Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne ‘Gergerlioğlu ve Güven’ eleştirisi

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Türkiye İşçi Partisi milletvekili Can Atalay'ın tutukluluğa devam kararında, Anayasa Mahkemesi'nin Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven hakkındaki hak ihlali kararlarının eleştirilmesi dikkat çekti.

KRONOS 14 Temmuz 2023 GÜNDEM

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili davada tutuklu olan ve Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliye talebini reddetti.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), HDP milletvekilleri Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven’in bireysel başvurularıyla ilgili kararlarına da değinen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, kararda Anayasa Mahkemesi’ni de eleştirdi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu’na, 2016 yılında yaptığı bir haber paylaşımı nedeniyle “terör örgütü propagandası yapma” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş ve milletvekilliği düşürülerek tutuklanmıştı. AYM’nin hak ihlali kararı sonrasında tahliye edilen Gergerlioğlu, 16 Temmuz 2021’de yeniden Meclis’e dönmüştü.

AYM, Leyla Güven’in tutukluyken milletvekili seçilmesiyle hakkında verilen tahliye kararı sonrası, yapılan itirazla yeniden tutuklanmasıyla ilgili de ihlal kararı vermişti.

Yargıtay’ın Can Atalay’la ilgili kararında AYM’nin bu kararlarına atıfla şu ifadelere yer verildi:

‘MERİ ANAYASA NORMUNU ESASTAN İPTAL YETKİSİ YOK’

“Her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nin Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarında, ‘Anayasa’nın 14. maddesinin birinci fıkrasının metninin, Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ‘Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar’ ibaresini, dolayısıyla da Anayasa’nın 14. maddesinin birinci fıkrası kapsamına girmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığı dışında bırakılan suçları salt yargı organlarının kararıyla anlamlı bir şekilde belirlemeye ve böylece belirlilik ve öngörülebilirliği sağlayacak şekilde yorumlamaya elverişli olmadığı’ ifade edilmiş ise de; Anayasa’nın 148. maddesi ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45 vd. maddeleri gözetildiğinde asli görevi norm denetimi olan Anayasa Mahkemesi’nin bir anayasa hükmüne yönelik inceleme ve denetleme yetkisinin şekil bakımından denetleme ile sınırlı olduğu ve tali nitelikteki bireysel başvuru yolu ile bir anayasa hükmünün yürürlükten kaldırılamayacağı veya uygulanmasının olanaksız hale getirilemeyeceği dikkate alındığında Anayasa Mahkemesi’nin meri anayasa normunu esastan iptal etme yetkisinin bulunmadığı, anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceleyip denetleyebildiği ve bireysel başvuru yoluyla meri anayasa normunun uygulanmasının ortadan kaldıracak veya işlevsiz hale getirecek şekilde bir karar vermesinin hukuken mümkün olmadığı cihetle…”

‘HUKUK KURALLARININ BELİRLİLİĞİ YALNIZCA KANUNİ DÜZENLEME İLE SINIRLANAMAZ’

“Anayasa Koyucunun 14. maddede bilinçli olarak bıraktığı boşluğun maddede öngörülen faaliyetlerin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyete yönelen tehdidin ağırlığı ile orantılı olacak bir biçimde içtihatta süreklilik ve istikrar ilkeleri de gözetilerek yargı kararları ile doldurularak belirli hale getirilmesi ilgili anayasa normunun yürürlüğünün ve işlevinin korunması bakımından hukuk devletinin bir gereğidir.

Belirlilik ilkesi yalnızca kanuni belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Buna göre hukuk kurallarının belirliliğini sağlanması yalnızca kanuni düzenleme ile sınırlanamaz. Normlara dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir nitelikleri haiz olması koşuluyla mahkeme içtihatları ile de hukuki belirlilik sağlanabilir.”

ANAYASA’NIN 14. MADDESİ NE DİYOR? 

Yargıtay’ın Can Atalay’la ilgili kararındaki gerekçelerden biri de Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması” başlıklı 14. maddesindeki durumlarda yasama dokunulmazlığına istisna getirildiğiydi.

Anayasa’nın 14. maddesi şu şekilde:

“Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram