Ekonomist Uğur Gürses: Erdoğan yarattığı enkazın başında oturup ‘biz bu seçimi niye kazandık’ diye düşünüyordur

Ekonomist Uğur Gürses: "Mevcut iktidar seçimleri kazanmış olabilir ama siyasi kriz çözülmeden ekonomik kriz çözülmeyecek. Erdoğan seçimi kazanmış olsa bile, yarattığı enkazın başında oturup 'biz bu seçimi niye kazandık' diye düşünüyordur. Çünkü hiçbir iktidar böylesi bir enkazın başında oturmak istemez."

KRONOS 23 Temmuz 2023 GÜNDEM

Ekonomist Uğur Gürses

Ekonomist Uğur Gürses, Türkiye’de krizin kronik hale geldiğine işaret ederek, “Artık krizin yıkıcı etkilerinin altına süpürüleceği bir halı kalmadı. Erdoğan seçimi kazanmış olsa bile, yarattığı enkazın başında oturup ‘biz bu seçimi niye kazandık’ diye düşünüyordur. Çünkü hiçbir iktidar böylesi bir enkazın başında oturmak istemez. Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanmış olsaydı, aynı enkazın başında o oturuyor olacak ve kazanmış olmanın mutluluğunu yaşayamayacaktı.”dedi.

Gürses, Artıgerçek’ten İrfan Aktan’a ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumla ilgili açıklamalarda bulundu. “Eğer iktidar değişmiş olsaydı ortaya çıkacak güven ortamı halkın kendi parasına, ekonomiye bakışını da olumlu şekilde etkileyecekti. Bu da sancıları görece daha hafifleştirecekti” diyen Gürses, şöyle devam etti: “Bir kere yastık altında tutulan döviz ve altın güven ortamında sisteme girecekti, bu da enflasyonun dizginlenmesinde kolaylaştırıcı bir unsur olacaktı. Keza kamunun gelirleri artacak, bütçe gelirlerini artırma gereğinin topluma yansıması daha az olacaktı. Bütçe açığını kapatmak için tasarruflar yapılacaktı. 1994 yılında Tansu Çiller ülkeyi krize soktuğunda ‘net aktif vergisi’ çıkarıldı ve şirketlerden, bilançolarındaki aktiflerine göre vergi alındı. Bu, faturanın bir anlamda şirketlere kesilmesiydi. Şimdiki iktidarsa yoğun bir ÖTV-KDV artırımıyla faturayı halka kesti.”

‘EKONOMİK KRİZ TAŞRA VE METROPOLLERDE FARKLI HİSSEDİLDİ’

Erdoğan’ın 2019 yılından sonraki süreci kredi genişlemesiyle kendi lehine kullandığını ifade eden Gürses, krizin etkilerinin metropollar ve taşrada aynı olmadığına işaret etti. Gürses, “Krizin ekonomik etkilerinin metropollerle taşrada aynı olmadığını unutmayalım. Taşrada barınma, konut bulma sorunu çok daha az. Oysa metropollerde devasa oranda artan kiralar yüzünden şu an bir barınma krizi yaşanıyor. 14-28 Mayıs seçim sonucunun taşra ve metropollerde krizden etkilenme oranına göre şekillendiğini gördüğümüz için, ‘ekonomik gidişat seçmen tercihlerini belirler’ tezini yalanlanmış değil. Sonuçta Erdoğan çeşitli hamlelerle krizin taşradaki etkisini minimize etmeyi başararak kazanmış oldu. İktidarın kontrolündeki Merkez Bankası olağanüstü derecede genişlemeci bir politika izledi; faizleri enflasyonun çok altında tuttu. Sonuçta ‘Piyasanın krediye boğulmasının bize maliyeti ne oldu?’ sorunuzun yanıtı, yoksul ve orta sınıfların yaşamında cevap buldu, buluyor.” diye konuştu.

‘EKONOMİK KRİZİN SEBEBİ SİYASİ’

Ülkenin körfez ülkelerinden gelecek parayla içine girdiği girdaptan çıkmasının mümkün olmadığını vurgulayan Gürses, açıklamasına şöyle devam etti: “Çünkü ekonomik krizin ana müsebbibi siyasi krizdir. Mevcut iktidar seçimleri kazanmış olabilir ama siyasi kriz çözülmeden ekonomik kriz çözülmeyecek. Toplumdaki kutuplaşmayı sürekli canlı tutan bu iktidar durduğu sürece ekonomi normalleşmeyecek.”

