Akbelen’de Limak’a barikatın 2’inci yılında kabak çiçeği dolmalı kutlama: Toprağımızı 5’li çetelere yedirmeyeceğiz

Muğla Milas köylüleri, 'Limak’ın maden sahası Akbelen Ormanı’nı yutmasın' diye tam iki yıldır yaz-kış demeden gece-gündüz ormanda nöbet tutuyor. Limak’ın önüne barikat kuran köylüler, 47 derece sıcakta kendileriyle dayanışmaya gelmiş yüzlerce destekçisini kabak çiçeği dolmaları ve teslim olmamanın saadetiyle karşıladı.

ÖZLEM ERGUN 17 Temmuz 2023 KRONOS ÖZEL

Fotoğraf ve videolar: Demet Parlar/ Nazlıcan Demir

Limak’ın Akbelen Ormanı’nı içine katarak maden sahasını genişletmesinin önündeki tek engel bölgedeki köylülerin mücadelesi. Yöre halkının ‘cehennem çukuru’ dediği 15 km’lik dev kömür sahasının önüne barikat çeken köylüler, direnişlerinin 2’nci yılını yurdun dört bir yanından kendileriyle dayanışmak için gelen yüzlerce destekçisiyle kutladı. Mücadeleyle geçmiş iki yılın ardından Akbelen Ormanı’nında dayanışma ve neşe vardı.

Direnişin simge isimlerinden İkizköylü Nejla Işık, katılımcıları “Bu tabloyu görüp de duygulanmamak mümkün değil. İnanılmaz duygular içindeyim. Karacahisar köyü burada. Karacaköy, Çamköy, Karadan köyü burada… İnsanca bir yaşam için, onurlu bir mücadele için gelen tüm yoldaşlar hoş geldiniz. 730 gün boyunca kışın yağmuruyla, yazın sıcağıyla hep buradaydık. Jandarma saldırılarını da gördük burada. ‘Toprağımızı haritadan sildirmeyeceğiz, Muğla’yı da Akbeleni’de vermeyeceğiz’ diyen yiğit kadınlar ve erkekler… Bu mücadele, onurlu bir mücadele… Bu direnişi bugünlere getirmemizi sağlayan yaşam savunucularına, koşup gelen koca yüreklere çok teşekkür ediyoruz. Sağ olun var olun” diyerek karşıladı.

TOPRAĞIMIZI 5’Lİ ÇETELERE YEDİRMEYECEĞİZ

Söz alan köylüler, bölgede kömür madeni istemediklerini “Biz suyumuzu, havamızı, toprağımızı bu beşli çetelere yedirmeyeceğiz. Defolup gitsinler” diyerek ifade etti:

“Biz bu devletin vatandaşı değil miyiz? Gitsinler, defolsunlar… Burada kömür de istemiyoruz, santral de istemiyoruz. Ben bir kere yandım bir daha yanmak istemiyorum. Bir tek ben kalsam da köyümü de toprağımı da asla terk etmiyorum. Biz köyümüzde, köylü kalarak yaşamak istiyoruz.”

Bir başka köylü, “Canımı almadan, evimi yurdumu alamazlar” diyerek jandarma saldırılarını anlattı:

“2019’dan beri bu mücadeleyi sürdürüyoruz. 2019’da çamı kesiyorlardı durdurduk. Ondan sonra 20 ağacımızı kestiler, biz de bu nöbet alanını kurduk. 7 tane insan vardı bir tabur jandarma geldi, dozerlerin önüne yattık burada.  Sonra başka saldırıları da durdurduk.”

ÖLMEK YOK, YAŞAMAK VAR YAŞATMAK VAR 

“Ölmek var dönmek yok” diyen sese, diğer köylülerin yanıtı “Ölmek yok, yaşamak var, yaşatmak var” oldu. Ve eklediler:

“Bizim üretmekten başka hiçbir isteğimiz yok. Bunun kime, ne zararı var? Kömürsüz yaşanır ama ekmeksiz yaşanmaz.”

KABAK ÇİÇEĞİNİ VERMEMEK İÇİN YAPTIĞINIZ MÜCADELEYE HÜRMETLER 

Köylü kadınlar desteğe gelenlere kapak çiçeği dolması ikram ederken, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nden (TMMOB) Cemalettin Küçük, “Kapak çiçeği dolmanızı yedik, ellerinize sağlık. Bu kapak çiçeğini vermemek için yaptığınız mücadeleye hürmetlerimizi sunuyoruz. Direnişinizi selamlıyoruz, TMMOB sizlere selamlarını gönderdi. Biz her zaman mücadelenizin yanında olacağız. Bu, yaşamı savunanlarla onu yok etmek isteyenler arasında bir savaştır ve bu savaş Türkiye’nin her yerinde sürüyor. Sizler burada direniyorsanız, bu haktır. Bu konu, kapitalizmin enerji ihtiyacını karşılamak üzerinden tartışılamaz” dedi.

