‘Bir kısım CHP’li elit Kılıçdaroğlu’nu baştan beri kabul etmedi’

CHP'li eski vekil Mehmet Bekaroğlu, Kronos’un sorularını yanıtladı: Bir kısım CHP’li elit, Kılıçdaroğlu’nu baştan beri kabul etmedi. Niçin Dersim’in bir dağ köyünde doğan bir Anadolu çocuğu Türkiye’nin başına geçmesin, Kılıçdaroğlu’nun niçin bu kadar çok düşmanı var?

ÖZLEM ERGUN 07 Kasım 2023 SÖYLEŞİ

CHP’nin 38. Olağan Genel Kurultay’ı Özgür Özel’in sürpriz kabul edilen başkanlığıyla sonuçlandı. İlk turda 664 oy alan Kılıçdaroğlu karşısında 682 oy alan Özgür Özel, ikinci turda farkı açarak 536’ya karşılık 812 oyla genel başkanlık koltuğuna oturdu.

Kurultay’da konuşan Kılıçdaroğlu’nun şu ifadeleri çarpıcıydı: “Yolu doğru olanın yükü ağır olur, hançerle beraber yükümüz ağırdı. Beni asıl üzen sırtımdaki yük değil sırtımdaki hançerlerdi. Seçim bitti, kazanamadık.”

Özel’in, ‘hançer’ metaforuna yanıtı, “Hiç üzerime alınmadım. CHP’de hançer olmaz ama bizim partide kılıç da olmaz” oldu.

14-28 Mayıs seçimlerinin ardından yenilginin tüm faturasını Kılıçdaroğlu’na havale ederek başlayan süreç, ‘değişim’ iddiasıyla kurultaya giden Özel’in genel başkanlığıyla sonuçlandı. ‘Değişim’le kastın ne olduğu ise topluma halen tam olarak anlatılabilmiş değil. Ve genel başkanını değiştiren CHP’nin bundan sonra neyi, nasıl farklı yapacağı en önemli soru olarak halen orta yerde duruyor.

Kılıçdaroğlu’nun gidişini, Özel’in gelişini ve tüm bunların anlamlarını konuştuğumuz Mehmet Bekaroğlu sürece ilişkin sorularımızı yanıtladı. 2014 yılında CHP’ye katılan 27. dönemde İstanbul Milletvekili olan Prof. Dr. Bekaroğlu aynı zamanda psikiyatrist ve politik psikoloji alanında yaptığı çalışmalarıyla da biliniyor.

Özel’i genel başkan yapan temel dinamiğe ilişkin “Bir kısım CHP’li elit Kılıçdaroğlu’nu baştan beri kabul etmedi; o gün bugün her fırsatta Kılıçdaroğlu’nun karşısında durur, ona bazen cepheden çoğu zaman da dolaylı yollardan saldırır. İşte ben bunu, bu Kılıçdaroğlu düşmanlığında bu kadar geniş bir koalisyon oluşmasının nedenini anlayamıyorum. Niçin Dersim’in bir dağ köyünde doğan bir Anadolu çocuğu Türkiye’nin başına geçmesin, Kılıçdaroğlu’nun niçin bu kadar çok düşmanı var?” değerlendirmesini yapan Bekaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun partiyi taşıdığı yerin doğru olduğunu söylerken CHP’nin buradan geriye dönemeyeceğine dikkat çekti.

Sözü, “Gördüğünüz gibi yeni Genel Başkanımız filozof da, ideolog da değildir. Bir ekip oluşacak, ortak akılla doğru politikalar tespit edilip topluma anlatılacaktır. Ülkeyi düzlüğe çıkaracak olan da budur” diyen Bekaroğlu’na bırakıyoruz.

 

13 YILLIK GENEL BAŞKAN DELEGE MARİFETİYLE DEĞİŞTİRİLDİ, BU İYİ BİR ŞEY

CHP’nin 38.  Olağan Kurultayı Özgür Özel’in genel başkan seçilmesiyle sonuçlandı. Özel’in sürpriz kabul edilen genel başkanlığı nasıl mümkün olabildi? Siz, bu sonucu bekliyor muydunuz?

