Almanya’nın ‘Görünen Görünmezler’i

Fotoğrafçı Emine Akbaba’nın “Görünen Görünmezler” adını verdiği sergisindeki kadın suretlerinin her birinin ayrı ayrı olduğu kadar benzer öyküleri de var.

SELAHATTİN SEVİ 14 Kasım 2023 FOTOĞRAF

Almanya’nın Hannover kentinin periferisindeki çok katlı sosyal konutlara nazır küçük bir galeride yan yana duran kadınların özelliği ne? Yirmi beş yaşından büyük ve Türkiye kökenli olmaları mı? Evet ama sadece bu değil… Fotoğrafçı Emine Akbaba’nın “Görünen Görünmezler” adını verdiği büyük format fotoğraf baskılarındaki kadın suretlerinin her birinin ayrı ayrı olduğu kadar benzer öyküleri var.

Almanya’da yaşayan Türk toplumu hakkında bir çalışma daveti aldığında düşünmeden kabul eden Akbaba, “Elli yıldan bu yana Almanya’da yaşayan ama hayata yüzde yüz dahil edilmeyen” insanlara odaklanmış. Kendisinin de bir parçası olduğu “yabancılar”, özellikle de Türkiye’den göç eden insanlara yönelik adı konulmayan ayrımcılığa ve ırkçılığa varan davranışlara yönelik bir şeyler yapmak geçmiş içinden.

Kulturtreff Platage adlı mekânda on portre sergilense de aslında bir sınırlama olmamış destek aldığı projeye… Türkiye kökenli kadınların Almanya’da yaşarken varlıklarını yeteri kadar topluma hissettiremediklerini söyleyen Emine Akbaba, “Sergide fotoğrafları sergilenen kadınlar ve diğerleri doğrusuna bakarsanız hayatın içinde. Çoğunun işi var, çalışıyorlar… Ama yeteri kadar temsil edilmiyorlar. Hep gölgede kalıyorlar. Görünmüyorlar demiyorum, görülmek istenmiyorlar” diyor. İstisnalar olsa da o kadınların Almanya’da doğduğunu, büyüdüğünü, okula gittiğini ve bir mesleğe atıldığını belirten Akbaba, önyargılara dikkati çekiyor.

‘SEN ÖTEKİ TÜRKLERİ BENZEMİYORSUN…’

Kadınların bazen sadece başörtüsü nedeniyle ya da mavi gözlü olmadığı için ötekileştirildiğinin altını çizen genç fotoğrafçı, kendisinin de onlardan biri olduğunu belirtiyor. Ailesi göçmen işçi olarak Eskişehir’den Almanya’ya gelmiş. Almanya’da doğup büyümüş. Üniversite eğitimi almış. Yine de ara sıra “görünmez” olduğundan şikâyetçi. “Meselâ” diyor Emine Akbaba: “Ben Hannover’de foto muhabirliği okudum. Danimarka’ya gittim, orada da üniversite okudum. Daha önce buralarda bir Türk öğrenci okumamış. Bana bu konuda sorular soruluyor hemen. Ben olmasam, başka bir yabancı öğrenci de olsa ona da sorulurdu kuşkusuz. Yani bir okula gittiğinizde, sonrasında bir işe başladığınızda hemen kökeninizle ilgili sorular geliyor. Genellikle ‘Sen öteki Türklere benzemiyorsun’ diyorlar… Bu pozitif gibi görülse de aslında ayrımcılık, ötekileştirme bir tür. Ben ve benim gibiler bu toplumda var. Sadece daha az fark ediliyor.”

Akbaba, “Türk kadınlara daha farklı bakıyorlar. Kadına önce ‘Sen nasıl oluyor da çalışıyorsun, eşin nasıl izin veriyor, evde çocuk büyütmeyecek misin?’ diyorlar. Bizim gibi kadınların evlendikten sonra hemen çocuğu olmasını bekliyorlar. Bazen bu ön yargıları biz de besliyoruz.” ifadelerini kullanıyor.