BU İKİ ESKİ VE KİRLİ SANTRALDEN ÇIKACAK ELEKTRİĞE İHTİYAÇ YOK

Akbelen’deki nöbet direnişinin 2. yıldönümünde bir arada olmaktan çok mutlu olduklarını söyleyen Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) gönüllüsü Halime Şaman, şirketlerin ormanı yok etmek için gerekçe diye gösterdiği ‘enerji ihtiyacı’ şeklindeki manipülasyona dikkat çekti:

“Enerji ihtiyacını gerekçe göstererek ormanı yok etmeye çalışan şirketlerin yolunu açan kamu kurumları da çok iyi biliyor ki, ne Muğla’nın ne Ege Bölgesi’nin ne de Türkiye’nin bu iki eski ve kirli santralde kömür yakılarak üretilecek elektriğe ihtiyacı yok.

Ama kuşu, tilkisi, oklu kirpisi, otları, çalıları ve mantarları ile 780 dönümlük doğal bir orman ekosistemi olan Akbelen’e, ormanın bize sunduğu oksijene, Akbelen Ormanı’nın altından süzülüp gelen suya, ormanı çevreleyen 45 bin zeytin ağacına, binlerce dönüm verimli tarım arazisine sadece İkizköylülerin değil, hepimizin ihtiyacı var.

Dünyamızın da nefes almaya ihtiyacı var. Atmosfer, kömürlü santrallerden bugüne kadar salınan yüz milyarlarca ton karbondioksite doydu. Gezegenin iklim krizine bağlı orman yangınlarına, sellere, dolulara, hortumlara, kuraklığa, susuzluk ve açlığa, salgın hastalıklara, büyük göçlere topyekun teslim olmasına ramak kaldı.”

İklim İçin Gençlik Türkiye’den Maya Özbayoğlu da iklim krizinin sınır tanımadığını hatırlattı: “Buraya Polonya’dan geldim. Polonya’da da ciddi bir kömür meselesinin içindeyiz ama orada mücadele eden bu kadar çok insan yok. İklim krizi sınır tanımıyor. Buradan çıkan sera gazlarının etkileri Polonya’da da gayet görülüyor.”

BÖLGEDE KANSER VAKALARI ARTIYOR

İkinci yıl buluşmasına Datça’dan gelen Nurhan Yeşilnur, sermayenin maden ocakları yoluyla ormanın kıyısına dayanmış hırsına ve yıkıcılığına işaret etti. Yeşilnur’un dikkat çektiği bir başka gerçek ise bölgede artan kanser vakaları:

“Ormanı yok edip altındaki kömürü çıkartmak istiyorlar ki, bölgedeki Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin enerji ihtiyacı ucuza karşılanabilsin. Bu hırs en sonunda geldi ormana dayandı. Aslında Türkiye’nin termik santrallere ihtiyacı yok çünkü bu iki santral Türkiye’deki elektriğin ancak yüzde 1’ini üretiyor.

Bu bölgede insanlar artık kanser olmaya başladı. Buradan bir arkadaşımız yakın zamanda çevre köylerden 7 kişinin kanserden öldüğünü söyledi mesela.”

Muğla Tabip Odası Başkanı Cafer Şahin de atmosferin yapısının bozularak kanserojen ürünlerin doğaya yayılmasının insan sağlığını doğrudan etkilediğine ilişkin pek çok bilimsel çalışma olduğunu hatırlatarak, “Sağlık bir bütündür. Doğayla, insanla ve tüm diğer canlılarla bir bütündür. Kâr uğruna, rant, hırs uğruna doğanın ve canlıların sağlığı tehdit edilemez” dedi.