CHP ile ilgili çok şey söyleyebilirsiniz, politikalarını eleştirebilirsiniz, hata yerden yere bile vurabilirsiniz –nitekim böyle de yapılıyor- . Fakat parti içi demokrasinin bir şekilde işlediği tek parti olduğu gerçeği de ortada duruyor. Bakın herkesin gözünün önünde 13 yıllık genel başkanı kurultayda delege marifeti ile değiştirdi. Kaç siyasi parti yapabilir bunu? Bu, elbette iyi bir şey; sadece CHP için değil, Türkiye için de iyi.

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı bu yönü ile Türkiye’ye örnek oldu. İyi örnek tabi. Ama bir başka yönü ile iyi olmadı; CHP’nin 13 yıllık genel başkanı, Kılıçdaroğlu gibi CHP’de önemli değişimlere/açılımlara imza atmış, her kesimden insanın oy verebileceği, dahası siyaset yapabileceği bir sosyal demokrat Türkiye partisi haline getirmiş bir lider koltuğu bu şekilde bırakmamalıydı, Sayın Genel Başkan böyle gönderilmemeliydi. Üstelik de ayrılacağını, bir dahaki kurultayda aday olmayacağını söyledikten sonra. Bu, CHP’nin büyük bir ayıbı olarak siyasi partiler tarihine yazıldı.

Doğrusu ben de bu sonucu beklemiyordum. CHP delegesi bunu yapmaz, genel başkanın kendisinin bırakmasını bekler diye düşünüyordum. Ancak sürpriz de olmadı çünkü seçimlerin kaybedilmesinden sonra muhalif seçmende yaşanan hayal kırıklığı öfkeye dönüşmüş, bu öfke de maalesef Genel Başkan’a yönelmişti. Daha doğrusu yöneltilmişti. Evet, bu sonucu hepimiz, altılı masanın tüm bileşenleri hazırlamıştı ama Sayın Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olarak işin başındaydı ve elbette en başta gelen sorumlu kişiydi.

KILIÇDAROĞLU’NA LİNÇ KAMPANYASI YÜRÜTÜLDÜ

Seçmenin onu sorumlu tutması anlaşılır bir şey ama burada iş bu durumu aşıyor. Daha seçim gecesinden başlayarak gelenekseli ve sosyali ile medyada Kılıdaroğlu’na karşı müthiş bir kampanya, hatta linç başlatıldı. Yapılanlar, eleştirileri çok aştı; öyle ki, bazı yazarçizer, kimi köşe yazarı ve yorumcu işi hakarete kadar vardırdı.

Ben bu sebeple CHP’nin genel başkanına sahip çıkacağı, onu bize yakışan ve onun da hak ettiği gibi güzel bir şekilde göndermeyi başaracağı kanaatimdeydim. Ama öyle olmadı; arkadaşlarımız bu durumu fırsat bilerek, toplumdaki öfkenin üzerine oturdular ve öyle bir kampanya yaptılar. Demem o ki, delege neticede insandır, estirilen olsa bile rüzgârdan etkilenir. Bence Ekrem İmamoğlu/Özgür Özel’e kazandıran temel dinamik budur. Tabi; fırsatçılığın ötesinde başka şeyler var ki ben bunlara hiç girmem, bunlar söylenince utanırım, başımı eğer susarım.

KILIÇDAROĞLU, GENEL BAŞKANLIĞIN SONUNA GELDİĞİNİ BİLİYORDU

Kılıçdaroğlu, 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından genel başkan adayı olup olmayacağı sorusuna “Ben çıkıp adayım demem. Buna partinin yetkili organları karar verecek” yanıtını vermişti. Yaklaşık 700 delegenin imzasıyla genel başkanlığa aday gösterilen Kılıçdaroğlu’na ilk turda 664 olan delege desteği, ikinci turda 536’ya geriledi. Bu tablodan delegelerin tutumuna ilişkin ne anlamalıyız?  

Tam da Sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi oldu, delege karar verdi. Bu rakamların anlaşılması da çok güç değil. Aslında Kılıçdaroğlu’nun kendisi dahil genel başkanlık döneminin sonuna gelindiğini biliyor ve söylüyordu.

