‘Ben ilahiyatçıyım, dini sohbet yapmak benim vazifem; suç mu bu?’

Tokat T Tipi Cezaevi'nin zorlu koşullarında 6 yıl mahpus kaldıktan sonra Kasım 2022'te tahliye edilen ve lenf kanseri teşhisi konulduktan sonra bir ay önce hayatını kaybeden din dersi öğretmeninin 2018'deki mahkeme ifadesinden: Kur'an-ı Kerim okumuşum. Terörle suçlanıyorum. Aman Allah'ım... Ya Rabbi ben ahirette de davacı olacağım.

SEVİNÇ ÖZARSLAN 21 Mart 2024 KRONOS ÖZEL

Eşi ve çocuklarıyla birlikte 2012 yılında ABD’ye yerleşen ve bir yakınının düğünü için geldiği Türkiye’de vizesinin yenilenmesini beklerken 15 Temmuz sonrası tutuklanan din dersi öğretmeni Vedat Bayraktar, 6 Şubat 2024’te de lenfoma kanseri tedavisi gördüğü Sakarya’da yalnız başına hayatını kaybetti.

Bayraktar’ı ölüme götüren bu tutukluluk ve hastalık sürecinin arkasında da çok büyük hukuksuzluklar olduğu ve ilahiyat mezunu Bayraktar’a ‘dini sohbetler yapıyordu, Kur’an öğretiyordu’ ihbarları nedeniyle ceza verildiği ortaya çıktı.

Kronos, ABD’de taksicilik yaparak geçinimi sağlarken ‘hayırlı bir iş için’ geldiği Türkiye’de tutuklanan ve Kasım 2022’de tahliye olduktan sonra kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden Bayraktar’ın Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 5 Haziran 2018’de verdiği savunmasına ulaştı.

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezunu olan ve o günden itibaren de Kuran-ı Kerim öğretmekten başka bir iş yapmadığını belirten Bayraktar’ın savunması birçok açıdan ibretlik. Ama önce 9.5 yıl hapis cezasına gerekçe yapılan ‘ihbarlara’ yakından bakalım.

Tutanaktan aktarıyorum:

Tanık Recep U.: “2010 yılından önceydi. Yaklaşık 10 yıl önce bize dini sohbetler verdi. Öğrenci evlerinde olan sohbetlerdi. Hemen hemen aynı grup bazen de yurtta toplanıyordu, dini sohbet oluyordu. Ancak dini sohbet dışında bir şey konuşulmuyordu. Sohbet sıklığı haftada bir ya da iki haftada birdi. Zaten biz her zaman katılamıyorduk, bir dönem sürmüştü. Uzun süredir pek şeyimiz olmadı, 2010 yılından önceydi, 2008-2009 da olabilir, başkaca bilgim yoktur.”

Tanık Salih T.: “Vedat Hoca 2004-2005 -2008-2009 yılları arasında dersanede öğretmenlik yapmıştı, oradan tanıyorum. Bir dönem de bizimle beraber sohbet şeyi olmuştu. Tokat’tan ayrılmadan önce 2008-2009 kısa bir dönem sohbet grubunda beraber olmuştuk. Bu sohbetlerde sadece dini konular konuşuluyor, Risale okunuyordu. Daha sonra kendisi buradan tayin olup gitti, hatırladığım kadarıyla Adana’ya gitmişti. Ancak bu durumdan çok emin değilim.”

Tanık Yalçın T.: “Ben, sanığı simaen tanırım. Ben 2009-2011 yılları zarfında sohbetlere gittim. Gittiğimde İbrahim ve Vedat diye arkadaş vardı. Ancak ben huzurdaki sanığı, muhtemelen Ali Zafer Yurdundaydı, orada toplu sohbette, sohbet ederken görmüştüm, başka bir bilgim yoktur. Bu dini sohbetti, Kur’an okunuyordu, sünnet ve farzla alakalı sohbetler oluyordu.”

Evet, tüm suçlama bu. 3 tanık da aynı şeyi söylüyor. “Dini sohbet yapıyordu, bize Kuran okuyordu. “Başka suçlama yok. Bu ibretlik ifadelerden sonra Vedat Bayraktar, 9 yıl 6 ay 15 gün ceza verilerek tutuklandı.

6 yıl kaldığı Tokat T Tipi Cezaevi’nin zorlu koşullarında birçok hastalıkla mücadele etti, defalarca ameliyat geçirdi.

