediği ifade eden Merve mahkemede “Sorumluluk sahibi genç bir asker olarak komutanımın emrine uyarak birliğime geldim. Tabur komutanı M.B. tarafından onun emri ile o gece ismini dahi bilmediğim Akıncı Üssü’ne götürüldüm” dedi ama dinleyen olmadı.

Merve savunmasında çok önemli bir şeye daha dikkat çekti ve “Birlik dışına çıkarıldığımızdan haberdar olan ve bugün görevine devam eden komutanlarımdan hiçbiri geri dönmem konusunda beni aramadı” dedi. Dikkat KOMUTANLAR HALA GÖREVDE. Ama Merve’ye müebbet hapis cezası verildi.

“SAATLERCE HABER ALMADAN BEKLEDİM”

Şunları söylüyor Merve mahkeme salonunda:

“M.B. oraya ne maksatla gittiğimize dair hiçbir şey söylemedi. Okula gelme ve M.B.’nin aracına binme emirleri suç teşkil eden ve yasaya uygun emirler değildir. Kaldı ki benim bu emirleri sorgulamam iç hizmet kanunu ile yasaklanmıştır. Akıncı Üssü’nde bütün gece bir binanın önünde ne yapacağımı bilmeden saatlerce kimseden haber alamadan bekledim. Hiçbir şekilde nöbet tutmadım. Gece 2.30-3 sularında yanlış olaya karıştığımız bilgisini İ.K.’dan aldıktan sonra kendi emniyetimi alarak oradan çıkmak için bir fırsat bekledim.

“BOMBALARIN ALTINDA KADERİME TERK EDİLDİM”

Şahsi aracım yoktu. Gecenin karanlığında hiç bilmediğim ve tanımadığım bir birlikteydim. Bırakıldığım yer ana nizamiyeye oldukça uzaktı. Etrafta devriye atan kim olduğunu bilmediğim özel kıyafetli ve teçhizatlı şahıslar vardı. Tüm bu sebeplerle sabaha kadar hiçbir şey yapamadan oradan ayrılmayı bekledim. Bombaların altında kaderime terk edildim. Sabah gün ışıdığında whatsap aracılığıyla E.A., A. A., Ö.A., E.S.K., S. K. tarafından verilen emirlere riayet ederek bulduğum ilk fırsatta derhal okuluma döndüm.

Mütalaada iddia edildiği gibi darbe teşebbüsünün başarısızlığının anlaşılmasından dolayı değil komutanlarımın emri üzerine okuluma geri döndüm. Darbe gününde veya öncesinde darbe girişiminde bulunulacağından haberdar değildim. Olay günü yirmi üç yaşında yeni mezun bir teğmen olarak bir gün bir darbe girişimine karıştırılabileceğimi hayal dahi etmem mümkün değildi. Olay gecesi tüm faaliyetim komutanlarım tarafından bırakıldığım yerde beklemekten ibarettir. Bu bekleme esnasında veya sonrasında hiç kimseyle silahlı bir çatışmaya girmedim. Kimseye ateş etmedim. Kimseye silah doğrultmadım. Hiç kimseyle bir diyaloğum olmadı.

Orada bulunmamam gerektiğini anlamamdan itibaren ilk yaptığım şey bulunduğum yerden ayrılmak ve okuluma dönmek olmuştu. Gece boyunca birlik dışına çıkarıldığımızdan haberdar olan ve bugün görevine devam eden komutanlarımdan hiç biri geri dönmem konusunda beni aramamıştır. Dolayısıyla mütalaada yer alan cep telefonu ile yapılan çağrılara cevap verilmediği iddiası benim için geçerli değildir. Darbe yöneticisi sanıklardan emir aldığım iddiası mesnetsizdir. Ben o gece darbe yöneticisi olduğunu bilerek kimseden emir almadım. Sonuç olarak ben hiçbir şekilde anayasayı ihlal suçu işlemedim.”