Ben Sayın Kılıçdaroğlu ile 28 Mayıs’tan hemen sonra görüştüğümde seçmendeki tepkileri aktardım ve kendisine devam edip etmeyeceğini sordum. Böyle bir şeyin doğru olmayacağını, bir daha seçimde 80 yaşına yaklaşacağını, bırakmanın zamanı geldiğini, bazı şeyleri yaptıktan sonra bir daha genel başkanlığa aday olmayacağını söyledi.

Bu ‘bazı şeyleri’ de konuştuk. Yeni bir tüzük. Genel Başkan mevcut üyelik ve delege sistemi ile parti içi demokrasinin mümkün olmadığı; delege sisteminin bütünüyle kaldırılması gerektiği, üyelik sisteminin de aktif üyelik şeklinde olması gerektiğini yani toplantılara gelen, sandıkları bekleyen ve aidat ödeyen üyelerin partide söz sahibi olması gerektiğini söylüyordu ve yeni tüzük bu şekilde düzenlenecekti.

Bunları niçin şimdi yapmadığını da sorumuştum; yerel seçimler nedeniyle zamanın dar olduğunu, bunun gibi radikal değişikliklerin oldubittiye getirilmemesi gerektiği cevabını vermişti. Ben bütün bunları arkadaşlarla paylaştım, Genel Başkan da değişik vesilelerle bunları basınla paylaştı.

KAZANANLA BİRLİKTE OLMA PSİKOLOJİSİ, MAHALLE BASKISI, HATIR…

Bunları anlatmakla “Delegeler kötüydü, Kılıçdaroğlu’na vefasızlık ettiler” demiyorum. Genel Başkan bunları arkadaşlara (İmamoğlu ve ekibine) anlattı ama ifade ettiğim gibi onlar toplumdaki psikolojiyi gördüler ve fırsatçılık yaptılar. Delegenin toplumda esen rüzgârdan etkilenmemesi düşünülemez.

İmza işine gelince; delege genellikle attığı imzaya uygun oy kullanır ama bir kısmı da mahalle baskısı, hatır vb. nedenlerle imza atar ama oy vermez. İkinci turdaki oy değiştirmeler ise kazananla birlikte olma psikolojisinin sonucudur. Böyle olmasında da bir anormallik yok.

DEGİŞİMDEN NE ANLADIKLARINI ANLATAMADILAR

Değişim iddiasıyla CHP’nin genel başkan koltuğuna oturan Özgür Özel ve kendisiyle birlikte hareket eden ekibin ‘değişimden’ kastı ne olabilir? Bu değişim meselesinin net bir yanıtı var mı?

Maalesef Ekrem Bey de, Özgür Bey de ‘değişim’den tam olarak ne anladıklarını anlatamadılar. Sayın Kılıçdaroğlu kürsüye çıktı ve CHP’de 13 yılda yaptığı değişimleri ve bunların sonuçlarını anlattı.

Örneğin; kendisinden önce Sivas’ın ötesine geçemeyen partinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun her yerinde var olduğunu, milletvekili çıkarmaya başladığını söyledi.

Sayın Özel ise; kimi strateji yanlışlıklarından söz etti ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun daha önce parti politikaları olarak anlattığı, seçim beyannamelerinde en son altılı masanın mutabakat metninde yazılanlardan başka bir şey söylemedi. Bir de seçimden önce “Genel Başkanla birlikte yapıyoruz, bu yapılanlara sahip çıkıyorum, hepsi doğrudur” dediği ittifak ortakları ile yapılan liste birlikteliklerini eleştirdi, Sayın Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin milletvekillerini ‘sağcılara’ vermekle suçladı.

KILIÇDAROĞLU’NUN PARTİYİ TAŞIDIĞI YER DOĞRUDUR

Aslında aklın yolu bir. Kurultay bitmiştir; öyle ya da böyle oldu ama artık partinin yeni genel başkanı var. Bu değişim dediğimiz şey, bugün böyle yarın öyle olmaz. Bana göre Kılıçdaroğlu’nun partiyi taşıdığı yer doğrudur, CHP buradan geriye dönemez.