Yatarını bitirip Kasım 2022’de tahliye oldu ancak Şubat 2023’te lenfoma kanseri teşhisi konuldu. Zorlu tedavi süreci başladı. 2015 yılının aralık ayından beri ailesini görmemişti. Büyük bir özlemle kavuşacağı günü bekliyordu. Fakat yurt dışı yasağı önünde büyük bir engeldi ve bu durum onu çok üzüyordu. Ne yaptı, ne ettilerse yasağı kaldırtamadılar. Denetimli serbestlik hakkı bittiği halde yasak kaldırılmadı. Oysa doktor iyileşebilmesi için moralinin iyi olması gerektiğini defaatle söylemişti.

Bayraktar, başına geleceklerden habersiz Türkiye’ye gittiğinde büyük oğlu 9, diğeri 1 yaşında idi. Şimdi büyük oğlu 17, küçüğü ise 9 yaşında. Evlatlarını görmeyeli uzun yıllar olmuştu. Her geçen gün onu yavaş yavaş umutsuzluğa sevk etti.

Hastane odasında dört duvar arasında tedavisine ailesinden uzakta devam ediliyordu. Bu dönemde yoğun bakıma alındı, entübe edildi. Sonra yoğun bakımdan çıktı. Ancak yine tekrar tekrar yoğun bakıma alındı. En son alındığında Miraç Kandili gecesiydi ve 6 Şubat 2024’te yaşamını yitirdi.

“YARABBİ BEN GERÇEKTEN AHİRETTE DAVACI OLACAĞIM”

Vedat Bayraktar’dan geriye Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki savunması kaldı.

Tanıklarla yüzleşen ve kapatılan Tokat Özel Selçuklu Eğitim şirketinde çalışmak, Bank Asya’ya para yatırmak ve ByLock kullanmak gibi hakkındaki diğer suçlamalara cevap veren Bayraktar özetle diyor ki,

“Sohbetlere gitmişim. İnsanlar sohbetlerime gelmiş. Kur’an-ı Kerim okumuşum. Bunlar dosyama delil olarak iddia makamı tarafından konulmuş ve terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyorum. Aman Allah’ım… Ya Rabbi ben gerçekten ahirette de davacı olacağım. Ya Rabbi Kur’an okudum, silahlı terör örgütüyle suçlanıyorum, diyeceğim.” diyor.

“MAHKEMEYE ÇIKMAK İÇİN 20 AY BEKLEDİM”

İşte Vedat Bayraktar’ın savunmasından bazı satır başları:

Vedat Bayraktar Kasım 2022’de tahliye olduktan sonra Sakarya’da tedavi görürken.

“Amerika Birleşik Devletlerinde yaşıyorum yaklaşık 7 yıldır. Tam 20 aydır tutukluyum. Mahkemeye, heyetinizin karşısına çıkmak için 20 ay beklemek zorunda kaldım. Öncelikle bundan dolayı gerçekten mağdurum. Yeğenimin hayırlı bir işi için geldiğim Türkiye’ye gerçekten özlem de duymuştum ki, yaklaşık 2,5-3 yıldır gelmiyordum, vizede sıkıntı yaşadığım için ABD Konsolosluğu’nda beklemekteydim. Tabiri caizse bu bekleme gerçekten bana zindan oldu. Mezar oldu.

2005-2009 yıllarında Tokat’ta Özel Selçuklu Eğitim Şirketinde çalışmıştım. Kurumun, şirketin eğitim kurumları vardı. Burada halkla ilişkiler görevinde bulundum. Burada çalıştığım veya Samsun’da çalışmış olduğum kurumlar iddianamede iddia makamının sunmuş olduğu üzere, gördüğünüz üzere sanki bir terör örgütüne üyelik gibi telakki edilmiş.

“BİR KERE BU MESELEYİ ASLA KABUL ETMİYORUM”

En başta şunu ifade edeyim ki, sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bundan 10 yıl öncesinden 12 yıl, 13 yıl öncesinden bahsediyoruz. Ben burada Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının, devletimizin bana vermiş olduğu haklarla, asla ve asla kanunsuz hiçbir şey yapmadan devletimizin onayladığı 3-4 farklı kurumu, bakanlıkların sürekli denetlediği, onların izniyle açıldığı ve onların izniyle benim çalışmama müsaade edilmiş olan yerde çalışmakla suçlanıyorum. Bir kere bu meseleyi asla kabul etmiyorum.

