Türkiye’de akademi neden böyle oldu?

Özgür düşüncenin ve demokrasinin beşiği, herkesin fikrini rahatlıkla paylaşabildiği üniversiteler birer eğitim ve bilgi üretim kurumu olmaktan çıkıp siyasi kamplaşmaların, dünya görüşünden dolayı adam kayırmaların, akraba istihdamının adresi oldu.

FİRDEVS CANBAZ YUMUŞAK 03 Nisan 2022 GÖRÜŞ

FOTOĞRAF: CAN CANDAN

Nitelikli bir akademisyenin yetişmesi uzun yıllar alır. Ortalama dört yıllık bir üniversite eğitimi, yüksek lisans, doktora, evde, yolda, tatilde devam eden okumalar-araştırmalar, deneyler, projeler, eleştirme, yazma, yayımlatma süreçleri ile devam eden hummalı yıllar… Niyetim akademisyenliği yüceltmek değil. Hukuktan sağlığa, felsefeden güzel sanatlara her alandan akademisyenin bir yandan bildiğini öğretmeye, öte yandan araştırmaya ve kendini geliştirmeye çalışırken aslında iki ayrı iş yaptığına ama buna rağmen ülkemizde çok kolay harcanabileceğine dikkat çekmek. Son altı yıldır KHK ile kapatılan üniversitelerde çalışan binlerce akademisyen işsiz kaldı. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atarak siyasi otoritenin hedefi haline gelen Barış Akademisyenleri’nin birçoğu kamu görevlerinden ihraç edildi. İşten atılanların kamu kurumlarında çalışması yasaklandı, birçoğu fişlendikleri için özel sektörde de iş bulamadılar. Gözaltına alınanlar, tutuklananlar oldu. Bazıları ülkeyi terk etti, pek çoğunun pasaportlarına el konuldu.

Bu süreçte hayatını kaybedenler de oldu. Barış Akademisyeni Mehmet Fatih Traş uzun süre iş bulamaması ve sosyal linçe maruz kalması sonuncunda umudunu yitirince intihar etti. Bir diğer KHK’lı akademisyen Doç. Dr. Mustafa Çamaş fabrikada, halatı kopan vinç kolunun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Çamaş’ın yayınlarından son derece üretken ve işini iyi yapan bir akademisyen olduğu anlaşılıyor. Ölümünün ardından göreve iade edildi. Nuriye Gülmen KHK ile atılan akademisyenlerin adeta sembol ismi oldu. Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde 9 Kasım 2016’da ‘İşimi Geri İstiyorum’ diyerek eylem başlatan Gülmen hâlen tutuklu.

Türkiye, yetişmiş insan gücünün en kolay harcanabildiği ülkelerden biri.

AKADEMİSYEN TASFİYESİ ESKİYE DAYANIYOR

Üniversiteler, aydınlar ve öğrenciler, Türkiye’de kriz ve kırılma dönemlerinde neredeyse ilk hedef. Akademisyenlerin tasfiyesi ülkemizde aslında çok eskiye dayanıyor. Behice Boran, Pertev Naili Boratav ve Niyazi Berkes 1948’de siyasi görüşleri nedeniyle DTCF’deki görevlerinden tasfiye edilmişlerdi. Yine 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası Ankara ve İstanbul üniversitelerinden 147 öğretim üyesi meslekten çıkarılmıştı. 12 Mart 1971’i izleyen sıkıyönetim döneminde de üniversitelerde işten çıkarmalar görüldü ama nispeten 60′ darbesine göre sayıları daha azdı. Murat Sevinç’in “Türkiye’de Akademinin Özerkliği” konulu açık dersinde aktardığına göre 12 Mart ile birlikte üniversiteler nefret edilen kurumlara dönüştü. 12 Eylül darbesi üniversite düzenini tamamen değiştirdi, YÖK kuruldu ve üniversiteler özerkliğini kaybetti. Akademisyenler yine işlerinden edildi. Boratav’ın oğlu Korkut Boratav babası ile aynı kaderi yaşayanlardan. Geçmişten bugüne üniversite tasfiyelerini anlatırken yine de o zamanlar şartların bugünkünden iyi olduğunu, babası Pertev Naili Boratav’ın üniversitedeki görevinden uzaklaştırılsa da öğretmen olarak çalışmasına izin verildiğini söylüyor.

1980 sonrası işten çıkarılan akademisyenlerin de kazanılmış hakları korunmuş, emeklilik süresini dolduranlara emeklilik aylıkları bağlanmıştı. Yeşil pasaportları mavi pasaportlarla değiştirilmiş, yurt dışına çıkılmasına engel konulmamış ve 1988’de görevlerine geri dönebilmişlerdi (Boratav). Bugünkü gibi bir sivil ölüm Türkiye tarihinde hiçbir üniversite tasfiyesinde yaşanmamıştı. Bugünse KHK’lılar neredeyse hiçbir işe alınmıyor. İşlerini kaybeden akademisyenler yaşamlarını devam ettirebilmek için çoğu zaman meslekleri ile ilgili olmayan farklı işler yapıyorlar, hatta hapishanelerde günlerini dolduranlar ve Mustafa Çamaş gibi görevine iade edildiğini göremeden iş kazaları ile hayatını kaybedenler var.