‘Yeni Genel Başkan’ dedim ama burada birkaç cümle daha söylemeliyim. Elbette resmi olarak CHP Genel Başkanı seçilen Sayın Özgür Özel’dir. Ama herkes biliyor ki Özel’in böyle bir gücü yok; seçilmesini sağlayan Sayın İmamoğlu’dur, onun gücü ve imkânlarıdır. Zaten Özel de bunu ifade etti; “Biz Ekrem Beyle kardeşiz, birlikte CHP’yi iktidar yapacağız” dedi.

DERSİM’İN DAĞ KÖYÜNDE DOĞAN BİR ANADOLU ÇOCUĞU… 

Bir kısım CHP bürokrasisinin 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından yenilginin faturasını Kılıçdaroğlu’na kesmeye çalıştığını izledik. Kurucu ideolojinin partisi CHP’nin yapısal sorunları tartışılırken, başarısızlığı tek bir kişiye ait kılmak gerçekçi bir yaklaşım olabilir mi?

Bu sorunuza biraz evvel cevap verdim ama bu vesile ile ülkenin ‘Kılıçdaroğlu sorunu’ndan söz edeyim izninizle. Aslında üzerinde çalışıyorum; bildiğiniz gibi ben psikiyatrım ve her psikiyatri uzmanı psikoloji okumak ve öğrenmek zorundadır. Ben özel merakım ve bir psikiyatr siyasetçi olarak politik psikoloji de çalıştım, dahası siyasete ara verdiğim dönemde bir süre politik psikoloji dersleri verdim. -Yani oldukça yetkin sayılırım.- Ayrıca tarihe de merakım var; her tür tarihi ama özellikle siyasi tarih okurum. Ama çözebilmiş değilim; ‘Türkiye’nin Kılıçdaroğlu sorunu’nu anlayabilmiş değilim.

‘Bir kısım CHP bürokrasisi’ yerine ‘bir kısım CHP eliti’ diyelim. Bu bir kısım CHP’li elit Kılıçdaroğlu’nu baştan beri kabul etmedi; o gün bugün her fırsatta Kılıçdaroğlu’nun karşısında durur, ona bazen cepheden çoğu zaman da dolaylı yollardan saldırır.

Herkesin dikkatini çekmiş olduğunu sanıyorum; Kılıçdaroğlu aday olmasın diye dünya ayağa kalktı. Bir arada olmaları hayal bile edilemeyecek kişi ve çevreler Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmasın diye bir araya geldiler. İktidar yanlısı televizyonlarda, muhalif olanlar, millici, sucu-bucu olan televizyonlarda aynı gün ve saatteki maraton programlarda Kılıçdaroğlu aday olmasın tartışmaları yapıldı. Yapılmadık, edilmedik şey kalmadı. Aday olunca da kazanmasın diye yine aynı koalisyon içeriden ve dışarıdan, açık ve gizli ortaklıklarla, yalanı, montajı, haksızlığı, edepsizliği, her şeyi kullanarak saldırdılar. En son da istifa etsin, gitsin, kurultayda kaybetsin diye yapmadıklarını bırakmadılar.

İşte ben bunu, bu Kılıçdaroğlu düşmanlığında bu kadar geniş bir koalisyon oluşmasının nedenini anlayamıyorum. Niçin Dersim’in bir dağ köyünde doğan bir Anadolu çocuğu Türkiye’nin başına geçmesin, Kılıçdaroğlu’nun niçin bu kadar çok düşmanı var?

CHP TABANI DA DEĞİŞİYOR

CHP’nin sosyolojisi sahici bir değişime hazır mı? CHP enteljansiyası ve tabanı değişimden ne anlıyor? CHP’deki farklı toplumsal kesimler arasında bu konuda fark var mı?

