Yeşil Sol Parti adayı Sevda Karaca: Ümit Özdağ’ın Antep’ten aday olması tesadüf değil

Antep’te Abdülhamit Gül, Ümit Özdağ ve Hüda-Par adayının karşısında emekten yana bir kadın var. Yeşil Sol Parti 1. sıra adayı Sevda Karaca Kronos’a anlattı: Devletin ve onun ortakları olan patronların, her zaman bir suçluya ihtiyacı var. Suçlu önce Kürtlerdi şimdi Suriyeliler. Özdağ'ın buradan aday olması tesadüf değil.

ÖZLEM ERGUN 08 Mayıs 2023 SÖYLEŞİ

Genel seçimlerin sonuncusunda Meclis’e 12 milletvekili gönderen Antep’te AKP 8, CHP 2, MHP 1, HDP 1 milletvekili çıkarmıştı. Antep, 2023 seçimlerinde bu kez 14 milletvekilini Meclis’e göndermeye hazırlanıyor.

AKP’den Abdülhamit Gül, Zafer Partisi’nden Ümit Özdağ ile Hüda-Par’in adayı dahil iktidar ve muhalefetin tamamı erkek olan adaylarının karşısında dikkat çeken bir aday var. Tüm bu erkek ittifaka karşı Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan Sevda Karaca…

Karaca, 2010 yılında Evrensel gazetesinin kadın eki olarak yayın hayatına başlayan sonrasında ise bir tür örgütlenme ve dayanışma ağına da evrilen Ekmek ve Gül’ün koordinatörü. Depremlerin ardından Ekmek Gül ile birlikte “Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz” diyerek yaptığı dayanışmayı büyütme çağrısını sürdüren Karaca, emek alanındaki çalışmalarıyla da biliniyor.

2 milyonu geçkin nüfusunun yarıdan fazlasını işçilerin oluşturduğu Antep’ten Yeşil Sol Parti’nin 1. Sıra adayı olan Karaca, kentin kendisinin büyük bir fabrika olduğunu söylüyor: “Antep’in Kürt, Türk, Barak, Çerkes, Türkmen, Alevi, Sünni gibi çok çeşitli demografik bir yapısı var. Bütün bu kimlikler de fabrikalarda, atölyelerde bant başında buluşuyor.”

Büyük bir işçi havzası olmasının yanı sıra İstanbul’dan sonra en çok Suriyeli göçmen barındıran kent olan Antep’te kışkırtılan Suriyeli düşmanlığı da had safhada…

Devletin ve onun ortağı patronların her dönem bir suçluya ihtiyaç duyduğunu hatırlatan Karaca, buradaki ikiyüzlülüğe ve Ümit Özdağ’ın tesadüf olmayan adaylığına dikkat çekiyor: “Suriyeliler aynı zamanda patronların kârını arttırmanın bir başka yolu. Yani büyük bir ikiyüzlülük söz konusu. Bir taraftan yerlilere hedef gösterirken öte yandan da merdiven altında çalıştırılan yine Suriyeliler. Böyle bir yerde Ümit Özdağ’ın aday olması da tesadüf değil elbette.”

Meclis kürsüsünden işçilerin ve kadınların taleplerini yükseltmeye hazırlanan Karaca sorularımızı yanıtladı. Sözü, “Biz işçi ve emekçilerin, halkların, kadınların, gençlerin, çocukların umudunun sesiyiz. Gücümüzü aldığımız yer de burası” diyen Sevda Karaca’ya bırakıyoruz.

ANTEP BÜYÜK BİR FABRİKA GİBİ

“Eşitlikten, barıştan yana olan herkesin bir gözü Antep’te olmalı” diyorsunuz. Antep’i diğer kentlerden ayıran kendine özgü toplumsal ve ekonomik dokusunun desenleri neler?

Antep, çok kültürlü kadim bir kent. Tarih boyunca da çeşitli etnik kimliklerin bir arada yaşadığı; bugün de aynı şekilde Kürt, Türk, Barak, Çerkes, Türkmen, Alevi, Sünni gibi çok çeşitli demografik bir yapısı var. Bununla birlikte bir sanayi, yani dolayısıyla bir işçi kenti. Kentin kendisi büyük bir fabrika gibi. Çünkü nüfusunun yarısından fazlası işçi. Belki de diğer şehirlerden ayıran en önemli özelliği bu. Az önce saydığımız bütün kimlikler de fabrikalarda, atölyelerde bant başında buluşuyor. Fakat diğer taraftan devletin de gözünün üzerinde olduğu, sermaye yönüyle önemsediği bir şehir. Patron teşviklerinin havalarda uçuştuğu, ihracat rekorları kırılan bir kent.