İncelenen Whatsup mesajlarında da Merve’nin aleyhine hiçbir yazışma delil olarak dosyasına girmedi.

ÜSSE BELEDİYE OTOBÜSÜYLE GİTTİ, DARBEYE KALKIŞMAKLA SUÇLANDI

Eğer 15 Temmuz gecesi Akıncı’ya çağrılmasaydı, iki hafta sonra dünya evine girecek 24 yaşında genç teğmen adayı Lale Işık’ın savunması da ibretlik. Kız arkadaşının kına gecesindeyken gelen emir üzerine belediye otobüsüne binip üsse giden Lale de savunmasında tıpkı Merve gibi, amirinin niyetini bilmediğini, sorgulama yetkisinin bulunmadığını defaatle açıklıyor.

Kursiyer olarak devam ettiği MEBS okulunun terörle mücadele kapsamında herhangi bir görevi olup olmadığını ya da terörle mücadele emri verilse bile birliğin görevi kapsamında olmadığı için yapmaması gerektiğini o günkü bilgi, tecrübe, yaşı ve rütbesi gereği bilmediğini belirten Lale’ye de darbeci denildi.

Sivil araçlarla intikal konusunun kendisine garip, tuhaf geldiğini savunmasında vurgulayan Lale, her ne olursa olsun, yasal mevzuata uyduğunu, amirinin niyetini anlamasının, bilmesinin mümkün olmadığını söyledi:

M. B. ve E. Ç.’nin emirlerini mütalaada iddia edildiği gibi adanmışlık ve bağlılık duygusuyla değil, her asker şahsın iç hizmet kanunu ve yönetmeliği gereği amirine karşı sergilemek zorunda olduğu mutlak itaat duygusu ile uydum. Ayrıca şekil ve muhteva itibariyle açıkça kanuna ve mevzuata aykırı hiçbir emir almadım ve böyle bir emri uygulamadım. Sivil araçlar ile intikal konusu o gece bana garip gelse bile amirimin verdiği bu emri sorgulamam. O günkü konumum, tecrübesizliğim ve uymak zorunda olduğum yasal mevzuat gereği mümkün değildi. Amirimin niyetini okuyup verdiği emirdeki maksadın ne olduğunu, yasal olup olmadığını anlamam mümkün değildir. Sonuç olarak Anayasayı ihlal suçunu bilerek ve isteyerek işlediğim iddiası tamamen gerçek dışıdır. Ben Anayasayı ihlal suçunu işlemedim, iştirak etmedim, işleyenlere yardım etmedim ve örgüt üyesi değilim.” 

Kursiyer teğmenlerin o gece Akıncı’ya güvenlik amacıyla takviye için gittikleri iddia ediliyor. Bunu bir an doğru kabul etsek bile, 400 kusür askerden ‘MEBS okulundaki kursiyerler olmasaydı faaliyetlerimizi yerine getiremezdik ya da MEBS okulundaki kursiyerler olmasaydı canımız tehlikeye düşerdi’ şeklinde beyanda bulunan, imada bulunan dahi yok.

EMSAL KARARLAR OLMASINA RAĞMEN

Yargılama sırasında hiçbir emsal karar da dikkate alınmadı. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, SUTASAK (Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma) öğrencilerinin harp okulundan Genelkurmaya gitmesine rağmen, silahlı gitmelerine rağmen, silahlı mevzi almalarına rağmen ve bunlara ilişkin görüntü kayıtları olmasına rağmen 100 öğrenci hakkında beraat kararı verdi. Akıncı’daki öğrencilerin suçu; darbe girişimin merkezi olarak kabul edilen bir üste bulunmaları ve ön kabulle oraya giden herkesin darbeci ilan edilmesi. Ancak kursiyerlerin hiçbiri o gece silah kullanmadı, hukuka aykırı hiçbir fiili olmadı, bunlara ilişkin görüntü kaydı, sanık, tanık beyanı, görgü tanığı da bulunmuyor.