Her şeyin herkesin değiştiği gibi CHP tabanı da değişiyor. Doğru; ülkede son 10-15 yılda iktidarın benimsediği kimlik, inanç ve yaşam tarzı eksenli sert kutuplaştırıcı siyaset nedeniyle insanlar eski mevzilerine çekiliyor. Bu durum CHP tabanı için de geçerlidir. Ancak hayat siyasetin ötesinde de akıp gidiyor ve gündelik hayatta insanlar birçok şeyi paylaşıyor.

Örneğin enflasyon, hayat pahalılığı… İktidar yoksulluğu yönetme politikaları uyguluyor, yoksullara yardım ederken bile kayırmacılık yapmasa da hayat pahalılığını toplumun her kesimi yaşıyor. Muhafazakâr yoksulun da, seküler yoksulun da çocukları kalitesiz eğitim kurumlarına gidiyor. Kimliği ne olursa olsun… Sünni, Alevi, Kürt, Türk, diğeri yaşam kalitesi olarak aynı kaderi paylaşıyor. Demem o ki, insanlar birbirini görüyor, tanıyor ve anlıyor. Yani siyaset insanlar arasında duvarlar örmeye çalışsa da hayat insanları birbirlerine yaklaştırıyor.

Başka bir şey de şu: Dünyada olan her şey bizim insanımızı da etkiliyor. Milliyetçilikler, yabancı düşmanlığı yükseliyor ama bunun yanında ayrımcılığa, aşırılığa karşı olanlar, insan hak ve özgürlüklerinden yana olanlar da sesini yükseltiyor. Yani homojenlik yok. Bu açıdan CHP tabanı dünyaya daha çok açık ve dünyada olup bitenlerden daha fazla etkileniyor.

Bu sorunuzla ilgili son bir şey daha söyleyeyim. Değişim derken neyi anladığımız da önemli. Kimseden kimliğini, inancını, yaşam tarzını değiştirmesi istenemez elbette. Arzulanan, toplumsal barış için gerekli olan, kimsenin kimlik, inanç ve yaşam tazına karışılmamasıdır, herkesin özgür olması ve devletin herkesin hak ve özgürlüklerinin koruyucusu olmasıdır.

BURADAN GERİ DÖNÜLECEĞİNİ KİMSE BEKLEMESİN

Kılıçdaroğlu neyi yanlış yaptı da, şimdi Özel yapmayacak?

Bunu Sayın Özel’e sormak gerekir. Önümüzdeki günlerde bu sorular sorulacak ve Genel Başkan cevaplar verecektir.

Bana kalırsa Sayın Kılıçdaroğlu esasa yönelik büyük yanlışlar yapmadı. CHP’de başlattığı değişim ve topluma yönelik helalleşme politikaları son derece önemlidir, bunun demokrasimizin gelişmesi ve toplumsal barışa önemli katkısı olmuştur. Bu durum, CHP’ye toplum kesimlerine ulaşma konusunda önemli kapılar açmıştır. Özel ve ekibinin bu kapıları kapatacağını, buralardan geriye dönüleceğini kimse beklemesin.

KILIÇDAROĞLU’DA BUGÜN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLER 

Peki; 16 Mayıs’tan sonra yapılanlar, gizli protokoller büyük yanlışlar değil miydi?

Elbette yanlıştı; inanın bugün Kılıçdaroğlu’na sorsanız, o da bunların yanlış olduğunu söyler. Ancak 16 Mayıs’ta alınan sonucu kimse beklemiyordu. Evet, sonuna doğru birinci turda bitemeyeceğine dair araştırma sonuçları almaya başlamıştık ama önde olan, yüzde 49 olan bizdik. Elbette herkes şok oldu, Sayın Genel Başkan da. Yanlış kararlar esasla değil, kriz yönetimiyle ilgiliydi.

YENİ GENEL BAŞKANIMIZ FİLAZOF DA İDEOLOG DA DEĞİLDİR

Özel’in konuşmalarında kimi zaman ulusalcı, bazen sola yaslanan, yer yer de modernist tınılar görmek mümkün. Özel’in ayağını bastığı yer neresidir, hikâyesi nedir? 

