‘Erdoğan yeni algoritma kuruyor: Yüzde 50 artı 1, yüzde 35’e inecek’

Gazeteci Sedat Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yeni algoritma peşinde olduğunu belirterek, "Niyeti cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli olan yüzde 50 artı bir oy oranını yüzde 40’a hatta 35’e indirmek. Bu sır değil. Mahcup bir biçimde AKP’liler bunu birkaç kez dile getirdiler." dedi.

KRONOS 18 Haziran 2023 GÜNDEM

Gazeteci Sedat Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yeni bir algoritma kurduğunu belirterek, ” Niyeti cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli olan yüzde 50 artı bir oy oranını yüzde 40’a hatta 35’e indirmek.” dedi.

Bozkurt, AKP’nin bir önceki seçime göre yüzde 7 oranında oy kaybettiğini ve bir önceki seçime göre ise yüzde 14 oy kaybettiğine işaret ederek, “Yüzde 52 ile cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın genel başkanı olduğu parti yüzde 35 oy almıştır. Bu oran ekonomik krizin ortaya çıkardığı siyasi çalkantılarla toptan siyaset ve kurumlarının çöktüğü dönemde gidilen ve AKP’nin ilk iktidar olduğu 2002 seçimlerinde aldığı oyla aynıdır. Yani elinde -bu kadar politik olarak- hoyratça kullanacağı devlet yokken, camilerin içinde miting yapamıyorken, medyanın tamamına yakınına sahip olmamışken aldığı oy oranıdır bu” dedi.

Bozkurt, Kısadalga’da yer alan yazısında şu özetle şu ifadeleri kullandı:

“AKP aldığı oyla kıyaslandığında yüzde 20, toplam oy üzerinden bakıldığında yüzde 7’lik, bir siyasi parti için yıkım olarak kabul edilebilecek bir oy kaybıdır bu. 9 yıl içinde partisi (kendi oyu yüzde 52’de sabit kalsa da) yüzde 14 oy kaybetmiştir. Bu seçimde ancak 2’nci turda yakaladığı yüzde 52’ye ulaşmak için de nasıl ittifaklar kurmak zorunda kaldığını da gördük.

‘KAFALARINA GÖRE MODELE GÖRE ERDOĞAN’IN OYU ARTMASI GEREKİRDİ’

İlk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2014’de Erdoğan’ın oyu yüzde 52’dir. 2018 yılındaki seçimlerde de yüzde 52’dir. Burada muhalefetin oluşturduğu direnç etkisini göstermiştir. Kafalarındaki modele göre Erdoğan’ın oyları her seferinde artmalıydı. Çünkü Orta Asya ülkelerinde hep öyle olur. Burada artmadı. 28 Mayıs’ta yüzde 52’yi tekrar bulsa da 14 Mayıs’ta yüzde 49’da kaldı. Yani geriledi. 9 yılda önce durdu sonra geriledi. Söylediğim gibi bu mücadele çok yoğun ve kesintisiz olursa sonuç alır. Erdoğan’ın sıradan bir siyasetçi olmadığını bu süreçte hiç unutmayın. Unutmamanız gereken bir başka detay da şu: Seçmenin yüzde 65’i Erdoğan’ın partisine oy vermiyor.

‘YENİDEN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE SARILDI’

Ekonomide ve dış politikadaki keskin manevraların -daha doğrusu savrulmaların- etkisini azaltmak ve tartışılmasını önlemek için iktidar bloğu tekrar “yeni anayasa” söylemine sarıldı. Uzun bir süre cumhurbaşkanlığı sisteminin “muazzam” işlediğini anlatan MHP lideri Devlet Bahçeli, iddiasız ve soyut bir biçimde “varsa sistemde aksayan yanlar ele alınabilir” gibi yumuşak bir geçiş yaparak sistemde değişikliğin önünü açtı. AKP cephesinden de sürekli yeni anayasa açıklamaları geliyor.

Daha önce yapılan anayasa değişikliği pratiklerinden biliyoruz ki buradaki niyet yine partisel ve kişisel fayda. Bugün Erdoğan’ın yapmak istediklerinin önünde engel olabilecek bir anayasa hükmü, hatta aslında bir anayasa bile yok. Kaldı ki bunu yani anayasaya uyulup uyulmadığını denetleyecek bir sistem de kurum da mevcut değil. Şahane bir ortam yani herhangi bir iktidar için.

