Akademisyen-yazar Ali Yaycıoğlu: "Diyelim ki İmamoğlu İstanbul’da, Mansur Yavaş Ankara’da belirgin bir farkla ipi göğüslediler. Rejim bu durumda nasıl bir tepki verir? İşte o zaman çarşı pazar karışır. Başka neler olabilir? Şimdi burada yazmayayım. Ama mahkemeler, mahkumiyetler, tutsaklıklar... Siz onu anladınız."
Yerel seçimlere kısa bir süre kala gözler İstanbul ve Ankara’da. AKP’nin yeniden kazanmak istediği iller için seçim sonrası senaryoları konuşulmaya başlandı. Stanford Üniversitesi’nden akademisyen Ali Yaycıoğlu, daha önce “Parlamenter Sistem’e dönüş ihtimali”nin kalmadığını belirttiği yazılarına devam etti ve bu kez “1 Nisan ve sonrası”nı mercek altına aldı.
Ali Yaycıoğlu, Gazete Oksijen‘de kaleme aldığı yazısında, 1 Nisan sonrasına ilişkin, “Erdoğan İstanbul’u alırsa, Ankara’yı kaybetse dahi içinde bulunduğumuz süreç devam eder. Bu süreçten kastım bir tür rejim konsolidasyonu. Erdoğan sağlığı elverdikçe ülkenin başkanı olarak kalır. Ama diyelim ki İmamoğlu İstanbul’da, Mansur Yavaş Ankara’da belirgin bir farkla ipi göğüslediler. Rejim bu durumda nasıl bir tepki verir? İşte o zaman çarşı pazar karışır” değerlendirmesinde bulundu.
“Eğer Erdoğan İstanbul’u alırsa, Ankara’yı kaybetse dahi içinde bulunduğumuz süreç devam eder” sözlerine açıklık getiren Yaycıoğlu, “Ne bu süreçten kastım? Bir tür rejim konsolidasyonu. Yani Erdoğan’ın hayatta kaldıkça ve sağlığı elverdikçe ülkenin başkanı olduğu, Cumhur İttifakı’nın orta vadeye kadar devam ettiği, rejimin belli konularda daha yapısal ve ideolojik düzenlemelere (mesela Şer’i hukukun kısmi bir şekilde de olsa kamu hayatında varlığını hissettirdiği) gideceği bir dönem bizi bekliyor olacak” ifadelerini kullandı.
‘MUHALEFETİ YOK ETMEYECEK, İŞİNE GELMEZ’
Rejimin muhalefeti yok etmeyeceğine dikkat çeken Yaycıoğlu, şunları söyledi:
“Zaten edemez. Etmek de işine gelmez. Muhalefet kontrollü şekilde, ona tanınan alanda varlığını sürdürecek. CHP kendi doğal sınırlarına yeniden çekilecek. DEM Parti ile temsil edilen Kürt siyasi hareketi dışında, rejimin çerçevelediği yeni bir Kürt muhalefeti kurulmaya çalışılacak. Rejimin etrafında kümelenen iş insanları, tarikatlar, yeraltı dünyası arasında yeni iş bölümleri olacak… Ekonominin yeniden büyüme ve genişleme dönemine gelmesi için Körfez ile yakınlaşma artacak; düşük faizli krediler ile belli grupların tekrar bir borçlanma döngüsüne girmesi falan beklenecek. Önemli bir teknolojik atılım yapılması için girişimlerde bulunulacak. Erdoğan ailesi kendince bu atılımın liderliğini yüklenecek. Vesaire…”
“Ama diyelim ki Ekrem İmamoğlu İstanbul’da, Mansur Yavaş Ankara’da belirgin bir farkla ipi göğüslediler. Rejim bu durumda nasıl bir tepki verir?” sorusunu yönelten Yaycıoğlu, buna da “İşte o zaman çarşı pazar karışacak” yanıtını verdi.
‘YENİ BİR MUHALEFET ALANI OLUŞACAK’
Yaycıoğlu bu durumda olabilecekleri özetle şöyle sıraladı:
“Bir kere İmamoğlu’nun İstanbul’u Erdoğan’a karşı (rakibinin Kurum olmadığı belli) anlamlı bir farkla kazanması durumunda Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel etrafında yeni bir muhalefet alanı oluşacak.