“MASUM OLDUĞUMUZU ARTIK SİZE NASIL İSPATLAYACAĞIMIZI BİLEMEDİK”

1992 doğumlu Kübra Arpaguş da, telefonlar, görüşmeler, tanıklar hepsi lehlerine olmasına rağmen masum olduklarını ispat edememenin çaresizliğiyle savunma yapıyor: “Geçen bunca zamandan sonra geriye bakıldığında on bir aylık teğmen rütbesinde bir subayken bu dava nedeniyle otuz iki aydır tutukluyum. Suçsuzum… Şu geçen süreçte yani masum olduğumu artık size nasıl ispatlayacağımızı bilemedik. Masumuz. Bütün deliller, telefonlar, görüşmeler, tanıklar, şahitler, hiçbir şekilde yani biz oraya emir komuta zinciri içerisinde gittik. Bunun aksi hiçbir şekilde hareket etmedik. Geriye dönüşümüz aynı şekilde oldu. Emir komuta zinciri içerisinde bize ne talimat verildiyse biz onu yaptık ancak bizi götüren insanın niyetini, amacını biz bilemeyiz. Zaten eğitim aldığımız okul ve kurumlar da bize hep mutlak itaati öğretti.”

O gün darbe girişimi bilerek Akıncı’ya gitmediklerini ifade eden Kübra, “Gitmemizde hiçbir farklı hiçbir şey hissetmedik. Biz hep farklı birliklere, atış olsun, yürüyüş olsun, gece eğitim olsun gittik. Bugün hangi kursiyer teğmeni o şartlar içerisinde koysanız bizden farklı davranacağını asla düşünmüyorum. Biz aksi bir niyette değildik. Bunun dışında tek üzüntüm bu yani size masum olduğumuzu ispatlayamamış olmamız.”  diyor.

Hatta Kübra, saat 03.00’te okul komutanıyla görüştükten sonra darbe girişimin farkına varıyor, kendilerini üste getiren tabur ve bölük komutanını devre dışı bırakarak farklı bir Whatsup gurubu açıyor, diğer arkadaşlarını da bilgilendirerek kendisine ait otomobille M.Y., Z.A.Ö. ve F.S. ile birlikte sabah 08.00’de Akıncı’dan ayrılıyor ve 9 gibi MEBS’e gidiyorlar. Sadece bu olay bile masum olduklarını kanıtlamak için yeterli.

NE ÜSSÜ, NE DE ÜSTE ÇALIŞANLARI TANIMA FIRSATLARI OLMAMIŞTI

Merve, Lale ve Kübra gibi bu davada yargılanan başka kursiyerler de var. Bunların 35’i Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Okulu’ndan (MEBS) o gün Akıncı Üssü’ne olaylardan habersiz bir şekilde getirilen öğrenciler. 79’u Akıncı Üssü’nde pilotluk için kurs gören havacı teğmendi. Mesela Alper Kalın ve 12 arkadaşı, Akıncı Üssü’nde pilotluk eğitimine 15 Temmuz’dan sadece 1 ay kadar önce başlamışlardı, ne üssü ne de üste çalışanları tanıma fırsatları olmamıştı bile. 20’li yaşlardaki gençlerin darbe yapmaya gittiklerine yargı mensupları dışında hiç kimse inanmıyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’de devam eden yargılamalarla ilgili hak ihlali kararları ortadayken hukuksuzluğa devam ediliyor.

Devleti yıkma, anayasal düzeni ortadan kaldırma amacında olanlar, kursiyer teğmenleri ya da askeri öğrencileri Genelkurmay Başkanlığı’nda, Akıncı’da ya da başka bir birlikte görse, ‘ayak altında dolaştırmayın bu teğmenleri’ derdi ama öyle olmadı. Tam tersine masum öğrenciler olayların içine çekildi. Peki neden? Cevabı biliyorsunuz.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram