Ahmet Taşgetiren: ''Erdoğan gibi siyasi zaferlere alışmış bir insanın seçilememe riski bulunan bir seçime girmek istemeyeceği yaklaşımı da yabana atılır değil... Erdoğan yapısında bir insanın, yenilgiyi peşin peşin kabul edeceğini beklemek de çok gerçekçi gelmiyor.''
…
Öteki meseleye, yani “seçilememe” kaygısına gelince, Ak Pati cenahından, Erdoğan’ın anketlerden gelen bu tür uyarıları, “Milletimin ferasetine güveniyorum” şeklinde karşıladığı bilgileri geliyor.
Erdoğan yapısında bir insanın, yenilgiyi peşin peşin kabul edeceğini beklemek de çok gerçekçi gelmiyor.
Bununu adı narsizm midir, her siyasetçide, özellikle liderlerin tamamında biraz narsizm olur mu, ne denirse, Erdoğan’ın kendisini önemsediğini tahmin etmek için çok siyaset bilmeye gerek yok.
…
Buna rağmen Erdoğan rahat mıdır diye sorulursa, ya da çok rahat bir seçime doğru mu gidiyor, diye sorulursa, ben dahi, kendisinde bulunan özgüveni besleyecek bir zemin bulunmadığı düşüncemi ifade edebilirim.
Erdoğan’ın “meydanlarda olmalıyım” duygusuyla ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla kampanya yürüttüğü iki seçim var ki, ikisi de Ak Parti’nin şu 20 yıl içindeki müstesna yenilgileri ile sonuçlanmıştır.
Birisi, 7 Haziran 2015 genel seçimleri, diğeri 31 Mart 2019 mahalli seçimleri. Hele Yargının da devreye sokularak tekrarlandığı İstanbul seçimlerindeki hezimet vatandaşın duygu dünyasının okunamamış olması bakımından Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin tarihi yanılgıları olarak kayda geçmiştir.
…
Şunu not edeyim: Erdoğan’ın boyuna bosuna, endamına tutkun kitleler var, olacak da. O Türkiye’ye özgü ayrı bir duygu durumunu ifade ediyor. Ama bilinsin ki, oylar çantada keklik değil, duygu durumu keskin biçimde değişiyor. “Neden?”in cevabını ayrıca yazmak gerekiyor.