KAYITDIŞI VE GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRMA YAYGIN 

Sermayeye büyük teşviklerin verildiği, Erdoğan’ın ihracat rakamlarıyla övündüğü Antep’te işçilerin çalışma ve yaşam koşulları ne durumda?

İşte sorun burada başlıyor. Antepli işçilerin çalışma koşulları için “insanlık dışı” tanımlaması yapmak hiç de abartı olmayacaktır. En önemli sorunlardan biri kayıt dışı, güvencesiz çalışma. Özellikle kadınların ve göçmenlerin çok büyük bir kısmı sigorta güvencesi olmaksızın ve çok düşük ücretlere çalıştırılıyorlar. Tam da burada söylemek gerekir ki bu kadar fazla işçinin yaşadığı bu kentte, bunun aksine kadınların istihdama katılımı da oldukça düşük. Fakat çocuk işçilik çok yaygın. 6-7 yaşından itibaren, çocuklar çalışmaya başlıyor. Küçücük çocuklar, günde 12 saat ve ağır işler yapıyor. Hiçbir iş güvenliği tedbiri yok tabii.

Bu kadar uzun saatler ve düşük ücretlerle çalışanlar yalnızca çocuklar da değil. 8 saatlik iş günü istisnaya dönüşmüş durumda. Ücretler o kadar kötü ki işçiler gönüllü olarak fazla mesai yapmak istiyor. Çünkü geçinmenin başka yolu yok. Böyle olunca da uzun saatler ve kötü koşullarda çalışma ile açlık sonucuna erişen bir tablo çıkıyor karşımıza.

Ben buraya gelmeden önce de gazeteci olmam sebebiyle Antep ve işçileri sıkı takip ederdim. Geldiğimden beri de işçi duraklarına, işyerlerine, işçilerin evlerine gidip onlardan dinlemeye özellikle gayret ediyorum. Buralardan yayınlar yapıp, seslerini duyurmaya ve taleplerimizi dillendirmeye de özen gösteriyorum.

DEVLET İŞTİRAKİ TOKİ, ANTEP’TE ÇOCUK İŞÇİ ÇALIŞTIRIYOR

Daha dün TOKİ inşaatında çalışan işçilerle bir araya geldik. Bu işçilerin tamamı, bölgedeki diğer şehirlerden ekmek parası için göçmüş durumdalar. Bir devlet iştiraki olmasına rağmen çocuk işçiler çalıştırılıyor inşaatlarda. Çok kötü ve sağlıksız koşullarda barınıyorlar, çalışıyorlar. Sorunca “Biz öyle kötü şeyler gördük ki burası çok iyi” diyorlar. Çünkü buna mecbur bırakılmışlar. Özellikle Kürtler, bir devlet politikası olarak yoksul bırakılmış ve ekmek parası için göçe zorlanmış. Gaziantep’teki Kürt nüfusunun büyük bir kısmı, geçim derdi için buraya göç etmişlerden oluşuyor. En zor ve en düşük ücretle çalıştırılanlar da onlar oluyor.

İHTİYAÇ DUYULAN SUÇLU: SURİYELİLER

Büyük bir işçi havzası olan Antep aynı zamanda İstanbul’dan sonra en çok Suriyeli göçmen barındıran kent… Suriyeli göçmenlerin önemli bir kısmının da kayıt dışı ve ucuz işgücü olarak çalıştırıldığını biliyoruz. Kentte, Ümit Özdağ’ın başı çektiği ırkçılık ve kışkırtılan düşmanlık ne anlama geliyor?

Devletin ve onun ortakları olan patronların, her zaman bir suçluya ihtiyacı var. Malum; ırkçılık da en kullanışlı araçlardan biri. Buradaki sefalet koşullarının günahını çıkarmak için bugünün para eden düşmanlığı, göçmen düşmanlığı oluyor. İşsizliğin, yoksulluğun sebebini Suriyeli işçiler olarak göstermek çok kolaylaştırıcı. Ama sizin de ifade ettiğiniz gibi Suriyeliler aynı zamanda patronların kârını arttırmanın bir başka yolu. Yani büyük bir ikiyüzlülük söz konusu. Bir taraftan yerlilere hedef gösterirken öte yandan da merdiven altında çalıştırılan yine Suriyeliler.

Sosyolojide “nöbetleşe yoksulluk” diye bir kavram var. Antep bunun çarpıcı bir örneği. Bir zamanlar, çatışmalı sürecin sonunda burada kayıt dışı ve ucuz iş gücü olarak kullanılan Kürtlerin yerini, şimdi Suriyeliler aldı. En kötü ve ağır işleri, en ucuza yapmak zorunda bırakılıyorlar. Öte taraftan da “vergi ödemiyorlar, yardım alıyorlar, bedava yaşıyorlar” denilerek büyük bir düşmanlığın odağı halindeler. Bu düşmanlık ise büyük bir şiddet getiriyor.

Seçim için geldiğimiz ilk hafta, Suriyeli göçmen kadınlarla buluştuk. Hepsinin söylediği ortak bir şey var: Çocuklarımızın güvenliğinden endişe ediyoruz. Çünkü kötü olan her şeyin mesulü haline getirilmişler. Hiçbir devlet kurumundan hizmet alamadıkları gibi sokağa adım atmaya dahi korkarak yaşıyorlar. Her an kendileri ya da çocukları bir fiziksel şiddete maruz kalabilme ihtimaliyle yaşıyorlar.

Böyle bir yerde Ümit Özdağ’ın aday olması da tesadüf değil elbette. Göçmen düşmanlığının açık temsilcisi olan Özdağ’ın buradaki seçim faaliyeti de düşmanlığı ve ırkçılığı körüklemenin ötesine geçmiyor.

BİZİ GÖRENİN YÜZÜ GÜLÜYOR

Antep’te seçim çalışmaları nasıl gidiyor? İktidarın engellemeleriyle karşılaştığınız oluyor mu? Antep halkı, emekten yana bir kadın adayı nasıl karşıladı?

Antep’te çok iyi karşılanıyoruz. Yalnızca hali hazırda Yeşil Sol Parti seçmeni tarafından da değil üstelik. Daha önce başkaca partilere oy vermiş çeşitli kesimlerin büyük bir ilgisi de var. Seçim bürosu açılışlarımız miting gibi geçiyor, bizi gören herkesin yüzü gülüyor. Elimizi uzattığımız hiç kimse elimizi havada bırakmadı. Bu bizi de motive ediyor.

Zaten koca bir işçi havzası olan, köklü bir işçi mücadelesi tarihi olan bu kentte, emekten yana birinin elinin havada kalmasını da beklemedik. Bilhassa karşı ittifakların listelerine de bakınca; patron ve erkek birliği görüyoruz. Bunun karşısında gönlü eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve emekten yana olan herkesin derdini bizim ittifakımızdan daha iyi savunacak durumda olmadığı tartışmasız.

GÜCÜMÜZÜ HALKTAN ALIYORUZ

Buradaki aday profilimiz aslında siyasi farkımızın yansıması. Biz işçi ve emekçilerin, halkların, kadınların, gençlerin, çocukların umudunun sesiyiz. Gücümüzü aldığımız yer de burası. Bu nedenle de hem ben hem birbirinden kıymetli diğer aday arkadaşlarımıza büyük bir sevgi ve ilgi var.

İktidarın ise doğrudan sahada karşımıza çıkarak bizi engellediğini söyleyemeyiz. Ancak iktidarın parti kapatma hamlesi, bizleri kısıtlı olanaklara mahkum etmesi, seçim arifesinde operasyonlarla gözaltı ve tutuklamaları yoğunlaştırmasının kendisi zaten bir engelleme.

ANTEPLİLER SOĞANA PATATESE MUHTAÇ OLMAK İSTEMİYOR

Saha gözlemlerinize dayanarak yanıtlarsanız, Anteplilerin siyasetten beklentisi nedir?