Yeni kabinenin normalleşme değil Erdoğan’ın güç taktikleriyle ilgili olduğunu vurgulayan Gürses, “Normalleşme hamlesi İçişleri Bakanı’nı değiştirmekle değil, Cumartesi Anneleri’ni derdest etmekten vazgeçmekle başlar. İçişleri Bakanı anayasadan ayrılmayacağına, temel hak ve hürriyetleri koruyacağına dair yemin ediyor ama önceki bakan gibi o da Cumartesi Anneleri başta olmak üzere haklarını arayan insanları derdest ediyor, en temel anayasal hükümlerden olan gösteri ve yürüyüş hakkını kısıtlıyor. İnsanlar Pride gününde Onur Yürüyüşü yapamıyor, yapanlar da polis tarafından dövülüp gözaltına alınıyor.” dedi.

‘KURLARDAKI ARTIŞ DEVAM EDECEK’

Kurlardaki artışın devam edeceğini kaydeden Gürses, şunları söyledi: “Kurdaki artış birkaç nedenden dolayı devam edecek. Birincisi vatandaşı, şirketleri TL’de tutmak üzere gereken teşvik olmadığı için artış devam eder. Teşvikten kastım faiz artışıdır. Faiz oranı sizi enflasyona karşı korumuyorsa, ki bugünün koşullarında korumuyor, TL’de durmazsınız. Merkez Bankası’nın faiz oranlarını üç-beş puan artırması da şirketleri, yurttaşları enflasyona karşı korumayacak. Dolayısıyla bugünkü tablodan bakıldığında, Türk Lirası değer kaybetmeye devam edecek. İkinci bir unsur, ödemeler dengesi. Türkiye ekonomisi biraz yavaşlasa da, en azından 40-50 milyar dolar civarında bir cari açık veriyor ve vermeye de devam edecek. Bu tabloda insanlar yine altın talep ediyorsa, altın ithalatı devam edecek ve fiziksel olarak döviz ihtiyacı talep dolayısıyla kur üzerinde baskı yaratacak. Açık veren bir ülkenin parası değer kaybeder, bu kadar basit. Kurdaki artışın devam etmesine neden olacak üçüncü unsur ise güvensizlik. Siyaset normalleşmediği, insanların devlete, mahkemelere, kurumlara olan güveni sağlanmadığı sürece TL’den kaçış devam eder.

‘MUHTEMELEN BÜTÜN GÜNAHLAR MEHMET ŞİMŞEK’İN ÜSTÜNE ATILACAK’

Ekonomiyi Şimşek’in yönetmesi demek aldığı kararların ve yaptığı atamaların kendi iradesiyle gerçekleşmesi demek. Oysa şu anda Şimşek’in istediği kadrolarla çalışabildiğini düşünmüyorum. Nitekim Merkez Bankası Başkanı dışında hâlâ eski kadrolar duruyor. İkincisi de alınan kararlar… Mehmet Şimşek başka bir ülkeye bakan bir yatırım analisti olsaydı, enflasyon yüzde 50-60’a koşarken faizlerin yüzde 17.5’te olmasını yadırgardı. Formasyon ve deneyim olarak öyle bir kapasitesi var çünkü. Dolayısıyla olması gerekenin yapılmadığını kendisi de görüyordur. Peki Erdoğan, Şimşek’i günah keçisi olarak mı kullanacak? Zaten damada yakın medyaya bakıldığı zaman Şimşek’i ufak ufak ısırmaya başladıklarını görüyoruz. Dolayısıyla muhtemelen bütün günahlar Mehmet Şimşek’in üstüne atılacak. Bu daha önce olmamış bir şey değil. Öte yandan Şimşek kalibresinde birinin bu enkazın üstüne gelip kaldırmaya çalışması hakikaten cesaret gerektiren bir iş. Çünkü bu siyasi iradeyle bu enkazın kaldırılması mümkün değil.

Fakat Mehmet Şimşek’in de muhtemelen başta faizlerin yükseltilmesi olmak üzere çeşitli hamleler konusunda bir yol haritası vardır, değil mi?

“Bu işi aşamalı olarak yaparız” yönünde bir plandan söz edildi, doğru. Fakat sürekli geride kalan bir para politikası ve faiz oranı, Türk Lirası’na güven kazandırmaz. Faizler enflasyonun çok çok gerisinde kaldığı sürece, bu fiyatlama davranışını da bozuyor. Fiyatlama davranışı bozulduğunda da enflasyonu kontrol edemezsiniz. O zaman kendi paranıza güven kazandıramazsınız; insanlar döviz ve altından başka bir şey konuşmaz olur.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com