“BEN SUÇLUYSAM BU KURUMLARI AÇANLAR DA SUÇLUDUR”

O dönemlerde hatta çok yakın zamana kadar bütün devlet idarecilerimizin, devlet büyüklerimizin halkın pek büyük bir kesiminin saygıyla, sevgiyle, hürmetle bahsettiği, öve öve göklere çıkaramadığı kurumlar, sizler de çok iyi biliyorsunuz. Kimlerin nasıl övgüyle bahsettiğini çok basit bir internet tıklamasıyla görebilirsiniz ve ben o zamanlarda bu kurumlarda çalışmaktan gurur duyuyorum ve şu anda suçlanıyorum. Asla kabul etmiyorum ve reddediyorum. Eğer ben suçluysam o kurumların açılmasına izin vermiş bütün yetkililerimizde suçludur.

Türkiye Cumhuriyetinde bankacılık faaliyetinde bulunmak her vatandaşın hakkı olduğu gibi benim de hakkım. Bunu da asla kabul etmiyorum. Reddediyorum. Ben ABD’de yaşıyorum. Eşimin yurt dışı çıkışları var. Yaz tatillerine gelmişler ve gitmişler. Orada daha önceden de yurt dışına çıktım. Umreye gittim. Suriye gezisine gittim. Bosna Hersek’e gittim. Yani yine Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan her vatandaşın sahip olduğu gezme hakkımı yerine getirdim.

“KIZ İSTEME, NİKAH, ŞERBET İÇME, DÜĞÜN… HER YERE DAVET EDİLDİM, KURAN OKUDUM”

Vedar Bayraktar, Tokat T Tipi Cezaevinde.

Başka bir vahim durum şu; ben meslek itibariyle ilahiyatçıyım. İlahiyat fakültesi mezunuyum… Tokat’ta yaşıyorsanız bilirsiniz. Anadolu’nun her tarafında böyledir. ‘Hocam düğünümüz var gelir misiniz? Bir Kur’an-ı Kerim okur musunuz? Hocam, şerbet var gelir misiniz? Dua yapar mısınız? Bilmiyorum duydunuz mu? Şerbet. Kız istemeye gidilecek, kız istenecek, şerbet içilecek, nikah.. Hocam, kahve içilecek, sünnet, mevlid, cenaze her yerde davet edildim.

“DİNİ SOHBET SUÇSA ŞU AN BÜTÜN CEMAATLER SUÇ İŞLİYOR”

Benim mesleğim, vazifem ve vecibem, aynı zamanda kulluk vecibem, gitmek zorundayım. Tanık beyanında bulunan insanlar demişler ki ‘Sohbetlere geldi. Sohbetinde bulundum.’ Doğrudur. 50 yerde 100 yerde bu şekilde sohbet etmişimdir. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında sohbet etmenin suç olduğunu ben bilmiyorum, duymadım. Şu anda eğer bu suçsa Türkiye Cumhuriyetinde cemaatler, tarikatlar, onlarca, yüzlerce yerde bunların hepsi yapılıyor şu anda. Suç duyurusunda bulunuyorum, herkes suç işliyor.

“İFADELER ÇELİŞKİLERLE DOLU, 1996 YILINDA BEN İLAHİYAT OKUYORDUM”

1996 yılındaki faaliyetlerden bahsediyorlar. Ben 1996 yılında üniversitede ilahiyat fakültesinde okuyorum. Aman Allah’ım nasıl çelişkilerle dolu. Kopyala yapıştır. Tanıklar baskı altında tutularak, bazı tanıklar cezaevinde tutulmuşlar. 6-7 ay, 8 ay, 1 yıl cezaevinde kalıp, hücrede kalıp, tekrar ifade vermişler. İlk beyanlarında benle alakalı bir şey yokken, aleyhime bir beyan yokken, ikinci beyanlarında aleyhime birden deliller ortaya çıkmış, yani bu insanlar 7-8 ay, 1 yıl devletimizi kandırmışlar.

Şöyle olduğunu düşünüyorum. Bu insanlar korkudan dolayı, kolluk kuvvetleri çünkü aynı şeyi bana da yaptılar. 11 gün gözaltında kaldım. Hiç kimse de yoktu. Bir kişi vardı. Savcılık beni neden sevk etmedi mahkemeye? Çok mu yoğundu hakim beyler bilemiyorum. Gerçekten kendi düşüncem bu. Yani özür dilerim. Yanlış bir şey söylemek istemem. 11 gün ben gözaltında bir hücre gibi yerde tutuldum. Kapalı yer fobim olduğu halde. Israrla doktor, psikiyatriye gözükmek istiyorum dediğim halde…

İki defa panik atak krizi geçirdim, gözaltında. İki defa sakinleştirici yaptılar. Neden bekletiyorlar, korkutmak için. Kolluk görevlileri resmen bana söylüyor. Konuşacak mısın? Neyi konuşacağım? Hangi terör örgütünü, terör örgütündeki üyeyi tanıyor musun? Hiçbir terör örgütü üyesini de tanımıyorum ben etrafımda.

“AHİRETTE DAVACI OLACAĞIM”

Bazı beyancılar var. Pişmanlık yasasından istifade etmişler. Onların terörist olduğunu yeni anladım ben. Evet biz teröristiz demişler. Şirket yönetim kurulunda ortaklarımız onlar bizim. O insanların gerçekten terörist olduğunu bilmiyordum. Onları tanıyamadığımdan dolayı pişmanım. Evet. Şimdi şöyle vahim bir durum var. İlk başta söylemiştim. Sohbetlere gitmişim. İnsanlar sohbetlerime gelmiş, Kur’an-ı Kerim okumuşum. Bunlar dosyama delil olarak iddia makamı tarafından konulmuş ve terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyorum. Aman Allah’ım ya, Ya Rabbi ben gerçekten ahirette de davacı olacağım. Ya Rabbi Senin dinini anlatmak için ben Kur’an okudum. Hem de silahlı terör örgütüyle suçlanıyorum diyeceğim. Kimler beni suçladıysa… Köyümdeki insanların beyanları var. ‘Vedat’ı camide gördük. Vedat’ı teravih namazı kılarken gördük. Vedat’ı bayram namazı kılarken gördüm….’

“ŞOK HALİNDEYİM, AMAN ALLAHIM TÜRKİYE BÖYLE OLAMAZ”

‘Fetö’nün okullarında okumuşum. Çok basit, iddia makamı veya kolluk kuvvetleri çok basit tıklamayla veya yazışmayla benim nerede okuduğumu çok rahat öğrenebilirler. Adapazarı İmamhatip Lisesi mezunuyum. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi 1994-1999 yılları arasında İlahiyat Fakültesinde okumuş bulunmaktayım. Ne Fetö okulu, Fetö ne? Yani enteresan bir şey… Şok halindeyim. Aman Allah’ım Türkiye böyle olamaz. Ülkem böyle olamaz. Bana dün aynı çayı içtiğimiz insan, aynı sohbeti yaptığımız insan gelip bana terörist diyemez. Nasıl terörist diyebilir?

AMERİKA’YA GİTMEK SUÇ MU?

Amerika’ya gitmem suç mu?  Öğrenciler, akademisyenler, iş adamları kim gitmek istemez Amerika’ya? Ben Amerika’ya gidebildiğim için neden suçluyum veya suçlanıyorum. Neden yargısız infaz ediliyorum. Evet, onu asla kabul edemiyorum. Ben kendi akademik kariyerim, ailem ve çocuklarımın iyi eğitim alması için milyonlarca insanın istediği gibi, pek çoğunun gerçekleştiremediği gibi bende onları arzulamış ve gerçekleştirmişim, Allah’ıma hamd olsun.

Tutukluluk sürem 20 ay oldu sayın başkanım, değerli heyet, saygıdeğer heyet… 6 kişilik koğuşlarda 20 kişi kalıyoruz ve bu rakam bazen 25’e, 26’ya çıktı. Kışın -10 derecede, -20 derecede camımız tamamen açık olduğu halde, koğuşun camı havalandırma gerçekleşmedi ve çok rahatsızlıklar yaşanıyor. Ben yakın zaman önce rahatsızlandım. Fıtık ameliyatı geçirmek zorunda kaldım. Acılarla çünkü başka yapacak bir şeyim yoktu.

“25 ERKEK 75 METREKARELİK YERDE YAŞIYORUZ”

Ameliyat geçirdim 3 hafta önce, haliyle şu anda ağrım devam etmekte… Daha önceden anti depresan kullandığımdan dolayı çok ciddi kilo almıştım. İlaç tedavisini reddettim. İkinci alternatif terapi tedavisi cezaevi şartlarında mümkün değil dediler ve ben bu şartlarda cezaevinde yaşamaya devam ediyorum. 20-25 erkek 75 m²’lik bir yerde yatıyoruz. 1 tuvalet var. Su yok…”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com