Ülkenin geri kalanı gibi, Antepliler de insanca koşullarda yaşamak istiyor. Soğana, patatese muhtaç olmak istemiyor. Gençler, bu belirsiz karanlıktan sıyrılıp umutlu bir gelecek istiyor. Kadınlar şiddetten kurtulmak istiyor. Çocuklar okumak istiyor. Kürtler dillerini konuşmak istiyor. Aleviler inançlarını yaşamak istiyor. İşçiler insanca çalışma koşulları ve insanca ücret istiyor. Üretici köylüler sırtlarındaki maaliyet yükünden kurtulmak istiyor. Esnaf ucuza alıp satmak istiyor. Kamu emekçileri iktidar baskısından kurtulmak istiyor. Seçim çalışmaları boyunca dokunduğumuz herkes; kendi canının yandığı yeri bize tarif ediyor. Antep’in talepleri ve beklentileri aslında karamsarlığa terk edilen diğer kentlerin sakinleriyle aynı.

TEK ADAM REJİMİNİN DEĞİŞMESİ İÇİN KILIÇDAROĞLU

Türkiye genelindeki CB ve milletvekilliği seçimlerine ilişkin öngörünüz nedir?

Bu seçime tarihi bir seçim diyoruz. Çok farklı ittifaklar kuruldu ve çok farklı dengeler oluştu. Her cephenin bir stratejisi var. Tabii bir de deprem gibi çok büyük bir felaketin hemen peşi sıra başlayan bir süreç oldu. Bütün bunlar birlikte düşünüldüğünde, açık söylemek gerekirse tam olarak öngörülebilecek bir seçim olduğunu düşünmüyorum. Fakat her yönüyle umut taşıyan bir seçim olduğu da tartışmasız.

AKP’nin 21 yılda yarattığı korku düzeni ve tek adam rejimi başta olmak üzere pek çok şeyin değişmesi bekleniyor. Biz de değişeceğine inanıyoruz. İttifakımız da tek adam rejiminin değişimi için cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verme kararı aldı.

Bu karar elbette Kılıçdaroğlu yahut CHP’nin bir bütün olarak politikalarını desteklediğimiz anlamını taşımıyor. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olması durumunda muhalefetimiz ona karşı devam edecek. Ancak bunun kritik bir eşik olduğunu düşündüğümüz için en doğru ve gerekli tercihin bu olduğu kanaatindeyiz. Öte yandan bu seçimin belirleyicisinin bizim ittifakımız olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle, Kılıçdaroğlu’nun yeni cumhurbaşkanı olacağını düşünüyoruz.

MECLİS’TE ÇOĞUNLUĞUN AKP’DEN ÇIKMASI GEREKİYOR

Aynı belirsizlik milletvekili seçimleri için de geçerli. Yine bu konuda da net konuşmak kolay değil. Ancak, aynı değişim talebinin buraya da yansıyacağını düşünüyorum. Zira yalnızca cumhurbaşkanı değişikliği düzen değişikliği için yeterli değil. Yasama organındaki çoğunluğun da AKP’den çıkması gerekiyor. Bu nedenle meclise Emek ve Özgürlük ittifakı olarak güçlü girmemiz gerekiyor. Bu konuda çok umutluyum. İnsanların değişim talebinin, yalnızca değiştirmek değil doğru olanla değiştirmek olduğunu görüyorum. Bu konuda da bizim ittifakımız dışında umut olabilecek bir seçenek yok.

İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN NE GEREKİYORSA ÖNCELİĞİMİZ

Meclis’teki 28. yasama yılında nasıl bir Sevda Karaca göreceğiz? Öncelikleriniz neler olacak? 

Siz zaten sorularınızda beni “emekten yana bir kadın” olarak tanımlamıştınız. Bu tanımlama aslında biraz özet gibi. Uzun yıllardır kadın mücadelesi içindeyim. Özellikle de işçi, emekçi kadınlarla birlikte mücadele ediyorum. Beni önceden tanıyanlar da herhalde bu yönümle tanırlar. Ama beni ve bizi yalnızca bundan ibaret görmek eksik olur. Yeşil Sol Parti içerisindeki bir Emek Partiliyim. Dolayısıyla hem Yeşil Sol Parti’nin hem de Emek Partisinin seçim deklarasyonlarında yer alan ortak ilkeler doğrultusunda bir çalışma yürüteceğim.

Örneğin bu ülkenin belki de en yakıcı sorunu olan Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü, elbette önceliğimiz. Daha önce Ekmek ve Gül olarak kampanyasını başlattığımız, okullarda çocuklara günde bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek verilmesi önceliğimiz. Yine konuşmam boyunca değindiğim gençler, çocuklar, kadınlar, halklar, işçiler ve ezilen her kesim için insanca bir yaşama dair her şey bizim önceliğimiz olacak.

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com