Erdoğan, Kavala davasında gerdiği ipleri gevşetebilir mi?

Karar yazarı Ali Bayramoğlu: "Yaşanan oy kaybı, Erdoğan ve çevresine göre, yargı-iktidar ilişkisiyle örneğin Kavala davasıyla, Kürt politikasıyla, kayyum stratejisiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Siyasi iktidarın devleti siyasetin yerine koyan, beka ideolojini merkez alan siyasi hikayesi devam edecek."

KRONOS 18 Nisan 2024 GÜNDEM

Yerel seçim sonrası AKP’nin yaşadığı büyük oy kaybı nedeniyle iktidarın politikalarında değişim yaşanıp yaşanmayacağı merak ediliyor. Bu kapsamda iktidara yakın Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin “Gezi tutuklusu Osman Kavala’nın cezaevinde olmasının AKP’ye ne faydası var?” şeklinde yazdığı yazı ve başta Selahattin Demirtaş olmak üzere Kürt siyasetçilerin yargılandığı Kobane davasından çıkacak karar önemli sinyaller olarak görülüyor. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu simge davalarda yumuşayabilir mi?

Karar yazarı Ali Bayramoğlu da bugünkü yazısında “Kavala ve Gezi davasında gerdiği ipleri gevşetebilir mi Erdoğan? Kürt meselesindeki otoriter, güvenlikçi ve keyfi politikalar yumuşayabilir mi? Kayyım atamalarına son verilebilir mi?” sorularına yanıt aradı.

Bayramoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısında verdiği mesajlardan yola çıkarak, “Siyasi iktidar, seçim sonuçları, yaşadığı oy kaybı ile uyguladığı otoriter politikalarla arasında hiçbir ilişki görmemektedir. AK Partili seçmenin küskünlüğü ve yaşanan oy kaybı, Erdoğan ve çevresine göre, yargı- iktidar ilişkisiyle örneğin Kavala davasıyla, Kürt politikasıyla, örneğin kayyum stratejisiyle uzaktan yakından ilgisi yok” değerlendirmesini yaptı.

Ali Bayramoğlu’na göre “Siyasi iktidarın devleti siyasetin yerine koyan, beka ideolojini merkez alan siyasi hikayesi devam edecek.”

‘POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ MESAJI VERMEDİ’

Karar’daki yazısında Bayramoğlu’nun değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:

“AK Parti’nin oy kaybının, AK Partili seçmendeki düşük katılım oranı ve iştahının Erdoğan’a bazı sorular sordurduğu muhakkak. Bu sorular ve yanıtları etrafında bir dizi tedbir ve düzenlemenin gelmesi de kaçınılmaz.

Erdoğan dünkü grup konuşmasında, Milletin sandıkta verdiği mesajları herkesten önce tüm boyutlarıyla objektif olarak bizim değerlendirmemiz gerekiyor. Milletin talepleri ve tenkitleri doğrultusunda kendi bünyemizde gerekli değişimi gerçekleştirecek, daha da güçlenmiş bir şekilde yolumuza devam edeceğiz…’ diyordu.

Aynı konuşma da değişimin sınırlarıyla ilgili ipuçları da veriyordu. ‘Kendi bünyemizde’ vurgusu, politikalarda değil, teşkilatta değişikliği ima ediyordu.

Nitekim Erdoğan’ın seçim sonuçlarını, muhalefetin başarısı olarak değil, kendi seçmeninin küskünlüğü etrafında ele aldığı görünüyor. Küskünlüğü de konuşmasının satır aralarında görüldüğü gibi iki nedene bağladığı söylenebilir. İlki AK Parti teşkilatında ve siyasi uygulamalarda “enerji” düşüklüğü ve orta-dar gelirlerinin ölümcül sorunu haline gelen enflasyon/hayat pahalılığı…


 

‘ALACAKLARI TEDBİRLERİN ANA ÇERÇEVESİ POPÜLİZANT OLACAK’

Tahminim o dur ki, siyasi iktidarın seçim sonrası alacağı tedbirlerin ana çerçevesi bu olacaktır. Bu istikamette en büyük gerginlik disiplinli maliye politikaları ile Erdoğan’ın maaş zamları konusunda popülizant eğilimleri arasında yaşanacaktır

Bunun yanında Cumhur ittifakı, moral üstünlüğün kısmen muhalefete geçmesiyle mücadele edecek, kendisine endeksli hegemonya iklimini korumaya çalışacaktır. Grup konuşmasında, “Bunun yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. Ülkeyi yöneteceklerini zanneden zavallılar. Birileri kendilerince yerel iktidar merkezi iktidar diye ikili yapı ihtisas etmeye çalışıyor. hayalden ibarettir bu. Tek iktidar vardır o da milletin ülkeyi yönetme yetkisi verdiği Cumhurbaşkanı ve kabinesidir. Kabinemiz görevinin başındadır…” sözleri tam olarak bu gayrete işaret etmektedir. Yazının başındaki sorulara geri dönerek şunu belirtmekte yarar var. Siyasi iktidar, seçim sonuçları, yaşadığı oy kaybı ile uyguladığı otoriter politikalarla arasında hiçbir ilişki görmemektedir. AK Partili seçmenin küskünlüğü ve yaşanan oy kaybı, Erdoğan ve çevresine göre, yargı- iktidar ilişkisiyle örneğin Kavala davasıyla, Kürt politikasıyla, örneğin kayyum stratejisiyle uzaktan yakından ilgisi yok.

Sonuç olarak siyaset belli, rota belli, ittifak belli…

Siyasi iktidarın devleti siyasetin yerine koyan, beka ideolojini merkez alan siyasi hikayesi devam ediyor.

İklim değişimi ancak ve ancak muhalefetin siyaset üretmesiyle mümkün görünüyor…”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com