YÖK’ÜN KURULMASI MİLAT OLDU

Söz konusu tasfiyelerde, listeler hazırlanırken meslektaşlarını ihbar eden akademisyenlerin varlığı da sır değil. Ülkemiz akademisinin eski hastalığı kıskançlık, çekememezlik dün de vardı ve bugün de var. Farklı gerekçelerle meslektaşlarını ihbar eden adeta “fırsat bu fırsat” diyen “bilim insanları” bunlar. 2018’de Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde dört kişiyi silahla öldüren araştırma görevlisi Volkan Bayar, 15 Temmuz’dan sonra yaklaşık 150 akademisyeni sebepli sebepsiz ihbar edip haklarında soruşturma açılmasına ve tutuklanmalarına neden olmuştu.

Peki, ülkemiz akademisi çok iyiydi de sonradan mı böyle oldu? Elbette hayır! 1980 darbesinin ardından YÖK’ün kurulması aslında akademinin özgürlüğünü kaybetmesinin miladıdır. Üniversite rektörlerinin cumhurbaşkanı tarafından atanması ise her şeyi iyice politikleştirip siyasetin kısır döngüsüne soktu. Boğaziçi Üniversitesi’nde yaklaşık bir yıldır keyfî bir yönetim hâkim. Buna karşın öğrencilerin ve üniversite hocalarının atanmış rektöre yönelik protestoları bir yılı aşkın süredir devam ediyor. Bu arada siyasi çekişmelerden payını alan İstanbul Şehir Üniversitesi de 2020’de kapatılmıştı.

Özgür düşüncenin ve demokrasinin beşiği, herkesin fikrini rahatlıkla paylaşabildiği üniversiteler artık bir eğitim ve bilgi üretim kurumu olmaktan çıkıp siyasi kamplaşmaların, dünya görüşünden dolayı adam kayırmaların, akraba istihdamının adresi oldu. Öte yandan, doçentlik sözlü sınavının keyfiliği, parayla tez yazdırma, intihal, Murat Sevinç’in tabiri ile “konferans ticareti ve yayın çılgınlığı” işin diğer çarpık boyutları. Sevinç, “Karl Marx elinde Kapital ciltleri ile bizim seçkin kurumlarımızdan birine kadro başvurusunda bulunsa doçent yapmazlardı” diyor, ki haklı.

EŞİT ÜCRET TALEBİ VE İŞTEN ÇIKARMALAR

Geçtiğimiz haftadan beri Nişantaşı Üniversitesi’nde yaklaşık 40 akademisyen işten çıkarıldı. Suçları emeklerinin sömürülmesine itiraz etmek ve devlet üniversitelerinde çalışan meslektaşları ile eşit ücret talep etmek. Birçoğu Muhittin Üniversitesi ayarında, öğrenciyi müşteri, akademisyeni ise öğrenciyi memnun etmesi gereken işçi olarak gören bazı vakıf üniversitelerinde özellikle araştırma görevlilerinin maruz kaldıkları mobbingi tahmin etmek zor değil. Görüntülerde, rektör yardımcısı, haklarını talep eden asistanların üzerine yürüyor. Yakın zamanda Koç Üniversitesi’nde bir dekan da öğrencilerin üzerine yürümüştü. Normal bir ülkede davranışları kabul edilemeyecek ve derhal görevden alınacak kişiler üniversitede, yönetici konumunda görevlerine devam ediyorlar.

Küçük bir parantez açıp kadın akademisyenler için de bir şeyler söylemek isterim. Selda Tuncer, akademik statü ve saygınlık olarak hiyerarşinin en alt basamaklarında olan araştırma görevliliği ve okutman kadrolarının zamanla güvensizleşmesi ve değersizleşmesi ile kadınlara devredildiği için en yüksek kadın oranına sahip olduğunun altını çiziyor ve özellikle kariyerinin başında olan genç kadınların, akademide cinsel istismara, tacize ve şiddete uğradıklarını ifade ediyor. 2017’de başlayan “Me Too” hareketinin de etkisiyle Türkiye’de son birkaç yıldır üniversitelerdeki cinsel taciz ve saldırı davalarının kamuoyuna yansıması bu anlamda iyi bir gelişme. Araştırma görevlisi Ceren Damar’ın, bir erkek öğrencisi tarafından öldürülmesi (2019) ise üniversitede kadına yönelik şiddet eylemlerinin yakıcı örneklerinden biri olmuştu.

Türkiye’nin nitelikli insanları, yıllar süren emeklerle yetişen aydınları bir kalemde harcanıyor. Üstelik daha önce örneği görülmemiş bir şekilde sivil ölüme mahkum ediliyorlar. Ülkeyi terketmek isteyen yetişmiş insan gücüne kolaylıkla “giderlerse gitsinler” denilebiliyor. Azınlıkta kalan bir avuç akademisyen ise üniversitenin hâlâ bir bilim yuvası olması gerektiğine inançla çalışıyor bir yerlerde. Ancak genele hâkim olan vasatlık ve kurnazlık hemen her yeri sarmış durumda. Okumak, üretmek ve bilgiyi paylaşmanın verdiği zevk ile her görüş ve düşünceden insanın bir arada konuşup tartışabildiği bir akademi hayal oldu. Kaybolup giden akademisyenler, onların alanlarına yapabilecekleri katkılar hiçbir şekilde telafi edilemeyecek ne yazık ki!

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com