Söylediklerinize katılıyorum; konuşmasında bunların hepsi vardı. Ama meşhur bir laf vardır; “Taç giyen baş akıllanır”. Tabi şimdi ‘akılsızdır’ anlamında söylemiyorum bunu. Gördüğünüz gibi yeni Genel Başkanımız filozof da, ideolog da değildir. Bir ekip oluşacak; ortak akılla doğru politikalar tespit edilip topluma anlatılacaktır. Ama şu kadarını söyleyeyim; CHP’nin sosyal demokrat çizginin dışında bir yere gitmesi mümkün değildir, toplumun ihtiyacı olan budur, CHP’yi iktidara taşıyacak olan budur, ülkeyi düzlüğe çıkaracak olan da budur.

Sayın Özel de, ekibi de kısa zamanda bu toplumun duyarlılıklarını görecek ve bunlara uygun davranacaklardır. Özel, yakın bir tarihte 6 yaş altı çocuklar için açılan Kur’an kurslarını eleştirirken ‘orta çağ kafası’ diye bir tanımlama yaptı. Elbette 6 yaş altında çocuklara Kur’an eğitimi verilmesini eleştirebilirsiniz ama buna orta çağ düşüncesi derseniz burada siyaset yapamazsınız. Yaparsınız ama partiyi yüzde 20’lere çakarsınız. Ayrıca insanların inançlarına ‘orta çağ düşüncesi’ derseniz sosyal demokrat da olamazsınız.

Başka bir şey daha; Özel kurultay konuşmasında HAMAS’a ‘terör örgütü’ dedi. İnsanlar her akşam televizyonlarda onlarca parçalanmış çocuk bedeni görecek, Gazze’nin yerle bir edilmesini naklen izleyecek, mülteci kamplarının, hastanelerin nasıl havaya uçurulduğunu, Gazze sokaklarında İsrail ve ABD özel kuvvetlerinin Filistinlileri nasıl avladıklarını görecek, siz de çıkıp bu canavarlığa direnen bir avuç Filistinli kahramana ‘terörist’ diyeceksiniz ve burada siyaset yapacak, CHP’yi iktidara taşıyacaksınız, öyle mi? “Efendim; önce Hamas saldırdı, çocukları kesti, sivilleri öldürdü” diyecekler. Ama insanlar dünyayı takip ediyor, olup bitenleri izliyor, bunun bir yalan olduğunu biliyor. Sayın Özel’in danışmanları bunu ona söyleyeceklerdir. İlhan Uzgel Hoca’ya sorsun bakalım ne diyecek?

Ben Sayın Özel ve ekibinin bunları görecek ve düzeltecek basireti göstereceklerine inanıyorum. Aklın yolu da budur, demokrat olmanın da, adaletin gereği de budur, insan haklarına saygılı olmanın gereği de budur. CHP’nin gerçek sol ve sosyal demokrat tabanı da, milletin çoğunluğu da bunu ister.

ÖZEL’DE BÖYLE DAVRANACAKTIR

Kurultaydaki konuşmasında HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a da selam gönderen Özgür Özel, Kürt hareketinin temsilcilerini tanıma/muhatap alma konusunda inisiyatif alabilecek mi?

Bunların hepsi Sayın Genel Başkan’a sorulması gerekli olan konulardır. Ancak şunu ifade edeyim; Kılıçdaroğlu, HDP’yi meşru bir siyasi parti olarak görmüştür, HDP yöneticilerine meşru muhatap olarak davranmıştır. Özel de böyle davranacaktır; bundan hiç kimsenim şüphesi olmamalı.

TOPLUM, CHP’YE DE KREDİ VERECEKTİR 

Yerel seçimlere giderken, Özgür Özel başkanlığındaki CHP’nin seçim stratejilerinin dinamikleri nerelerde şekillenebilir? Genel başkanını değiştiren CHP, yerel seçimlerde talihini de değiştirecek etkili bir toplumsal muhalefet örgütleyebilir mi? 

Yerel seçimlere çok kısa bir süre var, bu bir dezavantaj ancak CHP’nin bu konuda çalışmaları zaten var. Ayrıca; CHP’deki yönetim değişikliğinin de bir katkısı olacaktır. Toplum bu şekilde değişikliklere kredi verir, CHP’ye de verecektir.

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram