Açlık ve insan onuru

Her gün dünya nüfusunun yaklaşık % 9’u yani yaklaşık 700 milyon insan karnını doyuramadan günü sonlandırıyor. Açlık hâlâ insanları tehdit eden büyük bir kötülük olarak iyi yaşamayı engelleyen özelliğini koruyor.

ŞENGÜL ÇELİK 20 Mart 2022 GÖRÜŞ

300 bin yıldır var olduğu düşünülen insanlığın gelişim seviyesini ölçmek için birçok bilimsel tez bulunmaktadır. İnsanlığın gelişiminin temel ilkesi ise hayat kalitesinin iyileşmesidir. Hayat kalitesini maddi refah ile anlamaya çalışan ekonomi bilimi gelişmişliği senelerce gerek şahısların gerekse ulusların gelir düzeyi ile ölçmüştür. Bir ülkenin zenginliği ile gelişmişliği arasındaki doğru orantı inkâr edilemeyecek kadar belirgin olsa da çok bilinmeyenli bir denkleme benzeyen insan doğasının farkında olan bilim insanlarının maddiyata dayalı geleneksel yaklaşımın eksikliklerini ortaya çıkarması zor olmamıştır. İlk olarak Pakistanlı ekonomist Mahbubul Haq gelirlerin yanı sıra ortalama insan ömrü ve eğitim gibi değişkenlerin de insani gelişmede önemli rolü olduğunu savunur ardından Bangladeşli ekonomist Amartya Sen’in katkıları ile 1990’lardan günümüze bazı değişiklerle Birleşmiş Milletler tarafından baz alınan bugün de kullanılan insani gelişim indeksi oluşturmuştur.

İyi yaşamı başından sonuna kadar erdemle yaşanmış mutlu bir hayat olarak özetleyen antik felsefenin yerine modern dönemde iyi yaşam özellikle ölçülebilir fayda ve zarar üzerine kurulmuştur. İnsan hayatının temel ihtiyaçları yemek, içmek, barınmak, çoğalmak şeklinde sıralanacak kadar basittir aslında. Ama herhangi bir insan için bu ihtiyaçların giderilme araçlarında ve seviyesinde uzlaşılmış bir sınır yoktur. Antik felsefenin renkli ismi Sinoplu Diyojen, bir gün çeşmeden su içen bir çocuk görünce elindeki çanağını bile atıp minimum insani ihtiyaçların giderildiği bir hayat sürmüştür. Günümüzde saraylarına sığamayıp komşusunun toprağına malına mülküne göz diken despotların hem kendilerine hem çevrelerine getirdikleri zulüm, korku ve mutsuzluğun aksine bir fıçının içinde barınma ihtiyacını giderdiği söylenen Diyojen, kendini görmeye gelen Büyük İskender’in “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” sorusuna “Gölge etme başka ihsan istemem” diyecek kadar müstağni, onurlu ve mutlu yaşayabilmiştir.

‘BEN YEDİM, YA SEN?’

Özellikle tarihlerinde büyük yokluk görmüş ülkelerde insan hayatı kadar dili de bu yokluktan nasibini almıştır. Örneğin, günümüzde eski moda kalmış olsa da Mandarince “Yemeğini yedin mi?” (Nĭ chī le ma?) geleneksel bir selamlaşma cümlesidir. Karşılığı ise “Ben yedim ya sen?” (Chī le, nĭ ne?). İnsanların açlıkla mücadele ettiği dönemlere ait acılardan arta kalan ama çok şey anlatan bir selamlama. Genel olarak çoğu selamlaşma cümlesi “Nasılsın? İyi misin?” gibi hali soran sorularla ya da iyi dileklerle kurulur. ‘İyi günler’ gibi, içten gelen her günün iyi olsun dileği. Nasılı ise muhatabın dileklerine ve hayattan anladığı manaya takılmış. Bir öğrenci için başarılı sınavlar, iyi notlar, asker için çabuk gelecek teskere, tüccar için iyi kazanç, balıkçı için fırtınasız hava, vs. Başka hiçbir ihtiyacını gideremeyen, açlık sınırındaki insanlar için ise bir kap pirinç. Boş bir mideye bir kap yemekten daha iyi gelecek başka ne olabilir ki? Hayatın devamı için hava, su ve yemekten önemli bir şey olabilir mi? İşte bundandır ki en eski medeniyetlerin ahlak ilkelerinden semavi dinlere kadar insanın iyi yaşamını ve mutluluğunu esas alan her sistemde, en vaz geçilmez ödev aç bir insanı doyurmaktır. Eski Mısırlılar “hiçbir insan benim yüzümden açlıktan mustarip olmadı” diyemeyen bir insan ruhunun öldükten sonra huzur bulamayacağına inanır.