Öte yandan sanatçı, “Türklerde de Almanlara karşı başka önyargılar var. Bu tek taraflı değil. Bu çalışmada sadece kadınların olması erkeklerle ilgili sorunların olmadığı anlamına gelmiyor.” demeyi de ihmal etmiyor.

FOTOĞRAF: EMİNE AKBABA

EVDEN KAÇIŞ BAHANESİ: BAHÇELER

“Görünen Görünmezler” fotoğrafçı Emine Akbaba’nın Almanya’daki Türklere yönelik ilk çalışması değil. Daha önce de Avrupalı Türklerin hobi bahçelerini çalışmış. Üniversite yıllarında başladığı bu projede ilginç deneyimler yaşamış.

Ailesinin olmasa da kuzeninin bir bahçesi olduğunu ve çalışmaya da buradan başladığını anlatan Akbaba, “Hobi bahçesi tipik bir Alman kültürü aslında… Fakat Türkiye’den gelenler bunu aldı, kendilerine uyarladı. Çünkü onların Türkiye’deyken bir toprak ve bahçe-tarla kültürü vardı.” diyor ve fotoğraflarıyla görünür kıldığı tecrübelerini şöyle aktarıyor:

“Türkiye’den gelenler bahçe kültürünü yaklaşık on yıl önce keşfetti. Önceleri mutlaka vardı ama sayısı azdı. Türkler bu bahçeler sayesinde başka türlü bir sosyalleşme yaşadı. Türkiye’den tohumlar, fideler getirdiler, hayata başka türlü tutunmaya başladılar. Çalışmadıkları zamanlarda günün büyük bölümünü buralarda geçirmeye başladılar. Emekli olanlar bahçeye koşuyorlardı her sabah. Bu yeni uğraş benim de dikkatimi çekti ve uzun süre çalıştım bu alanda. Küçük bir ara verdim ama şu anda burs aldım devamı için.

FOTOĞRAF: EMİNE AKBABA

ALMANLAR İÇİN DİNLENME, TÜRKLER İÇİN BULUŞMA YERİ

Neler yaşanmıyor ki bu bahçelerde… Ekim dikimden tutun da ailenin buluşma noktası oldu bahçeler. Birlikte iftar yapıyorlar ramazanda… Kadınlar buluşup ekmek yapıyor, yufka açıyor. Almanlarda böyle bir şey yok. Onlar daha çok sessiz bir ortamda kafalarını dinlemek için geliyor bahçeye. Ama Türkler ortak kullandıkları bahçelerde toplandıkları için gürültülü oluyor buluşmaları. Gördüğüm şey, zaten bizimkiler daha çok fasulye olsun, domates olsun, biber olsun, genellikle kabak yetiştiriyorlar… Almanlarda pek öyle bir şey yok, yani fasulye ne zaman çıkar? Ya da domatesin en güzeli hangisidir?  Onlar zaten ilk nesil. Annem bu konu hakkında çok konuşur. Uzmanlar. Ben bilmiyorum pek.”

Bahçe sahiplerinin bir dernek çatısı altında örgütlendiğini ve bir bahçeye sahip olmanın kolay olmadığını hatırlatan Akbaba, “Üyelik değil de ama talep olduğu için, çok talep olduğu için listeye alıyorlar seni ve ona göre zaten artık şansın varsa bahçe bulabiliyorsun. Pandemiden sonra zaten çok imkansız bir durum oldu. Bahçe bulamıyorsun yani bulsan bile çok pahalıya satılıyor ya da kira olayı olduğu için.” diyor.

KADIN CİNAYETLERİ DÜNYANIN GÜNDEMİ

Dünyadaki ve Türkiye’deki kadın cinayetlerine ilişkin de çalışmaları olan Emine Akbaba, “Altı ene önce bu projeye başlamıştım. Kadın cinayetleri hakkındaki o projemi geçen seneye kadar bu konu üzerinde yoğun bir şekilde çalıştım. Zaten burs almıştım, iki kere burs aldım bu konu üzerine çalışabilmem için. Sırf Almanya’da değil, uluslararası bir çerçevede konuyu ele alıyorum. Ama benim için önemli olan buradaki, yani Almanya’da da bu konular daha çok.” diyor.

