Kadın cezaevinde arama: Posta pullarına, şiirlere bile el koydular

Gebze Kapalı Kadın Cezaevi'ndeki bir mahpus Eren Keskin’e mektup gönderdi: Arama yapmak için 14 kişilik koğuşa 20-30 gardiyan girdi. Anılarımıza, günlüklere, mektuplara, boş defterlere, posta pullarına, şiirlere ve fotoğraflara bile el koydular. Her şeyi talan ettiler...

SELAHATTİN SEVİ 04 Ocak 2021 KRONOS ÖZEL

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin, kendisine Gebze Kadın Kapalı Cezaevinden gönderilen bir mektubu paylaştı. Kadın mahpus mektubunda, 27 Kasım 2020 tarihinde geç saatlerde koğuşa büyük bir baskın yapıldığını, tüm eşyaların talan edildiğini anlatıyor.

Bütün cezaevlerinde, özellikle siyasi mahpusların kaldığı cezaevlerinde büyük hak ihlalleri yaşandığı haberlerini aldıklarını belirten Eren Keskin, kendisine gelen mektupla ilgili Kronos‘a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Cezaevlerinde dolaşıyoruz zaten, birebir de bu bilgiler geliyor. Bugün yeni aldığım bir mektup, çok etkileyiciydi. Çok uzun bir mektup ve bu mektubu yazan kadın arkadaş Gebze Cezaevi’nde, 27 Kasım 2020 tarihinde gece geç saatlerde odalarına yapılan baskını ayrıntılarıyla anlatmış. Görevlilerin dışarıda giydikleri ayakkabılarıyla, yüzleri maskesiz, mahpuslar da maskesiz olduğu halde, hiçbir şekilde hijyen kurallarına uymadan içeriye girdiğini, çöplere soktukları elleriyle bütün özel eşyalarının arandığını, elbiselerine, giysilerine, yazdıkları yazılara, denemelere, her şeye el konulduğunu yazmış. Bu uzun yıllardır yatan bir arkadaş.”

“İNSANLARIN ANILARINA KADAR EL KONULMASI KORKUNÇ”

Mektubu yazan mahpusun, trafik kazasında kaybettiği babasıyla ilgili yazdıklarına el konulmasından çok etkilendiğini aktaran Keskin, “Kendisi cezaevindeyken babası bir trafik kazasında yaşamını yitirmiş ve kendisi bunu çok sonra öğrenmiş. Hâlâ duygusal olarak bu yükü taşıyor. Babasının nasıl yıllar önce, kendi çocukluğunda defalarca gözaltında işkence gördüğünü yazmış. Ve babası için yazdığı yazılara el konulması onu çok etkilemiş. Hakikaten talan edildi diyor. Çok etkileyici yazdıkları. Biliyoruz, bunlar yaşanıyor ama birebir yaşayan birinin anlatması çok etkileyici. İnsanların anılarına kadar el konulması gerçekten çok korkunç. Ben bu nedenle duyurmak istedim. En kısa zamanda da kendisini cezaevinde görmeye gideceğim” ifadelerini kullandı.

“MEKTUP KÜRTLERE DAYATILAN ACININ SONUÇLARINI GÖSTERİYOR”

Keskin sözlerine şöyle devam etti:

“Aslında bu mektup, Kürtlere dayatılan acının sonuçlarını da gösteriyor. Diyor ki, ben 14 yaşındayken başka bir yol bulamadığım için bu yolu seçtim. Yani aslında bu mektup bana göre, Kürtlerin yaşamının bir özeti. Çok etkileyici bir mektup gerçekten. Bize sadece dayatılan buydu, diyor. 14 yaşında bir çocuğun böyle bir yolu seçmesi için çok büyük nedenler vardı diyor. Babam defalarca gözaltına alınırdı, işkence görürdü, biz hep bunlarla büyüdük, diyor. Ev baskınları olurdu ama bu baskınlarda her şeyimize el koymazdı polis, cezaevinde her şeyimize el koydular, diyor.”

“EV BASKINLARINDA BİLE HER ŞEYİ ALIP GÖTÜRMEZLERDİ”

Eren Keskin’in paylaştığı mektupta Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 27 Kasım 2020 tarihinde yapılan aramayı “talan-gasp tarzında” olarak niteleyen kadın mahpus, “Dışarıda bile bir eve baskın yapıldığında (ki çocukluğum ev baskınlarıyla geçti) o kişiye ait eşyalara el konulup götürülürdü. Doğru, ev talan edilirdi. Ancak her şeyi alıp götürmezlerdi. Polis ne aradığını bilirdi” diyor.

“AYAKKABILARLA YATAKLARIMIZA BASTILAR, İÇ ÇAMAŞIRLARIMIZA KADAR ARADILAR”

Kadın mahpusun mektubundan bazı bölümler şöyle:

“Belirttiğim tarihte cezaevi yönetimi koronavirüsü düşünmeden bulunduğumuz 14 kişilik odaya 20-30 civarında gardiyan arama gerekçesiyle doluştu. Bizi (maskesizdik) itekleyerek içeri girdiler. Ayaklarında galoş, yüzlerinde siperlik yoktu. O (dışarıda gezindikleri) ayakkabılarla yataklarımıza bastılar. Tüm eşyalarımızı ortalığa savurdular. Aynı eldivenlerle dolaplarımıza kadar girdiler, iç çamaşırlarımıza kadar aradılar. Yine çöpün içine daldırdıkları elleriyle askıda bulunan elbiselerimizi aradılar, aynı ellerle üstümüzü aradılar. Dışarıda ‘sosyal mesafe’, ‘sokağa çıkma’ uygulamaları varken içeride virüs yayma operasyonları yapılıyor. Açık söylemek gerekirse, o günden bu yana bana -bize- virüsün bulaşıp bulaşmadığını bilmiyorum. Ama bu arama tarzı psikolojik olarak bizleri etkiledi.”