BU ATEŞ ONLARI DA YAKACAK

İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Muzaffer Asma ise buluşmaya İstanbul’dan gelmiş. Asma, doğa sömürüsüne dayalı ekonomik süreçlerin dünyayı cehenneme çevireceğini söylerken, “Bu ateş onları da yakacak” diye ekledi:

“Kapitalizmin doğası gereği sadece AKP değil, sistemin içinde yer alan tüm siyasi aktörler büyü ya da öl felsefesi güdüyor. Kalkınmacı ekonomi adı altında birileri zengin edilirken, toplum yoksullaştırılıyor. Doğa sömürüsüne dayalı bir ekonomik süreç söz konusu. Dolayısıyla doğadaki her varlık onlar için ekonomik bir kaynak. Bunu kendileri için sermayeye dönüştürmenin her türlü etikten azade yolunu kendilerine hak görüyorlar. Doğanın bir parçası olduğumuzu ve doğa olmadan bizim de olamayacağımız gerçeğini kafamıza sokmamız lazım.  Tersi durumda kendi cehennemimizi kendi ellerimizle yaratmış olacağız.”

Yeşil Sol Milletvekili İbrahim Akın da sorunun sistem meselesi olduğuna, “Bu sistem bizi öldürmek istiyor. Ağır sıcaklar, orman yangınları, seller, depremlerin ağır tahribatları… Bunlar bizim kaderimiz değildir. İklimi değil, sistemi değiştir” diyerek işaret etti.

TEK BİR NOKTADAN BAŞLAMIŞTI, TÜM BÖLGEYE KANSER GİBİ YAYILDI

“Akbelen Ormanı’nda direnen köylülerin yanında olmak bizlerin boynunun borcudur” diyen Aydın Bodur da buluşmaya Datça’dan gelmiş. MUÇEP Datça Meclisi gönüllüsü Bodur, 80’lı yıllarda tek bir noktadan başlayan kömür çıkarma faaliyetinin nasıl olup da bugün bölgeye kanser gibi yayıldığını özetledi:

“Muğla’da üç tane termik santral var bunların en eskisi Yatağan, 1980’lerde açılmış bir termik santral.  Diğerleri de 90’larda açılan Yeniköy ile Kemerköy termik santralleri. Bu santraller henüz işe koyulduğunda Muğla en büyük ormanlık alana sahip şehrimizdi. Başlangıçta tek bir noktadan Yatağan’a kömür çıkarılması için izin verilse de bu maden sahaları bugün devasa boyutlara ulaşmış durumda. Bunlar bugün tüm bölgeye kanser gibi yayılmış durumda.”

MÜCADELEYİ BÜYÜTME ÇAĞRISI YAPILDI

Direnişin başından beri köylülerin yanında saf tutan Bahadır Altan ise mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı: “Sadece nöbet tutmakla yetinirsek kaybederiz diye düşünüyorum. Başka bir buluşmayı Limak genel merkezin önüne taşıyabiliriz. Buna gücümüz var çünkü bu ağı çok iyi kurduk. Direnişimizi başka mücadele yöntemlerine de evriltebilmeliyiz.”

ANTAKYALILARA İKİZKÖYLÜLERİ ÖRNEK GÖSTERİYORUM

Köylülerin bir başka destekçisi Demet Parlar daİklim Adaleti Koalisyonu 72 bileşenden oluşan bir yapı ve burası bizim için en başında beri çok anlamlı ve değerli. Akbelen, yerelin kendi yaşam alanına/ havasına/ suyuna sahip çıkmanın en güzel ve güçlü örneğini oluşturuyor. Antakyalıyım ve büyük bir deprem yaşadık. Ben Antakyalılara da İkizköylüleri örnek gösteriyorum. Birlikte hareket etmek, yerelde oluşan direnişleri de güçlendirecektir. İyi ki varsınız” dedi.

Termik santraller ve onlarla birlikte bölgeye yayılmış maden sahalarıyla mücadelenin önemli cephelerinden biri de hukuk alanı kuşkusuz.

TÜRKİYE, AİHM KARARLARINI UYGULAMIYOR

MUÇEP gönüllüsü Güngör Erçil, Türkiye’nin 2015 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına uymadığına dikkat çekti:

“Aydın İdare Mahkemesi’ni Danıştay tarafından onanan kesinleşmiş kararıyla Muğla’daki 3 santralin -Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy- kapatılmasına karar verildi. Ancak Türkiye’nin elektrik ihtiyacı sebep gösterilerek, bu karar bakanlar kurulu kararıyla uygulanmadı. Sonra AİHM’e gidildi. AİHM, Türkiye devletini kararları uygulamaya davet eden bir karara imza attı. 2015 yılından bu yana bu karar uygulanmıyor. Ve Türkiye, Avrupa Komisyonu’nun dosyayı kapatmasını istese de bu talep Avrupa’da kabul edilmedi.”

Avukat İsmail Hakkı Atal

KÖYLÜLERİN AVUKATI ATAL’A SORUŞTURMA 

Ve Akbelen’de 2 yılı aşkındır köylülerin gönüllü avukatı olan İsmail Hakkı Atal… Avukatların tabi oldukları hukuk gereği insan ve doğa haklarını korumakla yükümlü olduğunu hatırlatıp, “Biz bunun için eğitim aldık ve şimdi görevimizi yapıyoruz” diyen Atal hakkında ‘hakkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek’ suçundan açılmış soruşturmalar bulunuyor.

Açtıkları iki ana davadan da yürütmenin durdurulmasının iptali kararı çıktığını söyleyen Atal, tüm bunların Anayasa’ya aykırı olduğunun altını çizerken hukuk cephesinde varılan yeri şöyle özetliyor.

AKP, ORMANI LİMAK’A SATTI 

“Akbelen Ormanı’nın sınırında maden sahası var. Orada artık maden bittiği için 2021 Nisan ayında Orman Müdürlüğü 760 dönümlük Akbelen Ormanı’nın kesilip altındaki kömürün çıkarılması için Limak’a izin verdi. Bunun için Limak, para yatırıyor ve ormanın kesim iznini alıyor. Yani devlet Anayasa’nın 169’uncu maddesini ihlal ederek bir anlamda ormanı satıyor.

AKP, maden kanunu ve yönetmeliğinde 2014’den sonra yaptığı değişikle ormanlık alanların şirketlere verilmesinin yolunu açmıştı zaten. Ancak bu yöndeki düzenlemelerin uygulanma kabiliyeti yok çünkü Anayasa’ya aykırı.

Bizim bu konuda yürüyen iki ana davamız var. Biri orman kesim izninin iptaliyle ilgili. 2021 Nisan ayında orman kesim iznin iptali için dava açtık. Bu davada bir türlü yürütmenin durdurulması kararı çıkmadı. Temmuz ayında kesime geldiler ve İkizköylü Nejla’nın tüm Türkiye’yi saran çığlığı duyuldu ve 17 Temmuz 2021’de buradaki çadırlı nöbet başladı.

YASALAR UYGULANMADI: SORUMLU HAKİMLER VE ADALET BAKANLIĞI’DIR

Burada sorumlu, yasaları uygulamayarak jandarmayla köylüleri karşı karşıya getiren Muğla 1. İdare Mahkemesi’dir. Burada sorumlu, hakimler ve Adalet Bakanlığı’dır. ‘Yürütmenin durdurulması kararı çıkmazsa Adalet Bakanlığı’na tazminat davası açacağız’ dedik ve bunu duyurmamızdan 2 gün sonra mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıktı.

İkinci davamız da Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde kömür sahasının genişlemesine itirazla ilgili. Bu davada da yürütmenin durdurulması kararı çıktı.

Sonra her iki davada da yürütmenin durdurulmasını söyleyen bu kararlar iptal edildi. Bu iptalleri son bilirkişi raporlarına dayanarak yaptılar.

Şimdi, burada yürütmeyi durdurma iptal edildiği için bölgenin üstünde hukuksal koruma yokmuş gibi görünüyor ama aslında Anayasal koruma var. Çünkü hukukta normlar hiyerarşisi geçerlidir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan kanun ve yönetmelik hükümleri uygulanmaz. Dolayısıyla Anayasa’nın 169. Maddesi bize bu ormanı koruma hakkı ve görevini veriyor hem de buraya yapılacak her türden müdahalenin hukuki ve meşru olmayacağını söylüyor.”

AKBELEN İÇİN ADALET, TÜRKİYE İÇİN ADALET

Konuşmalara ‘adalet’ vurgulu sloganların eşlik ettiği Akbelen Nöbeti’nin 2. yıl dönümü, “Zeytin için adalet. Akbelen, İkizköy, Deştin, Muğla için adalet, ülkemiz için adalet…” sloganıyla bir sonraki buluşmada yeniden görüşmek üzere son buldu.

Akbelen Ormanı, önümüzdeki günlerde bir de sanat etkinliğine ev sahipliği yapacak. Gürkan Develi’nin ‘Akbelen Direnişine Saygıyla’ isimli kolaj sergisi ve atölye çalışmaları, 20-27 Temmuz tarihleri arasında direnişle sanatı buluşturmak isteyen herkesi yemyeşil dev çınarların koyu gölgesine bekliyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com