‘ERDOĞAN YENİ BİR ANAYASA İÇİN ALGORİTMA KURUYOR’

Yeni anayasa için Erdoğan yeni bir algoritma kuruyor. Niyeti cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli olan yüzde 50 artı bir oy oranını yüzde 40’a hatta 35’e indirmek. Bu sır değil. Mahcup bir biçimde AKP’liler bunu birkaç kez dile getirdiler. Dile getirenlerden birisi de bizzat Erdoğan’dı. Ama bunu “biz artık yüzde 50 artı bir oyu alamıyoruz o nedenle anayasayı değiştireceğiz” şeklinde dile getirmeyecekler doğal olarak. Her anayasa değişikliğindeki gibi bu niyet gizlenecek, kasanın üzerine sağlam domatesler, seçmeni ikna edecek başka gerekçeler konulacak. Yeni anayasa iyi bir ambalaj ama yeterli değil. Referanduma gidilecek sayı bulunabilirse bunun müşterisi çok olmaz. Bu seçim sürecinde kullanılarak ciddi bir alt yapısı oluşturulan LGBTİ+ karşıtlığı ve daha önceden hazırlanan ailenin korunması ve türban değişiklikleri güzel malzeme.

‘AKAR BAKAN OLMAMASININ TEPKİSİ ÖZHASEKİ’YE GÖSTERDİ’

Geçtiğimiz hafta Hulusi Akar ile Süleyman Soylu’nun tekrar bakan yapılmamaları nedeniyle kırgın ve kızgın olduklarını yazdım. Soylu kırgınlığını çok göstermeyecek demiştim, çünkü siyasetçi. Ama Akar’ın görev kabul etmeyerek tepkisi göstereceğini aktarmıştım. Bana gelen bu bilgi doğal olarak Erdoğan’a kadar gitti ve kesin talimat geldi. Akar Milli Savunma Komisyonu Başkanı oldu. Oysa TBMM NATO Parlamenter Asamblesi Başkanlığını kabul etmeye hazırlanıyordu daha rahat etmek ve kısmı tepkisini ortaya koymak için. Anlaşılan yapamamış.

Akar, Erdoğan’a gösteremediği tepkisini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koltuğuna tekrar oturan seçim bölgesinden bir isim olan Mehmet Özhaseki’ye göstermiş ama. Siyasetçiler bakan olur olmaz seçim bölgelerini ziyaret ederler ve coşku ile karşılanırlar. Özhaseki de Kayseri programı yapmış ve il teşkilatı da karşılama töreni hazırlıklarına başlamış. AKP Kurucusu ve Kayseri’den milletvekili seçilen Ayşe Böhürler, Kayserili olmadığı gerekçesiyle adaylığına karşı çıkan Özhaseki’yi karşılamaya gelmek istememiş ama zorla da olsa ikna edilmiş. Seçim sürecinde yaptığı çalışmalarda mutlak bakanlık görevine devam edecekmiş gibi konuşan Akar ise ikna edilememiş. Evini taşıdığı gerekçesiyle karşılama törenine katılmamış.

‘BAKANLIK DEVİR TESLİM TÖRENİNDE GERGİNLİKLER KONUŞULUYOR’

Erdoğan yine ilginç bir iş yaptı ve eski bakanlara TBMM’de birer makam tahsis etti. Hiçbiri açıkta kalmadı. Bunu daha önce plan olarak ben de yazmıştım. Eski bakanların komisyonları netleşince çok daha ilginç bir durum ortaya çıktı. İlk kez bir iktidar partisi içinde gölge kabine olarak adlandırılacak kurul oluştu. Hem de halef-selefler arasında sıkıntılar bulunan bir tablo bu. İçişleri Komisyonu Başkanı olan eski bakan Soylu ile yeni bakan Ali Yerlikaya ve Milli eğitim Komisyonu Başkanı eski bakan Mahmut Özer ile yeni bakan Yusuf Tekin ile uzun yıllar içinde yer aldıkları askeri nizamda önemli olan alt üst ilişkisi değişen Yaşar Güler ile Akar bunların en somut örnekleri. Halen Güler ile Akar’ın devir teslim törenindeki gergin görüntüler konuşuluyor.

Mevlüt Çavuşoğlu ile Nurettin Nebati komisyonlarda görev almadılar. Nebati’nin nedeni bilinmiyor ama “sen biraz her şeyden uzak dur” dendiği konuşuluyor. Çavuşoğlu affını istemiş, Dışişleri Komisyonu toplantılarının gergin geçme ihtimaline karşı. O da bakanlık beklentisi olanlardandı.

Aslında komisyon toplantılarının gergin geçme ihtimali Akar ile Soylu’nun da kâbusu. TBMM Genel Kurul salonunda bütçe görüşmelerinde yaşananlara fragman dersek -özellikle Milli Savunma ve içişleri Komisyonlarında- komisyon toplantılarındaki görüşmelerin bitme ihtimali olup olmayacağını bile tartışmaya başlarız. Sadece komisyon toplantılarına bakınca bile bu dönemin çok ilginç olacağını söyleyebiliriz.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com