CEZAEVİNDEYKEN ÖLEN BABASI İÇİN YAZDIKLARINA DA EL KONULDU

“Sevgili Eren, benim için önemli bir konuyu daha iyi anlaşılması için somutlaştırmak istiyorum: 2007 yılı Martı’nda bir trafik kazası sonucu babamı kaybettim. Belki klişe bir söz olacak ama gerçekten babam benim kahramanımdı. Onun eşsiz emekleriyle sizleri tanıdım. Direnmeyi ve mücadele etmeyi öğrendim. Babam her gözaltında (90’lı yılların başında) bir ayı aşkın işkencede kalıyordu, bırakıldığında da aylarca yatakta kalıyordu. Bu işkencelerde annem de nasibini aldı, küçük yaşıma rağmen ben de aldım. Bütün bunlardan dolayı 14-15 yaşlarından başka bir tercihim olmadığından (bugün olduğu gibi) mücadele hayatını tercih ettim. 30 yıl sonra neredeyse aynı ve daha ağır şeylere tanık oluyorum. Duygusal olarak kabullenmekte zorlansam da (yıllar sonra babamın öldüğünü zindanda öğrendim, çocukluğumdan sonra onu hiç görmedim) ona dair, kendime dair bir çalışmaya başlamıştım. 30 yıl önce gözaltına alınıp götürülen babam, şimdi de benden alınıp götürüldü. Daha bitiremediğim babama dair yazım çalışmam da bu talan aramasında götürüldü. Yine görüşte annemle, kardeşlerimle çektirdiğim fotoğraflar dahi götürüldü. Sanırım bizlerin hafızasını da yok etmek istiyorlar.”

PULLAR, ŞİİRLER, ÖYKÜLER, DENEMELER, BOŞ DEFTERLER DE GÖTÜRÜLDÜ

“Aynı aramada tüm yazınsal çalışmalarımız, eşyalarımız, poşetlere doldurulup götürüldü. İnan şu an not alacağımız bir defter dahi bırakılmamış. Götürülen defterlerimizde yıllardır (ki burada neredeyse 30 yıldır zindanda yatan arkadaşlarımız var, en yenimiz bir iki yıllık) kitaplardan aldığımız alıntıları not ettiğimiz defterler. Deneme, roman, öykü, şiir yazım çalışmalarımız. Yine hiç kimseye okutmadığımız günlüklerimiz, kaşeli mektuplarımız, boş defterlerimiz, mektup pullarımız, zarflarımız, aile fotoğraflarımız, manzara resimlerimiz ve daha sayılamayacak kadar çok şey, alakalı ve alakasız her şeyi alıp götürdüler. Güya inceleyip vereceklerini söylüyorlar. Ancak buna benzer aramayı bu cezaevinde üçüncü kez yaşıyoruz, götürülen hiçbir şey geri getirilmiyor.”


 

“Okumayacaksınız, yazmayacaksınız, araştırmayacaksınız, üretmeyeceksiniz, düşünmeyeceksiniz diyorlar. Taş kesilin diyorlar. Ama bunca haksızlıkların yaşatıldığı bir dünyada insan taş kesilemez ki. Açıkçası düşünen ve üreten kadınlardan korktukları için böyle saldırıyorlar.”

GÜNLÜĞÜ VE 14 YILLIK YAZI ÇALIŞMALARININ TÜMÜ TOPLATILDI

“Ailelerimiz bu koşullarda bin bir çabayla birkaç kuruş para biriktirip bize gönderiyor. Bu parayla yiyecek mi, temizlik malzemesi veya pul, defter, kalem, zarf vb. şeyler mi alacağız şaşırıyoruz. Neredeyse her ay zamlanan elektrik ve pul da cabası. Böyle bir durumda boş zarflarım arasında yaklaşık 30-40 TL’lik posta pulum (bu sadece benim, diğer arkadaşlarınkini de siz hesaplayın) üç adet bomboş büyük ve orta boy defterim ve yaklaşık 15 yazılı defterim alınıp götürüldü. Yazılı olan defterlerimde yaklaşık olarak 13-14 yıllık emeklerim vardı. Bunca yıldır okuduğum kitaplardan aldığım notlar (bir gün üzerinde çalışma yaparım düşüncesiyle) yine kendime yaptığım deneme yazılarım, şiir, öykü çalışmalarım. Günlüğüm ve benim için manevi olarak önemli olan bir çalışma alınıp götürüldü. Özcesi bizleri hem manevi, düşünsel hem duygusal boyutta çökertmeye çalışıyorlar hem de maddi yönüyle zarara uğratmak istiyorlar.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com