İmamoğlu’nun İstanbul’u kazanması mesela Yeniden Refah için müthiş bir imkân sağlayacak. Fatih Erbakan, ileride İmamoğlu’na karşı tekrar kaybetmiş Erdoğan’ın yerini almak için uzun vadeli yeni bir oyun kurmaya girişecek…
DEM Parti muhtemelen Kürt illerinde zaferle çıkacaktır. İstanbul’da ise eğer İmamoğlu ile atışma (Kazandırmayacağız!) siyasetine girilmez ve kendi yollarında, özellikle belediye meclislerinde anlamlı bir temsil elde etmek için mücadele ederler ise, İmamoğlu’nun galibiyeti Kürt hareketinin aleyhine olmaz. Neticede Erdoğan’ın Kürtlere karşı yapıcı bir siyasete döneceği, hatta barış sürecini başlatacağına dair fikirler öne süren saf arkadaşların Kürt hareketinin derin deneyimi içinde çok da kuvvetli bir ses olmadıkları ortaya çıkıyor.
CHP’nin kendini yenilemesi, tazelenmesi, radikalleşmesi (yani yeni bir gelecek tasarımı oluşturmaya başlaması), toplumsal tabanını genişletmeye başlaması tüm bunlar olursa, rejim buna nasıl cevap verecek? Hele yerel seçimlerdeki bir galibiyet sonrası CHP’deki böyle bir yenilenme sürecinin sağ cenahta Yeniden Refah gibi bir hareketin de önünü açacağı düşünüldüğünde bu soru oldukça önemli.
Dedim ya çarşı pazar karışacak.
‘REJİM ÇOK SERTLEŞEBİLİR’
Farklı alternatifler düşünebiliriz?
Rejim çok sertleşebilir. Öyle ki, bu sertleşme CHP’yi kapatmaya kadar uzanabilir. Bu söylediğimi hiç de “Ne saçma olur mu öyle şey” diyerek bir kenara itmeyin. CHP’nin kapatılması tartışması bundan iki sene önce, muhalefetin 2023 seçimini alma ihtimalinin güçlü olduğu zamanlarda rejim çevrelerinde konuşuluyordu. Başka neler olabilir? Şimdi burada yazmayayım. Ama mahkemeler, mahkumiyetler, tutsaklıklar… Siz onu anladınız.
Sorun şu: Rejim muhalefeti “alınan tüm önlemlere rağmen” Cumhur İttifakı’nı alt edecek ve Türkiye’yi yeniden demokratik siyasete döndürebilecek bir hareket olarak tanımlar ise, rejim bileşenlerinin iyice gözü dönebilir ve işte o zaman rejimin çok daha sert bir şekilde konsolidasyonu girişimi başlayabilir.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
‘REJİM BİLEŞENLERİNDE CİDDİ KOPUŞLAR OLABİLİR’
Ama başka alternatifler de var. Malum rejimin çok farklı bileşenleri ve açık ve kapalı ortakları var. İstanbul’u tekrar kazanmış bir Ekrem İmamoğlu ve yenilenmiş bir CHP’nin tetikleyeceği yeni süreç rejim bileşenlerinde ciddi kopuşlara yol açabilir. Hatta rejim bileşenlerinden bazılarının CHP ile yeni bir işbirliği düşünmesine bile yol açabilir.
Bu dönemde DEM Parti’nin dönüşümü, Kandil’in tutumu ve Kuzey Suriye’deki gelişmeler de çok belirleyici olacak. Neticede rejimin en önemli ortaklarından olan güvenlik bürokrasisi için en temel öncelik, hatta bu rejimin devam etmesinin nedeni, Kuzey Suriye…
Tabii en önemli faktörlerden biri ABD seçimleri olacak. Olur da Trump başkanlığı kazanır ise çok daha yoğun bir öngörülmezlik dönemine gireceğiz.
Böyle bir senaryoda Erdoğan rejiminin muhalefete karşı çok daha pervasızca hareket etme cesaretinde olması beklenebilir.”