En çok kadın cinayetinin Meksika’da olduğunu kaydeden Akbaba, “İnsanlar kadın cinayeti haberlerini duyduklarında Müslüman ülkelerinde olduğunu zannediyorlar. Ama öyle bir durum yok. En çok Meksika’da oluyor ve bunlar da burada benim için önemli bir veri. Ama ben Türk kökenli olduğum için ve ben işlerimi Türkiye’de yapmak istiyorum ya da Orta Doğu’da. Bu benim yapmak istediğim alan ve benim için çok önemli olduğu için, kültürüm çok önemli olduğu için ben yoğunlukla Türkiye’de bu konu üzerine çalışmamı yaptım. Ama Almanya’da da oluyor. Kadın cinayetleri başka ülkelerde de oluyor, yani Avrupa’da da oluyor.” ifadelerini kullanıyor.

TÜRKİYE’DE GÜNDE 6 KADIN CİNAYETİ İŞLENİYOR

“Türkiye’nin yeri neresi bu anlamda?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor Akbaba: “İlk beşe girdik yani zaten hep mevcut yani hep o en üst seviyede idik. Türkiye’de bildiğimiz kadarı günde 6 cinayet işleniyor. Tabi bunların bilinmediği bir kavram da var. Bunu Almanya ile karşılaştırırsak, Almanya’da her üç günde bir kadın cinayeti işleniyor. Almanya’da her üç günde bir, Türkiye’de günde altı tane yani…”

‘YAVAŞ ÇALIŞIYORUM, ACELEM YOK’

Babasının Türkiye’de askerlik görevini yaptıktan sonra geldiğini, annesi ile Almanya’da tanıştığını anlatan Emine Akbaba, “Annem tam elli sene önce geldi, babam 1979’da… Annem geldiğinde 16 yaşındaydı. Fabrikada, çamaşırhanede çalıştı, başka işler yaptı. Babam iç mimarlık ve dekorasyon üzerine bir mesleği vardı. Ben de burada bir meslek seçip çalışabilirdim ama lisedeki bir öğretmenimin yönlendirmesiyle daha sanatsal ve entelektüel bir alanda var olmak istedim. Burada doğmuş büyümüş bir kişi olarak daha çok kendi toplumumuzdan hikâyeler anlatıyorum.” şeklinde konuşuyor.

Dijital fotoğrafın hayatın bir parçası olduğu ve tüketimin had safhada olduğu bir ortamda analog makine ile çalışan ve film kullanan Emine Akbaba, “Eskiden okulda bu işi hallederdim. Ama artık Berlin’e gönderiyordum aslında filmlerimi.” diyerek klasik çalışma yöntemlerinin her geçen gün zorlaştığına dikkati çekiyor.

Çalışma tarzı hakkında ise, “Acelem yok. Ben hem yavaş çalışıyorum. Işık, yani güneş benim için çok önemli. Tonlar benim için çok önemli. Tabi ki bir projede kısıtlı olduğum için zamanı ona göre düzenliyorum. Mesela, kadınlarla buluştum. Bir saat belirliyordum. Hani bu saatte lütfen buluşalım çünkü bir saat o zaman konuşuruz, sohbet ederiz. Ben sorularımı sorarım. Ondan sonra tam benim aradığım saatte kıvamda olduğunu düşünürüm. O ışıkta sizin fotoğrafınızı çekmek isterim. Zaten ilk başta dediğim oydu.”

Emine Akbaba, ‘Görünen Görünmezler’ sergisiyle çalışmalarını sergiledi. (FOTOĞRAF: SELAHATTİN SEVİ)

1987 yılında Almanya’nın Hannover şehrinde doğan Emine Akbaba, 2016’da Danimarka’nın Aarhus kentindeki Medya ve Gazetecilik Okulu’nda foto muhabirliği programına katıldı, Hannover’deki Uygulamalı Bilimler ve Sanatlar Üniversitesi’nde okudu. Yaşadığı topluma ayna tutmak için yeni arayışlar içinde….