Cumartesi Anneleri, 997'inci haftada, 4 Mayıs 1992'de kaybedilen İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi Hüsamettin Yaman’ın akıbetini sordu.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1995 yılından bu yana İstanbul Taksim’deki Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 997’inci haftada, 4 Mayıs 1992’de kaybedilen İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi Hüsamettin Yaman’ın (22) akıbetini sordu.
Açıklamaya İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Halkların Demokratik Partisi (HDP) PM üyesi Musa Piroğlu ile oyuncu Kerem Fırtına da katıldı.
Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre Yaman’ın yaşadıklarını kayıp yakını Maside Ocak anlattı. Yaman’ın 32 yıl önce bugün İstanbul’da gözaltına alınarak kaybettirildiği belirten Ocak, ailenin tüm çabalarının sonuçsuz kaldığını söyledi.
Ocak, Yaman’ın 2 Mayıs 1992’de evden çıktığını, 4 Mayıs’ta ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişinin “Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’de gözaltına alındı, hayatlarından endişe ediyoruz, bir an önce emniyete başvurun” dediğini paylaştı.
19 Aralık 2011 tarihinde özel harekat polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili yayınlanan itiraflarını hatırlatan Ocak, “Çarkın, itiraflarında Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı. Onların son sözlerinin ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ olduğunu söyledi” dedi.
İktidarın hukuk normları içinde hareket etmediğini belirten Ocak, adalet arayışlarından asla bir adım geri atmayacaklarının altını çizdi. Ocak, “Kaç yıl geçerse geçsin Hüsamettin Yaman, Soner Gül ve tüm kayıplarımız için adalet arayışımız sürecek. Devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Yaman’ın ağabeyi Feyyaz Yaman ise, hak ve hukuku istismar eden hiçbir yetkilinin ceza almadığını ifade etti. Yaman, şunları söyledi:
“Devlet ancak varlığını, toplumsal barışı sürdürme gayreti ile kanıtlayabilir. Toplumsal bir sözleşme çerçevesinde, haklarımız ve özgürlüklerimiz çerçevesinde bir arada yaşayacaksak, devletin ilk olarak bu görevini yerine getirmesi zorunludur. Bu hak arayışımıza sonuna kadar devam edeceğiz. Özgürlüklerimizin, eşitliklerimizin davasını terk etmeyeceğiz, peşinde olacağız.”