İnsan hayatının en temel ihtiyacı olan beslenme çağımızda yeni üretim metotları ile çok farklı lezzetlere kapı açmış olsa da hâlâ her gün dünya nüfusunun yaklaşık % 9’u yani yaklaşık 700 milyon insan karnını doyuramadan günü sonlandırıyor. Açlık hâlâ insanları tehdit eden büyük bir kötülük olarak iyi yaşamayı engelleyen özelliğini koruyor.

İNSANLIK ONURU

İnsanlık gelişim indeksinin artık vaz geçilmezi yaşam süresi ise maalesef zannedildiği gibi her zaman doğal yollardan belirlenmiyor. En kıymetli maddi değer bizzat yaşamın kendisi olsa da karnı tok insan bile bu değerli varlığından vaz geçebiliyor. İnsanın temel ödevleri temel ihtiyaçlar baz alınarak oluşmuştur. Aç bir karnı doyurmak bir ödev olduğu gibi her insana insanlık onuruna yakışan saygıyı göstermek de en önemli insanlık ödevidir. Canına kıymak hem ahlaken hem dinen hoş görülmese de kâh büyük düşünürleri kâh en kavi imanlı kimseleri bu amansız yokluğa sürükleyen ya da düşündürten açlıklar vardır. İnsanlık onurunu hiçe saymak gibi. İnsan her türlü varlığı sevebilir. İnsan sevgisi ile dolu insanlar vardır. İnsanı sevemeyip hayvanı seven de. Hatta canlılardan kaçıp sevgisini maddeye yönelten de. Aslında sevmek zannedildiği kadar zor da değildir. İnsan öyle ya da böyle bir şeyleri sever. Zor olan ise insana salt insan olduğu için insanlık onurunu zedelememek adına, varlığını koşulsuz kabullenmek manasına, sahip olduğu ya da olamadığı özelliklerle sana benzese de benzemese de saygı duymaktır.

İnsan aç kalsa da onurunu koruduğu müddetçe Sinoplu Diyojen gibi ayakta kalabilir. İnsan her şeye sahip olsa insanlık onuruna yaraşan saygı olmasa, varlığı hiçe sayılsa, hor görülse hayata tutunmakta zorlanır. Otoritenin zulmedip ezmeye çalıştığı o aziz varlığını, zalimin vicdandan mahrum yüzüne haykıran “Ben hain değilim” yürek dağlayan notu ile sonlandırarak bu diyardan göçebilir. Çünkü dayanamadığı açlık değil, onun biricik varlığının, kendiliğinin reddedilmesi, yok sayılmasıdır. İşte bu açlıktan beter bir yoksunluktur. Bu gibi ‘insanlık onurunun çiğnenme’ vakaları tüm zalim ve zulme sessiz kalanların sırtına öyle ağır bir vebal yükler ki altından kalkılması imkânsız son pişmanlık da faydasızdır. Aç bir insana bir kap pirinç nasıl kıymetli ise her insana salt insan olduğu için saygı dolu bir kalp sunmak o kadar kıymetlidir. İnsanı hayatından vaz geçme seviyesine getirmeyen, daha iyi ve mutlu, gelişmişlik seviyesi yüksek bir toplum oluşturmak zor değildir aslında. Sadece maddi ihtiyaçlara odaklanmakla da olmaz. Her şeyden önce varlığına, insanlık onuruna yaraşır ta gözlerinin içine bakan kalp dolusu saygı sunmalı insanlara.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram